• Sonuç bulunamadı

Modern Dünyanın Tabiata BakıĢı

1.2. Mustafa Kutlu‟nun Türk Hikâyeciliği Ġçerisindeki Yeri

2.1.1. Medeniyet

2.1.1.4. Tabiat

2.1.1.4.1. Modern Dünyanın Tabiata BakıĢı

Elinin uzandığı hemen her eĢyayı kendi formlarına dönüĢtüren, dönüĢtüremese de onun genetiğini bozan bir zihniyet olan modernizm ve bu zihniyetin pratikte uygulayıcısı olan tabiatı da aynı doğrultuda tahrip etmiĢtir.

Modern dünyanın anlayıĢına uygun olarak kendini merkeze alan insan, tabiatın aĢkın yönünü de devre dıĢı bırakır. Nesneler dünyasındaki her Ģeyin Allah‟ın varlığına Ģahitlik ettiğinde dolayı bir “âyet” olduğuna inandığımız tabiat, yalnızca fiziki varlığına indirgenmiĢtir. Geleneksel dönemlerde tarım, insanların ekonomik kaynağı olmaya devam ederken aynı zamanda bu konuda ahlaki ve dini bir sorumluluk da taĢırdı. Varlık meĢruiyetini “düşünüyorum” la temellendiren insan bu rasyonelleĢtirmeyle birlikte toprak yüklendiği ilahi görevinden ayrıĢtırılır. 126

Hikâyelerinde sadece bir tasvir öğesi olmaktan öte, savunduğu tezin de taĢıyıcı kolonlarından biri olan tabiat, Kutlu‟ya göre bozulmamıĢlığın, saflığın simgesidir. O, aynı zamanda tabiatı köy ve kent sorunsalını ortaya koymak için temel bir öğe olarak kullanmaktadır. Nitekim Yokuşa Akan Sular‟da ifade ettiği tabiatın güzelliği “görülmemiş, tutulmamış bir güzellik. Kirletilmemiş bir su”127dur. Kent yaĢamı ve bu

yaĢamın getirdikleri insanı tabiatın saflığından uzaklaĢtırır. Tabiatttan uzaklaĢtıkça insan kendi saflığından, varoluĢ gerekçesinden uzaklaĢıp kendine ve tabiata yabancılaĢır. YokuĢa Akan Sular‟da kirletilmemiĢliğin karĢısına Kutlu “Sen bir

musluğa eğiliyorsun. Topraktan kopmuş suya. Clor kokuyor elin ayağın”128

derken doğallığından kopmuĢ suyun artık o eski saflığının kalmadığını, içlerine insan girebilecek büyüklükte borularla içinde it leĢleri yüzen, beton labirentlerinin toplandığı gölcüklerden ağır ağır süzülerek gelerek pompalarla zorla basılan musluklardan aktığını ifade eder.

Tabiatın en saf hâli köy ve kasabadadır Kutlu‟ya göre. Köy insanını toprakla bütünleĢtirir. Burada insan toprakla kendi varoluĢuna yakınlaĢır. Her evin bir bahçesi

126

Arslan, Modern Dünyada Müslümanlar, s.153.

127 Mustafa Kutlu, YokuĢa Akan Sular, 10. bs., Dergâh Yay., 2011, s.7. 128 A.e.

vardır bu yüzden köyde. Kent yaĢamında insanın bahçeyle, toprakla olan ünsiyeti sadece evlerde meraklısının yetiĢtirdiği birkaç saksı çiçeğe kalmıĢtır. Yokuşa Akan

Sular‟da elinde filbahri çiçeğiyle karĢımıza çıkan ġerif Bey bunun bir örneğidir.

Hikâyesine göre ġerif Bey, vaktiyle Edirnekapı‟da bahçesinde leylaklar, filbahriler açan ahĢap bir evde oturmaktadır. Menderes yönetimi zamanında çıkan istimlâk iĢi ilerleyince ahĢap evi istimlakla elinden gider. Ġstimlâk parası ile bir daire alan ġerif Bey‟in toprakla olan münasebeti balkonlardaki çiçeklerle sınırlanır.129

Antony Giddens “Modernite ve Bireysel Kimlik”130 adlı eserinde dindar insanın tabiatı gönül gözüyle gören bakıĢının modern insanda bir görsel malzemeye dönüĢtüğünü belirtir. Giddens‟a göre modernizm, tabiatın bir parçası olan ve tabiatla iliĢkisini bu anlayıĢ içinde düzenleyen insanı, tabiatı dıĢarıdan biri gibi kavratmaya, onu kendi menfaatleri doğrultusunda değiĢtirip dönüĢtürmeye odaklanmıĢtır.

Giddens‟a bu bağlamda eklemlenen Kutlu‟ya göre de modernizm ve sanayileĢme en büyük darbeyi toprağa vurmuĢtur. Bu Böyledir‟de Hafız YaĢar‟ın gözünden modernizmin baĢat olarak insanın toprağa bakıĢını değiĢtirdiğini Ģu cümlelerle verir:

“…Sanıyorum toprak bundan böyle toprak olmaktan çıkacak. Ağaca ağaç gibi bakmayan, toprağa toprak diyerek basmayan, adama da adam gibi muameleyi bırakacak.”131

Kutlu‟ya göre tabiat üzerinde sadece insanların değil, bütün canlıların hakkı vardır. Ona göre tabiat hâlik değil mahlûktur. Geleneksel hayat bu bağlamda tabiatla uyumlu, dengeleyicidir. Sanayi devriminden sonra yaĢanan teknolojik geliĢmeler insanın tabiatla ve eĢyayla olan iliĢkisini bozmuĢ, globalleĢen dünya git gide küçülmüĢ ve Kutlu‟nun deyimiyle “dünya artık küçük bir köy olmuştur.”132

Yürüyen Hüküm

hikayesinde“Kimin hükmü yürüyor?” sorusuna cevaben Ģu mânidar sözleri söyler:

129 A.e., s.78. 130

Giddens, a.g.e., s.318-319.

131 Kutlu, Bu Böyledir, s.35. 132 Kutlu, YokuĢa Akan Sular, s.37.

“Ney ve tamburun, fırça ve tezhibin, kemanların, çizgilerin, bestelerin hükmü değil herhalde. Bunlar yürüyen hükmün geçtiği mekânları süslüyor, zarif esintiler, ahenkli görüntüler sağlıyor. Göl kenarında bir otel yapılıyor, kurt-kuş, börtü-böcek pılını pırtısını yüklenip gidiyor. Duru suya katran karışıyor.”

Sorunun cevabı Kutlu‟ya göre modernizm çamuruna bulaĢmıĢ insandır. Çünkü insan bilim ve teknolojinin ilerlemesiyle kapitalist bir anlayıĢ içerisinde doğaya hükmetmeye ve onu hızlıca tüketmeye baĢlamıĢtır.

Dürbünlü Çiçek hikâyesinde tabiatın ortasına kurulan büyük bir otelin doğallığı

nasıl mahvettiği, o doğal güzelliğin arasında kurulan suni güzellikleri vererek globalleĢen dünyada hükmü yürüyen insanların tabiata da nasıl hükmettiği yenilen yemeklerden, eğlence tarzına, döĢemelere, konaklayan insan tiplerine, yatılan yataklara kadar eleĢtirel bir boyutta verilmektedir.

Zafer Yahut Hiç‟te dere boyunun hazine arazisine göz dikenler buralara

kurdukları fabrikaların atıklarını dereye salmaya baĢlamıĢlar, bu kimyasal atıklar derenin rengini, kokusunu değiĢtirmiĢ, bununla beraber salgın hastalıklar baĢ göstermiĢtir.

Tufandan Önce‟de tabiatın ortasında yetiĢen gülün kokusu ile Ģehirdeki gülün

kokusu karĢılaĢtırıldığında “Yok yok. Onlar bunun yanında birer yapma çiçek, birer

naylon sanki.”133yorumu karĢımıza çıkar. ġehirde “gül” sadece çiçekçi dükkânlarında

görülebilmektedir. Dalından koparılmıĢ, uzun ömürlü olsun diye üzerine türlü ilaçlar, yapay kokular sıkılarak allayıp pullayarak satıĢa sunulan bir meta haline gelmiĢtir.

Bu Böyledir‟de Süleyman‟ın yaĢadığı kasabanın otasından geçen yol tabiatın

bütün doğallığını bozar. Kutlu, Kuran-ı Kerim‟de geçen kıyameti anlatan surenin134

anlatım tarzıyla Ģu Ģekilde ifade eder:

“Buldozarlerin dişleri toprağa saplandığı zaman…

133 Kutlu, Tufandan Önce, s.179. 134 Kuran-ı Kerim, Tekvir, 81/1-13.

Motor gürültülerinin yavru kuşlarıyuvalarından ürküttüğü zaman…

Ağaçların devrildiği, kayaların demir matkaplarla delindiği, suların önünün kesildiği

zaman…”135

Bulutların kirlendiği zaman…

O durgun göl kenarında, kamışlıkta, akşam, balıkların ve su kuşlarının , rüzgarın ve titreyen çimenlerin, kertenkelenin, sincabın ve tarla kuşunun birlikte söylendiği ilahi ansızın kesildiği zaman…”

Yoksulluk İçimizde‟de Engin, kendi iç sesini dinlemek için çocukluğunun

geçtiği kasabaya gider. Gördüğü manzara karĢısında hissettiği büyük bir boĢluk olur:

“Bu boş saha üzerinde olmalıydı demek bakırcılar çarşısı. Şu ilerisi marangozlar çarşısı. Bir akar çeşme olmalıydı buralarda. Tam iplikçilerle buğday meydanının kesiştiği köşede. Kalaylı maşrapaları iki yandan zincirlerle bağlı, iki lülesinden kol gibi billur sular akıtan. Demek o koskoca buğday meydanı dedikleri yer şu küçücük arsa imiş. İki elinde iki bakır güğüm. Çeşmeden doldurur, bir baştan bir başa geçerdi meydanı. Kolları kopardı, bir günlük yol sanki. Boş şimdi boşluk. Boşlukta buğday yığınları.”136

Mustafa Kutlu, teknolojinin neden olduğu havamızı zehirleyen gaz, ağaçları, bitkileri, börtü böceği nefes alamaz duruma getiren is-pas, doğada bozulan denge, çevre kirliliği ve deterjan atıklarıyla kirlenen dereler, denizler karĢısında dertlenmektedir. Bu çizgiden çıkmıĢ gidiĢatı göz önüne getirerek bir çare düĢünür. 137

Bütün bu kirletilmiĢliğin sonunda yine baĢlangıç noktasına döner. Kahramanlarını bir Ģekilde tabiatla yüzleĢtirir, konuĢturur, bütünleĢtirir. Ya Tahammül Ya Sefer‟in Ġlhan‟ı,

Yoksulluk İçimizde‟nin Engin‟i, Beyhude Ömrüm‟ün kentte tutunamayıp toprakla hayat

bulan Yadigâr‟ı, Kapıları Açmak‟ın Zehra‟sı bütün maddi unsurların arasından sıyrılıp

135 Kutlu, Bu Böyledir, s.33. 136

Kutlu, Yoksulluk Ġçimizde, s.83.

137 Turan KarataĢ, “Mustafa Kutlu‟nun Hikâyelerindeki Kısa Ġleti” Aynanın Sırrı: Mustafa Kutlu Sempozyum Bildirileri, Küçükçekmece Belediyesi, Haziran 2012, s.103.

kendi ruhlarıyla tabiatta saklı olan ruhu kaynaĢtırmak için hikâyelerinin sonunda tabiata dönerler.