• Sonuç bulunamadı

BÖLÜM 1: KARMAŞIK SORUNLAR KARŞISINDA KAMU

1.2. Ağ Yönetişimi: Temel Felsefesi, Yapısı ve İşleyişi

1.2.2. Ağların Yönetimi

Bilindiği üzere ağ paradigmasının en genel mantığı, her türlü otoriteler (kamu, özel ve STK) arasında hiyerarşik bir mekanizma oluşturmaktan öte, otoriteler arasında yatay birliktelik oluşumlarını yansıtmasıdır. Tam da bu noktada, klasik anlamda ayırıcı özelliklere sahip devlet otoritesinin, ağ oluşumu içinde diğer paydaşlar ile aynı düzleme indirgenmesi, kuralsız bir ortam yaratmadığı ve bu durumu öngörmediği, ağ oluşumlarının sürdürülebilirliği için etkileşimleri düzenleyen kuralların (oyunun kuralları) ve koruma mekanizmalarının varlığının hayati olduğu ifade edilmektedir (Üstüner, 2008: 83). Ağ yönetişimi bağlamında gündeme gelen, ağın başarısını

32

etkileyen en önemli bir hususlardan biri de; tutarlılık için ortak amaçların belirlenmesi, kazan kazan çözümünün sağlanması, iç bağlantıların sağlamlığını sağlamak amacıyla yapının ve etkileşim süreçlerinin düzenlenmesi kapsamında ağın yönetilmesidir (Castells, 2008: 237; Alford ve O’Flynn, 2012: 204-205).

Ağların yönetilmesi bağlamında Provan ve Kenis (2007: 233-236), genel düzeyde yapısal olarak ağları iki şekilde ele almaktadır: 1) Katılımcı-yönetilen ağlar (participant-governed networks) veya kendi kendini yöneten ağlar (self-governed network), 2) Bir örgütün öncülüğünde yönetilen ağlar veya ağı yönetmek için oluşturulan organizasyon aracılığıyla ağın yönetilmesi şeklindedir. Katılımcı yönetilen ağlar, ağ üyelerinin kendi kendilerini yönetmesine dayanmakta, biçimsel ve biçimsel olmayan bağlantılardan oluşmakta, yüksek düzeyde yerelleştirilmiş, yönetişim süreçlerinde aktörler arasında etkileşimin yoğun olduğu bir yapıyı yansıtmaktadır. Bir örgütün öncülüğünde yönetilen ağlarda ise, ağ içinde gerçekleştirilen faaliyetler ve önemli kararlar öncü bir örgüt tarafından yerine getirilmekte olup, bu örgütün ağın yönetilmesini kolaylaştırmakla birlikte, asimetrik güç ilişkileri içinde yüksek düzeyde merkezileşme eğiliminde olduğu ayrıca vurgulanmaktadır.

Üst seviyede (meta level) yerine getirilen bir faaliyet olarak ağ yönetimi, ağların içindeki işbirliği stratejilerinin gerçekleşmesine katkı sağlayacak faaliyetleri yerine getirmektedir. Vurgulanan amaç kapsamında ağ yönetiminin şu üç faaliyeti yerine getirdiği belirtilmektedir: Ağ ilişkilerine aracılık etmek, işbirliği için olması gereken koşulları sağlamak, uzlaşı/konsensüs oluşturmak ve ortak problemleri çözmek (Kickert ve Koppenjan, 1997: 44; 46).

Kamu politikalarının belirlenmesinin ve hizmetlerin yerine getirilmesinin karmaşık yapısı ağın yönetimini en önemli konu haline getirmektedir (Klijn, Steijn ve Edelenbos, 2010: 1067). Burada hiyerarşik mekanizmaların uygulanmasından ziyade, liderlik yaklaşımıyla, ikna, müzakere gibi dolaylı etkileyici yöntemleri kullanarak ağın yönetilmesi, başarılı sonuçların elde edilmesi için önemli görülmektedir (Alford ve O’Flynn, 2012: 204-205). Tam da bu noktada ağ yöneticisi konumunda olan aktörün bir takım özelliklerinin (teknik bilgi, deneyim, analitik düşünme gibi) ağın başarılı olması için önemli görülmektedir (Klijn ve Edelenbos, 2007: 211-212). Benzer şekilde ağların etkin yönetilmesi için de bazı şartların olması gerekliliği vurgulanmaktadır. Bu şartlar:

33

oluşturulan ağ yapısı ile eylemlerin etkin koordinasyonunun sağlanması, güvenin ve işbirliğinin gelişmesinin desteklenmesi, amaçlar ve eylemler hakkında ağ aktörleri arasında büyük oranda mutabakata varılmış olmanın gerekliliğidir (Robins, Bates ve Pattison, 2011: 1295). Bu bağlamda ağın yönetimi, klasik hiyerarşik yönetimden; örgütsel yapı, amaçlar, yöneticinin rolü, yönetimin görevleri ve yönetim faaliyetleri açılarından farklılaşmaktadır (bkz. Tablo 1) (Kickert, Klijn ve Koppenjan, 1997: 12). Katalonya bölgesindeki 119 kentsel yenilenmeye yönelik politika (eylem) ağları üzerinden yapılan bir araştırmada, yönetim stratejilerinin ağın çıktıları üzerinde güçlü bir etkiye sahip olduğu, güven düzeyinin yükselmesine katkı sağladığı tespit edilmiştir (Ysa, Sierra ve Esteve, 2014: 636). Meta düzeyde aktörlerin karşılıklı bağımlılığı altında amaçların gerçekleştirilmesine odaklanan ağ yönetiminin (Kickert ve Koppenjan, 1997: 43-44; Klijn ve Edelenbos, 2007: 199-200) üzerine düşen görev ve davranışlar olarak şu hususların önemi ön plana çıkmaktadır: ağ yapısının oluşturulması, etkinleştirilmesi, işbirliği ve etkileşim ortamının yaratılması, etkileşimin yönetimi, katılımcı liderliğin sergilenmesi, konsensusun sağlanması, kaynakların akışının sağlanması, ilginin yönetimi, bilgi paylaşımının kolaylaştırılması, çatışmaların yönetimi, hesapverebilirliğin yönetimi, meşruiyetin ve gerilimlerin yönetilmesi, ağın öğrenme düzeyinin yükseltilmesi (Popp ve diğerleri, 2014: 47- 48; Milward ve Provan, 2006: 19). Diğer bir çalışmada (Kickert ve Koppenjan, 1997: 46-53) da ağın yönetim stratejisi “yapısal” ve “işleyiş” şeklinde iki açıdan ele alınmaktadır. Oyun yönetimi (game management) şeklinde de metaforik olarak nitelendirilen etkileşimin yönetimi açısından; ağın aktif hale getirilmesi, etkileşimlerin düzenlenmesi, problemlerin, çözümlerin ve aktörlerin eşleştirilmesi, etkileşimin kolaylaştırılması, arabuluculuk ve hakemliğin altı çizilmektedir. Ağ yapısının oluşturulması bağlamında ağın yönetimi açısından ise; biçimsel politikalar, değerler, normlar ve algılar, yeni koalisyonların hareketliliği ve kaosun yönetimi vurgulanmaktadır. Provan ve Lemaire (2012: 643-645) tarafından bütün ağ (whole network) bağlamında etkili ağ yönetimi için; çok düzlemli katılımın, ağın tasarımının, uygun yönetişim yapısının oluşturulmasının, meşruiyetin yaratılması ve sürdürülmesinin ve esnekliğe sahip olmakla birlikte belli dengelerin sağlanması önemli görülmektedir. Ayrıca emek yoğun ve yönetilmesi kolay olmayan (Koppenjan ve Klijn, 2004: 11) ağ yönetiminin başarısı için; ağ genişliği/aktör sayısı, aktörlerin çeşitliliği, ağların kapalı yapısı, ilişkilerin çatışması, ağ yönetiminin maliyeti,

34

politikacılar ve sosyal çevre, liderlik, sorumluluk ve (geçmiş) başarılar, farklı ağların entegre olması gibi faktörlerin dikkate alınması gerektiği ifade edilmektedir (Milward ve Provan, 2003: 13-17; Kickert ve Koppenjan, 1997: 53-58).

Tablo 1

Klasik ve Ağ Yaklaşımı Çerçevesinde Yönetimin Karşılaştırması Klasik Yönetim Yaklaşımı Ağ Yaklaşımı

Örgüt Yapısı Tek otorite yapısı Bölünmüş otorite yapısı

Amaçlar Faaliyet, problemlerin iyi

tanımlanması ve açık biçimde amaçların belirlenmesiyle gerçekleşmekte.

Problemlerin ve amaçların tanımlanması farklılaşmakta ve değişmekte.

Yöneticinin Rolü Sistemsel kontrol Arabulucu, süreç yöneticisi ve ağ geliştiricisi Yönetimin Görevleri Örgütsel süreçlerin planlanması ve yönetilmesi Etkileşimin yönetilmesi ve fırsatların elde edilmesi

Yönetim Faaliyetleri

Planlama, Tasarım ve önderlik

Ağa etki eden aktörlerin ve kaynakların belirlenmesi ve stratejik karışıklıklarla mücadele etmek

Kaynak: Kickert, Klijn ve Koppenjan, 1997: 12.

Bevir ve Richards (2009a: 6) ise, ağ yönetimi için; araçsal, etkileşimli ve kurumsal olmak üzere üç temel yaklaşımın altını çizmektedirler. Araçsal yaklaşım, yukarıdan aşağıya yönlendirmeyi; etkileşimli yaklaşım, hiyerarşik kontrol yapısından uzaklaşmayı, aktörlerin karşılıklı bağımlılıklarına, kolektif eylemlere, müzakere ve diplomasiye; kurumsal yaklaşımın ise, kurallara ve yapısal ögelere odaklandığı ortaya çıkmaktadır. Klijn ve Koppenjan (2000: 141) de, ağ yönetim stratejisi olarak; süreç yönetimi ve ağ yapısı (network constitution)’dan oluşan iki yaklaşımın olduğu belirtilmektedir. Süreç yönetimi stratejisinde; aktörlerin seçilmesi ve etkinleştirilmesi, soruna veya çözüme yönelik ortak algının geliştirilmesi, örgütler arası modern antlaşmaların geliştirilmesi ve süreç içinde etkileşimin kontrol edilmesi ve iyileştirilmesi bağlamında politika alanında aktörler arası etkileşimin geliştirilmesine odaklanılmaktadır. Yapısal olarak ağların ele

35

alındığı stratejide ise; aktörlerin ağ içi pozisyonundaki değişim, kuralların değişmesi ve ağ yapısının güncellenmesi bağlamında ağ içinde gerçekleşen değişimlere odaklanılmaktadır. Diğer taraftan Bruijn ve Heuvelhof (1997: 126-132)’de ağ yönetimi için, aktör ilişkilerinin ve kurumsal düzeyde doğrudan ve doğrudan olmayan biçimleriyle düzenleyici, finansal ve iletişimsel araçların önemini vurgulamaktadır. İfade edilenler bağlamında Hollanda’da çevre projeleri içinde yer almış kişiler üzerinden yapılan bir araştırmanın sonuçlarına göre, ağın yönetim stratejileri (arranging, exploring content, connecting, process agreements) ile sonuçları arasında pozitif yönde bir ilişkinin olduğu tespit edilmiştir. Ayrıca düzenlemelerin ve süreç anlaşmalarının ise sonuçları çok az etkilediği görülmüştür (Klijn, Steijn ve Edelenbos, 2010: 1075; 1077).

Ağın yönetilmesi sürecinde önemli olan bir husus da ağ yöneticisinin konumunun ne durumda olacağı ile ilgilidir. Koppenjan ve Klijn (2004: 11), ağ yönetiminin emek yoğun olduğu ve kolay olmadığını vurgulayarak, ağ yöneticisinin rolünün, etkileşimin arabulucusu ve teşvik edicisi konumda olması gerektiği belirtilmektedir. Ayrıca bu rolün, bir aktör için öncelikli olmadığı, çeşitli aktörler tarafından gerçekleştirilebileceği, hatta bazen birden fazla aktörün bu rolü üstlenebileceği ifade edilmektedir.

Ağın yönetimi konusunda göz ardı edilmemesi gereken bir diğer husus ise, ağ performansının ölçümlenmesidir. Ağ etkinliğinin ölçümlenmesiyle kamu politikalarının düzenlenmesi, fonlanması ve kaynakların verimli bir şekilde kullanılması mümkün olabilecektir. İlgili alan yazında ağların etkinliğini ölçmeye ve değerlendirmeye yönelik çok fazla bir eğilimin olmadığı ifade edilmektedir (Provan ve Milward, 2001: 415). Fakat diğer taraftan ağ performansının değerlendirilmesine yönelik, literatürden hareketle bazı soruların geliştirildiği bilinmektedir (bkz. Popp ve diğerleri, 2014: 77). Bu çerçevede yerel düzeyde (belediye) toplum odaklı kamusal hizmetlerin sağlanması için gerçekleştirilen kurumlar arası ağlar dikkate alınarak, ağ etkinlik değerlendirme kriterleri belirlenmeye çalışılmıştır. İfade edilen çalışmada kriterler; “toplum”, “ağ” ve “organizasyon/katılımcı düzeyleri” dikkate alınarak oluşturulmuştur. Toplum bağlamında; topluma maliyeti, sosyal sermaye oluşturma, sorunun çözüldüğüne yönelik kamusal algılar, sorunun tekrarlama düzeyinde yaşanan değişim, yararlanan kitlenin refah düzeyindeki toplam göstergeler yer almaktadır. Ağ bağlamında; ağın üye

36

sayısındaki artış, sağlanan hizmetlerin çeşitliliği, ilişkinin gücü (multiplexity), ağ yönetim organizasyonunun oluşturulması ve sürdürülmesi, hizmetlerin entegrasyonu/koordinasyonu, ağı muhafaza etmenin maliyeti, ağ amaçlarının gerçekleştirilmesi için üye taahhüdü, hizmet tekrarlamasının yokluğu (absence of service duplication) belirlenmektedir. Organizasyon/katılımcı bağlamında ise; kurumun devamlılığı, meşruiyet, kaynak edinme, hizmet maliyeti, hizmete erişim, yararlananların geri bildirimleri, organizasyonlar arasında minumum çatışma öne çıkarılmaktadır (Provan ve Milward, 2001: 416). Ayrıca ağların etkinliği için ifade edilen üç düzeyin bir biri ile ilişkisinin önemli olduğunun altı çizilmektedir (Provan ve Milward, 2001: 421). Benzer şekilde Popp ve diğerleri (2014: 81) de ağ performansının değerlendirilmesinde çok düzlemli bir yaklaşımın gerekliliğini vurgulamaktadır. Ayrıca Aarsaether, Nyseth ve Bjorna (2011: 310-311) ve Nyseth (2008: 500)’de ağ performansının değerlendirilmesinde: paydaş temsiliyeti, vatandaş katılımı, kapsayıcılık, açıklık, hesapverebilirlik, meta-yönetişim (dolaylı yönlendirme sorumluluğu bağlamında), çıktılar ve öğrenme kriterlerini öne sürmektedirler.

Yukarıda ifade edilenlerin dışında ağların performanslarını değerlendirmek için kullanılan yaygın araçlardan birini de ağ analizi yöntemi oluşturmaktadır. Ağ analizi ile; ağın yapısı, katılımcıların karakteristik özellikleri, bağlantıları, ağ katılımcıları arasındaki çeşitliliği, haritalar, tablolar ve grafikler aracılığıyla tanımlayıcı sonuçların elde edilmesi gibi çeşitli faydalar sağladığı bilinmektedir (Kapucu ve Demiröz, 2011: 555). Son yıllarda yazılımların gelişmesiyle daha fazla gündeme gelen ağ analizi, bireysel ve örgütsel düzeyde çeşitli şekillerde ortaya çıkan ilişkilerin analizi için kullanılan bir araç haline gelmiştir. Bu araç sayesinde gerçekleştirilen ilişkilerin durumu tespit edilmektedir.