• Sonuç bulunamadı

GÜNÜMÜZ CEZA HUKUKUNDA DEVLETE İSYAN SUÇU

Günümüz Türk Ceza Hukukunda, ana kanun 1 Mart 1926 tarihinde kabul ve 13 Mart 1926 tarihinde yayınlanıp yürürlüğe giren, 765 sayılı Türk Ceza kanunudur534. Bu kanun, İtalyan Ceza kanunundan iktibas edilmek suretiyle yürürlüğe konmuştur. 1926 yılından bu yana 51 değişiklik geçiren kanunun sistematiği şöyledir535: Birinci kitap suç teorisini ikinci ve üçüncü kitaplar ise suçları ihtiva etmektedir Suçlar bablar ve fasıllar içinde toplanmış bulunmaktadır536.

Günümüz ceza hukukuna göre suç halkın güvenliğini korumak için devletçe ilan edilen ve ceza tehdidi taşıyan bir kanunun, mesul bir şahıs tarafından, icrai veya ihmali olabilen harici bir hareketle ve bir hak ya da göreve dayanmayarak ihlâlidir537 şeklinde tanımlanmaktadır. Yani suç, kanunun cezalandırdığı fiildir538. Osmanlı ve

531 Aydın, THT, s. 155. 532 Aydın, THT, s. 157. 533 Uzunçarşılı, Saray, s. 45. 534 Dönmezer-Erman, C. 1, s. 127. 535 Dönmezer-Erman, C. 1, s. 133. 536 Dönmezer-Erman, C. 1, s. 133.

537 Taner, Tahir, Ceza Hukuku, İstanbul 1953, s. 80. 538 Taner, s. 79.

islam ceza hukuku anlayışına paralel bir suç teorisi içeren günümüz ceza hukukunda suçun unsurları da hemen hemen aynı şekilde ifade edilmiştir denilebilir539.

Buna göre suçun unsurları:

• İcrai ya da ihmali bir hareket olmalı (maddi unsur) • Suç faile isnad edilebilir olmalı (manevi unsur) • Suçun kanunda belirtilmiş olması (kanuni unsur)540 • Hukuka uygunluk sebepleri olmamalı541.

Günümüz ceza hukukunda devlete karşı isyan suçu nasıl bir anlayış içinde ele alınmıştır sorusuna, bu suçların devletin varlığı yönünden taşıdığı önem ve bu fiillerin tamamlanması durumunda yaratabileceği zararın ağırlığının devlete isyan suçu ile ilgili bazı özel durumların kabulüne yol açtığı belirtilerek cevap verilebilir542. Bu özel durumlar:

a- Hazırlık hareketlerinin cezalandırılması

b- Devlete karşı belirli suçların işlenmesine yönelik “tahrik ve teşvik” fillerinin müstakil suç olarak cezalandırılması

c- Devletin şahsiyetine karşı suçların övülmesinin, müstakil suç olarak kabulü d- İcra hareketine başlanması ile suçun tam cezasının verilmesi

e- Devletin şahsiyetine karşı suçları önlemek amacı ile, bu suçların işlenebileceğinin öğrenilmesi halinde ihbar yükümlülüğü kabulü gibi özel nitelikteki cezalandırma şekilleridir543.

Bu görüşe göre; devlete karşı isyanla alâkalı bir cürüm sözkonusu olduğu zaman, hareket ne kadar tekrarlanırsa tekrarlansın, neticeyi doğurmaya elverişli değilse “icra hareketi” sayılamayacaktır544. Fakat ceza hukukçularının bir kısmınca

539 Taner, s. 82. 540 Taner, s. 82.

541 Turhan Tufan Yüce, Ceza Hukuku Dersleri, C. I, Manisa 1982, s. 253.

542 Vural Savaş, Sadık Mollamahmutoğlu, Türk Ceza Kanununun Yorumu, Ankara 1995, C. II, s. 1374.

543 Belirtilen bu görüş “Değişen Toplum Ve Ceza Hukuku Karşısında Türk Ceza Kanununun 50. Yılı ve Geleceği Sempozyumu”nda Çetin Özek tarafından ileri sürülmüştür (İ.Ü.H.F. Yayını 1977, s. 488), Bkz. Savaş-Mollamahmutoğlu, s. 1374.

544 Savaş-Mollamahmutoğlu, s. 1374, Çetin Özek, Türk Ceza Kanununun Elli Yılında Devlete Karşı

bu görüş benimsenmemiştir. Bu müelliflere göre T.C.K m. 125 -”Devlet topraklarının tamamın veya bir kısmını yabancı bir devletin hakimiyeti altına koymaya veya devletin istiklalini tenkise veya birliğini bozmaya veya devletin hakimiyeti altında bulunan topraklardan bir kısmını devlet idaresinden ayırmaya matuf bir fiil işleyen kimse ölüm cezasıyla cezalandırılır”- ve devlete isyan niteliğindeki suçlar daha ziyade “tehlike suçu”dur. Yani cezalandırılmanın yapılabilmesi için neticenin oluşması şart değildir545. Buna göre, devlete isyan söz konusu olduğu zaman, hem icrai hem de selbî hareketler cezalandırılmalı, bu suça teşebbüs üzerinde durulmam alıdır. Neticeyi doğurmaya elverişli fiil işlendiği an, neticenin husulü beklenmeden, bu madde hükmü tatbik edilebilir. Bu suçlarda “umumi kast”tan başka saik de nazara alınır ve saik bu suçu diğer suçlardan ayırır 546. Bu görüşler Askeri Yargıtay ve Yargıtay’ın pek çok kararında da kabul görmüştür547.

Yargıtay 9. Ceza Dairesinin 25.1.1991 gün ve 3905/220 sayılı kararında “...Eylemin elverişli araçlarla icra hareketi niteliğinde bulunup bulunmadığının değerlendirilmesinde, ülkenin genelindeki organik bütünlüğü, toplumdaki etkinliği, sanıkların örgütsel bağlılığı göz önüne alınmalı ve suç niteliği buna göre belirlenmelidir. Bu itibarla amaç suç niteliğinde bulunan T.C.K. nun 125. m. deki suçu işleme doğrultusunda olmakla beraber, bu sonuca ulaşma tehlikesi doğurmaya yetersiz eylemler bu maddedeki suçu oluşturamazlar...” ifadesi ile devlete isyan suçunun bir tehlike suçu olarak kabul edildiği görülmektedir.

Bu görüş, bazı hukukçular tarafından şu şekilde genişletilmiştir. Buna göre: “Devlete isyan suçunu oluşturan fiiller, aslında Anayasa’da teminat altına alınan değerleri, devletin ülke ve millet bütünlüğünü ihlal etmektedir. Bu nedenle devlete isyan suçunu cezalandıran T.C.K 125. m. de maddi unsur açısından bir serbest hareketli suç söz konusudur. Böyle olunca, ne şekilde ortaya çıkarsa çıksın, amacı ülkenin toprak bütünlüğünü parçalamak olan şiddet eylemleri maddenin kapsamına girecektir”548.

545 Faruk Erem, Nevzat Toroslu, Türk Ceza Hukuku Özel Hükümler, Ankara 1994, s. 63. 546 Erem, Toroslu, s. 63.

547 Savaş-Mollamahmutoğlu, s. 1376. 548 Savaş-Mollamahmutoğlu, s. 1382.

Devlete isyan suçunu bir Türk vatandaşı işleyebileceği gibi bir yabancı da işleyebilir549. “Devlete isyan” kapsamındaki “devlet” terimi, devletin varlığı, devletin siyasal yapısı, devletin yükümlülükleri şeklinde belirtilebilir ve eylemler bunların her birine ya da tümüne karşı olabilir550.

Bir eylemin siyasi şiddet eylemi ya da devlete karşı isyan suçu olup olmadığının tespitinde de:

a- Belirli bir siyasi düzene karşı olma, b- Tekrarlanma

c- Yaygınlık gibi kriterlere başvurulabilir551.

Günümüz Türk hukuk sistemi devlete isyan niteliğindeki suçları öncelikle Anayasa güvencesi altına almıştır. Anayasanın 3. maddesi “Türkiye devleti ülkesi ve milletiyle bölünmez bir bütündür” ifadesi ile, 14. m.

“Anayasada yer alan hak ve özgürlüklerin, devletin ülkesi ve milleti ile

bölünmez bütünlüğünü bozmak, Türk devletinin ve cumhuriyetinin varlığını tehlikeye düşürmek amacıyla kullanılamayacağı ifade edilerek, bu suçların cezasının kanunda gösterileceği belirtilmiştir552.

T.C.K.’nun 125. m. ile ilgili olarak TCK. 168, 171 ve 172. maddeleri, kanunda gösterilen bu cezaları belirtmektedir. TCK. 168. madde “Her kim 125. maddede gösterilen cürümleri işlemek için silahlı cemiyet teşkil eder, ya da böyle bir cemiyet ve çetede amirliği ve kumandayı ve hususi bir vazifeyi haiz olursa...” diyerek bu eylemleri cezalandırmaktadır. 171. madde ise yine 125. maddedeki suçları işlemek için faillerin “gayede ve vasıtada anlaşmış olmalarını” cezalandırmaktadır. Yine 172. madde bu suçları işletmeye “tahrik” fiilini cezalandırmaktadır553.

549 Erem-Toroslu, s. 62. 550 Erem-Toroslu, s. 63. 551 Savaş-Mollamahmutoğlu, s. 1382. 552 Savaş-Mollamahmutoğlu, s. 1383. 553 Erem-Toroslu, s. 62-63.

Bu anayasa ve ceza hukuku hükümlerinden devlete isyan suçunun serbest hareketli bir suç olduğu, ne şekilde ortaya çıkarsa çıksın, amacı ülkenin toprak bütünlüğünü parçalamak olan şiddet eylemlerinin maddenin kapsamına gireceği sonucuna varılabilir554.

Ceza Genel Kurulu’nun 10.6.1991 gün ve 9-169/199 sayılı kararında “... T.C.K. nun 125. maddede belirtilen suç, bir tehlike suçu olup belli amaca yönelik ve sonucu oluşturmaya elverişli fiilin işlenmesi halinde suç oluşur. Suçun tamamlanması için neticenin gerçekleşmesi aranmaz. Esasen netice gerçekleşmişse artık o fiili cezalandırma olanağı ortadan kalkar. Bu nedenledir ki, yasada belirtilen “ağır zarar” sonucunu oluşturacak nitelikteki icra fiillerine başlandığında, fiilin tamamlanmış hali için öngörülen ceza icra hareketlerinde de uygulanır. Ancak eylemin amaca yönelik sonucu elde etmeye uygun, elverişli olması gerekir...” diyerek Erem ve Toroslu’nun görüşüne katıldığını belirtmektedir.

Yine C.G.K. 22.10.1990, 9-193/251 sayılı diğer bir kararında da aynı ifadeler kullanılarak suç üzerinde bir nitelemeye gidilmiştir.

Askeri Yargıtay Daireler Kurulu’nun 26.3.1987-61/58 sayılı diğer bir kararında “... kanun koyucu suçun oluşmasında belirli bir sonucu aramadığına göre, suç tehlike suçudur.

Fiilin tehlike doğurmaya elverişli olup olmadığının tespitinde ise, failin mensup olduğu örgütün gayesi ve Türkiye bütünündeki faaliyetleri dikkate alınmalıdır...” ifadesi kullanılarak yine aynı şekilde Erem ve Toroslu’nun görüşüne katıldığı görülmektedir555.

Devlete isyan suçu ile ilgili bu genel açıklamalardan sonra, tıpkı islamiyeten önceki Türk devletleri ve islamiyetin kabulünden sonraki Türk devletlerinde olduğu gibi, günümüz hukuk sisteminde de devlet kavramına çok önem verildiğini ve devlete isyan suçunun ağır şekilde cezalandırıldığını belirtebiliriz.

Daha önce de belirttiğimiz gibi 1256 tarihinde yürürlüğe giren Ceza Kanunname-i Hümayunu, ikinci fasıl, birinci maddede isyana teşvik fiilini, ikinci

554 Savaş-Mollamahmutoğlu, s. 1384. 555 Savaş-Mollamahmutoğlu, s. 1392.

maddede isyan fiilini işleyecek olanlara silah, barut vs. temini ile yardım edenleri cezalandırmaktadır556. Yine 1858 tarihli Ceza Kanunname-i Hümayunu, günümüz Türk ceza hukuku sistematiğine paralel bir şekilde “düşmanlarla beraber devlet aleyhine silah kullanma”, “devlete isyan suçunu işlemeye teşvik ve tahrik” fiillerini, “devlete isyan fiilinde düşmana yardımcı olma” halini cezalandırmakta ve günümüz cezalarına paralel bir cezalandırma tarzı izlemektedir557.

556 Akgündüz, Mukayeseli, s. 812. 557 Akgündüz, Mukayeseli, s. 843.

SONUÇ

İslam Hukuku ve Osmanlı uygulamasında devlete isyan suçunu incelemeye başladığımızdan bu yana, eski Türk devletlerinden, günümüze değin, devlet kavramına verilen önemi ve değeri görmekteyiz. Eski Türklerde devlet aleyhine isyan suçuna verilen kesin ve ağır cezalar, hakimiyetin kaynağını ilahi görmeleri ve hakanı tanrının yeryüzündeki vekili olarak nitelendirmelerinden kaynaklanmaktadır 558.

İslamiyetin kabulünden sonraki Türk devletleri ve Osmanlı Devletinde de, eski Türk devletlerinin bu anlayış tarzının izlerine rastlanmaktadır. Osmanlı Devleti’nin temel olarak aldığı İslam Hukukunda, siyasi bir suç olarak kabul edilen devlete isyan suçu, kişilerin cezalandırılması aşamasında adi suçlulardan farklı bir muameleye tabi tutulmamış, farklı bir hakim ve yargı merciine havale edilmemiştir. Devlete isyan eden kişiler eğer meşru ve adil bir devlet başkanına karşı bu suçu işlemişlerse cezalandırılmışlar, 4slam hukuku kurallarının tamamen dışına çıkan bir devlet başkanına isyan ise cezalandırılmamıştır559. Devlete isyan edenlerin kendilerince haklı gördükleri bir yoruma dayanmaları, sayı ve güç açısından ciddi bir tehlike teşkil etmeleri ve fiilen isyan hareketinin isyan kasdıyla başlaması devlete isyan suçunun unsurlarını oluşturmaktadır. Devlete isyan suçunun oluşumu ile birtakım hukuki ve cezai sorumluluk da bağilere yüklenmektedir560.

Osmanlı Devleti esas olarak İslam hukukunu temel almış fakat uygulamada islam hukukundan sapmalar görülmüştür. Özellikle Fatih’in Teşkilat Kanunnamesi ile getirilen “kardeş katli” uygulaması bu konuda oldukça acı neticelerle doludur561. Osmanlı Devleti’nin duraklama ve gerileme dönemlerinde ise, devlete isyan suçunu işleyen topluluklarla savaşma ve cezalandırmanın oldukça geciktiğini hatta çoğu zaman olmadığını görmekteyiz. Tabii burada sorun, hukuk kurallarını uygulayacak ve uygulatacak devlet otoritesinin zayıflamasından kaynaklanmaktadır.

558 Barkan, THT, s. 12-18.

559 Ebu Zehra, El Cerime, c. 1, s. 148 vd. 560 Udeh, c. 4, s. 324.

561 Uzunçarşılı, Saray, s. 46. Çalışmamızın ikinci bölümünde bu konuyla ilgili lüzumlu örnekler verilmiştir.

Tanzimat sonrası çıkarılan ceza kanunları, yeni hukuki düzenlemeler ortaya koymuş fakat İslam ceza hukuku kuraları aynen muhafaza edilmiştir.

Cumhuriyet döneminde ise, esas alman 1930 tarihli İtalyan Ceza Kanunu ile devlet kavramı korunmuş ve devlete isyan suçunun işleniş tarzı ve neticelerine göre ölüm cezasının yanısıra müebbed hapis, ağır hapis gibi cezalarla cezalandırılmıştır.

Tarihsel gelişim süreci içinde, ceza hukuku kurallarının daha sistematik hale gelmesi, suç ve ceza arasındaki hassas dengenin kurulması, tarafsız ve bağımsız yargı kurumlarının getirilmesi ile devlete isyan suçunun niteliğinde ve cezalandırılışında birtakım değişimler yaşanmıştır. Siyasi suç kabul edilen devlete isyan suçu, 1789 Fransız İhtilali’nde oldukça şiddetli bir şekilde cezalandırılırken, günümüzde tıpkı bir adi suçluymuşçasına cezalandırılmakta, verilen ölüm cezası ise suçun niteliğinden kaynaklanmaktadır.

Bu suç türünün çok şiddetli cezalandırılması ya da adi suçlardan daha hoşgörülü bir muamele görmesinin sakıncaları zaman içinde görülmüş ve daha dengeli bir uygulamaya gidilmiştir. Özellikle “kardeş katli” uygulamasının islam ceza hukuku prensipleri dışında ve karşısında uygulamalara sahne olmasını Osmanlı Devleti açısından önemli bir hukuki eksiklik olarak niteleyebiliriz.

Devlete ve devletin kanunlarına verilen önem devam ettiği sürece, her toplum ve zamanda devlete isyan eden gruplar ortaya çıkmaya devam ettiği sürece devlete isyan suçu gündemde kalacaktır. Toplumlarda görülen başkaldırı eğilimlerinin şiddetine göre hukuk kuralları da şekillenecektir. Fakat, zaman içerisinde değişmeyen birtakım değer yargıları da mevcuttur. Devlet ve devlet kavramına verilen kutsal değer, devletin kişi, kurum ve organlarıyla birlikte, dokunulmazlığı, devlete itaatin zorunluluğu gibi değerler, hemen hemen her dönemde aynı önem derecesinde algılanmış ve bunlara yapılan saldırılar ağır şekilde cezalandırılmıştır. Önemli olan husus suç ile ceza arasındaki hassas dengenin korunması ve suç ile ihlal edilen menfaatler ile ceza ile korunan menfaatlerin aynı olmasıdır. Ancak bu şekilde cezalandırma ile güdülen amaç gerçekleşebilir. Zaten ceza ile amaçlanan da, suçların önlenmesi ve suçluların ıslahıdır. Tarihi gelişim içinde, ceza hukuku kuralları da bu amaçların daha iyi ortaya konması için birtakım değişikliklere uğramıştır.

BİBLİYOGRAFYA*

AHMET CEVDET, Tarih-i Cevdet, İstanbul 1309.

AKDAG Mustafa, Türk Halkının Dirlik ve Düzenlik Kavgası, İstanbul 1995, (Türk Halkı).

AKDAĞ, Karayazıcı md. İslam Ansiklopedisi,C.6.

AKGÜNDÜZ Ahmet, Mukayeseli İslam ve Osmanlı Hukuku Külliyatı, Diyarbakır 1986 (Mukayeseli).

AKGÜNDÜZ Ahmet, Osmanlı Kanunnameleri ve Hukuki Tahlilleri, İstanbul 1994 (Kanunnameler).

AKMAN Mehmet, “Önceki Hukukumuzda İsyan Suçu”, M.Ü. Bilimsel Araştırma Vakfı Yayınları, İstanbul 1995.

AMİR Abdülaziz, Et-Tâzir Fi’ş-Şeriati’l îslamiyye, Kahire 1956. AVCIOĞLU Doğan, Türklerin Tarihi, İstanbul 1992.

AYDIN Mehmet Akif, “Anayasa” md. DİA, İstanbul 1994.

AYDIN Mehmet Akif, “İslam Hukukunda Devlet Başkanının Tayin Usulü”, Osmanlı Araştırmaları, sy. 10, İstanbul 1990.

AYDIN Mehmet Akif, Türk Hukuk Tarihi, İstanbul 1955 (THT).

BARKAN Ömer Lütfı, “Türk Hukuk Tarihine Giriş”, Belgelerle Türk Tarihi Dergisi, sy. 14, Nisan 1986. (THT)

BARKAN Ömer Lütfî, XV ve XVI. Asırlarda Osmanlı İmparatorluğunda Zirai Ekonominin Hukuki ve Mali Esasları, İstanbul 1945, (Zirai Ekonomi).

BEHNESI Ahmed Fethi, El-Cerâim Fi’l Fıkhi’l İslami, Beyrut 1985. BEHNESÎ Ahmed Fethi, El-Hudud Fi’l İslam, Kahire 1987.

BEHNESÎ Ahmed Fethi, El-Ukûbe Fi’l Fıkhi’l İslami, Beyrut 1985.

* Birden fazla eserinden yararlanılan yazarlarda kaynaklar kısmında parantez içinde gösterilen kısaltmalar kullanılmıştır. Birden çok eseri olan ama parantez içinde kısaltma gösterilmeyen eserlere bir kez atıfta bulunulmuştur.

BEHNESÎ Ahmet Fethi, El-Mes’uliyyetü’l Cinaiyye, Kahire 1986 (el-Mesuliyet). BERKİ Ali Himmet, Büyük Türk Hükümdarı, İstanbul Fatihi Sultan Mehmed Han ve

Adalet Hayatı, İstanbul 1953.

BİLMEN Ömer Nasuhi, Hukuk-u İslamiyye ve Istılahat-ı Fıkhiyye Kamusu, İstanbul 1950.

CİN Halil-AKGÜNDÜZ Ahmet, Türk Hukuk Tarihi, İstanbul 1990.

CİN Halil-AKYLMAZ Gül, Tarihte Toplum ve Yönetim Tarzı Olarak Feodalite ve Osmanlı Düzeni, Konya 1995.

DANİŞMEND İsmail Hami, İzahlı Osmanlı Tarihi Kronolojisi, İstanbul 1947. DONNE Frod M., “The Formation of the Islamic State”, Journal of the American

Oriental Society, C. 106, Nisan-Haziran 1986.

DÖNMEZER Sulhi, ERMAN Sahir, Nazari ve Tatbiki Ceza Hukuku, İstanbul 1994. EBU YUSUF, Kitabü’l Haraç, Kahire 1985.

EBU ZEHRA Muhammed, İslam Hukuku Metodolojisi Fıkıh Usulü (Çev: Abdülkadir Şener), Ankara 1981 (Metodoloji).

EBU ZEHRA Muhammed, İslam Hukukunda Suç ve Ceza (Çev: İbrahim Tüfekçi), İstanbul 1994 (el-Cerime).

ED-DEMÎCİ Abdullah b. Ömer, El-İmametü’1-Uzma, Hilafet-Bey’at-Şûra (Ter: İbrahim Cücük), İstanbul 1996.

El-AVVA Muhammed Selim, Fi Usûli’n-Nizami’l Cinaiyyi’l İslami, Kahire 1979. El-CEZIRÎ Abdurrahman, Kitabü’l Fildi ale’l Mezahibi’l Erbaa, Beyrut 1972. El-CÜZZİ Muhammed b. Ahmed, Kavâninü’l Ahkâmi’ş Şeriyye, Kahire 1989. El-FERRA Ebû Ya’lâ, El-Âhkâmü’s Sultaniyye, Beyrut 1983.

El-MURTAZA Ahmed b. Yahya, Uyûn-ul Ezhar fî Fıkhi’l-Eimmeti’l-Ethar, Beyrut 1975.

EN-NADI Fuat Muhammed, Mebdeü’l Meşruiyye ve Zevatibu Hudûi’d Devleti li’l Kanun fı’l Fıkhi’l İslami, Kahire 1980.

EREM Faruk-TOROSLU Nevzat, Türk Ceza Hukuku Özel Hükümler, Ankara 1994. ES-SENHURİ Abdürrezzak, Fıkhü’l Hilafe ve Tatavvuruha (Çev: Nadiye

Abdürrezzak Es-Senhuri), Kahire 1989.

FAYED Abdulfettah Muhammed, El-Hırabe Fi’l Fıkhi’l İslami, Kahire 1987. FETHİ Abdülkerim, Ed-Devle ve’s Siyade Fi’l Fıkhü’l İslami, Kahire 1977.

GÖKBİLGİN Tayyip, 16 ve 17. Yüzyılda Osmanlı Devlet Teşkilatı, (Koçi Bir Risalesinin Bir Tahlili), Konya, t.y

HAMİDULLAH Muhammed, Müslim Conduct of State, Haydarabad 1941-42. HİTTİ Philip K., İslam Tarihi (Çev. Prof. Dr. Salih Tuğ), İstanbul 1989. HOCASADEDDİN EFENDİ, Tacü’t-Tevarih, Ankara 1992.

ÎBN-t BATUTA, Seyahatname (Ter. M. Şerif) İstanbul 1335. İBN-İ HALDUN, Tarih-u İbn-i Haldun, t.y, yy.

İBN-İ HANBEL Ahmed, El-Müsned, Mısır 1313.

İBN-İ TEYMİYE, Siyaset, es-Siyasetü’ş-Şer’iyye (Çev: Vecdi Akyüz) İstanbul 1986 (Siyaset).

İBN-İ TEYMİYYE Muhtasarü’l Fetava’l Mısrıyye, Kahire 1980. İBN-Ü HAZM, El-Muhalla, Beyrut t.y.

ÎBN-Ü KUDAME, El-Mugni, Kahire 1990 İBN-ÜL HÜMAM, Feth-ul Kadir, Kahire t.y. İBN-ÜL MUĞNİ, Kitabü’t Temşiye, Kahire t.y. İLGÜREL Mücteba, İ.A. “Yeniçeri” md. C. 13. İNALCIK Halil, Mehmed II, İ.A. C. VII.

İNALCIK Halil, “Osmanlı Hukukuna Giriş” SBFD, c. 12/2, (Osmanlı).

İNALCIK Halil, Osmanlı İdare Sosyal ve Ekonomik Tarihiyle İlgili Belgeler, Ankara 1981. (Belgeler)

İNALCIK Halil, “Osmanlılarda Saltanat Veraseti Usulü ve Türk Hakimiyet Telakkisi İle İlgisi” SBFD c. 16, Sayı, 1, 1959”. (Saltanat)

KAEAL Enver Ziya, Osmanlı Tarihi, Ankara 1988.

KARAMAN Hayrettin, Mukayeseli İslam Hukuku, İstanbul 1974. KÂSÂNÎ, Bedâiu’s Sanâî fi Tertibi’ş Şerâi, Beyrut 1982.

KESKİOĞLU Osman, Fıkıh Tarihi ve İslam Hukuku, Ankara 1969. KINALIZADE Eli Efendi, Devlet ve Aile Ahlakı, İstanbul 1973.

KÖPRÜLÜ M. Fuad, Orta Zamanın Türk Hukuki Müesseseleri, Belleten, Sayı 5/6, 1988.

KÖPRÜLÜ, M. Fuad, İslam ve Türk Hukuk Tarihi Araştırmaları ve Vakıf Müessesesi, İstanbul 1983 (THT).

KRAMER Joel L., “Apostates, rebels, and brigands” Israel Oriental Studi-es, X, TeLAviv 1980.

LÜTFİ Ahmed, Osmanlı Adalet Düzeni (Sad. Erdinç Beylem) İstanbul 1978. MAHMUD CELALEDDİN PAŞA, Mir’at-ı Hakikat, İstanbul 1983.

MAVERDÎ Ebu’l Hasan Habib, El-Ahkamü’s Sultaniye, Devlet ve Hilafet Hukuku (Çev: Prof. Dr. Ali Şafak), İstanbul 1994. (el-ahkam)

MAVERDÎ Ebu’l Hasan Habib, El-Havi’l kebir, Beyrut 1994. (el-havi).

MAVERDÎ Ebu’l Hasan Habib, Kıtalü Ehli’l bağy mine’l-Havi’-Kebir, Kahire 1987 (Kıtal).

MAVERDÎ Ebu’l Hasan Habib, Nasihatü’l Mülük, İskenderiye 1988.

MEVDUDİ Ebu’l Ala, Hilafet ve Saltanat (Ter: Prof. Dr. Ali Genceli), İstanbul 1980 (Hilafet).

MEVDUDİ, Ebu’l Ala, îslamda Hükümet, (Çev. Ali Genceli), Ankara 1967 (Hükümet).

MOLLA HÜSREV, Dürerü’l Hükkam fi Şerhi Gureri’l Ahkam, İstanbul 1979. Mufassal Osmanlı Tarihi, İstanbul 1958.

MUMCU, Ahmet, Osmanlı Devletinde Siyaseten Katl, Ankara 1985. MÜR’İ Ali Ahmed, El-Kısas ve’l Hudûd fi’l Fıkhi’ îslami, Beyrut 1985.

MÜSLİM b. Haccaci’l Kuşeyrî, Sahihul Müslim, İstanbul 1329. NAİMA, Matbaa-ı Amire Tab’ı, İstanbul 1865.

NEVİN Abdülhalık Mustafa, İslam Siyasi Düşüncesinde Muhalefet (Çev: Vecdi Akyüz) İstanbul 1990.

ÖZCAN Abdülkadir, “Cülus”, DİA, İstanbul 1994.

ÖZCAN Abdülkadir, “Fatih’in Teşkilat Kanunnamesi ve Nizam-ı Alem İçin Kardeş Katli Meselesi”, İÜEF Tarih Dergisi, İstanbul 1982.

ÖZEK Çetin, Siyasi İktidar Düzeni ve Fonksiyonları Aleyhine Cürümler, İstanbul 1967.

ÖZEL Ahmed, İslam Hukukunda Ülke Kavramı, Darül-İslam Darül-Harb, İstanbul 1988.

ÖZKAYA Yücel, Osmanlı İmparatorluğunda Ayanlık, Ankara 1944. (Ayanlık) ÖZKAYA Yücel, Osmanlı İmparatorluğunda Dağlı İsyanları, İstanbul 1983. PEÇEVİ İbrahim Efendi, Peçevi Tarihi, Ankara 1992.

REŞİD RIZA Muhammed, Tefsiru’l Menar, Beyrut t.y.

SAVAŞ Vural, MOLLAMAHMUTOGLU Sadık, Türk Ceza Kanununun Yorumu, Ankara 1995,

SCHACHT Joseph, İslam Hukukuna Giriş (Çev: M. Dağ, A. Şener) Ankara 1986. SERAHSİ, Kitabü’l-Mebsut, İstanbul 1983.

SEVİM Ali, MERÇİL Erdoğan, Selçuklu Devletleri Tarihi Siyaset Teşkilat ve Kültür, Ankara 1995.

SOLAKZADE Mehmet Hemdemi Çelebi, Solakzade Tarihi, Ankara 1989.

SÜMER Faruk, Safevi Devletinin Kuruluşu ve Gelişmesinde Anadolu Türklerinin Rolü, Ankara 1992.

ŞAFAK Ali, Mezheplerarası Mukayeseli İslam Ceza Hukuku, Erzurum, 1977. ŞAFİÎ, Kitabü’l Ümm, Kahire 1322.

UDEH Abdülkadir, Et-Teşriül-Cinaiyyül îslami Mukarinen bil Kanunil Vaz’i (Terc: Ruhi Özcan-Ali Şafak) Ankara 1990.

ULUÇAY M. Çağatay, Saruhan’da Eşkiyalık ve Halk Hareketleri, İstanbul 1944. URİEL Heyd, “Eski Osmanlı Hukukunda Kanun ve Şariat”, (Ter: Eroğlu

Selahaddin) AÜİFD c. 26, sy. 646.

UZUNÇARŞILI İsmail Hakkı, Merkez ve Bahriye Teşkilatı, Ankara 1948 (Merkez). UZUNÇARŞILI İsmail Hakkı, Osmanlı Devleti Teşkilatında Kapıkulu Ocakları,

Ankara 1943.

UZUNÇARŞILI İsmail Hakkı, Osmanlı Devletinin Saray Teşkilatı, Ankara 1984 (Saray).

UZUNÇARŞILI İsmail Hakkı, Osmanlı Tarihi, Ankara 1961 (OT).

ÜÇOK, Coşkun, “Osmanlı Kanunnamelerinde İslam Ceza Hukukuna Aykırı Hükümler” AÜHFD, 1948, C. 4, s. 51.

VEHBE Tevfik Ali, “Cerâimü’1-Bağy, fi’ş-Şeriati ve’l Kanun” Mecelletü’l Azher, y.y. 1973.

VON HAMMER PURGSTALL Baron Joseph, Osmanlı Devleti Tarihi (ibre: Mehmet Ata), İstanbul 1983.

WITTEK Paul, Osmanlı İmparatorluğu’nun Doğuşu (Terc. Fahriye Arık) İstanbul 1947.

YALTKAYA M. Şerafeddin, Bedreddin Simavi, İ.A. C. II. YAZIR Elmalık M. Hamdi, Hak Dini Kur’an Dili, İstanbul t.y. YÜCE Turhan Tufan, Ceza Hukuku Dersleri, Manisa 1982. ZAYED Muhammed Talebe, Divanü’l Cinâyât, Kahire 1982. ZUHAYLİ Vehbe, İslam Fıkhı Ansiklopedisi, İstanbul 1994.