• Sonuç bulunamadı

1.2. Mustafa Kutlu‟nun Türk Hikâyeciliği Ġçerisindeki Yeri

2.1.1. Medeniyet

2.1.1.1. Cemiyet

“Mekân ile zamanı aşacak insan. Bu kanatlanış, birleşmenin, birlikte düşünmenin eseri olacak. Birlikte düşünmek kişiliği ortadan kaldırmaz, geliştirir. Ama düşüncelerini başkalarınınkilerle birleştirmek için onları sevmek, onlarla kaynaşmak gerek. Kurtuluş bu şuurlanışta. Düşünen insanlığı hayata bağlayacak olan maddi rahat değil, kendi kendini aşma, bütünleşmedir.”74

Ġnsan, yaradılıĢı gereği toplum içinde yaĢama ihtiyacını güder. Nitekim ilk çağlardan bugüne gerek göçebe hayat tarzında gerekse yerleĢik düzende bir arada yaĢama zorunluluğu beraberinde birtakım gruplaĢmaları getirmiĢtir. Bu noktada tabiat koĢulları, inançlar, sosyal ve iktisadi durumlartopluluk hayatının dinamikleri olma özelliğini taĢımıĢtır.

Bu gruplaĢmalar içerisinde gündelik hayatta en fazla kullanılan iki kavram olan Cemiyet (toplum) ve cemaat (topluluk) kavramlarıdır. Tonnies tarafından sosyoloji

73 Mustafa Kutlu, Tufandan Önce, 6. bs., Dergâh Yay., 2006, s. 16

literatürüne kazandırılan bu iki terim, birbirinden, nüfus ve sosyal iliĢkilerle ayrıĢtırılmıĢtır. Tönnies‟e göre cemaat, “organik bir iradeye sahip olan bireylerin birleĢmesidir. Bu birleĢmede dayanıĢma, aynı kandan olmanın getirdiği akrabalık sisteminden doğar. Cemaatte egemen olan unsurlar; kan bağı, komĢuluk, arkadaĢlık ve akrabalıktır”75

O halde denilebilir ki cemaat; insanlar arası birincil iliĢkilerin olduğu, samimiyetin, dayanıĢmanın, paylaĢımın, gelenek –göreneklerin etkili olduğu birliktelik türüdür.

Zaman içerisinde nüfusun artması ile beraber sosyal iliĢkilerde değiĢiklikler gözlemlenmeye baĢlanmıĢ, özellikle kentleĢmeye ait olan “cemiyet” kavramı ortaya çıkmıĢtır. Buna göre cemiyet; cemaat kavramından getirdiği zorunlu sonuçlardan dolayı ayrılır. Cemiyet; insan iliĢkilerinin belli hukuki kurallara hâiz olarak Ģekillendiği, bireyin çıkarlarının ön planda tutulduğu bir yaĢama biçimini etkin kılmıĢtır. Cemiyet cemaati de içinde barındıran kuĢatıcı bir özelliğe sahiptir.

Hüsamettin Arslan, “dünün toplumları geleneksel cemaatleri barındırıyorlardı,

bugünün toplumları “modern” cemaatleri barındırıyorlar. Modernleşmenin sergilediği değişme istikameti, cemaatten cemiyete, cemaat yapısından cemiyet yapısına doğru değil, cemaatten cemaate doğrudur. Cemiyet neredeyse cemaat orada, cemaat neredeyse cemiyette oradadır”76

sözleriyle cemaat ve cemiyet kavramlarına farklı bir bakıĢ açısı getirir.

Cumhuriyet sonrası Türk edebiyatında cemaat ve cemiyet kavramları modernleĢme sürecine paralel olarak taĢra ve kent olgusu etrafında birleĢir. Bu iliĢki kırsal ve Ģehir, örf ve kanun, gelenek ve modern gibi zıtlıklarla kendini gösterir. Modernitenin ilerlemeci yapısına dayanan bilim, kültürel ve siyasal güce sahip olan Ģehirler cemiyet hayatını; din, örf ve geleneğin Ģekillendirdiği taĢra ise cemaatleri temsil etmektedir. Bu zıtlık kimi zaman cemaatlerin cemiyete dönüĢmeye baĢladığı taĢra

75 Sezgin Kızılçelik, Sosyoloji Teorileri I, Konya, Mimoza Yay., 1992, s.214; Akt. Ayhan Dever,

“Bilginin Efendileri, Epistemik Cemaat”, (Çevrimiçi) http://www.flsfdergisi.com/sayi13/201-217.pdf, 05 Nisan 2013.

mekânlarında hem mekânın, hem de buna bağlı olarak iki kavram arasına sıkıĢmıĢ taĢralının dönüĢüm ve değiĢimi olarak da verilir.

Mustafa Kutlu‟nun dünya algısında cemiyet düĢüncesi Ġslam medeniyetinin tezahürü olan Osmanlı kültür ve geleneğinin ürettiği zihniyetin pratikteki yansımasıdır. Ġslam dini, pratikte alıĢveriĢten komĢuluk iliĢkilerine, eğitimden yardımlaĢmaya kadar insan iliĢkilerini ve bu iliĢkilerin yaĢandığı cemiyet hayatını düzenleyen kuĢatıcı değerlere sahiptir. Osmanlı‟nın cemiyet yaĢantısına bakıldığında insan iliĢkilerine yön veren dini kıstasların yanında her bölgenin kendine özgü geleneksel değerlerinin de yoğun olarak hissedildiği görülür.

Kutlu‟nun Mavi Kuş‟ta köy/kasaba toplumuna iliĢkin öne çıkardığı bir baĢka husus, bu yerlerde süren gündelik hayatın hangi değerler sistemine dayandığıdır. Yazar‟ın, Mavi Kuş‟ta „taĢra‟ olarak nitelediği köy/kasaba hayatına iliĢkin yaptığı,

“O yıllarda taşra böyledir. Küçük ve sıcak. Yoksul ve samimi. İçedönük ve derin. Herkes birbirini tanır, sever, dert dinler, naz çeker, küser, barışır, kavga eder, çekiştirir, eğlenir, üzülür, ibadet eder; doğumda, cenazede, düğünde, bayramda bir araya gelir. Büyük bir aile gibi yaşar.”77

Ģeklindeki değerlendirmede, bu hayatın sevgi ve saygı esası üzerine kurulduğu öne çıkartılır.78

Mavi Kuş‟ta vermek istediği cemiyet hayatını bir kasabaya kamera tutarak

gerçekleĢtirir: Bu kasabada bütün sokakların kendisine açıldığı bir meydan vardır. Bu meydanda pazar kurulur, kavga edilir, Meydanda manifaturacı Hacı Hadi Efendi, onun yanında Bezzaz Selim, onun yanında Aktar Kamil. Sonra Çifte çınarlı, tahta minareli Cami ve hacı leylek ahalisi gelir. Kahvenin bitiĢiği berber, berberin yanı fırındır. Ceneviz sokağın öbür köĢesinde ziraat bankası, bankanın yanında massey ferguson traktörleri acentesi vardır. Sonra, lokanta, otel, semerci, nalbant, yorgancı, kuyumcu, arzuhalci, fotoğrafçı sıralanır. Bir de meydanın ortasında duran doç mu desoto mu

77 Mustafa Kutlu, Mavi KuĢ, 18. bs., Dergâh Yay., 2012, s.26 78 A.e., s.72.

olduğu kestirilemeyen eski, periĢan, kıĢa kadar istasyona yolcu taĢıyan, kıĢın da ortasına soba kurularak bir kaç kimsesize sıcak bir mekan olan otobüs vardır.79 Bu sayılan özellikler Kutlu‟nun hikâyelerinde geçen bütün kasabalarda aynıdır.

Mustafa Kutlu, ideailize ettiği cemiyet hayatını kasaba üzerinden verir. Bu olguya daha ilk hikâyesinde karĢılaĢılır. Gönül İşi‟nde yer alan Kapıları Açmak‟ta mescid ve mescide açılan Cuma Caddesi geleneksel cemiyet hayatının yaĢandığı yer olarak görülür. “Tatil günlerinin Cuma olduğu zamanlardan kalma”80diye açıklamada bulunduğu Cuma Caddesi, mahiyeti bakımında geleneksel cemiyet hayatının bütünlüğünü, insan iliĢkilerini vermesi açısından önemlidir. Burası Kutlu‟ya göre

“Çocukluktan gençliğe geçenlerin ilk bakışlarının, ilk heyecanlarının yaşandığı yer”

81olmakla beraber taĢra insanının rahatlamak, nefes almak için çıkıp gezdiği,

“delikanlıların delikanlılıklarını, ihtiyarların hatıralarını”82yaĢadıkları bir sosyal bir

misyona sahiptir. Modernizmin kokusu zamanla bu kasaba mekanına sinse de kasabalı içindeki o sosyal iliĢkiler, caddenin hüviyeti kaybolmamıĢtır Kutlu‟ya göre. Ġlk Kapıları

Açmak‟ta modernizm Ģekle müdahele etse de cemiyet hayatına dokunamamıĢtır. Ne var

ki sonraki hikâyelerinde modernizmin Ģekille beraber insanı da kendi içine hapsettiği, sonunda artık kasabanın ve onun yüklendiği cemiyet hayatının fiilen bittiği görülmektedir.

Kutlu Mavi Kuş‟ta taĢra olgusunu tanımlarken aynı zamanda bu olgu etrafında o yıllarda bozulmamıĢ cemiyet hayatının ahlak anlayıĢını da özetle ifade eder.

“Burada sanki fert yok cemiyet vardır. Oysa bu dış görünüş bir aldanmadan ibarettir. Taşrada fert cemiyete tahakküm edemez, cemiyet de ferdi alabildiğine ezemez. Herkes ve her şey bir ilahi hudut, bir hiyerarşi, asırların oluşturduğu bir ahenk ve huzur içinde kendine yer bulur.”83

79 Mehmet Narlı, “Yerliliğin Ġmkânsızlığı ya da TaĢraların Hikâyesini Yazmak”, Aynanın Sırrı: Mustafa Kutlu Sempozyum Bildirileri, Küçükçekmece Belediyesi, Haziran 2012, s.140.

80 Mustafa Kutlu, Gönül ĠĢi, Dergâh Yay. 48, Türk Edebiyatı Hikâye Dizisi 3, s.11. 81

A.e., s.12. 82 A.e.

Kutlu, medeniyetin temelini teĢkil eden cemiyet hayatını verirken meseleyi hadd-hudud etrafında Ģekillendirir. Müslüman Ģahsiyetin en büyük özelliği olan tevazu, cemiyet hayatının bütününe sinmiĢtir. Burada “Kendini bilen Rabbini bilir ve Rabbini

bilen dünyadaki bütün nimetlerin asıl sahibini idrak eder”84

hadisi Ģerifini hatırlatır mahiyette çizgileri Ģu Ģekilde çizmiĢtir:

“Haram-helal, mekruh, müfsid, mubah, farz, sünnet, müstahsen, mendup, edep, hizmet, hürmet, şefkat, sabır, şükür, bidat, örf, adet, gelenek-görenek, mizaç, sayılamayacak kadar kıymet, hükmü belli bir denge içinde fert ve cemiyeti çekip çevirir.”85

Cemiyet kavramının görünümde en küçük, fakat yüklendiği değerler bakımından en ağır sorumluluk sahibi olan aile hayatı yine Kutlu‟da henüz bozulmamıĢ taĢra hayatı içerisinde verilir. Bu aile hayatı karĢılıklı iliĢkilerden, ev içi düzenlemelerine kadar geleneksel yapının tamamen üzerine sindiği bir hayattır. AhĢap, sade, zarif porselen eĢyalar ve soba bulunduğu evlerde özellikle soba ailenin biraradalığını vermesi açısından önemlidir. Sobanın etrafında toplanmak, onun sıcaklığını paylaĢmak Kutlu‟nun dünyasında Osmanlı‟dan bu yana kökleĢen geleneğin ve ideailize ettiği aile mefhumunun vazgeçilmez bir parçasıdır. Yoksulluk İçimizde‟de yaĢantısıyla, verdiği kararlarıyla geleneği yaĢayan Süheyla‟nın evi ve ev içi tasviri bu bakıĢ açısını somutlamaktadır:

“Annem gömleklerimi onarıyor, eskimiş yakaları, kol ağızlarını değiştiriyor. Sobanın üzerinde demlik.”86

Kutlu‟nun bütün bu saydığı kavramlar yüzyıllardır geleneği yapan kökü Ġslam ile filizlenmiĢ, örfüyle, âdetiyle, geleneğiyle, değerleriyle bir denge oluĢturmuĢ medeniyetimizdir. Bu köklü medeniyetin oluĢturduğu cemiyet hayatı asırlar öncesinde kalmıĢtır Kutlu‟ya göre. O ahenk, hiyerarĢi değiĢmiĢ, pörsümüĢtür. TaĢra üzerinden

84Bu hadisin sahihliği üzerine Ġslam âlimleri itilafa düĢmüĢtür. Ġbn Arabi bu konu üzerine bir kitap da

yazmıĢtır: Er-Risaleti‟l-Vücudiyye fi Ma‟na kavlihi Men arafe nefseh fekad arafe rabbeh. Hadis diye nakledilen bu söz genelde bu eserlerde çoğu kez Hz. Ali‟ye bazen de Hz. Enes‟e nisbet edilerek rivayet edilir.

85 A.e., s.73.

yorumladığı cemiyet hayatında çark ne kadar değiĢse de insanı, aileyi ayakta tutacak tek değer “ahlak”tır:

“Bir evin mutfağında un helvası kotarılmış ise kokusu ulaşmıştır diye,bir tabak da komşuya gönderilir. Ferdi de aileyi de, cemiyeti de hâlâ yıpranmış dediğimiz o “ahlak” ayakta tutar.”87

Kutlu‟nun dünya algısının temel izleklerinden biri olan ahlakın bozulması sırtımızı yasladığımız değerlerin çökmesine, “insanlığın ölmesine” neden olmaktadır. Modern hayatın dayattığı kapitalizm parayı ön plana çıkarmıĢ, insanlığı yücelten manevi değerlerin yerini “para” almıĢtır. Mavi KuĢ yolculuğunda otobüsün battığı çukurdan kurtarmak için Koto Bayram‟ın öküzlerinden yardım istenmesi, onun da bunun karĢılığında para talep etmesi Kutlu‟yu “insanlık ölmüş ağa”88

düĢüncesine getirmektedir. Her Ģeyin maddi bir karĢılığı olduğunu savunan kapitalist anlayıĢ girdiği her toplumu değiĢtirmiĢ, bozmuĢ, yozlaĢtırmıĢtır.

Kutlu‟nun kahramanlarının kapitalist anlayıĢ karĢısında boyun eğer durumda olması “ne yapalım, vereceğiz mecbur” gibi ifadelerinden anlaĢılmaktadır. Bu duruĢ, modernleĢme sürecinde Türk toplumunun çözülüĢünün, dönen çarkın içine ister istemez dâhil oluĢunun sorunsalıdır.

Cemiyet baĢlıklı bölümümüzün baĢında cemiyet ve cemaat kavramlarını bir arada ele almıĢtık. Sondan baĢa doğru dönüldüğünde Kutlu‟nun özellikle Mavi Kuş‟ta dillendirdiği cemiyet kavramının modernizmin getirdiği sosyolojik bir tanımlamadan ayrıldığı gözlemlenir. Onun dünya algısında hâlihazırda yaĢamayan, bir zamanlar modernizm hastalığına yakalanmamıĢ geleneksel değerlerin, ferdin değil efradın öngörüldüğü cemiyet tanımlaması vardır.

Sanayi Devriminin getirdiği yeni insan tipi kapitalist ve bireyi merkeze alan bir anlayıĢa sahiptir. Menekşeli Mektup‟ta Kutlu, sanayi devriminden sonra eĢyayla beraber insanı da makineleĢtiren ve bireyi merkeze alan cemiyet hayatını esas alan sorunsalı

87 Kutlu, Mavi KuĢ, s.75. 88 A.e., s.107.

Almanya örneğiyle verir. Almanya‟da her Ģey saate bağlanmıĢtır. Yüzler mânasız, münasebetler mânasız, hayatlar mânasızdır. 89

Yeni düzende her Ģey belli hukuki kuralara göre belirlenmiĢ, kelimeler kesin çizgilerle sınırlandırılmıĢtır. Bununla beraber ferdin refahını esas alan bir yaĢama biçimi ve bu normlara uygun yeni kavramlar üretilmiĢtir. Ferdiyetçi bir düĢüncenin temellendirdiği yeni cemiyet hayatında her Ģey fert içindir. Onun yaĢama alanını geniĢletmek, konforunu düzenlemek içindir. Menekşeli Mektup‟ta Postacının Ģahsında konformist düĢüncenin en baĢat kavramı olan tatil kavramı üzerinden modernizmin insanı nasıl yalnızlaĢtırdığını, birlik ve beraberlik duygularından uzaklaĢtırdığını kıssadan hisse Ģeklinde verir:

“Geçen yaz olanları gazetelerde okuduk. Hani seksen yılın en sıcak yazı idi. O yaz sadece Fransa‟da evinde yalnız yaşayan on beş bin yaşlı Fransız hayatını kaybetti.Görevliler ölen insanların yakınlarını (oğlunu, kızını) tatil yerlerinde bularak vefat haberini verdiklerinde hep aynı cevabı aldılar: Morga koyun beklesin. Biz tatil dönüşü cenazeyi teslim alırız. Anladınız değil mi? Tatili kimse bölemez, kimse engelleyemez. Ölüm bile.”90

Yukarıda ele alınan Mavi Kuş ve Menekşeli Mektup karĢılaĢtırıldığında geleneksel cemiyet yapısı ile kapitalizmin ürettiği cemiyet yapısının temelden hangi düĢünce üzerinden ayrıldığı görülür.

Mustafa Kutlu Batıyı kasıp kavuran bu düĢüncenin Türkiye‟de özellikle 1950 sonnrası önce kentleri, sonra geleneği hâlâ muhafaza eden taĢraları ele geçirdiğini

Akasya Ve Mandolin‟de gözler önüne Ģu Ģekilde serer:

“Pazarı bile kurulmayan, eşrafı ölmüş, esnafı dağılmış, konakları çökmüş kasabalar, artık birer „ölü şehir‟ niteliğindedir. Onların artık arastası, semercisi, nalbandı, iki yanı dut ağaçları, kavak ve çınarla kaplı sokakları kalmamıştır. Muhtemelen bir veya birkaç bulvara, meydana, heykele, çok katlı iş hanlarına, mahalli gazetelere, düğün salonlarına, halı sahalara kavuşmuşlardır (…) Yani artık „kasaba‟dan kastedilen o

89 Mustafa Kutlu, MenekĢeli Mektup, 9. bs., Dergâh Yay., 2012, s.65. 90 A.e., s.69.

sessizlik, o tıkanmışlık, o kendi içine kapanmışlık kalmamıştır. Nereden bakarsak bakalım kasaba fiilen yoktur artık”91

Aksaya Mandolin‟de yaptığı bu tespitle Kutlu‟nun Mavi Kuş, Uzun Hikâye, Beyhude Ömrüm gibi hikâyelerinde ideailize ettiği taĢra cemiyet hayatının artık

kalmadığını kabul ettiği görülür. Modernizm zihniyetinin ürettiği yeni insan tipinin oluĢturduğu cemiyet kavramı bu medeniyetinin hâlâ izlerini taĢıyan taĢra ve taĢra mekânlarını da bir girdap gibi içine çekmiĢtir.