• Sonuç bulunamadı

BÖLÜM 1: KARMAŞIK SORUNLAR KARŞISINDA KAMU

1.2. Ağ Yönetişimi: Temel Felsefesi, Yapısı ve İşleyişi

1.2.4. Ortaklık, İşbirliği ve Ağ

Ağ kavramıyla birlikte, yönetişim aracı olarak çeşitli kavramların da ön plana çıktığı görülmektedir. Bunlar: Ortaklık, işbirliği, dayanışma, birlikte üretim (co-production), katılım gibi kavramlardır (Poocharoen ve Ting, 2013: 2)14. İfade edilen kavramların kimi zaman bir birinin yerine kullanılması (Huxham ve Vangen, 2005: 3) veya farklı

14 Benzer biçimde organizasyonlar arası çerçevede ağları ele alan bir çalışmada da, ağ kavramı yerine, kimi zaman; ortaklıklar (partnerships), stratejik işbirlikleri (strategic alliances), organizasyonlar arası ilişkiler (interorganizational relationships), koalisyonlar (coalitions), işbirliğine dayalı anlaşmalar (collaborative agreements), konsorsiyum (consortium) kavramlarının kullanıldığı belirtilmektedir (Provan, Fish ve Sydow, 2007: 480; Mandell, 2014: 3; Milward ve Provan, 2003: 8).

39

ilişkileri yansıtan araçların birlikte kullanılması (Poocharoen ve Ting, 2013: 9) gibi uygulamalara rağmen, kullanım amacına göre kavramlar kendi içinde farklılıkları barındırmaktadır. Burada, ağ örgütlenmesinin ayırıcı yönünü daha fazla ön plana çıkarmak için “ortaklık” ve “işbirliği” kavramları üzerinde durmak yerinde olacaktır.

1.2.4.1. Ortaklık (Parnership): Daha çok formal organizasyonlar arasında (multi-organizational partnership), (Lowndes ve Skelcher, 1998: 313) operasyonel düzeyde, öncesinde tekil organizasyonlar tarafından karar verilmiş ortak bir amacı gerçekleştirmek için, az sayıdaki diğer kurumlar ile gerçekleştirilen birliktelik eylemlerinin bir biçimi olarak görülmektedir. Bu ortaklıklar çeşitli şekillerde [devlet, özel sektör veya STK girişimiyle ortaya çıkan, kent ve kır arasında, kaynaklar aracılığıyla, kentler arasında (Newman ve Jennings, 2008: 171)] ortaya çıkabildiği gibi, en yaygın görülen ortaklık türü, ‘kamu-özel kesim ortaklıkları (public-private partnership)’dır (Lowndes ve Skelcher, 1998: 314). Yeni kamu yönetişiminin bir parçası olarak gündeme gelen kamu-özel ortaklıkları ile devlet, bazı zorlukların (alt yapının sağlanması, atık yönetimi gibi) aşılmasına katkı sağlamak, oluşan riskleri paylaşmak, yenilik kazanmak, kamusal amaçlara ulaşmak gibi katkıları öngörmektedir (Greve ve Hodge, 2010: 150; 153). Bu birliktelik biçiminde öne çıkan ve bu nedenle diğer birliktelik eylemlerinden farklılaşmasını sağlayan husus, buradaki ilişkilerin bir anlaşma (agreement) aracılığıyla gerçekleştirilmesidir (Ansell ve Gash, 2007: 548). Çeşitli biçimlerde kurulan ortaklıklar ile, kamu örgütleri tarafından sunulan hizmetlerin daha etkin, verimli ve adilane sunulacağı öngörülmektedir (Baud, 2004: 8).

1.2.4.2. İşbirliği (Collaboration)15: Ortaklıklardan daha kapsayıcı olan, daha çok farklı

veya benzer amaçları gerçekleştirmek için oluşturulmuş biçimsel yapılar arasında gerçekleşen bir birliktelik oluşumudur. Toprak (2013: 7) işbirliğini, amaç ve çıkarları bir olanların kişisel ve sektörel olarak bir araya geldikleri bir nevi iş ortaklığı olarak tanımlamaktadır. İşbirlikleri sayesinde rekabetten daha fazla problemlerin çözümüne imkan sunulacağı ifade edilmektedir (Newman ve Jennings, 2008: 171). Linden (2002: 7) ise işbirliğini, farklı organizasyonlardan insanların, bazı şeylerin (ürün veya hizmet)

15 Kapucu (2012: 32), “collaboration”un Türkçe karşılığı olan “işbirliği” kelimesinin, toplum tarafından olumsuz algılanmasından dolayı ‘dayanışma’ kelimesini ve türevlerini kullanmayı tercih etmiştir. Bu çalışmada, collaboration’ın karşılığını daha iyi yansıttığı düşünülerek ‘işbirliği’ kelimesinin kullanımı tercih edilmiştir.

40

ortaya çıkarılması amacıyla; karar vermenin, kaynakların ve performansın birlikte gerçekleştirildiği ve ortaya çıkan şeylerde ortak sorumluluğun olduğu faaliyetler olarak tanımlamaktadır. Özetle, diğer birlikte hareket etme eylemlerinden (cooperation veya coordination) ayırıcı özellikleriyle işbirliği; paydaşların bağımsızlığını, farklılıkların yapıcı bir biçimde birleştirme yeteneğini, kararlara ortak katılımı ve ortaklığın geleceği için kolektif sorumluluğu (Gray, 1989’dan aktaran O’Leary ve diğerleri, 2009: 5) yansıtmaktadır.

ABD’de geçekleştirilen çeşitli işbirliği uygulamaları üzerinden yapılan incelemelerde kamu örgütlerinin diğer aktörler ile işbirliği içinde olmasının; verimlilik, bilgi, meşruluk ve kaynak bağlamında en önemli dört sebebinin olduğu tespit edilmektedir (Donahue ve Zeckhauser, 2011: 35-36). Yine ABD’de yapılan topluluğa dayalı polis çalışmasında, suçlular konusunda semt sakinlerinin sahip olduğu bilgi ile polisin sorunları çözmek için sahip olduğu donanım arasında işbirliği kurularak, polisin tek taraflı yaptığı çalışmalara göre suçlar büyük oranda azaltılmıştır (Benkler, 2012: 87). Benzer şekilde Belçika’da yangın hizmetleri bağlamında yapılan bir araştırmada da, kamu, özel sektör ve vatandaş arasında kurulan işbirliği aracılığıyla sunulan yangın hizmetlerinde, kaynakların kullanımı, kalite vb. açılardan verimliliğin, etkinliğin ve meşruiyetin artırıldığı tespit edilmiştir (Bouckaert, 1994: 156-157). İngiltere’de de işbirliği yaklaşımı, kamusal politikaların bir aracı olarak 1990’dan itibaren ağırlığını korumakta olduğu bilinmektedir (Sullivan ve Skelcher, 2002: 14).

Sullivan ve Skelcher (2002: 36), Challis ve diğerleri (1988)’den hareketle işbirliği faaliyetlerinin gündeme gelmesini; iyimser açıdan paylaşılan ortak vizyonun olmasına, kötümser açıdan bir durumun devam etmesi veya yükseltilmesi isteğine ve realist açıdan ise, ortaya çıkan yeni çevresel şartlara bir tepki olmasına dayandırmaktadır (Graddy ve Chen, 2009: 53). İşbirliğini etkileyen çeşitli faktörlerin olduğu vurgulanmaktadır. Bu faktörler; bireysel [öz yeterlilikler (iletişim, öngörü, müzakere, kendi-kendini yönetme, problemlerin ve çatışmaların çözümü gibi), güven, liderlik] ve organizasyonel (işbirliği kültürü, öğrenme, örgütsel liderlik, organizasyonlar arası güven ve uzlaşılan ilkeler) açılardan ön plana çıkarılmaktadır (Sullivan ve Skelcher, 2002: 100-110). Diğer taraftan işbirliği kapasitesinin şu beş aşamada geliştirilebilineceği belirtilmektedir; stratejik kapasite (işbirliği vizyonunun ve anahtar temaların belirlenmesi), yönetişim

41

kapasitesi (hesapverebilirlik yapısının kurulması), operasyonel kapasite (yeni faaliyetleri sağlayacak organizasyon yapısı ve süreçleri), pratik kapasite (katılımcılar arasında beceri ve özelliklerin geliştirilmesi), toplumsal ve vatandaş kapasitesi (kültür, meteryal ve insan kaynağı açısından) (Sullivan ve Skelcher, 2002: 112).

Bu çalışmada yönetişim aracı olarak konumlandırdığımız ağ (network), özünde işbirliğini barındırmakla birlikte, klasik işbirliği bakış açısının ötesinde, daha fazla aktörü kapsamaktadır. Bilinmektedir ki her işbirliği, ağı yansıtmamaktadır. İki aktör arasında gerçekleştirilen ilişkiler bir işbirliğini yansıtmakla birlikte, bir ağ yapısını oluşturmamaktadır (Provan ve Lemaire, 2012: 640). Çünkü bir birliktelik oluşumunu ağ olarak nitelendirmek için üç ve üzeri aktörler arası bağlantıların olması gerekir. Agranof (2007: ix), işbirliğinin bir türü olarak ağları nitelendirmektedir. Tekil varlığın dışında, birden fazla birlikteliği yansıtan çatı bir kavram olarak işbirliği genellikle ele alınmaktadır. Fakat Keast ve Mandell (2014: 33-35) “ağ” ile “işbirliği” kavramlarının ayırıcı yanlarının olduğunun altını çizmektedir. Bu bağlamda, kamusal konularla ilişkilendirilerek, ağların, kamusal politika ve programların nasıl başarılacağına odaklandığı (görev/sorun odaklı), işbirlikçi ağların ise, sistematik değişikliklere ulaşmaya yönelik çalışma ve davranışların farklı yollarına odaklandığı vurgulanmaktadır. Başka bir ifadeyle, işbirlikçi ağlar, temel olarak, diğerleri ile daha verimli nasıl çalışabilirize odaklanmaktan ziyade, davranışların değişmesi için katılımcılar arasında ilişkilerin yeni biçimini nasıl oluşturabilirize odaklanmaktadır. Ve işbirlikçi ağlar içindeki bağlılığın diğer ağlara göre daha kapsamlı olduğu belirtilmekte olup, karşılıklı bağımlılık (reciprocal interdependence) olarak nitelendirilmektedir. Ayrıca liderlik ve ağ yönetimin, işbirlikçi ağların işlevsel olması için önemli olduğu ifade edilmektedir.

Alford ve O’Flynn (2012: 195; 198) tarafından, diğer dış örgütlerden yararlanma araçlarından (sözleşme, ortaklık, düzenleme, gönüllülük, yararlanıcılı ile birlikte üretim gibi) farklı olarak ağların, bire bir ilişkilerden ziyade, devlet ile diğer örgütler ve ağda bulunan örgütlerin kendi aralarında dağınık ve katmanlı kompleks ilişkiler durumunu yansıttığı vurgulanmaktadır. Ortaya çıkan farklı özelliklerin kimi zorlukları olsa da, diğer dış aktörlerden yararlanma alternatiflerine göre bir takım fırsatlar barındırmaktadır. Benzer şekilde Koliba, Meek ve Zia (2011: 164) de yönetişim

42

ağlarını, sistem teorisinden hareketle, kompleks sistemler (girdiler, yapısal ve işleyişe yönelik yönetişim ağları, çıktılar ve geri bildirim yapısıyla) olarak nitelendirmekte ve ağların büyük oranda sistem teorisi ile örtüştüğü belirtilmektedir. Yine Morçöl (2012: 50)’de kompleksite teorisi ile ağ teorisinin en önemli ortak özelliklerinin, sistem ve ağ olduğunu vurgulayarak, sistemlerin ağlar olduğu, aynı zamanda ağlarında sistemler olduğunu ifade etmektedir.

Çok biçimli, çok yönlü ve adaptif sistemler (Agranoff, 2014: 193) olarak ağın doğası gereği farklı şekillerde; yukarıdan aşağıya-aşağıdan yukarıya, biçimsel-biçimsel olmayan, organizasyonlar içinde-arasında, açık-kapalı, güçlü bağlantıları olan-bağlantıları zayıf olan, kısa-uzun ömürlü, sektör içinde-sektörler arasında, sektör odaklı-toplumun genelini ilgilendiren, politika belirleme-politika uygulamalarına yönelik (Sorensen ve Torfıng, 2009: 236-237) farklı mekansal/coğrafi düzlemlerin içinde ve arasında (her düzlemde aktörler de değişiklik göstererek), uluslararası, federal, ulusal, bölgesel ve yerel/kentsel olarak ortaya çıkmaktadır (Koliba, Meek ve Zia, 2011:7 6; Isett ve diğerleri, 2011: i167). Torfing ve diğerleri (2012: 16-17) ağları, parçalanmış ve karmaşık sorunlara, müzakere ve kaynak değişimi yoluyla çözüm üreten olarak nitelendirirken; Sorensen ve Torfing (2009: 236) ise bağımsız aktörler arasında karşılıklı bağımlılığın bir denge durumunun sağlandığı, paylaşılan bilgilerin, kurallar ve normlar çerçevesinde şekillenen kurumsallaşmış bir yapı içinde çatışmalı etkileşimlerin gerçekleştiği, hiyerarşinin dışında kendi kendine düzenlemesiyle politika üreten, geniş bir perspektiften problemlerin tanımlanması, vizyon ve planların belirlenmesiyle kamusal değerin üretilmesine odaklanan bir model olarak yönetişim ağlarını nitelendirmektedirler.

Yönetişim, farklı yöntemler ile gerçekleştirilen yapısal ve işleyiş olarak bir sonucu yansıtmaktadır. Bu bağlamda yönetişimin bir aracı olarak ortaklık, daha çok biçimsel örgütler düzleminde, kamu-kamu veya kamu-özel sektör arasından gerçekleşen bir yöntemdir. Bir anlamda ortaklık bir birine bağlı veya bağımsız tarafların bir araya geldiği bir karışımı yansıtmaktadır. Yönetişimin diğer bir aracı olarak işbirliği de, daha çok farklı sektörlerden, yine biçimsel düzeyde birlikteliktir. Ağ ise, farklı sektörlerden biçimsel ve biçimsel olmayan aktörler arasında, biçimsel ve biçimsel olmayan bağlantılarla oluşan bir birlikteliği yansıtmaktadır. Bu haliyle ağlar, aynı zamanda,

43

piyasa ve hiyerarşik örgütlenme modelinden ayrılmaktadır. Diğer bir ifade ile ortaklıkta olduğu gibi farklı tarafların karışımını yansıtmamakta, ayırıcı özellikleri ile biçimsel ve biçimsel olmayan farklı tarafların işbirliği zemininde bir “sentezini” oluşturmaktadır.