• Sonuç bulunamadı

1.2. Osmanlı Devleti’nde Vergi Yapısının Temel İlkeleri

1.2.2. Osmanlı Vergi Sisteminde Muafiyetler

Muafiyet kelime anlamı olarak “kendisine uygulanmama” anlamına gelmektedir. Osmanlı Devleti’nde uygulanan vergi sisteminde muafiyet kavramı çok sık karşımıza çıkmakla birlikte, ülkenin sınırlarının oldukça geniş bir bölgeye yayılmış olmasıyla birlikte devletin askeri yapısı, yönetim anlayışı ile birlikte mali sorunlar ve ulaşım sorunları da muafiyet uygulamalarının genişlemesinde etkili olmuştur (Gökçe Özcan, 2018:310).

Osmanlı vergi sisteminde vergi muafiyetinin üç kademesi bulunmaktadır (Orhonlu, 1967:50):

1- Avarız vergisinden muafiyet, 2- Raiyet rüsumundan muafiyet,

3- Şer’i vergilerden- cizye, haraç-muaf olma.

Devlet, belirtilen bu kademelerde şer’i vergilerden çok nadir ve olağanüstü hallerde muaf olma durumuna onay vermiştir. İkinci sırada yer alan tekalif-i örfiye türü vergilerden olan raiyet rüsumu ise sipahilerin hakkı sayılarak hemen hemen daima tımara tahsis edilmiştir. Devlet ilk olarak avarız vergisinden sonra raiyyet-rüsumu’ndan ve nihayet şer’i vergilerden muafiyete başlamıştır. Şer’i vergilerden olan cizye ve aşar resimlerinde muafiyet halleri olağanüstü durumlarda söz konusu olabilirdi. Sipahi hakkı sayılan ve hemen hemen tamamının tımara tahsis edilen raiyyet- rüsumundan muafiyetle yani fiili askeri bir hizmet olarak yüklenen reaya ulaşmış olabilirdi. Genellikle uygulanan en basit muafiyet şekli, avarız divaniyyeden muafiyetti. Rüsum-i raiyyetten muaf olanlar, avarız resminden de muaf olmaktaydılar (İnalcık, 2018:63).

Avarız vergisi, olağanüstü hallerin vukuu bulduğu zamanlarda tebaa üzerine yüklenen bedeni, mali ve ayni vergilerdir. Avarız vergilerinin vergi sisteminde uygulanmaya başlamasıyla Osmanlı vergi sisteminde vergiden muaf olma kavramı yaygınlaşmıştır. Avarız vergilerinde, muafiyet kavramı ferdi muafiyet ve toplu muafiyet olarak ortaya çıkmıştır (Becermen, 2012.:73; Kaya, 2011:17).

Ferdi muafiyetler askeri hizmetlerde görev yapan çavuş ve sipahiler, dini hizmetleri yerine getiren imam, hatip, kayyumlar ile muhassıl (vergi tahsildarı), amil olarak anılan vergi memurlarını ve herhangi bir şekilde çalışamayacak durumda olan kimseleri kapsamaktadır. Toplu muafiyet olarak devletin uygulamaya çalıştığı yöntem ise; devletin genelinde ulaştırma ve ticaret güvenliğini sağlamak ve gerektiği zaman yolculara delil veya rehber olarak hizmet eden derbend ve menzil teşkilatının bulunduğu mahallede yaşayan kişiler avarız-ı divaniye ödemekten muaf olarak vilayet defterlerine kayıt edilmişlerdir. Derbend ve menzil teşkilatının reayasından ziyade devlet, bir takım hizmet gruplarının da gerçekleştirmekte oldukları hizmetten dolayı avarız vergisinden muaf olmalarını uygun görmüştür (Kaya, 2011:17; Orhonlu, 1967:41). Örneğin, çok geniş ülke ve topraklara yayılmış olan imparatorluğun muhalif yerlerinde meydana gelen olayların merkeze hızlı bir şekilde iletilmesini sağlamak için kurulmuş olan posta teşkilatı sundukları hizmetten dolayı vergiden muaf sayılmışlardır. Daima avarız vergisinden muaf olan zaman zaman ise raiyet rüsumundan muaf olan grup içerisinde ise, çeltükçü, suyolcu, köprücü, doğancı, tuzcu

ve bazı vakıfların reayası ile ağır geri hizmet grubu ve devlet kontrolünde üretim yapan katrancılar ve ortakçılar bulunmaktadır (Orhonlu, 1967:5-50).

Osmanlı Devleti’nde vergi muafiyetinden yararlanan tuz üreticileri için, tuz üretimi ve dağıtımı özel bir yönetmelikle örgütlenmiştir. Tuz madenleri ve yatakları devlet mülkünde olmakla birlikte, tuzun ithal edilmesinde devlet için yüksek oranlı gelir sağlanmaktaydı. Osmanlı Devleti bu gelirin devamlılığını sağlamak amacıyla tuzlaları mülk olarak tanımak suretiyle tuz üretiminde özel girişimciliği teşvik etmiştir.

Özel düzenlemelerle tuzlaların yakınlarında oturan köylü nüfus, tuz üretimiyle ilgili olan faaliyetleri yerinin getirmekle görevlendirilmiştir. Örneğin, Karadeniz kıyısında bulunan Ahyolu (Ankhialos) tuzlaları; Kırkkilise, Rusi Kasrı, Zagra ve Kızanlık gibi civar yörelerden tuzları işçiler çekmekteydiler. Tuzcu olarak adlandırılan bu işçiler özel ve kalıcı bir statüye kavuşmakta ve olağanüstü vergi ve hizmetlerden muafiyet ile diğer bazı vergilerde daha düşük oran üzerinden ödeme yapmaya hak kazanıyorlardı.

Tuz taşıma işlemini yerine getirip bir başka muafiyet elde eden kesim ise “Arap deve sürücüleri”dir. İlkçağlardan beri faal tuz üretimi yapan Kızılca Tuzla’dan tuz taşıma işi için 14. yüzyıldan itibaren devlet, bu bölgede tuz taşımacılığı yapan Arap deve sürücülerini özel bir yönetmelik ile örgütleyerek (yılda 3.000 tonu bulan tuz üretimi, taşımada 12.000 deve yüküne tekabül etmekteydi), bu taşımayı gerçekleştiren Arap deve sürücüleri olağanüstü vergileri ödemekten muaf tutulmuşlardır (İnalcık, 2000:98-101).

Osmanlı Devleti çeltik tarımı ve pirinç üretimi ile uğraşan kesimi de vergiden muaf olan kesimin içine eklemiştir. Pirinç tarımı yapanlar, pirinç tarımının savaş ekonomisinde önemli bir yer tutmasından dolayı avarız-ı divaniyyeden muaf tutulmuşlardır. Ayrıca göç ve salgın hastalıkların baş gösterdiği yerlerde vergi ödeme gücünü zora sokan olayların olması durumunda divana yapılan arzlar sonucunda avarız hanesi düzeyleri düşürülebilmektedir (Kaya, 2011:18).

Osmanlı’da bir başka vergi muafiyeti ise kömür ve kereste bedelinde bulunmaktadır. Devlete ait olan baruthane, tophane, tersane ve fabrikaların ihtiyaç duyduğu malzemeleri temin eden ve taşınması hususunu konu alan bir vergidir. Bu vergi, denize kıyısı olan vilayetlerde bulunan kazalar ile hızlı bir şekilde gönderimin gerçekleşeceği bölge halkından tahsil edilmekteydi. Bu vergi ile yükümlü olan kişiler, ihtiyaç olan malzemeleri çıkarmak, kesmek, taşımak ve işlemek zorundadır. Bunun

karşılığında da, örfi vergilerin tamamından muaf olmaktadırlar (Becermen, 2012:78-79).

Osmanlı topraklarında özellikle askeri yolların devamlı olarak açık olması, köprülerin korunması ve sınırların içerisinde yer alan ticaret yollarının emniyet altında bulundurulması gibi devletin ehemmiyet gösterdiği bir başka durum ise su yollarının inşası ve bakımıdır. Bu sebeple de devlet civar köylerdeki halkı görevli kılıyordu. Bu tür uygulamalar devletin kuruluş yıllarından itibaren uygulanmaktadır. Örneğin Eskişehir’de, suyun başka tarafa akmasına neden olacak bitki, toprak gibi şeylerin akış yönünü değiştirmemesi için su yollarında bekleyen kişiler örfi vergilerden muaf tutulmuşlardır. Köprünün bakımı için su yollarında görevlendirilen kişiler örfi vergilerden muaf tutulmuşlardır (Kazıcı, 2019:184-208).