• Sonuç bulunamadı

BÖLÜM 1: KARMAŞIK SORUNLAR KARŞISINDA KAMU

1.2. Ağ Yönetişimi: Temel Felsefesi, Yapısı ve İşleyişi

1.2.6. Ağ Yönetişimi

1.2.6.10. Kentsel Alanda Ağ Yönetişimi: Konular ve Aktörler

Tarihsel süreç içinde devletler, önceleri uluslararası düzlemde, devletler arası (intergovernmental37/transnational organization) şeklinde daha çok ekonomik, askeri,

37 Temel aktörler üniter devletler, hiyerarşik yapıda, prosedürleri ve yükümlülükleri fazla, kural odaklı ilişkiler, kararlar sadece konsensüse dayalı değil, ulusal veya uluslar arası hukuk içinde oluşması için

87

güvenlik, sağlık gibi nedenlerle kurumsal işbirliği faaliyetlerini (BM, WTO gibi) yürütmeye başlamıştır. Aynı zamanda bu işbirlikleri, global yönetişim olarak nitelendirilmektedir (Bevir, 2009: 85; Kjaer, 2004: 81-82). Günümüzde ise, teknolojik değişim, ekonomilerin açık hale gelmesi ve uluslararası politik işbirliği talepleri (Kahler, 2009: 1), daha yoğun olarak, önceki işbirliklerin yanında, devletler üstü (transgovernmental38/supranational) şekliyle; üretimden ticarete, finansmandan anti tröst düzenlemelere, sosyal-kültürel faaliyetlerden hukuksal konulara [politika ağlarının karanlık tarafını yansıtan suç ağları (criminal network) gibi] olarak nitelendirilmekte) (Kenney, 2009: 79; Kennett, 2010: 20), terörle mücadele (uluslar arası terörle mücadele ağı örneği; Al Qaeda/ABD)’den (Kahler, 2009, 104) insan haklarına/insani yardıma, eğitimden çevreye küresel hale gelen bir çok alanda, biçimsel ve biçimsel olmayan düzeyde ağ tarzı işbirliği yapılarını ortaya çıkarmıştır (Eilstrup-Sangiovanni, 2009: 195; 197-198). Devletlerin oluşturduğu ağlar, aynı zaman devletin kendisi de bir aktör olarak, kollektif eylem mantığıyla, ulusal politikaları ve uluslar arası sonuçları değiştirmeyi amaçlamaktadır (Kahler, 2009, 5). Ayrıca aktörler arası ilişkiler küreselleşen dünya düzleminde gelişmekte olan ülke kamu yönetimi kapasitelerinin güçlendirilmesi, politika amaçlarının gerçekleştirilmesi ve sonuçların elde edilmesi için önemli parçalardan biri olarak gösterilmektedir (Cheema, 2005: 145; O’Toole, ve diğerleri, 2007: 403). Bu işbirliği çalışmalarının günümüz açısından daha fazla karşılık bulduğu düzlem ise bölgesel ve kentsel alanlardır.

Küresel ve AB düzeyinde sürdürülebilirlik üzerine inşa edilmiş 57 ağ yapılanması; mekansal kapsamı (küresel, bölgeler arası, bölgesel, ulusal ve kentsel boyutta), odak noktası (enerji, çevre, kent, sosyal, kültürel sorunlar, teknolojik taransfer gibi), üyeler ve üyelik, kurucular/öncü kuruluşlar ve diğer özellikler çerçevesinde incelenmiştir (Keiner ve Kim, 2007: 1374-1379). Yapılan incelemede; bölgelerarası ve bölgesel ağ oluşumlarının sayısı artmakta ve oluşturulan ağların daha çok çevre, enerji, kent, sosyo-kültürel meseleler ve teknolojik transferler üzerine odaklanıldığı görülmüştür. Diğer taraftan ağ üyelerinin; yerel yönetimler, üniversiteler/bilimsel kuruluşlar, özel sektör,

zaman ve kaynak, alınan kararlar ulusal politikalara adapte edilmesi, onaylanması gerekiyor (Eilstrup-Sangiovanni, 2009: 198-203).

38 Temel aktörler devletlerin merkezi ve yerel düzeydeki alt birimler, yatay ilişkiler ve yerelleştirilmiş karar alma mekanizmaları, prosedürleri ve yükümlülükleri az, güven odaklı ilişkiler, sadece konsensüs bağlı karar alma, hızlı ve az maliyetli, ölçülebilir ve adapte edilebilir, kapsam ve sınırlılıkları kolayca yeniden tanımlanabilmektedir (Eilstrup-Sangiovanni, 2009: 198-203).

88

hükümet dışı organizasyonlar ve bireylerden oluştuğu tespit edilmiştir. Ayrıca, Avrupa içinde AB, üniversiteler ve düşünce kuruluşlarının ağ oluşumlarına öncülük ettiği, destek verdiği görülmüştür (Keiner ve Kim, 2007: 1392-1393). Tjandradewi ve Marcotullio (2009: 166-169)’un Asya bölgesinde eski bir C2C uygulaması olan CITYNET üzerinden yaptığı incelemede de, en iyi işbirliği alanları olarak; çevre, sağlık, eğitim, sosyo-kültürel sorunlar ve kentsel altyapı alanları tespit edilmiştir.

Kent ölçeği incelendiğinde bir çok farklı aktörün kent yönetimini etkilediği, katkı sağladığı anlaşılmaktadır. Türkiye örneğinden hareketle bu aktörler; kentsel, bölgesel, ulusal ve uluslar arası aktörler olarak sınıflandırabiliriz. Kentsel aktörler; belediye, üniversite, il özel idaresi, meslek odaları, sivil toplum örgütleri, diğer kamu kurumları, yerel medya, özel kuruluşlar (Keyman ve Lorasdağı, 2010: 31), bölgesel aktörler; kalkınma ajansı, aktörler arası oluşturulan birlikler ve diğer organizasyonlar (belediye, il özel idare, kalkınma, içme suyu ve katı atık birlikleri gibi), ulusal aktörler; devlet, sivil toplum ve özel sektör temsilcileri, uluslararası/küresel aktörler ise; UNDP, BM, IMF, WB, OECD, AB gibi (Gündoğan, 2007) oluşumlardır.

Kent düzleminde varlık bulan aktörlerin farklı biçimlerde kent içinde ve kentin dışında etkileşim kurdukları bilinmektedir. Agranoff (2012: 201-202) yerel yönetimlerin işbirlikleri için çok çeşitli alternatiflerin olduğunu belirterek, bu alternatifleri şöyle sıralamaktadır; yerel yönetimler arası ortaklıklar/anlaşmalar, özel kuruluşlar ve kâr amacı gütmeyen organizasyonlar ile ortaklık ve ittifaklar, komşu yönetimler arasında hizmetlerin sunulmasına yönelik işbirliği, vatandaş-STK-devlet ağları, piyasa benzeri kuruluşlar-STK’lar arası işbirliği, mahalle meclisleri-STK ortaklıkları, kamu-özel-kâr amacı gütmeyen ortaklıklar, kamu kurumları arasında dikey ortaklıklar, kamu-özel ortaklığındaki tüzel oluşumlardır. Öncesinde de belirtildiği gibi, bu işbirliği oluşumlardan ağlar, son yıllarda diğer düzlemlerde olduğu gibi, yerel düzeyde de daha fazla ön plana çıkmaktadır.

Gerçekleştirilen uygulama örnekleri incelendiğinde yerel düzeyde işbirliklerin; kentler arası işbirliği (City-to-City) (Keiner ve Kim, 2007: 1373; Akbulut ve Demirkıran, 2010; Aydınlı ve Memiş, 2011), yine kentler arası bir uygulama olan, belediyeler aracılığıyla gerçekleştirilen, Kardeş Şehir (Town Twinning) (Özcan, 2006), STK’lar arasında (Bikmen ve Meydanoğlu, 2006), kamu-özel sektör veya kamu, özel sektör ve STK’lar

89

arasında gerçekleştiği görülmektedir. Özellikle belediyelerin yetkileri artıkça, sorumluluklarını daha iyi yerine getirilebilmek için, diğer belediyeler ile işbirliğine gitme ihtiyacı duydukları ifade edilmektedir. Belediyeler arası sağlanan işbirliği sayesinde, ölçek ekonomisi, alt yapı ve kamusal hizmetlerin daha iyi sunumu, kentin pazarlanması ve dış fonlara erişim sağlanmış olacağı belirtilmektedir (Belediyeler Arası Yurt İçi İşbirliği El Kitabı, 2010: 5; 15-19). Belediye, kent yönetiminden birinci derece sorumluluk üstlenen/yüklenen aktördür. Belediyenin bu fonksiyonuyla, klasik anlamda kamusal hizmet sunumu yanında, kenttin genelini ve geleceğini ilgilendiren alanlarda da sorumluluk üstlenmesi, hem mıknatıs hem de yapıştırıcı (Plamper, 1997: 29-30’dan aktaran Çukurçayır, 2011: 23) işlevi görmesi gerektiği ifade edilmektedir. Bu kapsamda, belediyelerin yerel kalkınmayı sağlamak amacıyla, ortaklık bağlantıları kurabilen bir ağ girişimcisi fonksiyonuyla, kentte bulunan aktörlerle kalkınma odaklı koalisyon oluşturarak, tüm üretken güçleri harekete geçirmesi gerektiği vurgulanmaktadır (Göymen, 2010: 130; Toprak, 2011: 307; Laking, 2005: 4). Bu süreçte hem tüzel kişilik olarak belediye, hem de tüzel kişiliği temsilen, bir arabulucu (interlokütör), lider olarak belediye başkanlarına kentin, mekansal örgütlenmesi ve yönetimi, sürdürülebilir kalkınması, yaşanabilirliği ve birlikte yaşama imkanını sağlaması için büyük rol düşmektedir (Keyman ve Lorasdağı, 2010: 31-32; Sweeting, 2002: 3). Yönetimler arası işbirliğini ele alan bir çalışmada da, kentlerin oluşan ihtiyaçlarının karşılanmasında belediyelerin yetersiz kaldığı, oluşan açığın giderilmesi için sektörler arası işbirliğinin gerekli olduğu vurgulanmaktadır (Başaran ve Çifçi, 2011: 270). Kırsal kalkınmaya dayalı yönetişim ağları üzerine yürütülen bir başka çalışmada da, belediye temsilcileri ve vatandaşlar üzerinde yapılan odak grup görüşmelerinde, belediye temsilcileri, ana kalkınma etkeni ve organizatörü olarak kendilerini dikkate almışlardır. Vatandaşlar ise, kalkınma sürecinde, özel sektör, sivil organizasyonlar, medya ve gönüllü vatandaşlara vurgu yapmakla birlikte, belediyeyi kolaylaştırıcı ve katılımcı olarak algılamışlardır (Norman ve Mikaela Vasström, 2012: 955-958). Türkiye’de “Pendik Yerel Kalkınma Platformu” projesi kent paydaşlarıyla ortak hareket edebilme açısından Türkiye’deki ilk iyi uygulamalardan biri olarak gösterilmektedir (Göymen, 2010: 290-295).

Birleşmiş Milletler İnsan Yerleşimleri Programı (UN-HABITAT) tarafından, 2000 yılında Kentsel Yönetişimde Küresel Kampanya (Global Campaign on Urban

90

Governance) başlığında bir çalışma yayınlanmıştır. Her aşaması detaylı olarak hazırlanan bu çalışmada, belirtilen kampanyanın hedefi, kentsel yönetişim aracılığıyla yoksulluğun kaldırılmasına katkıda bulunmak şeklinde belirlenmiştir. İyi kentsel yönetişim için yerel yönetimlerin ve diğer paydaşların kapasitesini güçlendirmek ve dünya yüzeyinde iyi kentsel yönetişim farkındalığını ve savunuculuğunu artırmak, oluşturulan kampanyanın temel amaçları arasında gösterilmiştir (UN-HABITAT, 2002: 12) . Bu bağlamda belirlenen iyi kentsel yönetişim ilkeleri ise; sürdürülebilirlik, yerindelik, verimlilik, açıklık ve hesapverebilirlik, katılım, eşitlik ve güvenliktir (UN-HABITAT, 2002: 19-29).

21. yy’ın yoğunluklu yaşam alanını oluşturan kentler, beraberinde bir çok karmaşık sorunu da gündeme taşımaktadır. Ortaya çıkan bu sorunların giderilmesinde, yalnızca kent içinde bulunan resmi aktörlerle kalıcı çözüme kavuşturulamamakta, resmi aktörlerin yanında özel sektörden ve STK’lardan taraflara ihtiyaç duyulmaktadır. Hatta yaşanan küreselleşme ile birlikte, uluslararası düzeyde resmi ve resmi olmayan aktörler, sorunların çözümü sürecine dahil olmaktadır. Bu çok taraflı birliktelikler ile, günün beklentilerine cevap verebilecek, daha yaşanabilir bir kent inşa etmek mümkün olmaktadır.

Tüm ifade edilenler kapsamnında genel olarak değerlendirildiğinde kamu yönetimi açısından ağlar, çeşitli belirsizlikler altında ortaya çıkan, yalnızca kamu bürokrasisi veya piyasa aktörleri kapsamında çözüme kavuşturulamayan, bu nedenle bir çok biçimsel ve biçimsel olmayan oluşumu gerekli kılan karmaşık sorunlar gündeme geldiğinde önem kazanmaktadır. Ortaya çıkan karmaşık sorunlar üzerinden etkilenen/etkileyen bir çok aktörün farklı bağlantılar ile bir araya gelmesinden ağ yönetişimi yapıları oluşmaktadır. Bu oluşumlar, belli bir karmaşık sorunun çözümüne bağlı olarak geçici olabileceği gibi, sürekli şekilde de kurgulanabilmektedir. Ağ yönetişimini ayıran özellikler ise; açık organizasyon, yatay yapı ve işleyiş, gönüllülük esaslı ve ayrılma imkanı, esneklik, kaynakların değişimi, tarafların bir birine bağlı olması, karşılıklı fayda vb. şeklinde sıralanmaktadır. Belirtilen ayırıcı özellikler kapsamında çeşitli kazanımlar ortaya çıkmaktadır. Bu özellikler çerçevesinde ağın yapı ve işleyişinde temel düzeyde şu unsurlar ön plana çıkmaktadır; güven, hesapverebilirlik, meşruiyet, diyalog ve müzakere, sosyal sermaye ve risklerin paylaşımı. Diğer taraftan,

91

ağ yönetişimi modeli; karmaşık sorunların yapısından kaynaklı, istikrarlı olmayışı, diğerine karşı oluşan bağlılığın yüksek olması, seçilmişlerin egemenlik alanının zayıflatılması, belli kesimlere daha fazla çıkar sağlaması, devletin içinin boşaltılması, güç dengesizliği ve gücün kötüye kullanımı gibi noktalardan ciddi eleştirilere maruz kalmaktadır.

Özet olarak, yaşamın ve örgütlenmenin devingenliği içinde ortaya çıkan yeni şartlara/sorunlara yeni çözüm önerileri ile cevap vermek, belirli düzeni sağlamak için kaçınılmaz görünmektedir. Bu çerçevede karmaşık bir sorun alanı oluşturan katı atıkların yönetimi, önemli bir başlık olarak gündeme gelmektedir. Ağ yönetişimi modeli aracılığıyla katı atıkların yönetimine odaklanmak, hiç şüphesiz, yeni çözüm önerilerini de beraberinde getirmektir. Bu bağlamdan hareketle, çalışmanın ikinci bölümünde sürdürülebilirlik yaklaşımı kapsamında katı atık yönetimi incelenmektedir.

92

BÖLÜM 2: SÜRDÜRÜLEBİLİR KENTSEL KALKINMA VE KATI ATIK