• Sonuç bulunamadı

HALİL RIFAT PAŞA VE SİVAS VALİLİĞİ Halil Rıfat Pasha And The Governorship Of Sivas

III BÖLÜM

8. Onuncu tenbihnâme:

Yapılan yolların üstünden ağaç sürtmek ve yolların üzeri karla ve buzla kaplanmadıkça üzerinden yüklü ve yüksüz kızak yürütmek ve ormanlardan kesi- len ağaçlar bu yolların üstüne çekilip de orada yontulmak yolları harap ettiğin- den, yasak edilmiştir. Bu tenbihin hilafı hareket edenler ve yollardaki köprülerin ağaçlarını ve demir kenetlerini ve ekserlerini sökenler ve arabasını dikkatsiz sürüp

de yolun hendeklerini bozanlar ve kenarlarındaki nişan taşlarını devirip yıkanlar, kanunun en ağır bendiyle cezalandırılacaklarının, her karye ahalî bir yere cem olunarak anlatılması ve bu tenbihin aksi hareket edenleri haber vermesi devair-i nevahi müdürleri dahî bu babta nezaret-i mütemadiyyeden geri durmamaları

kendilerine ihtar kılınır (6 Ocak 1885–25 K. Sâni 1300) ‚101.

Tenbihnâmelerin Genel Bir Değerlendirilmesi:

Tenbihnâmelerin genel bir değerlendirmesini yaparsak; ilk önce Halil Rıfat Paşa’nın Sivas Vilâyeti’ndeki halkı ve halkın meselelerini iyi bilip, bu- na göre çözüm yolları önerdiğini görmekteyiz. Tenbihnâmeleri incelediği- mizde Halil Rıfat Paşa icra makamı olarak daima nahiye müdürlerini mu- hatap aldığı ve emirlerini genellikle onlara verdiğini görürüz. Onun bu ten- bihnâmelerde özellikle ağırlık verdiği konular; Eğitim-öğretim, orman ve ağaçlandırma, bayındırlık ve yol bakımı, tarımın geliştirilmesi ve çevre sağ- lığıdır. Tenbihnâmelerin üslûbu ise resmî yazışma üslûbundan uzak; sade ve anlaşılır bir şekildedir. Bu üslûbu özellikle halkın anlayabilmesi için ter- cih etmiştir. Tenbihnâmelerde ortaya konan meseleler etraflıca anlatıldığı gibi örnek uygulamalarla halkın ikna edilmesi prensibine dayalı pratik çö- züm yolları önerilmiştir. Ayrıca her tenbihin sonunda mes’uliyeti derece derece dağıtan bir ceza tehdidinhin varlığı da ayrıca dikkat çekicidir. Halil Rıfat Paşa Tenbihnâmelerdeki emirlerin yerine getirilmemesi hallerinde de muhtelif cezalar vazetmiştir. Bu cezalardan bir kısmı vatandaşlara uygula- nacak cezalar, bir kısmı da emirleri yerine getirmeyen ve tâkip etmeyen kamu görevlilerine verilecek cezalardır. Tenbihnâmelerde, emrin muhatabı olan köylü vatandaşlar için de hükümler bulunmaktadır. Örnek olarak; mevsiminde patates ekmeyen ahaliye verilecek cezalar, mektebini yaptır- mamış olan köyler için mektebin hükümetçe yaptırılıp parasının o köylü- den tahsil edilmesi kararı, ev ve dam duvarları ile tarlalar ve ağılların mu- hafazası için taze ve yaş ağaç kesenlere verilecek ağır para cezaları, orman yangınlarında ateşi söndürmeyen ve ormanı yakanları hükümete haber vermeyen köyler için konulan ne kadar ağaç yanmış ise bedelinin o köylüye ödettirilmesine dair hükümler, ağaç kökü ve kabuğu satan esnafın malları- na el konulması ve ayrıca ceza kanunu uyarınca para cezası ile cezalandı- rılması kararı, yollardaki köprülerin ağaçlarını ve demir kenetlerini söken- ler, arabalarını dikkatsiz sürüp yolun hendeklerini bozanlar, yol kenarın- daki taşları devirip yıkanlar için konulan cezalar gibi.

Şüphesiz Tenbihnâmelerin öğretici ve eğitici vasfı daha ağır basmak- tadır. Pullukla çift sürmenin öğretilmesi, ağaç dikiminin teşvik edilmesi ve usulünün öğretilmesi, köy yollarının bakımının ve onarımının, köy iç- lerinin temiz tutulmasının, tuvalet yapımının öğretilmesi, okul açılması- nın, eğitim ve öğretimin teşvik edilmesi, patates ürününün tanıtılması ve ekiminin teşvik edilmesi, kızak yapımının ve kullanımının özendirilmesi gibi hususları buna örnek olarak gösterebiliriz102.

Ayrıca tenbihnâmeler vatandaşı aydınlatarak ikna etme ve bu şekilde ondan değişik davranışlar bekleme ve yeni kurumları benimsetme hede- fine yönelik dikkate değer resmi yazışmalar olarak karşımıza çıkmaktadır.

Tenbihnâmelerde emredici devlet tavrı; öğreten aydınlatan ve bu yolla iknaya çalışan yeni bir tavıra yerini bırakmaktadır. Bu yönüyle ten- bihnâmeler, devlet geleneğimizde hususî bir yere sahiptir. Sosyal yapıya müdahale, otoriter bir şekilde olmayıp; bu yapıya örneklerle desteklenmiş yeni bilgiler yükleyerek ve onun temel dinamiğini ve zenginliğini teşkil eden insan unsurunu harekete geçirerek yapılmak istenmektedir. Zama- nına göre ileri bir idarî zihniyetin ifadesi olan bu hareket tarzı gerçekten dikkate değer bir örnek teşkil etmektedir103.

Sonuç olarak zamanın resmi yazışma uslubûndan uzakta sade ve an- laşılabilir dille kaleme alınan Tenbihnâmeler, edebî bakımdan bir kıymet ifade etmese bile işaret ettiği sosyal meseleler ve teklif edilen çözüm yolla- rı bakımından önemli belge hükmündedir. Bu belgeler ışığında Halil Rıfat Paşa’nın sadece yol yapım ve imar faaliyetleriyle değil; ziraattan eğitime, çevre sağlığından ulaşım güçlüklerine kadar geniş bir perspektif içinde memleket meselelerine eğildiğini görmekteyiz. Bu belgelerde, bazı mese- lelerin kâğıt üzerinde tespiti ile yetinilmemiş, yapılması gerekenler; her- kesin anlayacağı açık bir uslûpla en küçük birimlere kadar tamim edilmiş ve hatta 2–6–7 ve 9. Tenbihnâmelerde olduğu gibi uygulamanın en ufak teferruatı üzerinde dahi ayrıntılı bilgi verilmiştir.

Halil Rıfat Paşa, Tenbihnâmelerinde teklif ettiği çözümlerinde daima devlet hazinesini işin dışında tutmak yolunu seçmiştir. İmece, yardım- laşma, ek gelir kaynağı bulmak gibi yollarla aslında kamu hizmeti niteli- ğindeki işleri devlete yük olmadan çözümlemeğe uğraşmıştır. Bunun ti- pik örneğini, köylere okul açılması ve öğretmen aylıklarının ödenmesi yo- lunda yayınlanan 6. ve 11. Tenbihnâmelerde görmekteyiz104.

102 SİSKAV, Sivas Valisi Halil Rıfat Paşa ve Tenbihnâmeleri. s.39,42,45,46 103 A. Birinci, ‚Halil Rıfat Paşa’nın Tenbihnâmeleri‛, s. 14–15.

Halil Rıfat Paşa 27 Eylül 1885 (H. 17 Z 1302/ R. 15 Eylül 1301) tari- hinde 20.000 kuruş maaşla Aydın Valiliği’ne tayin edilinceye105 kadar 3

sene 8 ay 7 gün Sivas Valiliği vazifesinde bulunmuştur.

IV. BÖLÜM

Halil Rıfat Paşa’nın Vefatına Kadar Diğer Devlet Hizmetleri a. Diğer Valilikleri

Halil Rıfat Paşa, Sivas valisi iken bir ara Şubat 1884’de Girit’te kıpır- danmalar başlayıp valinin ayrılması üzerine Girit valiliğine tayin edildi. Ancak Müslüman bir valiyi istemeyen Girit Rum ahalîsinin karışıklık çı- karma ihtimalleri ve dış baskılar neticesinde Müslüman bir valinin uzun süre burada kalamayacağı ve böyle bir durumda Paşa’yı tekrar Sivas’a göndermenin münasip olmayacağı düşüncesiyle başarılı hizmet verdiği Si- vas’ta kalmasının uygun olacağı düşünülmüş ve bu tayin iptal edilmiştir106.

Sivas’ta başarılı bir valilik döneminden sonra, yukarıda bahsedilen sebeplerle 27 Eylül 1885’de Aydın valiliğine tayin edildi107. Burada bir se-

neden fazla bir zaman valilik yaptıktan sonra, 26 Aralık 1886’da Bağdat valiliğine tayin edildi108. Ancak, Paşa çeşitli mazeretler ileri sürerek Padi-

şah’tan merhamet dileyip Bağdat’a gitmek istememiştir109. Bunun üzerine

8 Ocak 1887 tarihli irade ile kendisine münasip bir memuriyet bulunana kadar İstanbul’da alıkonulmasına karar verildi110.

11 Ocak 1887 tarihli irade ile münasip bir memuriyete tayinine kadar kendisine 10.000 kuruş mazûliyet maaşı tahsisine karar verilmiştir111.

Sekiz ay açıkta bekledikten sonra Halil Rıfat Paşa, 19 Ağustos 1887’de 17.000 kuruş maaş ile Manastır valiliğine tayin edildi. bir süre sonra da 4 Eylül 1887’de kendisine ‚Murassa Osmanî Nişan-î Alî’si‛ verildi112.

105 BOA., Sicill-i Ahval I/I, s. 50.

106 BOA., A. AMD. (Amedî Kalemi);İ. Hus.(İrade- Hususiye)Mahremane kayıt defteri No: 316,

s. 51.

107 BOA., İ.Dh. 76.044

108 BOA., İ.Dh. 79939; SAD.,I/I., s. 50; İbnül Emin, a.g.e. III, s. 1537.

109 BOA., İ.Dh. 80070; A. Birinci-A. T. Alkan, a.g.m. s.106. Halil Rıfat Paşa, Sadrazamlığı sıra-

sında 4 Mayıs 1896’da Padişaha sunduğu arîzada bu olaya da temas ederek, Jön Türkler’in manevî koruyucusu olarak karaladığı Kâmil Paşa’nın Sadrazamlığı sırasında kendisini Ay- dın Valiliğinden alarak Bağdat’a kadar sürdürmek istediğini, ancak Padişah’ın kendisini himaye etmesi sayesinde buna muvaffak olamadığını belirtmek lüzumunu hissetmiştir. (İb- nü’l Emin, a.g.e.III, s.1538-1539.)

110 BOA., İ.Dh. 80068. 111 BOA., İ.Dh. 80282.

Bu tarihlerde Manastır vilâyetinin en mühim problemi eşkıyalara karşı yürütülen mücadelenin bir türlü istenilen sonucu vermemesiydi. Halil Rıfat Paşa’nın Manastır’dan ayrıldığı zaman ise bu mesele hemen-hemen geçici de olsa halledilmişti. Bu bakımdan Sivas’tan sonraki en başarılı valilik dö- nemini Manastır’da icra etmişti. O, eşkıyaya karşı o zamana kadar bu böl- gede emsâlini göremediğimiz orijinal mücadele usulleri geliştirmişti. İlk olarak 11 Eylül 1887’de vilâyetin muhtelif bölgelerine hafiye yerleştirmek maksadıyla aylık 4.000 kuruş tahsisat verilmesini talep etti. Konu Meclis-i Vükelâ’da birkaç kez görüşüldükten sonra, uygun görülerek 27 Eylül 1887’de iradesi çıkarıldı113. Hafiye istihdamıyla gerekli bilgileri aldıktan

sonra, eşkıyanın bertaraf edilmesi maksadıyla halkın yardımını devreye sokmak için, 2 Ekim 1887’de kimlikleri tespit edilen eşkıya reisleri ile efra- dının etkisiz hale getirilmesi, ölü veya diri yakalayıp getirene belli miktar- larda para verilmesi uygulamasını başlatmak için izin verilmesini ve bu maksatla ödenek tahsisini talep etti. 13 Ekim 1887 tarihli irade ile bu isteği de kabul edildi114. Bundan başka günümüzdeki köy koruculuğu sistemine

benzer, ancak kısa süreli olan fahrî zaptiye istihdamı yoluna gitti. İlk za- manlarda bunlardan çok faydalanılmış ise de sonraları vilâyetteki birçok olayların bu zaptiyelerden kaynaklandığı görüldü. Bu yüzden daha sonra 28 Haziran 1888’deki irade ile bu müessese lağvedildi115.

Halil Rıfat Paşa, asayişi çok kısa zamanda sağlamak için halkın ileri gelenleri ve eşkıya liderlerinin bazılarını yanına çekerek bir ittifak cephesi oluşturma yoluna gitti. , pişman olmuş eşkıya reisleri ve ileri gelenlerle it- tifakın yapılması önerildi. Ancak, bunlar parasız iş yapmadıklarından ye- ni ödenekler iste Manastır’daki diğer çalışmaları şunlardır; eğitim alanın- da; 1888’de Manastır İdadî Mektebi açılması116, Rum ve Bulgar okulların-

daki ayrılıkçı hareketlerin önlenmesi için, 1 Ağustos 1888’de Babıâli’ye

113 BOA.,İ.M.M., 3950

114 Eşkıya reislerini diri getirenlere beş bin, ölü getirenlere iki bin beş yüz, eşkıya efradı için dahî diri ge-

tirene bin, ölü getirene beş yüz kuruş... BOA., İ.M.M., 3954.

115 BOA., Y.Mtv. (Yıldız Tasnifi, Mütenevvi Mârûzat Evrakı), 33/91. Halil Rıfat Paşa tarafından

hazırlanan ‚Köy Komisyonları Tüzüğü‛ Makedonya tarihinde önemli rol oynamıştır. Bu tü- zükten yararlanan Makedonya Slavları da Fahrî Zaptiye Birlikleri kurmuş, eşkıyaya karşı savaşmışlardı. Böylece kendilerine güvenleri artmıştı. Halil Rıfat Paşa’dan sonra ‚Fahrî Zaptiye Birlikleri Teşkilatı‛ kuvvetlendi ve Makedonya’nın bazı yerlerinde çok sayıda ih- tilâl grup ve cemiyetleri kuruldu. Bu gruplar 1893’de kurulan Makedonya İç İhtilâl Örgütü (VMRO)’nun gizli hücrelerini oluşturdular, bkz. Yusuf Hamza, ‚XIX. yüzyılın II. Yarısında

Türk-Makedon İlişkileri‛ X. Türk Tarih Kongresi. IV. (Ankara 22 – 26 Eylül 1986), Ankara

1993, s. 1213-1214.

yaptığı teklifle‚Lisan-ı Osmanî‛nin Müslüman hocalar tarafından mecburî okutulması, Rumca ve Bulgarca bilen müfettişlerin bu okulları denetleme- si gibi hususlar kabul edilerek, bu okullar denetim altına alındı117. ndi118.

Bu sayede asayiş geçici de olsa sağlandı.

Halil Rıfat Paşa Manastır’da iki yıla yakın valilik yaptıktan sonra 28 Mayıs 1889’da ikinci defa Aydın valiliğine tayin edildi119.

Burada Halil Rıfat Paşa’yı en fazla meşgul eden mesele, muhâcirler ve eşkıyalardı. 1877-1878 Osmanlı-Rus Savaşında ve 1885’de Şarkî Rume- li’nin Bulgaristan’a ilhakı üzerine, bir muhaceret başlamıştı. Muhacirlerin en fazla yığıldıkları vilâyet Aydın idi. 1877-1891 tarihleri arasında Aydın vilâyetine 100.000’den fazla muhâcir gelmiş; bunların bir kısmının diğer vilâyetlere gönderilmesiyle burada kalanların sayısı 70.000’e düşmüştü120.

Buradaki icraatlarının en önemlilerinden biri de İzmir’de Türk bası- nının gelişmesi yolunda yaptığı çalışmalardır. İzmir’de, yüzyılın başından itibaren yabancı basının gelişmesiyle Rumca, Ermenice, Fransızca, İngiliz- ce, İbranice... dergi ve gazeteler yayımlanıyordu121. I. Aydın valiliği esna-

sında 1886’da İzmir’de resmî olmayan Hizmet ve Ahenk adlı iki gazete yayımlanması için Dahiliye Nezareti aracılığıyla Padişah’dan imtiyaz izni aldırdı.122

c. Sadrazamlığı

1895 yılı, Osmanlı Devleti için çok buhranlı bir yıl olmuştu. Anado- lu’nun her tarafında Ermeniler ayaklanmışlardı. Bu arada İngiltere, Fransa ve Rusya Babıâli’yi sıkıştırıyordu. Yönetimde ise; Padişah sık-sık Sadrazam değiştiriyordu. Cevad Paşa, 8 Haziran 1895’de azledilerek on yıla yakın bir zamandan beri resmî vazifeden uzak olarak mâzuliyet maaşıyla geçinen Said Paşa beşinci defa Sadrazamlığa tayin olundu123. Ancak Said Paşa da üç

buçuk ay sonra Sadrazamlıktan azledildi124. 1 Ekim 1895’de de Ermeni da-

vasını şiddetle müdafaa eden, İngiltere’yi tatmin için İngiliz politikasına

117 BOA., M.V(Meclis-i Vükelâ Mazbataları), 34-24. 118 BOA., M.V., 23-56; Y.Mtv., 38/78.

119 BOA., SAD.,I/I, s.55; M.Z. Pakalın, a.g.e.VIII, s.1878; İbnü’l Emin,a.g.e.III, s. 1539. 120 N. İpek, a.g.e. s. 180.

121 Geniş bilgi için bkz. Zeki Arıkan, ‚Tanzimat ve Meşrutiyet Döneminde İzmir Basını‛ Tan-

zimattan Cumhuriyete Türkiye Ansiklopedisi I, İstanbul 1982, s.103-110; T. Baykara, a.g.e., s.110; V.Cuinet, La Turquie D’asie III, Paris 1894. s. 462-463; 1890’lardaki basının durumu için bkz. İ.Cavid, Aydın Salnamesi I, 1308, s.377-386.

122 Z. Arıkan, A.g.m, s. 105-106.

123 Ercüment Kuran, ‚Said Paşa‛, İ.A. X İstanbul 1971. s. 84.