• Sonuç bulunamadı

A. ARAŞTIRMANIN KONUSU, ÖNEMİ, YÖNTEMİ VE KAYNAKLARI

I. BÖLÜM

1. Oruç İbadeti

Arzu ve istekleri zayıflatarak ruhsal yapıyı güçlendirmeyi amaçlayan oruç, belirli zamanlarda yeme, içme ve her türlü istek ve arzuyu terk etmek anlamına gelmektedir.

Bununla birlikte oruç, sadece bazı yiyecek ve içeceklerden uzaklaşmak şeklinde de anlaşılabilir262.

İslam bilginlerinin eserlerinde oruç ibadetinin tarihi ile ilgili bazı bilgiler yer almaktadır.

Bu bilgilerin bir kısmı oruçla ilgili Kur’an ayetinde de ifade edildiği gibi önceki milletlere de farz kılınmış olan çok köklü bir ibadet olduğu yönündedir. Nitekim İbn’ül-Esir, oruç ibadetinin tarihi arka planına dair bazı rivayetleri nakleder. Bu rivayetlere göre oruç, çok eski zamanlardan beri var olan bir ibadet türüdür. Bütün şeriatlarda böyle bir ibadete rastlamak mümkündür. Zira Kuran’da “Oruç sizden öncekilere farz kılındığı gibi size de farz kılınmıştır” (2/183) buyrulmaktadır.

Orucun şeriatlar içerisine ilk defa nasıl girdiğine dair İbn el-Kelbî’den gelen bir rivayet ise oruç ibadetinin tarihi arkaplanı hakkında oldukça yetersiz bilgiler sunmaktadır. Bu rivayete göre; “Yeryüzünde ilk Bâbil hükümdarı Tahmûris'tir. Allah'a karşı itaatli bir kimse olan Tahmûris'in hükümdarlığı kırk yıl sürmüştür. Farsça ile ilkyazı yazan odur. Onun hükümdarlığı döneminde putlara tapılmış ve ilk defa oruç onun zamanında tanınıp bilinmiştir.

Orucun tanınması ise şöyle olmuştur: Bir grup fakir kimse yiyecek bulamadıkları için gündüzleri bir şey yememişler; geceleri ise ölmeyecek kadar yemişler. Sonra bu hareketleriyle Allah'a yaklaştıklarına inanmışlar. İşte bunun üzerine ilâhî şeriatlar oruç ibadetini getirmiştir.

Biveresb, Tahmuris zamanında ortaya çıkmış ve halkı Sâbiîliğe davet etmiştir. Oruç da ilk defa onun döneminde tutulmaya başlanmış ve tarihsel süreçte şeriatlar içerisinde yerini almıştır”263. Oruç ibadetinin anlamı, ortaya çıkışı, uygulanma biçimi ve ibadet tarihindeki

262 Adam, “Mabet ve İbadet”, s. 157.

263 İbn’ül Esir, el-Kamil fi’t-Tarih Tercümesi s. 36-37.

yerini anlamak için oldukça yetersiz olan bu rivayetin İslam bilginlerinin eserlerinde yer alması ve Sabiîlerle ilişkilendirilmesi dikkat çekicidir.

İslam bilginleri eserlerinde Sâbiîlerin de uygulamalarında oruç ibadetine yer verdiklerini belirtir. Âlimlerden bazıları onların her yıl otuz gün oruç tuttuğunu264, bazıları da bu oruçların Ramazan ayında tutulması gerektiğini iddia etmiştir.265Hamdi Yazır’ın naklettiği bir diğer görüşe göre Sabiîler, “otuz veya yirmi dokuz gün oruç tutarlar. Oruç ve fıtırlarında hilale riayet ederlerdi. O şekildeki fıtırlarında güneş, Hamel (kuzu) burcuna girmiş bulunurdu. Ve gecenin son dörtte birinden güneşin kursu ( yüzü) batıncaya kadar oruç tutarlardı.”266

Sâbiî ibadet sisteminde yeri olan oruç, erken dönemlerde Müslümanların ibadetine benzer bir şekilde anlaşılmıştır. Ancak sonraki dönemlerde namaz ibadetinde olduğu gibi oruç ibadeti de İslam’daki şeklinden farklılaşmıştır. Zira modern dönem araştırmalarında ortaya konulan Manden inancında oruç, belli bir şeylerin belli bir vakte kadar yenilmemesi şeklinde değil de “her türlü günah ve kötülüklerden uzak durulması” olarak anlaşılmıştır.267Ginza’da bu orucun nasıl tutulması gerektiği ise şu şekilde açıklanmaktadır:

“Seçkinim, sana söylüyorum; inançlım, sana öğretiyorum: Büyük orucu tut. Bu, dünyanın yiyeceğinden, içeceğinden uzak durmak şeklindeki bir oruç değildir. İffetsiz göz kırpmalara karşı gözlerinle oruç tut, kötülüğe bakma ve onu yapma. Sana ait olmayan kapılara kulak misafiri olmaktan sakınmak için kulaklarınla oruç tut ve yalancılığı ve dolandırıcılığı sevme. Kötü düşüncelerden sakınmak için kalplerinle oruç tut ve kalplerinde kötülük, kıskançlık ve kavgayı barındırma… Cinayet işlemekten ve hırsızlık yapmaktan sakınmak konusunda ellerinle oruç tut. Sana ait olmayan evli kadına yanaşmaktan uzaklaşarak

264 İbn Kesir, Tefsir’ül Kur’an-il Azim, s. 187.

265 İbn Hazm, el-Fasl Dinler ve Mezhepler Tarihi, c. 1, s. 230.

266 Yazır, Hak Dini Kur’an Dili, c.3, ss. 304-306.

267 Gündüz, Sâbiîler Son Gnostikler, s. 190.

vücudunla oruç tut. Şeytanın önünde eğilmekten sakınarak dizlerinle oruç tut ve sahte suretlerin önünde diz çökme. Sana ait olmayan şeylerin ardından sinsice gitmekten sakınarak ayaklarınla oruç tut. Bu yüce orucu eda et ve vücudundan ayrılana kadar onu terk etme.”268

Ginza’daki ifadesiyle buradaki oruç, her ne kadar kötü fiil ve davranıştan, günahtan uzaklaşmak şeklinde anlatılmış olsa da, Sâbiîler yılın bazı günlerinde et yememe orucu tutmaktadırlar.269

İbadetler arasında oruç ibadetinin ayrı bir önemi vardır. Zira “Oruç sizden öncekilere farz kılındığı gibi size de farz kılınmıştır” ayetinden hareketle tüm dinlerin literatürlerinde oruç ibadetine yer verdikleri bilinmektedir. Ancak bu ibadet çeşitli dinlerde farklı şekillerde yorumlanmıştır. Sâbiî ibadet ve uygulamaları arasında yer alan oruç; klasik İslam kaynakları ve modern dönem dinler tarihi araştırmalarında aynı değildir. İslam kaynaklarında oruç ibadetinin tanımı, amacı ve uygulanma biçimi hakkında bilgi verilirken Sabiîlerin de oruç ibadetine önem verdikleri belirtilmiş fakat onların bu ibadete yükledikleri kendine özgü bir anlamın ve uygulama biçiminin olup olmadığı belirtilmemiştir. Bu çerçevede söz konusu kaynaklara dayalı olarak Sabiî oruç anlayışının da, bir şeylerin belirli bir vakte kadar yenilmemesi şeklinde anlaşılan oruçla aynı olduğu kanaatine sevketmektedir. Modern dönemde yapılan dinler tarihi araştırmaları çerçevesinde ise Sabiîlerin oruç anlayışı ve uygulamaları konusunda yeni bilgiler ortaya konulmuştur. Buna göre Sabiîlere göre oruç;

kötü fiil ve davranışlardan uzak durmak şeklinde anlaşılmıştır. Bununla birlikte anlayış ve uygulama farklılığını ortaya koymaya yeterli bilgi olmasa da Sâbiîlerin hem İslam kaynaklarında hem de sonraki araştırmalar ışığında, ibadetleri arasında oruç ibadetine yer verdikleri görülmektedir.

268 Ginza, s. 18.

269 Drower, The Mandaeans of Iraq and Iran, s. 92; Küçük-Tümer-Küçük, Dinler Tarihi, s. 199.

Benzer Belgeler