• Sonuç bulunamadı

Türk musiki eğitimi tarihi bakımından piyano eğitiminin kökeni yukarıda (1.1) ele alınmıĢtı. Bu kısım, yukarıda açıklanan tarihsel ve uygarlık tabanından hareketle günümüze ulaĢan piyano eğitiminin Darül Elhan‟da24

yapılandırılan musiki eğitiminde varlığını geliĢtirerek ve geniĢleterek sürdürmesi bakımından önemlidir. Burada Batı ve Türk musikisi bölümlerinin bulunması ancak Cumhuriyet ile birlikte Batı musikisi eğitimine yönelme ve dolayısıyla piyano eğitiminde güçlü bir mesleki eğitim sürecinin baĢlatılması ayrıcalıklı bir noktada bulunmaktadır. Bu hususta hem dönemin müdürü Musa Süreyya Bey‟in Batı Musikisi eğitimi ile yurda dönmesi hem de Cemal ReĢit Rey‟in eğitim kadrosunda bulunması25

piyano eğitiminin günümüz

24

“1914 yılında Maarif Nezareti, Darülelhan ( Nağmelerevi ) adı ile bir devlet konservatuarı açmıştır.

Darülelhan „ın dört yıllık öğretim programında doğu ve batı musikilerinin çeşitli konuları karma olarak bir araya toplanmış, bu arada, Türk Musikisi‟ne büyük önem verilmiştir. Darülelhan‟da nota, solfej, ilahiyet ve Ayin-i Şerif Musiki evzamı öğretilerek ayrıca ney, tanbur, keman sine kemanı ve kemençe, ud, kanun, lavta, kudüm ve tef ile gına (şarkı söyleme ) eğitimi yapıldığı ifade edilmektedir. Yönetmelikte bu sazlarla birlikte harp, viyolonsel, alto ve piyanonun da sayılmış bulunması, genel musiki tarihi bestekârlık ve armoni derslerinin müfredat programlarında yer alması da yarım yüzyıl önceki yıllar için gerçekten dikkat çekicidir.”

25 1923 yılında yeni bir talimatname çıkarıldı, Müzik Encümeni kaldırıldı ve batı müziği tekrar okulun

boyutlarında ele alınmasının öncülüğünü ortaya koymaktadır. Aslında Türk musikisinin günün koĢullarına uygun bir düzen içerisinde gerçekleĢtirilmesi amacıyla kurulan Darül Elhan‟ın26

diğer bir önemi, Türk musikisi eğitiminin kurumsal niteliğinin Cumhuriyet döneminde kaldırılması27

meselesidir. Bu mesele, tezin konusu olmamakla birlikte adı geçen kurum, 1975-1976 yılında Ġstanbul‟da TMDK açılana dek musiki ve eğitimi alanının merkezini oluĢturmuĢtur. Türk musikisi eğitiminin kaldırılarak çalıĢmaların bir tasnif ve tespit heyeti düzeyinde sürdürülmesi ile Batı musikisi eğitimine yönelik hedefin önü açılmıĢtır. Bu alandaki musiki eğitimi yaygınlaĢacak bir zemin kazanmıĢ, buna bağlı olarak Ankara‟da kurulan Musiki Muallim Mektebi [MMM] ile de Batı musikisi halk katmanlarına yayılacak bir alana ulaĢmıĢtır. MMM‟deki programların Batı musikisi tabanından oluĢması doğal olarak mesleki piyano eğitiminin niteliğine ve yaygınlaĢmasına da yansımıĢtır. Darül Elhan‟ın Batı musikisi bölümünde piyano dersi yer almaktadır. Bu bölümün baĢında Musa Süreyya Bey olduğu ve eğitim-öğretimi yapılan çalgıların piyanonun yanı sıra viyolonsel, arp, flüt ve diğer orkestra çalgıları olduğu kaynaklarda yer almaktadır.

sınıfından sonra 3 yıl süren Batı Müziği bölümü veya 2 yıl süren Türk müziği bölümlerinden birisine devam edecekti. Okul, İstanbul Valisi Haydar (Yuluğ) Bey‟in gayretiyle 14 Eylül 1924 günü yeniden açıldı. Almanya‟da müzik öğrenimini tamamlayıp yurda dönmüş olan Musa Süreyya Bey, okul müdürü oldu. Fransa‟da müzik öğrenimini tamamlayıp yurda dönen [Besteci ve piyanist] Cemal Reşit Bey de batı müziği bölümünün öğrenim kadrosuna katıldı. 1924-1926 yılları arasında kurum tarafından Dârülelhan Mecmuası adında bir dergi çıkarıldı.

26 “I. Dünya Savaşı devam ederken, Darülbedayi‟de görev yapmış bir sanatçı ve eğitmen olan

Abdülkadir Bey (Töre) ülkede Türk müizğini günün ihtiyaçlarına göre bir sistem içinde öğretecek bir okulun kurulması gerektiğine dair bir rapor hazırlayarak Maarif Nezareti‟ne sundu. Savaş yıllarında müttefik ülke Almanya‟dan bir müzik grubunun İstanbul‟a gelerek başarılı konserler vermesi, buna karşılık Almanya‟ya giden Zeki Üngör başkanlığındaki Türk müzik heyetinin beğenilmemesi üzerine Abdülkadir Bey‟in raporu gündeme gelip bakanlıkta görüşüldü ve bir Musiki Encümeni oluşturulmasına karar verildi. Musiki Encümeni başkanlığına Eski Evkaf Nazırı ve Washington büyükelçisi besteci Yusuf Ziya Paşa getirildi. 1916 yılının Aralık ayında Musiki Encümeni‟nin hazırladığı “Dârülelhan Talimatnamesi” yürürlüğe girdi. Bu talimatname ile musiki hocası yetiştirecek ve daha çok Türk Musikisine ağırlık verecek bir okul olan Dârülelhan‟ın kurulduğu bildirildi. 1917-1923 dönemi 1917 Ocak ayı başında Maarif Nezareti‟nin görevlendirdiği sanatçılar tarafından kadınlar ve erkekler için ayrı binalarda eğitim veren okul açıldı. 1917-1923 yıllarında okulu Yusuf Ziya Paşa başkanlığındaki Musiki Encümeni yönetti. Erkekler bölümü 1918‟de kapandı, sadece Türk müziği eğitimi yapılan kadınlar bölümü eğitimi bir süre daha sürdürdü.”

27 1923 yılında Musiki Encümeni kaldırılmış, Darülelhan adlı konservatuar artık bir belediye sanat ve

öğretim kurumu olmuştur. Bu kurumda 9 Aralık 1926 günkü emirle alaturka musiki kaldırılmış, yalnız tasnif ve tesnif heyetinin devam edeceği ve Darülelhan Kurumunun konservatuar niteliklerini kazanıncaya kadar İstanbul Sehremaneti‟ ne bağlı olarak ve bakanlıkça onaylanacak kuruluş ve programların uygulayacağı belirtilmiş ve böylece bu tarihten itibaren Darülelhan‟da Türk Musikisi öğretimi son bulmuştur (Akt. Çelik, 1992: 10-11).

Darül Elhan, Türk müzik eğitiminin tarihi, müzik eğitiminin sınıflaması ve geleceğinin tasarımı konularında Mızıka-yı Hümâyun‟dan sonra en temel mesleki müzik eğitimi kurumudur. Bu kurumun kuruluĢ aĢamalarındaki her türlü sürece dâhil olan Mehmet Baha Bey28 [PARS] (1877-1853), kendisinin 1919-1920 yıllarında 16 sayı kadar yayımladığı Âlem-i Mûsiki adlı dergideki görüĢleriyle hem Osmanlı‟da piyano eğitiminin kurumsal yapısının oluĢumunu hem de müzik eğitimine yönelik ilk sınıflamalardan birini ortaya koymaktadır. Mehmet Baha Bey Dârü‟l-Elhân‟ın Târîhçesi adlı yazısında 26. sayfada opera sanatı ve piyanonun 1915‟ler itibariyle Türk musikisi akord düzenine etkisine vurgu yapan bir metin29

oluĢturmuĢtur. Bu metinlerde piyano konusuna değinilen eleĢtiri ve kaygı içeren ifadeler, piyanonun Türk müzik uygarlığına yönelik sorunsallarının oluĢmasına etkisini de göstermektedir. Mehmet Baha Bey, bir musiki muallimi olması sıfatıyla Osmanlı dönemi müzik alanına dâhil olan bireylerin müzik ile ilgilerine yönelik değerlendirmelerinde Türk müzik eğitimi ve/veya çalgı eğitimi konusundaki bir sınıflamayı ortaya koymakta ve bu sınıflama müzik eğitimi alanında ilk olma özelliğini korumaktadır. Söz konusu sınıflamaya yönelik görüĢlerini Âlem-i Mûsiki

28 16 bestesi vardır. Notaları Beste Aydın‟ın tezde konu edilen yüksek lisans tezinde verilmiĢtir. Bu eserlerde Batı Tonal müziği ve Türk müziği makamlarının kullanımına yer vermiĢtir. Mehmet Baha Bey bir dergâh Ģeyhi olmasının yanı sıra bir musiki muallimi, besteci ve yazar olarak Osmanlı‟nın musiki alanında yetiĢmiĢ en önemli musiki münevverlerinden birisidir. ÇağdaĢı Rauf Yekta Bey‟in yakın dostluğu onun musiki alanındaki gücüyle açıklanabilir.

29 “Harpten evel şehr emâneti tarafından küşadına teşebbüs edilen Darü‟l-Bedai için Fransa‟dan

Mösyö Antuan isminde bir zat getirdiler. Bunun tiyatro kısmına ne kadar hizmet ettiğini bilemez isek de biz işin musiki cihetinin nasıl gittiğinden mücmelen bahs etmek istiyoruz. O günlerde şehr emaneti muavini bey tarafından esatize-i musiki birer birer davet edilerek cümlesinin fikri alındı ve bu meyanda lütfen bizi de davet ettiler. Fikrimizi sual edince âcizane mütalaatımı kendilerine şu yolda arz eyledim:

Efendim, ben o kadar musikiden anlamam. Yalnız sizin bestelediğiniz operayı birkaç ay zarfında öğretiniz, Darü‟l Bedai bir yenilik göstersin birkaç oyun veririz ve Darül-Bedai için de iyi bir hâsılat olur” dedi.

Arkadaşıma işaret ederek hiçbir lakırdı etmeden kalktık. Sonradan o mütealaa kabilinden söylediklerimiz günbe-gün zuhur etti. Ve bu müessese biraz sonra daha büyük bir mikyasta maarif nezareti tarafından Darü‟l-Elhan namıyla açıldı. Belki bundan bir şey çıkar zannıyla mennun olurken matbu talimatını okuyunca bundan ümidimi kestim. En ziyade beynime dokunan madde, Darü‟l-Elhan da piyano ahenginin resmen kabul edilişinin ilanı idi. Bizde hiçbir zaman hanendelerin sesleri derecesi nazar-ı dikkate alınarak bir şarkı yapılmamış olduğu halde muhayyer, şehnaz ve diğer fasılların bu ahenk ile okunması için ne gibi sihr ve keramet gösterileceğine garibane intizar etmekte iken vaad ve ilan edilen ahengde devam kabil olmayıp nihayet bizim bildiğimiz perdelere inildiğini yani transport çalındığını orada bulunan zevattan işittim. Bir çoğu müstesna olmak şartıyla mezkur mektepte hiçbir zaman katiyen bir yenilik ihtiyacı hissedilmediği muallim sayılmayacak toplama çalgı ustalarından bir kaçının da oraya devamını anlayınca bu iş, havanda su dövmekten başka bir şeye benzemeyecek demiştim. Binaenaleyh bade-ma bunun ıslah ve devamı neye mütevakkıf ise buna her halde himmet buyurmalarını evliya-yı umurumuzdan istirham eyleriz.”

adlı derginin 2. sayısının 12. sayfasında yer verdiği “Hakiki MusikiĢinaslar” adlı yazısında ortaya koymaktadır. Bu yazıda üç türlü musikiĢinas tarif edilmekle aynı zamanda üç türlü müzik eğitimine vurgu yapılmaktadır. Bunlardan bir kısım müzisyenler, moda ve göreneğe göre müziğe dâhil olmak istemekte ve ortamdakilerden aĢağı kalmamak fikriyle ud, piyano ve keman çalmak istemektedirler. Bu kısım müzisyenler, “uğraĢı alanı müzik eğitimi” alan bireylere göre daha üst düzeyde bir hedefe odaklanmalarına rağmen yine herhangi bir mesleki hedefi baĢlangıç döneminde ortaya koymayan ancak toplum içersinde çalabilecek düzeyde bir müzik [çalgı] eğitimi talebi olanlardır. Bu tür bir çalgı eğitimi talebi günümüz yayınlarında değerlendirme kapsamına alınmamıĢ olup bu türe yönelik ölçütler de açıklanmamıĢtır. Söz konusu çalgı veya müzik eğitimi türünde baĢlangıç aĢamasında hedef ne olursa olsun toplum içinde çalma seviyesinin yakalanması, ilerleyen düzeylerde çalgı veya müzik eğitimini talep eden bireylerin müzik mesleğine yönelik eğilim veya katılımlarının olabilme ihtimallerini ortaya çıkarmıĢtır. Bu eğitim alanının “uğraĢı alanı müzik eğitimi” tabanından “mesleki müzik eğitimi alanına” yönelme gibi geçiĢli bir eylemi gerçekleĢtirdiğinden bu türden bir müzik eğitimi, hem “uğraĢı” hem de “mesleki” nitelikleri birleĢtirmesinden dolayı eldeki tez kapsamında “Yarı Mesleki Müzik Eğitimi30 olarak adlandırılmıĢtır. Ġkinci kısma giren müzisyenler ise “… biraz zevk aldıklarından dolayı (öğrenecek olur isem canımın sıkıldığı zaman gönlümü eğlendiririm) gibi sudan bir teselli ve diğer ba‟zı hülyayı menfa‟at ile başlayanlar, mutavassıt kabiliyetliler”dir (Aydın, 2004: 17). Bu öğrencilerin müzik mesleğine yönelik herhangi bir gelecek tasarımı bulunmamaktadır. Bu tür bir müzik eğitimi günümüzde Uçan (1996) öncesi “Özel Müzik Eğitimi”, Uçan (1996) sonrası “Özengen Müzik Eğitimi” olarak tespit edilen “uğraĢı alanı müzik eğitimi” türü olduğu anlaĢılmaktadır. Mehmet Baha Bey‟in müzik [çalgı] eğitimine yönelik son sınıflamasında yaratılıĢında büyük bir müzik yeteneği ile dünyaya gelen ve günden

30 Yarı mesleki müzik eğitimi Türk müzik eğitimi kaynaklarında sınıflamaya alınmamıĢ bir tür olup ilk kez olmak üzere bu tez kapsamında gündeme getirilmiĢtir. Bu tezin konusunu oluĢturan KMOBK sınavları, müzik dershanelerinde paket program oluĢturan eğitim ortamları ve Konservatuarların yarı zamanlı müzik eğitimi faaliyetlerini bu kapsamda değerlendirme olanağı varken aynı etkinlikleri günümüzde sınıflaması verilen üç tür müzik eğitimi ile sınıflama olanağı bulunmamaktadır. Bu bakımdan yukarıda verilen “Yarı Mesleki Müzik Eğitimi” adlandırması bu tez kapsamında bir gereksinim olarak ortaya çıkmıĢtır.

güne müzik sanatına aĢkla bağlı bir ruha sahip olarak büyüyen gerçek müzisyenler yer almaktadır. Bu sınıflama doğrudan mesleki bir müzik eğitimi niteliğine iĢaret etmektedir.

Mehmet Baha Bey‟in müzik eğitimine yönelik ilk sınıflamalardan birini vermesi bakımından önem gösteren yukarıdaki metninde31

müzik eğitimini sadece zevk için alanların aslında mesleki bir eğitimin güçlükleri karĢısında yenik düĢeceklerini ve bununla birlikte bir müzisyen olma olasılıklarının ortadan kalkarak söz konusu sanatın eğitimi dıĢında kalacaklarını belirtmektedir. Bu bilgi dıĢında mesleki müzik eğitimine değinen açıklamalarında gerçek bir müzisyenin hem doğuĢtan özelliklerle donatılmıĢ olduğuna hem de musiki sanatı için yapılabilecek her türlü fedakârlığı yapabilecek olmalarına vurgu yapmıĢ ve böylece 1915 yılı itibarı ile “uğraĢı ve mesleki” dal eğitimine yönelik bir sınıflama getirmiĢtir.

1.3 Cumhuriyet Döneminde Uygulanan Piyano Eğitiminin