• Sonuç bulunamadı

P034 KRoniK VenÖZ YeTMeZLiKTe enFeKsiYon

Belgede 12. Ulusal YARA Kongresi (sayfa 196-200)

KonTRoLÜnDe DAKin soLÜsYonUnUn eTKinLiĞi

Serdar Gökay Terzioğlu1, Ilgaz Kayılıoğlu1, Ufuk Utku Göktuğ1,

Murat Özgür Kılıç2

1Ankara Numune Eğitim ve Araştırma Hastanesi, Ankara

2Eskişehir Devlet Hastanesi, Eskişehir

Amaç: Septik ayakda lokal enfeksiyon kontrolünde Dakin solüsyon etkisinin gösterilmesi olgu: 45 yaşında kronik venöz yetmezlikli erkek hastayı sunuyoruz. Bilateral alt ekstremitelerde yaygın, kanamalı, eksudası olan, kenarları hiperpigmente, düzensiz kenarlı pis kokulu, ayak bileğinde ve ayak tabanında 1 cm den derin düzensiz sınırlı açık yara ile kronik yara servisinde takipli hastanın 3 yıldır devam eden enfeksiyon pansumanlar ve kas atrofisi neden ile yürüme güçlüğü çekmekte ve bilateral amputasyon isteği mevcuttu.

Uykuya eğilimli olan hastanın yara kültüründe staph aureus, 4 haftalık tedavi sonrasında pseudomanas auroginoza üredi. Arteriel dopler ultrasonografide bilateral alt ekstremitede yapısal ya da hemodinamik patoloji saptanmadı. Venöz dopler ultrasonografide venöz yetmezlik bulguları mevcuttu Yatışının 14. haftasında klasik yara bakımı ve pansumanlar ve kültür uyumlu antibiyotik tedavisine rağmen enfeksion eradike edilememesi üzerine

%0.125 sodyum hipoklorit içeren dakin solüsyonu içinde günde 2 sefer 15 dakika bekletilen hastanın 1. haftada yaralarında akıntının gerilediği açık yaraların yer yer epitelize olmaya başladığı, 2.hafta sonunda epitelizasyonun ilerlediği derin yaraların kapandığı gözlendi.

Enfeksiyonun kontrolü kültür negatif sonuçla kanıtlandı. Uykuya meyil ortadan kalktı ve walker ile mobilizasyon sağlandı. Açık yara alanı azalması ve enfeksiyon kontrolü sonrası dörtlü bandaj uygulamasına geçildi. Hiçbir olumsuz etki kaydedilmedi.

Tartışma: Dakin çözeltisi olarak bilinen sodyum hipoklorit (NaOCl) çözeltileri, 100 yıldır yara bakımında kullanılmıştır. Antiseptiklerin yarada fibroblastlara, lökositlere, epitel hüçrelerine, toksik etkisinin olduğunu, bunların rejenerasyonunu, migrasyonunu engellediğine dair pek çok yayın olduğu doğrudur. Ancak NAOCl ile mikrobik kolonizasyonun azaltılmasının yara iyileşmesine yardımcı olduğu düşünülmektedir. Sodyum hipoklorit (NaOCl), endodontik uygulamada sulanma çözeltisi olarak yaygın olarak kullanılır. Enfeksiyonun çözülmesi ve yara iyileşmesinin iyileştirilmesiyle ilgili olarak, HOCl kullanımı ile diyabetik ayak yaralarında güçlü kanıtlar bulunmuştur. Septik cerrahi yaralarda kanıtlar orta derecededir;

venöz bacak ülserleri veya kronik yaralarda düşük kanıt vardır. TIME algoritması ve agresif debridmana ilaveten HOCl kullanılmasını öneren yayınlar vardır. Bu olgu topikal antiseptiklerin yara iyileşmesini mutlaka bozduğu efsanesini - “Grabb and Smith” (1997) “...

only place on a wound what one would place on eye.(..sadece gözümüze koyduğumuz şeyleri yarada kullanıyoruz - bir kez daha ortadan kaldırmaktadır.

sonuç: Dakin solüsyonu günümüzde lokal enfeksiyon kontrolünde yardımcı bir pansuman yöntemidir. Tedavisi zor, karmaşık ve ağır yaralar için bir seçenek olarak düşünülebilir.

dakin solüsyon öncesi ve sonrası (2 hafta)

P035 bAsı YARALARının ÖnLenMesinDe PoZisYon VeRen HAVALı YATAK KULLAnıMı: iKi oLgU sUnUMU

Yeliz Tekmen, Mehmet Yürüyen

Bakırköy Dr. Sadi Konuk Eğitim ve Araştırma Hastanesi, İstanbul

giriş: Bası yaraları (BY) yaşlı hastalarda önemli morbidite ve mortaliteye neden olabilen ancak gerekli ve uygun tedbirler alındığı takdirde önlenebilir bir geriatrik sendromdur.

Bası yarasının önlenmesi için immobil hastalarda 2 saat aralarla pozisyon verilmesi ve basınç azaltıcı destekler önerilmektedir. Ancak pozisyon değişikliği, bakıcı sorunu yaşayan hastalarda zorluklara yol açmaktadır. Bu sebeple geliştirilen hastaya pozisyon veren havalı yataklar (PVHY) bu önemli sorunu gidermeye yönelik yaklaşımlar gibi görünmektedir.

Amaç ve Yöntem: Bakırköy Dr. Sadi Konuk Eğitim ve Araştırma Hastanesi Palyatif Bakım Merkezi’nde takip edilen ve yatağa bağımlı, bakıcısı olmayan ve/veya yeterli bakıcı bakımı alamayan iki hastamızda PVHY kullanımının etkinliği gözlemlenmiştir.

olgu sunumu:

olgu-1: 90 yaşında, serebrovasküler hastalığı (SVH) olan 5 aydır yatağa bağımlı kadın hasta beslenme desteği amaçlı yatırıldı. İlk vizitte sakral bölgede Evre 2, 8x3 cm bası yarası vardı. Braden Skalasına (BS) göre bası yarası risk puanı 11 (yüksek riskli) idi. BY tedavisi için yara pansumanı ve protein destekli beslenmeye ek olarak hasta 30 gün boyunca PVHY ile takip edildi. İzlem sonunda BY halen Evre 2 ve çapı 6x3 cm’e gerilediği görüldü.

olgu-2: 82 yaşında, SVH olan 14 yıldır yatağa bağımlı erkek hasta pnömoni tanısıyla yatırıldı.

BS risk puanı 12 idi. Hasta antibiyotik, proteinden zengin beslenme ve yara pansumanına ek olarak 38 gün boyunca PVHY ile takip edildi ve gelişinde sakral bölgede Evre 2 olan bası yarası, izlem sonunda Evre 1 olarak kaydedildi.

Tartışma ve sonuç: BY özellikle yatağa bağımlı yaşlı hastalarda önemli bir sağlık sorunudur. Yapılan çalışmalarda bası yaralarının %80’i hastaneye kabulden sonraki ilk 2 hafta içinde, %96’sı ise ilk 3 hafta içinde geliştiği saptanmıştır. BY bir kez oluştuğunda tedavisi son derece güçtür. En etkin tedavi risk altındaki hastaların tanınması ve BY açılmasının önlenmesidir. Riskli hastayı tanımladıktan sonra, koruyucu tedbirlerin en önemlilerinden biri de hastaya yatışı boyunca 2 saatte bir pozisyon vermektir.

BY için yüksek riskli olan bu iki hastamızda normalde pozisyon verilemediğinde yatış süresi boyunca yeni BY oluşması ve var olan BY kötüleşmesi kaçınılmaz iken, takip sonunda yeni BY gelişmediği ve mevcut BY gerilediğini gözlemledik. Sonuç olarak, BY’nı önlemek için özellikle pozisyon vermede sorun yaşayan hastalarda mevcut koruyucu yaklaşım ve tedavilerin yanında pozisyon veren havalı yatak kullanılması etkili olabilir.

olgu 2 havalı yatak sonrası

38 gün havalı yatak ile takip sonrası.

P036 PLAnTAR DiYAbeTiK ÜLseRLeRe CeRRAHi onARıM ÖnCesi VAC Ve egF TeDAVisi

Fatih Kılıç, Tuğba Hilal Güçlü, Polat Yiğit

Yenimahalle Eğitim ve Araştırma Hastanesi Plastik Cerrahi Kliniği, Ankara

giriş: Ayak ülserleri diyabetli hastalarda en sık rastlanan komplikasyonlardan biridir Bu çalışmada plantar bölgede diyabetik ülser gelişmiş olan vakalara klinik yaklaşımlarımız anlatılmıştır.

olgu: Kliniğimize 2017 yılı içerisinde diyabetik ayak ülseri ile gelen 7 hasta çalışmaya dahil edildi. Hastaların cinsiyeti, yaşı, diyabet süreleri, diyabetik ülserin ne zamandır olduğu ve daha önce tedavi alıp almadıkları sorgulandı (Tab).

Cerrahi debritman öncesi yara yeri kültürü alındı. Debritman sonrası 1.günde yara açılarak vakum destekli kapama pansumanı kuruldu. Bir sonraki vakum tedavisi 3.günde tekrar yapıldı. Üreme olamayan hastalara 3. günde EGF tedavisi intra lezyonel uygulanarak vakum tedavisi yapıldı. Her 3 pansumanda bir (yaklaşık 10 gün) granülasyon oluşmasına rağmen yara kenarları en az 5mm genişliğinde tekrar debride edildi. Yara çevresinde kallus dokusu görülmeyene kadar bu şekilde pansumanlara devam edildi ve kasıktan alınan tam kat deri grefti ile defekt rekonstrüksiyonu yapıldı.

bulgular: Çalışmaya dahil edilen hastaların yaş ortalaması 58,2, ortalama diyabet süreleri 13,1 yıl, diyabetik ülserin süresi ortalama 15,2 ay olarak bulundu. Bir hasta hariç tüm hastalar daha önceden medikal veya cerrahi tedavi aldığını belirtti. Hastalardan alınan yara yeri kültürlerinden 3 hastada üreme gözlendi. Bunlardan ikisi P aeruginosa, diğeri ise Klebsiella idi.Hastalara ortalama 7,2 (6-10) VAC tedavisi uygulandı. Uygulanan EGF sayısı ise her hastada sabit olmak üzere 6 enjeksiyon olarak belirlendi. Yaraların ortalama kapatılma süresi 25,5 (20-32) gün, ortalama takip süresi ise 6,8 (2-11) ay idi.

Tartışma: Motor nöropati, ayaktaki küçük kasları etkileyerek yürüme sırasında yük binen noktaları değiştirmektedir. Bu yeni ağırlık noktalarında kolaylıkla cilt kalınlaşmaları oluşmakta yani kallus gelişmektedir. Nitekim bizim hastalarımızda da benzer şekilde yara oluşumu mevcuttur. Granulasyon dokusu zeminde oluşsa da çevrede tekrarlayan kallus dokusunun eksize edilmesi önem arz etmektedir. Bu şekilde greft sağkalımı daha yüksek, nüks daha az olacaktır.

Vakum destekli kapama (VAC) lokal kan akımında artışa, dolayısı ile yara perfüzyonunun artışına olanak sağlar. Her VAC pansumanından önce cerrahi olarak yapılan debritmanlar hücre proliferasyonunu ve yara granülasyonunu artırmaktadır. EGF’nin spesifik hücre membran reseptörlerine bağlandığı ve mitojenik aktiviteyi uyardığı bilinmektedir.

VAC tedavisi ile birlikte kullanımı yara iyileşmesine olumlu yönde etki etmektedir.

Sonuç olarak diyabetik ayak olgularında iyi glisemik kontrol hedeflenmelidir. Ayrıca hastanın ayak bakımı konusunda eğitimi ve özel ayakkabıların seçimi önemlidir.

Belgede 12. Ulusal YARA Kongresi (sayfa 196-200)