• Sonuç bulunamadı

I. BÖLÜM

1. Osmanlı’da Değişim

XVI. yüzyılın sonları, Osmanlı tarihinin ilginç dönemlerinden biridir. Devlet, Kanunî devri azametinin ardından, değişen dünya şartları, kendi içindeki gelişmeler yüzünden, başarı ve yükselme grafiğinin durakladığı bir döneme girmiştir.18

Çalışmamızın aralığını oluşturan 1570-1582 yılları tam da bu dönem içinde yer alır. Bu yıllarda, Osmanlı Devleti’nin başında II. Selim (1566 – 1574) ve III. Murad (1574 – 1595) padişah olarak bulunmuştur. II. Selim, başlangıçta idarî işleri etrafındaki yakın adamlarının tesiriyle kendi eline almak istemişse de daha saltanatının ilk günlerindeki yeniçeri isyanı, onun bu niyetini engellemiş ve bütün işleri Sokullu Mehmed Paşa’ya teslim etmiştir.19

İlk icraatı olarak damatları Piyâle Paşa’yı ve Anadolu Beylerbeyi Zâl Mahmud Paşa’yı vezâret makamına, lâlâsı Hüseyin Paşa’yı ise Anadolu Beylerbeyiliği’ne tayin etmiştir. Sekiz yıl süren saltanatı döneminde, ordunun başında sefere gitmemesi padişahlık anlayışında keskin bir farklılaşmayı da başlatmıştır.20

II. Selim döneminde başlayan farklılaşma, ondan sonra da Osmanlı Devleti’nin her alanında görülmeye başlamıştır. Özellikle 1571-1610 yılları arasında yaşanan büyük bunalım, Osmanlı Devleti’ni ekonomik olarak derinden etkilemiş, Yeniçağ boyunca, giderek derinleşen büyük ve kapsamlı bir ekonomik dalgalanma

18 Özer Ergenç,XVI. Yüzyılda Ankara ve Konya, Tarih Vakfı Yurt Yayınları, İstanbul 2012, s.3. 19 Feridun Emecen, “II. Selim”, DİA, c. 36, Türkiye Diyanet Vakfı Yayınları, İstanbul 2009, s.416. 20 Feridun Emecen, “II. Selim”, s.418.

8 şeklini almıştır.21

Bu ekonomik dalgalanmayı, defterdeki narh listeleri ve vakıftan borç alım kayıtlarından Konya’da da hissedildiği anlaşılmaktadır. Konya’daki iktisadî alandaki bu değişimler, aynı zamanda Osmanlı’nın diğer şehirlerinin özelliklerini de kavramaya yardımcı olacaktır.

XVI. yüzyıl sonlarında, büyük bunalımı hazırlayan önemli gelişmeler olmuştur. Bu gelişmeler; büyük nüfus artışı, Avrupa’da askerî devrim ve yeni kıtadan getirilen çok miktardaki gümüşün etkisiyle Osmanlı klâsik askerî ve mâlî düzeninin sarsılması, Safavîler ve Habsburglarla uzun savaş dönemi olarak sıralanabilir.22

XVI. yüzyıl ortalarında, özellikle Şehzade Mustafa ve Şehzâde Bayezid olayları sırasında, Anadolu’da büyük bir hareketlilik başlamıştır. Bir yandan askerî sınıfa geçme amacı ile rakip şehzadeler hizmetine giren binlerce başıboş Anadolu köylü genci, yevmlüler, levendler adı ile bu kargaşayı desteklemiştir. Diğer taraftan tîmârı az veya tîmârsız eli-emirlü ve ma’zul sipahiler, bu kaynaşmanın ön safında yer almıştır. Eskiden Anadolu’nun fazla nüfusu için Balkanlar, bir taşma ve göç bölgesi, uçlar ise askerî hizmete girmek isteyenlerin gönüllü ve garip-yiğit adı ile koşuştukları bir er meydanı idi. Fakat XVI. yüzyılın ikinci yarısında, bir yandan Avrupa’da yayılma durakladı; yeni tîmâr olanakları kalmadı ve uc akıncı kurumu çöktü; öbür yandan, büyük nüfus artışı nedeni ile çorak Orta-Anadolu yaylasında nüfus baskısı güçlendi.23

Bunalımın nedenlerinden biri de, veziriâzama bağlı Divan-ı Hümayûn’un ve büroların bağımsızlığı, bu dönemde ciddi olarak sarsılmıştır. Bunun başlangıcı olarak II. Selim’in tahta çıkması ve İstanbul’a beraberinde gelen yeni grubun, veziriâzam Sokullu’ya karşı mücadelesi görülmüştür. Saray nedimleri, kapıkulu zorbaları ve ulema, devlet işlerine karışmış, bürokrasinin, devlet çıkarlarını ve düzenini her şeyin üstünde tutan geleneksel bağımsızlığı çiğnenmiştir. Böylece, imparatorluk yönetiminin klasik kanûn ve düzenleri bozulmaya başlamıştır.24

Dönemin bazı kaynaklarında ise özellikle de ıslahat risalelerinde, III. Murad’ın çevresindeki

21 Abdullah Gündoğdu, “Osmanlılar Ve Dünya Ticareti Osmanlıların Tarihsel Zenginliklerine Dönüş Projeleri", Osmanlı, c.3, Ankara 1999, s.45.

22

Halil İnalcık,Devlet-i Aliyye, Osmanlı İmparatorluğu Üzerinde Araştırmalar-I, Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları, İstanbul 2016 s.191.

23 İnalcık, Devlet-i Aliyye, 191-192. 24 İnalcık, Devlet-i Aliyye, 192.

9

liyakatsiz şahıslara kapıkulluğu ve tîmâr verilmesinin sistemi bozduğu, çöküşün bu dönemde başladığı ileri sürülür. Yine bu dönemde tîmâr tevcihlerinin usulsüz yapıldığı, saray mensuplarının rüşvet alarak memuriyetleri ehil olmayanlara verdiği, tîmâr sisteminin bozulmasıyla halkın köyleri boşalttığı, çiftini çubuğunu terkettiği, kapıkulu sayısının çok arttığı ve bunlara ulufe yetiştirilemediği, hazinenin sıkıntı içine girdiği de belirtilir.25

Bütün bu olumsuzluklar, Fatih tarafından devletleştirilen toprakların tekrar geniş ölçüde mülk ve vakıf haline getirilmiştir. Çoğu arazi devlet kontrolünden çıkmaya başlamıştır.26

Yukarıda belirttiğimiz üzere, XVI. yüzyılın son çeyreğinde, Kanunî döneminde en yüksek düzeye ulaşmış olan klâsik Osmanlı kurumlarındaki bozulmalar yavaş yavaş başlamıştır. Bu değişimin sonuçları ancak, XVIII. yüzyılın başlarında kendini gösterecektir. Bundan dolayıdır ki, Osmanlı tarihinde klâsik dönem içerisinde değerlendirilen XVI. yüzyıl, Osmanlı İmparatorluğu’nun dünya siyasetinde en etkin ve güçlü olduğu bir dönem olarak kabul edilir. Sakız ve Kıbrıs adalarının fethi, Kuzey Afrika’da Tunus ve Fas’ın Osmanlı nüfuzuna girmesi, İran ve Habsburg Devletleriyle uzun süreli savaşlar Osmanlı İmparatorluğu’nun gücünün zirvesinde olduğunu gösteren gelişmelerdir.

Sam White “Osmanlı’da İsyan İklimi” adlı eserinde “Osmanlı İmparatorluğu doğal kaynaklar açısından komşularının ilerisindeydi.” ifadesini kullanmıştır. XVI. yüzyılın son çeyreğinde, dünya siyasetinde önemli bir yere sahip olan Osmanlı Devleti’nin zenginliği ve büyüklüğü İnebahtı’daki kayıplarını kapatmaya fazlasıyla yeterli olduğunu belirtmiştir. Hatta bu konuda Kılıç Ali Reis ile Sokullu arasındaki diyaloğa yer vermiştir. White, Osmanlı donanmasının bir yıldan az sürede neredeyse tamamen eski gücüne ulaştığını, aylarla ölçülecek bir sürede, denizdeki kayıplarının çoğunu telafi ederek Kıbrıs adasını ellerinde tuttuğunu, Doğu Akdeniz üzerindeki egemenliklerini büyük ölçüde koruduğunu ifade etmiştir.27

Suraiya Faroqhi ise dönemin aydın kişilerinden pek çoğunun bu dönemi, çöküşün ilk işaretleri olarak kabul etseler de edebiyat, mimarî ve güzel sanatlarda

25 Bekir Kütükoğlu,“III. Murad”, DİA, c.31, Türkiye Diyanet Vakfı Yayınları, İstanbul 2006 s.175. 26 İnalcık, Devlet-i Aliyye, 193.

10

Osmanlı’nın zirvede olduğunu ifade eder. Faroqhi’ye göre, II. Selim’in Edirne’de yaptırdığı Selimiye Câmi‘inin tamamlanmasıyla, en azından bugünkü bakış açımıza göre, klasik üslup doruk noktasına ulaşmıştır, şeklinde ifadeler kullanmıştır.28

II. Selim döneminde Konya’da, inşasına valiliği zamanında başlanıp, hükümdarlığı döneminde tamamlanan külliye de, Osmanlı mimarisinin güzel bir örneği olmuştur. Yine Payas’ta cami, han ve hamamlar inşa ettirmiş. Böylece buranın kasaba haline gelmesini sağlamış, aynı şekilde Sultaniye, günümüzde Konya’ya bağlı Karapınar, kasabasını da kurdurmuştur.29