• Sonuç bulunamadı

Osmanlı Devletindeki İsyan Hareketleri

IV- OSMANLI HUKUK SİSTEMİNDE, DEVLETE İSYAN (BAĞY) SUÇU İLE

2- Osmanlı Devletindeki İsyan Hareketleri

İsyan hareketlerini gruplar halinde şu şekilde belirtebiliriz:

a- Ulema İsyanları

Osmanlı’da ulema, askeri sınıf içinde ve padişah nezdinde mümtaz bir yere sahiptir. Fakat devlete karşı isyan hareketi söz konusu olduğu her zaman ve her devirde ölümle cezalandırılabilmişlerdir342. Ulemanın isyanına en meşhur örnek Simavlı Şeyh Bedreddin olayıdır. Simavlı Şeyh Bedreddin fıkıh ilminin büyüklerindendir, ama fikirleri geliştikçe islam esaslarından ayrılarak daha serbest bir dünya görüşüne ulaşmıştır. Bu görüşünde islam-hristiyan-musevi ayrılığını

338 Uluçay, adı geçen eserde vesikalar bölümündeki I. Ahmed Adaletnamesi bunu teyid etmektedir. Ayrıca Akdağ, Türk Halkı, s. 287, Naima, Naima Tarihi, Matbaa-i Amire Tab’ı, İstanbul 1865, C. I, s. 30-32.

339 Ebu Zehra, El-Cerime, C. I, s. 175. 340 Nevin, s. 35, 36.

341 Mevdudi, Hilafet, s. 208. 342 Mumcu, s. 125.

kaldırmış ve bazı sosyalist iktisadi kurallar ortaya atmıştır343. Fetret devrinde Edirne’de Musa Çelebi’ye kazasker olmuş ve fikirlerini uygulamak istemişse de Musa Çelebi’nin mücadeleyi kaybetmesiyle Çelebi Mehmet’e karşı ayaklanmıştır. Ancak bu sefer çömezleri Börklüce Mustafa ve Torlak Kemal aracılığıyla Osmanlı devleti aleyhine fesad çıkartarak ciddi bir tehlike teşkil etmişlerdir344. Halk tarafından bu hareketin geniş ölçüde desteklenmesini, merkezin gittikçe kuvvetlenen sünni ve otoriter karakterine karşı, sınır eyaletlerinde ve göçebe Türkmenler arasında kendini gösteren huzursuzlukta aramak gerektiğini belirten yazarlar da vardır345.

Kısa zamanda büyüyen bu hareket zorlukla bastırılmış ve Şeyh Bedrettin yakalanarak, I. Mehmed’in bulunduğu Serez’e götürülmüştür. Yüksek ulemaya mensup olduğundan hemen öldürülmemiş ve ulemadan müteşekkil bir kurul tarafından sorguya çekilerek, sonuçta rivayete göre kendisinin de tasdik ettiği bir fetva ile ölüme mahkum edilmiş ve asılmıştır. Ancak malının müsadereye salih olmadığı da bu fetvada belirtilmiştir, “katli helal malı haramdır”346. Şeyh Bedreddin’in torunu tarafından yazılması kuvvetle muhtemel olan Menakıbname’de, yapılan yargılama sırasında Şeyh şer’an affedilmeyince salt örfî yollarla idam fetvası verildiği yazılmaktadır347. Bu konuda Şeyh Bedreddin’in fikirlerinden dolayı değil, devlete karşı giriştiği hareket nedeni ile idam edildiği ihtilaflı olarak belirtilmektedir. Zira I. Mehmed, Musa Çelebi’yi yendikten sonra Şeyh Bedreddin’i affetmiş ve İznik’te iyi bir yıllık ödenek ile oturmasına izin vermiştir. Ancak isyanı bastırılıp yargılanmasına başlandıktan sonra fikirleri de onu her bakımdan suçlayabilmek için bahis konusu edilmiştir. İdamında yargılamanın yapılması ve fetva alınması, servetinin müsadere dışı tutulması islam hukuku kurallarına uyulduğunun bir göstergesidir348.

343 M. Şerafeddin Yaltkaya, Bedreddin Simavi, İ.A, C. II, 444-446, Uzunçarşılı, Osmanlı Tarihi, C. I, s. 360.

344 Uzunçarşılı, Osmanlı Tarihi, C. I, s. 361. 345 İnalcık, Osmanlı, s. 109 ve not 40. 346 Yaltkaya, s. 445.

347 Mumcu, s. 127.

Ulema isyanlarına verebileceğimiz örnekler çoğaltılabilir. Sultan II. Murat kendisine karşı isyan eden amcası Mustafa’ya yardım etmesinden dolayı Biga kadısını astırmıştır (1422/826)349. Yine Abaza Mehmet Paşa’nın şeyhi olan Sarı Abdürrahim yeniçerileri isyana teşvik edici sözlerinden dolayı IV. Murad tarafından katledilmiştir (1637/1047)350. IV. Mehmed’i hal’ etmek için faaliyette bulunan, azil ve sürgünle cezalandırılan Şeyhülislam Hocazade Mes’ud Efendi’nin, sürgün yerine giderken yolda asker toplaması isyan hazırlığı olarak değerlendirilmiş ve katledilmiştir (1656/1067)351. Aynı şekilde 1703/1115 Edirne olayında isyanda rolü görülen Seyyid Mustafa Efendi de asılmıştır.

1623 tarihinde bir grup ulema, Sultan Mustafa’nın akılsızca hareketleri, imametinin seran caiz olmadığı iddiaları ve bir kadının dövülmesi olayı gibi nedenlerle Fatih camiinde toplanmış, camiden çıkmayarak isteklerini dile getirmiş, fakat yeniçerilerin saldırısı ile pek çoğu katledilmiştir352.

Ulema isyanlarında Osmanlı devletinin genel siyaseti, padişahların kişiliğine göre değişmektedir diyebiliriz353. Devlete isyan eden ya da isyan suçunun şartları oluşmadığı halde isyan ettiği ileri sürülen ulema grubuna siyaseten kati, sürgün, ulema sıfatının kaldırılması gibi cezalar verilebilmektedir. İsyan eden ulema genellikle yargılanmakta ve fetva alınmaktadır. Fakat istisnai haller de mevcuttur354. Cezaları genelde boğulma suretiyle infaz edilmektedir355.

Ulemanın islam devletinde çok önemli ödevleri vardır. Özel hukuk alanında, şer’i kuralların yorumu; kamu hukuku alanında, hükümdarın örfî hukuk yetkisinin tesbiti; özellikle ceza hukuku alanında devlete isyan suçunun oluşup oluşmadığı cezasının tespiti gibi. Bu nedenle ulema sınıfının hükümdarla birlikte çalıştığı da bazı yazarlarca belirtilmektedir356.

349 Mumcu, s. 127.

350 Uzunçarşılı, Osmanlı Tarihi, C. III/II, s. 172 dipn 2. 351 Uzunçarşılı, Osmanlı Tarihi, C. III/E, s. 44 dipn 3. 352 Hammer, C. 8, s. 258.

353 Mumcu, s. 129.

354 İsmail Hami Danişmend, İzahlı Osmanlı Tarihi Kronolojisi, İstanbul 1947, C. III, s. 358. Bu konudaki istisnalara örnek olarak bkz. Mumcu, s. 129.

355 Mumcu, s. 131.

Ulema sınıfını isyana sevkeden amiller olarak, ekonomik darlık ve memleketin idaresinden kaynaklanan sıkıntıların belirtilmesi tarihi gerçeklere de uygunluk göstermektedir357.

Ulema sınıfı, devlete karşı isyan edebilir mi? Sorusuna şer’i hukuk kuralları çerçevesinde ve Hanefî mezhebinin görüşlerine uygun olarak, devletin içinde bulunduğu şartlar da açıkça belirtilerek bir cevap verilebilir. Burada önemli olan idarecileri zalim ya da fasık olarak niteleyebilir miyiz sorusudur358.

İdareciler, zalim ya da fasık olarak nitelendirilmese bile, idarecilerin yaptığı haksız ya da islam hukuku kuralları dışındaki uygulamalar, sözle açıkça eleştirilebilir. Yani halk devlet ricalinin haksız uygulamalarına rahatça itiraz edebilir. İslam tarihi bu örnekler ile doludur359.

İslam devletlerinde olduğu gibi Osmanlı devletinde de ulema son derece mümtaz bir yere sahiptir. Her ne kadar devletin kuruluşu dönemindeki idareci vasıflarını kul sisteminin gelişmesiyle devşirmelere terketmişlerse de, devlet içinde nüfuzlarını her zaman hissettirmişlerdir360.

Duraklama ve gerileme döneminde devletin siyasi, askeri, mali, adli vb. her alanında görülen aksaklıklar ulema sınıfına da yansımıştır. Böylece devletin kurulmasında ve gelişmesinde önemli payı olan ulema sınıfı, gerileme ve dağılma döneminde devleti meşgul eden belli başlı meselelerden biri haline gelmiştir. Bilhassa İstanbul isyanlarında faal rol oynayarak devlete büyük gaileler çıkarmışlardır. Buna bağlı olarak da, askeri sınıfın genel imtiyazlarından faydalanan ve pek sınırlı hallerde cezalandırılan ulema, isyanlardaki menfî hareketlerinden dolayı sürgün, ilmiye sınıfından çıkarılma, azl ve siyaseten kati gibi cezalara çarptırılmışlardır361.

357 Akdağ, Türk Halkı, s. 116. 358 Ed-Demici, s. 440 ve 443.

359 Kınalızade Ali Efendi, Devlet ve Aile Ahlakı, İstanbul 1973, s. 187. 360 Mumcu, s. 69.

b- Celâli İsyanları

II. Beyazıd döneminde başlayan ilk isyan hareketleri, genellikle kızılbaş Türkmenler arasında meydana gelmiştir362. İran’da Şeyh Haydar’ın oğlu Şah İsmail şahlık tahtını ele geçirmek üzere 1499’larda harekete geçerek güç toplamak amacıyla Anadolu’daki kızılbaş mezhepli Türkleri yanma çekmeye başlamıştır. İktisadi darlık içinde olan bir kısım leventler de bu geçişi hızlandırmışlardır363. Şah İsmail’in daha fazla taraftar toplamak amacıyla İran’dan yolladığı birtakım elebaşları, isyan hareketlerinin büyümesinde etkili olmuştur. Özellikle Antalya yöresinde ortaya atılan Şahkulu, etrafına topladığı asilerle, eşkıyalık hareketlerini artırmıştır. Şehzade Korkut 1510’da bu asilerin baskınına uğramıştır364. Her şeyi yağma edilmiştir. Bu olaylarda II. Beyazıd’ın yönetimi ve denetimi tamamen vezirlere bırakması, vilayet idarecilerinin rüşvet almaları, görevlerini kötüye kullanmalarının büyük etkisi olduğu ve dirlikleri ellerinden alman tımarlı sipahilerin de eşkıyaya yardım ettiği belirtilmektedir365.

Yavuz Sultan Selim’in babasını devirip, tahta geçmesinin yarattığı karışıklık ve kızılbaşlığa karşı takındığı olumsuz tavır, isyanları daha çok körüklemiştir. İlk tehlikeli isyan padişahın Mısır seferi sırasında Yozgat (Bozok) çevresindeki Türkmenler arasında patlamıştır366. “Celal” adında bir elebaşı, Alevi kitlelerini etrafına alarak, büyük çapta bir isyan çıkarmıştır. Bu isyan Yavuz Sultan Selim’in yolladığı beylerbeyi Ferhat Paşa va Maraş valisi Şehsüvaroğlu Ali Bey tarafından bastırılmışsa da, Türkmen bölgelerindeki halkın yeni isyan elebaşılarının etrafında toplanmaları devam etmiştir367.

Kanuni Sultan Süleyman tahta geçtikten sonra “arazi tahrir” işlemlerinden dolayı tımarlı sipahiler ve reaya arasında da birtakım hoşnutsuzluklar çıkmıştır. Arazi vergilerinin artırılmasına karşı yapılan itirazlar ve huzursuzluklar isyan hareketinin başlamasına neden olmuş, isyan Sivas, Adana, İçel bölgelerine kadar yayılmıştır368.

362 Akdağ, Türk Halkı, s. 116.

363 Uzunçarşılı, Osmanlı Tarihi, C. II, s. 230. 364 Hammer, C. II, s. 458, 459.

365 Akdağ, Türk Halkı, s. 116.

366 Mufassal Osmanlı Tarihi, İstanbul 1958, C. II, s. 723. 367 Akdağ, Türk Halkı, s. 118.

Bu isyanların hemen ardından Karaman’dan Maraş’a kadar uzanan bölgedeki kızılbaşlar Kalender Çelebi adlı bir tarikatçinin elebaşılığında ayaklanmışlardır369. Tarihçiler tarafından büyük çaplı bir isyan hareketi olarak nitelenen Kalender İsyanı oldukça zor bastırılabilmiştir. Sefere katılmadığı için dirlikleri ellerinden alınan tımarlı sipahiler de Kalender’in ordusuna katılarak onu güçlendirmişlerdir. İbrahim Paşa sipahilerle anlaşmak suretiyle isyanı bastırmıştır370.

Celali isyanları adı verilen küçük ya da büyük çapta yüzlerce ayaklanma mevcuttur. Bu ayaklanmaların kökeni, Selçuklular zamanındaki Baba İshak ve Şeyh Bedreddin isyanlarına kadar uzanmaktadır371. Safevi devletinin kurulması ile Osmanlı topraklarında daha çok güçlenen kızılbaş hareketleri, Şeyh Cüneyd, Şeyh Haydar, Şah Veli, Baba Zünnun, Veli Halife, Yekçe Bey, Kalender Çelebi... gibi elebaşılarının önderliğinde oldukça artmış ve hepsine toplu olarak Celali isyanları adı verilmiştir372.

Celali isyanları gerek genişliği gerek özellikleri bakımından bazı yazarlara göre bir çiftçi, köylü hareketi olarak gelişmiş ve devlete karşı isyan niteliğini almıştır373. Bir kısım yazarlara göre ise, bu karışıklıklar Safevi Devleti ve Şah İsmail’in körüklediği bir kızılbaş hareketidir374, Nitelemeler farklı olmasına rağmen bu isyanların oluşumundaki iktisadi, siyasi sosyal nedenler genellikle şu merkezdedir:

Celali isyanlarını ilk başlatanlar genellikle kızılbaş kökenli kişilerdir. Fakat bunları harekete geçiren nedenler mezhep ayrılığı fikri değildir375.

a- Celali isyanlarının en büyük nedeni ekonomik krizlerin ülke insanı üzerinde yarattığı bunalımdır. Bu yıllarda köylülerin vergi yükünün ağırlaşması, memurların görevlerini kötüye kullanarak rüşvete sapması gibi etkenler halkın kızılbaş kökenli isyancı elebaşılarına katılmasına neden olmuştur376.

369 Hammer, C. II, s. 336.

370 Akdağ, Türk Halkı, s. 119.

371 Uzunçarşılı, Osmanlı Tarihi, C. II, s. 345. 372 Uzunçarşılı, Osmanlı Tarihi, C. II, s. 345. 373 Akdağ, Türk Halkı, s. 120.

374 Peçevi İbrahim Efendi, Peçevi Tarihi, Ankara 1992, C. I, s. 90. Hoca Sadeddin Efendi, Tacü’t-

Tevarih, Ankara 1992, C. IV, s. 347, Uzunçarşılı, Osmanlı Tarihi, C. II, s. 344. 375 Akdağ, Türk Halkı, s. 120.

b- İdari düzenin bozulmaya başlaması, özellikle İL Bayezid’in görülmemiş aczi, merkezi idarenin zayıflığı ile devlet adamlarının adil olmayan hareketlerinden duyulan hoşnutsuzluk bu âsileri harekete geçirmiştir377.

c- Enderun ya da kapıkulu adı verilen ve Türk olmayan kişilerin yönetime girmesi ile, tepki ilk önce Türklerden gelmiş, Anadolu’ya yayıldıkça Enderunlu valilerin zulmüne, yeniçerilerin hareketlerine karşı işe halk da karışınca, olay Celali isyanlarına dönüşmüştür378. Asıl sebebin iktisadi olduğu kabul edilmekle beraber hükümet merkezinin güttüğü bu iç idare siyasetinin de oldukça önemli rolü olmuştur379.

Bazı yazarlarca, güçlenen asi elebaşıların memleketi ele geçirmek arzusu taşıdıkları da belirtilmektedir380.

Celali isyanlarında devletin asilere takındığı tavır, Osmanlı hukuku kurallarına ne derece uygundur sorusuna, devlete karşı silah ve güç kullanarak harekete geçen asilere karşı güç kullanarak savaşmanın hukuki olduğunu belirterek bir cevap verilebilir. Yavuz Sultan Selim’in bu asiler üzerine sefere giderken aldığı fetva metni şöyledir: “Bir padişah, küçük dinsiz topluluğuna yardım etse ve din-i mübininin şeriatini yüceltmek için müteveccih olunan muvahhidlerin men’ine, düşmanlık izhar eylese, şeriat emri ile onlara kıtal, mal ve melallerinin ganimet olarak alınması da helal olur mu? diye sual olundukda, cevabında: “Mülhidin yardımı asıl mülhiddir” diye buyurdular. Yani, mümin olduğu halde mülhidlere yardım etmeleri ile mülhid hükmünde olurlar. Şer’an kıtale tam müştak olurlar381.

c- Büyük Öğrenci Hareketleri ve Suhte (Öğrenci) İsyanları

Osmanlı devletini yarım asır, yaklaşık elli yıl meşgul eden öğrenci hareketleri, özellikle 16. yy. in ikinci yarısından sonra kendini göstermeye başlamıştır382. Zira bu tarihlerde artık nüfusun artması ve tarım gelirinin azalması ile genç kitle büyük

377 Sümer, s. 32, Akdağ, Türk Halkı, s. 26. 378 H.Sadettin Efendi, C. III, s. 347. 379 Akdağ, Türk Halkı, s. 287.

380 Uzunçarşılı, Osmanlı Tarihi, C. II, s. 344.

381 Solakzade Mehmed Hemdemi Çelebi, Solakzade Tarihi, Ankara 1989, C. V, s. 110. 382 Solakzade, C. II.

şehirlere ve medreselere yığılmıştır383. Suhte (öğrenci) ayaklanmalarının başlıca nedenleri şu şekilde sıralanabilir:

a- Öğrenci birikiminden dolayı, medreseye kaynak temin eden vakıf ya da hayır kurumlarının gelirlerinin azalması ve bu nedenle öğrencilerin maddi ihtiyaçlarının yeterince karşılanamaması384.

b- Toplu yaşamanın getirdiği birbirine arka çıkma ruhu sayesinde, çabucak örgütlenmeleri385.

c- Siyasi sistemdeki karışıklıklar, Kanuni’nin iki şehzadesi Selim ile Bayezid arasındaki silahlı çatışmaya varan taht kavgasının yarattığı hükümetsizlik ortamı öğrenci isyanlarım körüklemiştir. Sipahi ve Kapıkullarının Bayezid ve Selim taraftarları şeklinde ayrılması ve çarpışmaları üzerine suhteler (öğrenciler) de hareketlerini isyan niteliğine dönüştürmüşlerdir386.

Rumeli, Bursa, Balıkesir, Afyonkarahisar, Manisa, Muğla, Isparta, Kastamonu, Çankırı, Bolu, Tokat, Amasya, Çorum yörelerinde görülen suhte (medreseli) isyanları, Kanuni’nin ve II. Selim’in şiddetli ve bastırmacı siyaset izlemeleri nedeniyle daha da şiddetlenmiştir387. Kimi yerlerde örgütlenerek yönetime el koyma şekline dönüşmüştür388. İsyanların bu denli genişlemesinde idari düzendeki aksamaların, yani merkezin sancak beyine bağlı asayiş örgütü dışında ayrıca muhafız tayini, “suhte teftişi” adı altında gezici müfettişler göndermesinin büyük etkisi olmuştur389.

İsyanların önlenmesi için;

a- Talebe nakibleri merkeze çağrılmıştır. b- Suhte cürümleri affedilmiştir.

383 Akdağ, Karayazıcı md., İ.A., C. 6, s. 342. 384 Peçevi, C. I, s. 128.

385 Akdağ, Türk Halkı, s. 386.

386 Peçevi, C. II, s. 35, Akdağ, Türk Halkı, s. 169. 387 Mufassal Osmanlı Tarihi, C. 6, s. 3027. 388 Akdağ, Türk Halkı, s. 189.

Bu önlemler fayda vermeyince çok daha şiddetli hükümler getirilmiştir390. Fakat buna rağmen suhte isyanları önlenememiştir. Ta ki, Celali isyanlarının, suhte hareketini bastıracak tarzda genişlemesi ile suhte hareketleri gerilemiştir391.

Hukuk tarihi açısından önemli olan husus, isyanların idam ya da siyaseten kati cezalarına rağmen bastırılanı amasının arkasında, isyanların esas nedenlerinin hukuki değil, iktisadi ve idari düzensizlikler olduğudur ki; tarihçilerin bu fikirlerine biz de katılıyoruz392.

d- Ayan İsyanları

Osmanlı devletinde XVIII. asra gelinceye kadar, her şehir ve kasabadaki birtakım nüfuzlu ailelere ayan denirdi. 18. yy. sonlarımda idari sisteme artık iyice hakim olmaya başlayan ayanlar, kazalarda o mahallin idaresi ile ilgili olarak halk ile hükümet arasındaki işlerde vesayette bulunup kazanın asayişi, vergilerinin tahsili, asker terbiye ve şevki, erzak ve levazım tedariki gibi işleri gören kişilerdi393.

Ayanların isyanını hazırlayan nedenlerin başında devletin ayanlara karşı izlediği siyasi politika gelmektedir394. Hükümet, menfaati olduğu zaman bunlardan istifade etmiş, diğer zamanlarda gelen şikayetleri değerlendirerek te’diplerine karar vermiştir. Devletteki iktisadi ve ekonomik darlık nedeniyle işsiz kişilerin çoğalması ve ayanlık müessese-nine katılmaları, ayanların kuvvetlerinin oldukça fazlalaşmasına neden olmuştur395. Ayrıca 18. yy in ikinci yarısında merkezi otoritenin oldukça zayıflaması, Anadolu’da isyan hareketlerinin artması, ayan isyanlarına zemin hazırlamıştır. Özellikle iktisadi ve idari açıdan devletin bu zayıflığı ayanların isyanlarının bastırılamamasında da etkili olmuştur396.

390 Mufassal Osmanlı Tarihi, C. 6, s. 3028. 391 Akdağ, Türk Halkı, s. 192.

392 Akdağ, Türk Halkı, s. 156. Yazar, hatta alman dini eğitimin bile tesiri olmadığını belirtmektedir. Yücel Özkaya, Osmanlı İmparatorluğunda Dağlı İsyanları, Ankara 1983, s. 6, Uzunçarşılı,

Osmanlı Tarihi, C. III, s. 127.

393 Uzunçarşılı, İ.A., Ayan md., C. 2, s. 41.

394 Yücel Özkaya, Osmanlı İmparatorluğunda Ayanlık, Ankara 1994, s. 247. 395 Özkaya, Ayanlık, s. 104.

Ayanlar 18. yy.’ın ikinci yarısından sonra usulsüz paralar toplayarak halka zulmetmeye, zaman zaman etraflarına topladıkları eşkıya grubu ile isyan çıkarmaya başlayınca devlet bunlara karşı birtakım önlemler almıştır. Şöyle ki:

a- Beylerbeyleri ve sancak beylerine ayanları cezalandırma yetkisi verilmiştir. b- Adalet fermanları yayınlanmıştır.

c- Hazineye verilmek üzere bir miktar para karşılığında sözleşme yapılmıştır. d- İsyan hareketi vuku bulduğunda üzerlerine kuvvet gönderilerek çarpı silmiştir.

e- Haklarında idam kararı da verilebilmiştir397.

f- II. Mahmut’un ayanlarla 1807’de imzaladığı Sened-i İttifak ile daha da güçlenen ayanlar bu yolla devlet tarafından da tanınmıştır. Bu sözleşme ile devlet ayanlara, isyan ve eşkiyalıkları önlemede de işbirliği görevini yüklemiştir.

Ayanlık örgütü Tanzimat döneminde kaldırılmış ve yerlerine merkezden başka memurlar gönderilmeye başlanmıştır398.

Ayan isyanlarında, devletin iktisadi ve idari açıdan zayıflaması ile birlikte ortaya çıkan otorite boşluğunun isyanları ne derece körüklediğini görmekteyiz. Bunun yanısıra idari sistemdeki zayıflığın hukuk kurallarını uygulanamaz bir hale getirdiği de gerçektir399. Bu nedenle salt islam ceza hukuku kuralları ile isyanların bastırılamayacağı fikrine biz de katılıyoruz.

Ayanlık müessesesi, eğer demokratik seçimlerle işbaşına gelen bir kurum olabilseydi, şüphesiz bu isyanlar en aza indirgenebilecekti400.

e- Yeniçeri İsyanları

Yeniçeriler, Osmanlı ordusunun daimi ve hazineden ulufe alan kapıkulu askeri zümresinin en mühim sınıfıdır. Yeniçeri ocağı ve yeniçeri ağalarına karşı padişahın merkezi otoritesini temsil etmesine karşın, son dönemlerde çok sık isyan eden bir

397 Fakat gene de bu kararlar affa uğramıştır. Bkz. Özkaya, Ayanlık, s. 203. 398 Ahmet Cevdet, Tarih-i Cevdet, İstanbul 1309, C. IV, s. 286.

399 Akdağ, Türk Halkı, s. 156. 400 Özkaya, Ayanlık, s. 360.

kurum olarak belirmektedir401. Edirne’nin fethini takip eden yıllarda kurulan yeniçeri ocağına, daha sonra devşirme (savaşlarda esir alınan çocuklar 3-4 yıl Türk ailelerinin yanına verilmiş, talim ve terbiyeden sonra yeniçeri ocağına gönderilmiştir) usulü ile asker alınmıştır402. Yeniçerilerin başında Divan-ı Hümayun aslî üyesi olan yeniçeri ağası bulunmaktaydı403. Yeniçeriler sefer dışında, gerek İstanbul’da ve gerek taşrada birtakım inzibat ve muhafızlık görevi de yapmaktaydılar.

Yeniçeri ocağı;

a- Ocağa “ecnebi” adî verilen yabancı kişilerin alınması

b- “Becaiş usulü” adı verilen yeniçerinin çıkıp yerine herhangi birini alması anlamına gelen usulün yaygınlaşması

c- Rüşvet vs. gibi yolsuzluklarla ocağa girilmesi ve yeniçerilikte maddi çıkar sağlama amacı güdülmesi,

d- Esame adı verilen maaş defterlerinin alınıp satılması,

e- Yeniçeri ocağına ihtiyaç fazlası eleman alınması ve devletin ücret ödeyememesi,

f- Askerlik dışı işlerle meşgul olmaları ve evlenebilmeleri, g- Merkezi idarenin otoritesini yitirmesi,

h- Her padişah döneminde siyasi çıkarlara alet edilmesi gibi nedenlerle bozulmuş404, ocak disiplin ve itaat unsurunu kaybetmiştir.

İlk bilinen yeniçeri isyanı II. Mehmed’in birinci saltanatında vuku bulmuştur. II. Murad’ı tahta çıkarmak için Çandarlı Halil Paşa’nın tertiplediği bu isyan, ulufenin artırılması ve asilerden bir kısmının te’dip edilmesi ile bastırılabilmiştir (1444). “Buçuk Tepe İsyanı” diye bilinen bu isyan sonunda, II. Murad, ikinci defa tahta çıkmakla, yeniçeri ocağı saltanat değişikliğine alet edilmiştir. Yeniçerilerin bu

401 Mücteba İlgürel, İ.A. C. 13, s. 385 ‘Yeniçeri” md.

402 Halil İnalcık, Osmanlı İdare Sosyal ve Ekonomik Tarihiyle İlgili Belgeler Bursa Kadı Sicillerinden

Seçmeler, Belgeler, Ankara 1981, s. 14, (4 nohı belge)

403 Uzunçarşılı, Osmanlı Devleti Teşkilatında Kapıkulu Ocakları, Ankara 1943, C. I, s. 150 vd. 404 Tayyib Gökbilgin, 16. ve 17. yy da Osmanlı Devlet Teşkilatı, Koçi Bey Risalesinin Bir Tahlili,

tarihten sonra devlet işlerine müdahaleleri bir âdet halini almıştır405. Böylece saltanat değişikliklerinde yeniçerilerin desteğini temin edebilen şehzade tahta geçme imkânı bulmuştur406.

Fatih ve II. Bayezid’in izlediği disiplinli ve sert siyaset ocağın nüfuzunu kırmış ve yeniçeri isyanlarını o dönemde önlemiştir407.

Fakat I. Selim zamanında da yeniçerilerin desteği ile tahta çıkmasına rağmen yeniçeri isyanları görülmüştür. Çaldıran seferi sırasında isyan emareleri göstermişler, Sadrazam Dukaginzâde Ahmet Paşa’nın tahriki ile Amasya’da isyan çıkarmışlardır. Bu isyan tahrikçilerin idamı ile bastırılmıştır408.

Kanuni devrinde yeniçerilerin kendilerinin ve padişahın hareketsiz kaldığı gerekçesiyle ve bazı müfsidlerin tahriki ile de genişleyen isyanda Ayaş Paşa’nın, defterdar Abdüsselam’ın ve Veziriazam İbrahim Paşa’nın evleri yağma edilmiştir. İsyan, ancak yeniçeri ağasının azli ve bin duka bahşişin tevzii ile bastırılabilmiştir409.

Yeniçerilerin isyanında en önemli rol oynayan vak’a, onların siyasete girmesidir. Öyle ki, sevdikleri şehzadelerin haklarını müdafaa ve kanlarını dava