• Sonuç bulunamadı

Scattered in the Imperial Lands! Immigration and Bannishment Cases on Sivas (1800-1918)

89 BOA, Y.PRK.UM.42/93.

90 BOA, DH.ŞFR.335/6; (21 Ekim 1904); BOA, HR.SYS.2743/1; (15 Ekim 1905); BOA,

HR.SYS.2743/5; (14 Ocak 1906); BOA, HR.SYS.2743/8; (20 Şubat 1906); BOA, HR.SYS.2743/9;

(10 Mart 1906); BOA, HR.SYS.2743/23; (29 Eylül 1906); BOA, HR.SYS.2743/34; (17 Şubat 1907); BOA, HR.SYS.2743/40; (28 Ağustos 1907); BOA, HR.SYS.2820/9; (25 Eylül 1907); BOA,

HR.SYS.2743/43; (12 Ekim 1907); BOA, HR.SYS.2743/46; (10 Aralık 1907); BOA, HR.SYS.2743/52; (8 Mart 1908); BOA, HR.SYS.2743/55; (7 Haziran 1908).; Şöyle ki Ermeniler,

özellikle I. Dünya Savaşı’nın seyrettiği yıllarda başlarından geçen demografik unsurlarla ulus- lararası bir boyut kazanacaklardır. İspanya Kralı Diyarbekir’e sevkedilen Ermenilerin afla- rını talep etmişti. Fakat söz konusu kimseler Rusya’ya kaçmışlardı ve ne gariptir ki kaçan Ermeniler hakkında İtalya’da Torino’da İtalyanca basılan Armeniya isimli gazetede bu şa- hıslar hakkında bilgiler yer alıyor, dahası dikkati çeken o husus Osmanlı arşivindeki diğer pek çok benzer örnek evrak arasında yerini alıyordu (BOA, DH. EUM. 2. ŞB. 26/29; 22 Şev- val 1334/22 Ağustos 1916). Bir diğer misali havi arşiv evrakındaysa Musul, Deyrizor, Haleb ve Urfa’daki çöllerde açlıktan ölmeye mahkûm olmuş (Justin McCarthy 93 Harbini kaybedi- len sivil nüfus bakımından diğer harplerden ayırmakla birlikte, gerçekleşen ölüm nedenle- rini de detaylı bir tasnifle demografik açılardan 4’e ayırarak tanımlamıştır. Bkz. Justin McCarthy, Ölüm ve Sürgün, (Çev. Fatma Sarıkaya), Türk Tarih Kurumu Yayınları, 3. Baskı, Ankara 2018, s.68 vd.) Katolik Ermenilerin Adana ve havalisine yerleştirilmeleri düşünül- düğü belirtilmişti. Buraya gönderilecek olan 35 familyadan beş altı kişinin ve Maraşlı bir Ka- tolik Papaz evvela Divân-ı Harb’e sevk edilmiş ve sonrasında ise idama mahkûm edilmiş- lerdi. O kimselerin affedilmesi içinse araya giren bizzat Papa olmuştu. Ancak Papa’nın veki- li aracılığıyla diğer savaşan devletlere yapılan başvurularda bu tarz istemlerin kabul edildi- ği görüşme belgelerinin kanıt niteliğinde sunulmasına karşın, o kişilerin cezalarının ömür boyu kürek cezasına çarptırılması hususunun iyi bir tesir bırakmayarak af isteminin gerekli

Padişaha verilen hususi raporlarda ise toplanan meclislere dâhiliye

nazırı paşa kullarının bulunmadığından Amerikadan dumansız barut alımı-

na ve Sivas’taki hadiselerden dolayı Trablusgarp’a sürülen İslâm adındaki kişi ve diğer Ermenilerin affedilip affedilmeyecekleri de yer alıyordu.91

Osmanlı İmparatorluğu’na yapılan göçler ve memalik-i şahaneden dı- şarıya verilen göçlerin tutulduğu muhacirîn defterleri de bir başka önemli kaynak grubu arasındadır. O tarz defterler, toplu bir şekilde demografik hareketliliklerin nicel yönlerini ön plana çıkarmakta ve kapsamlı bilgiler vermektedirler. 24 Ekim 1901 tarihine ait böyle bir defter, Sivas’a gelmiş olan göçleri ve bunların iskânlarına dair ayrıntılı bilgiler içerir. Sivas Vali- si Hüseyin Hilmi’nin kaleme aldığı o defterde, Gürcü, Tatar, Dağıstanlı, Çerkes ve Ekrad kimlikli kimseler Kafkaslardan, Sivas’a gelmişlerdi. Bun- lardan bir kısmı iskân edilebilmişken, Yıldızeli, Karahisar-ı Şarki, Tokat ve Amasya çevresinde geçici olarak iskân edilmiş büyük bir çoğunluğu tam olarak yerleştirilememişlerdi. Toplamda gelen kimselerin sayısı 5000’i aşkındı. Bunlardan 3000 civarında mevcuda sahip bir kısmı yerleştirilmiş, 2210 kişi ise yerleştirilememişti. Gelen kavimler arasından ise en fazla mevcuda sahip olan Dağıstanlılardı. Sivas Valisi, yerleştirilebilenlerin, iskân edilme nedeni olarak, istenilen sayıda konutun yapılmış olmasını, kalanlarınsa inşası gerçekleştirilemeyen evlerden dolayı oturtulamadıkla- rını belirtmişti. İhtiyaç dahilindeki evlerin yapılabilmesi içinse 899.500 ku- ruşluk bir miktarda para gerekmişti.92

olmadığı Padişahın onayına sunulan vesikada not olarak da düşülmüştü (BOA, HR. SYS.

2884/48; 28 Haziran 1917) Sivas’ta yer alan Ermeni nüfus ve tehcir kavramı adına önemli bir

çalışma olarak bkz. Hasan Babacan, ‚Birinci Dünya Harbi Döneminde Sivas ve Havalisinde Tehcir Uygulamaları‛, Osmanlılar Döneminde Sivas – Sempozyumu Bildirileri 21-25 Mayıs 2007, C. I, Sivas Valiliği Yayınları, Sivas 2007, ss.535-548.

91 BOA, Y.PRK.ASK.154/58; (27 Ağustos 1899).

92 BOA, Y.PRK.UM.56/110.; Devri ilgilendiren ve göç ile Sivas kavramlarını yan yana getiren

mühim detaylar için bkz. Ahmet Yüksel, ‚Göçmenlikten Vatandaşlığa, Muafiyetten Mükel- lefiyete: Kafkas Göçmenlerin Sivas Vilayetinde İskânları‛, Geçmişten Günümüze Göç I, (Ed. Osman Köse), Canik Belediyesi Yayınları, Samsun 2017, ss.405-418.; Ahmet Yüksel-Zafer Karademir, ‚Ulemâ, Göç ve Devlet: Kırım Harbi’nden Sonra Osmanlı Ülkesine Göç Eden Ulemânın İskânına Dair Bazı Bilgiler‛, Ankara Üniversitesi Tarih Araştırmaları Dergisi, C. 31, S. 51, 2012, ss.253-276

Şekil 1. Sivas’a 1901 Senesinde Kafkaslardan Göçen Halklar93

Göç hadiselerine başka bir örnek olarak ise, Koçgiri aşiretinin başın- dan geçenler, devletin arşivleri arasında yer alan bir diğer belge guru- buydu. Zara’da yaşayan Koçgiriler, kendi havalilerinde bulunan ve yine oraya bağlı olan İmranlı’daki Kapı Mahmudlu Hacı Bey tarafından zulüm gördüklerini söylemekteydiler. Bu nedenle de Pay-i Taht’a gelmiş olan temsilcileri bir soruşturmaya tabi tutulmuştu. Aşiret, gördükleri meza- limden kaynaklı olarak ve akrabalarının da bulunması nedeniyle İstan- bul’a göçme isteği içerisindeydi. Ancak devlet, o tarz şikayetlerin yersiz olduğunu düşünüyor hatta bunu Sivas vilayetine de bildiriyordu.94 Tam

zıttı olacak şekilde, devlet aynı zamanda göçerlerden faydalanma yoluna da gidebiliyordu. Şöyle ki, Osmanlı sadece göçer kimselerden değil, aynı zamanda onlar için kendi tebaasından yararlanma yoluna da gitmişti. Ko- sova’da mevzubahis olan yüzyılın son çeyreğinde özellikle Bulgaris- tan’dan gelen göçmenlerin sayılarının artmasından dolayı önemli ölçüde popülasyon güneydeki Balkan kentlerine aktarılırken, kalan nüfusun köy

93 BOA, Y.PRK.UM.56/110; Dağıstanlı muhacirler de esasında kendi aralarında farklı gurupla-

ra ayrılmışlardır. İçlerinde Şirvanlı, Karapapak ve Karabağlılar yer almaktadırlar.

ve kasabalara iskân edilmesi hususunda kâtip alımı yapılmış ve halktan kimseler bu görevle vazifelendirilmişlerdi.95

Bütün bu anlatılanlarla beraber zihinlerde yer edinen bir başka soru daha ortaya çıkmaktadır. Bu soru esasında, özellikle lisansüstü jürilerinde aday statüsünde yer alan kimsenin sıkça muhatap kalarak karşılaştığı bir sual. Bu satırlara kadar nakledilen misallerin, bir örnek şeklinde verilme- sinin sebebi nedir? Söz konusu nakiller elbette kendi içlerinde müstesna misallerdir. Ancak onların bütünü oluşturan resmin hangi noktasında yer aldıkları ve bir parça olarak bir araya geldiklerinde neyi simgeledikleri daha mühim bir husus şeklinde ortaya çıkmaktadır. İşte verilen şu neden- le çalışma bu defa o parçaların sembolize ettiklerini ele alacaktır.

Bu gibi örneklerin bizlere gösterdiği en önemli husus, İmparatorluk makamlarının uyguladıkları göç ve sürgün politikalarının, her ne kadar Tanzimat döneminde kurulan komisyon vb. bürokratik işlevlere haiz devlet kurumları aracılığıyla bir sisteme oturtmasından önce de gereken önemin fazlasıyla gösterildiği üzerinedir. Merkez, Sivas’ın jeostratejik konumunun öneminin farkında olduğu gibi, onun sınırları dahilinde gerçekleşen en ba- sit ve küçük olaydan dahi haberdar ve dahası etki edecek denli müdahale- cidir. Madenlerde herhangi bir açıdan yolsuzlukta bulunan kimselerin ceza- landırılmaları ve sürülmeleri, Eyalet içerisindeki önemsiz gibi görünen kü- çük yerleşim birimlerinin dahi üzerinde gözünün olması, Der-Saâdet’in resmin bütününü oluşturan küçük yap-boz parçalarının dağılması halinde o birleşimin bozulacağına dair çekincelerini simgeler. Bu da onların her ha- lükârda o bütünün farkında olduklarını göstermektedir.

Tanzimat Fermanı’nın ilan edildiği XIX. yüzyıl, o fermanın deklare edilmesinden önce de sonra da XVII. yüzyıldan itibaren devletsel manada bürokratikleşerek aslında modernitenin gelişine zemin hazırlamış olan ik- tidarı pek çok açıdan sistematikliğin içerisine çekmişti. Artık devletlerara- sı ilişkiler, hukuklar, diplomasi ve onun getirisi siyasî krizler Padişahın ordusunu hazırlayarak sefere çıkmasından çok yönetim unsuruna ortak memurların masa başında ‚hal‛ ettikleri komisyon vb. oluşumlarla çözü- lür hale gelmişti. Haliyle göç ve sürgün gibi demografik kavramlar da arz edilen husustan nasibini almıştı. Tanzimat ve onla beraber gelen bahse konu sistematikleşmenin ayak sesleriyse çok doğal bir şekilde yüzyılın başından itibaren yoğunluğun ayak seslerini duyurmaya başlamıştı. Özel-

95 Nedim İpek, ‚Kosova Vilayeti Dahilinde Gerçekleşen Göçler‛, History Studies, C. 2, S. 1,

likle avam tabaka içerisinde yer alan kimselerin asayişi bozarak sürülme- leri Sürgün kavramının XIX. yüzyılın hemen başındaki örneklerin ortak özelliğini teşkil etmişti.

Özellikle sürgün söz konusu olduğu zaman şahısların sürülmeleri bir tarafa, arşivdeki dipsiz kuyudan seslenen belgelerin önemli bir çoğunluğu- nu oluşturan vesikalar ise o sürgünlerin ailelerinin kaleme aldığı / aldırttığı veyahut ilettiği materyalleri içeriyordu.96 Bunlar afv istemlerinin yer aldığı

arzlardı.97 Yine benzer bir şekilde aile veya araya giren şahısların yer alma-

masına karşın devlet tarafından mahsar olunan afv istemlerinin yer aldığı, sürgünlerin affedildiği belgelere rastlamak da mümkündü. Tophane-i Ami- re’de vazifeli Artin Sivas’a sürülmesi ve sonrasında görevine dönmekle be- raber icra ettiği hizmetin dışındaki işlere amiyane tabirle ‚karışmaması‛ şartıyla affedilmişti.98 Artin’in afv sebebini oluşturansa ailesinin sürgün

mahalli olan Sivas’ta perişan olmasıydı. Devletin o gibi durumlarda aslında

istediğini aldığı yani maksadın hasıl olduğu ise sürgün kavramının bir ceza

olması ve cezalandırılan kişinin ıslah olduğuna inanarak pişmanlık veya perişanlık gibi duygulara kapılmasından açıkça anlaşılmaktaydı.

Örneğin afvının istendiği bir kimse için arz kaleme alan kişi Halep valisi olarak karşımıza çıkar. Ki bu husus Halep Valisi’nin aracı olmasının yanı sıra o kimsenin Halepli olmasıdır.99 Diyarbekir’den Sivas’a sürülen

bir şahıs ise sabık Diyarbekir müftüsüdür.100 Diyarbekir müftüsünün daha

sonra bizzat o eyaletin Paşası Yahya tarafından merkeze, onun iyi bir yer- de ikamet ettirilmesi isteği de dile getirilmiştir.101

Bu olgu gösterdiği, devletin gözettiği demografik hareketlilik kap- samındaki sürgünlerde sadece asayiş ve nizam gibi vakaların yanı sıra her zaman olduğu üzere halkın hakkı ve hukukuna yönelik de olabildiğiydi. (Devletin asayişle beraber halkın aslında tam manasıyla onların hak ve hukuklarını da göz ettiğinin göstergesiydi).

Sivas’ta sürgün hadiselerini kapsayan arşiv vesikalarının ikiye ayrıl- dıklarını söylemek yanlış olmayacaktır. Bunlardan ilk gurubu oluşturan-

96 Sivas’tan Yozgat’a gönderilen bir sürgünün annesinin afv dilekçesi için bkz. BOA,

A.}DVN.16/90. (28 Haziran 1846); Sivas’ta sürgünde bulunan bir Naib’in afv arzı için bkz. BOA, MVL.93/65. (1 Eylül 1850)

97 Bunlardan birisine alelade olmasına karşın Mahmud Bey’in afvı gösterilebilir. BOA,

İ.MVL.23/367. (23 Haziran 1841)

98 BOA, HAT.1562/9. (16 Nisan 1823) 99 BOA, HAT.501/24579. (10 Haziran 1831) 100 BOA, C.DRB.61/3016. (17 Ekim 1830) 101 BOA, HAT.444/22255. (30 Ağustos 1830)

lar ya genel ya da Sivas’ı da kapsayarak verilmiş olan ve ekseriyetle bir hikâyeyi kendisine baz alan genelge, kural ve kaide gibi unsurları ön pla- na çıkaran içeriğe sahiptir. İkinci grupta yer alanlar ise, doğrudan doğru- ya bir şahsın sürgün macerası üzerine odaklanmıştır. Bu vesikaların mündericatında yer alanlar en sade haliyle ve en çarpıcı örnekleriyle yu- karıda verilmişlerdir. Sivas’a Kars’tan göçen muhacirlerin sonradan sür- gün edilmeleri102, bir umumhanecinin Sivas’a sürgün edilmesine karşın

Sivas’ın ‚o kimseyi‛ istememesi103 en uç hatta garip örnekler arasında yer

almaktadır. Peki, amiyane tabirle iş, istatistiğe vurulduğu zaman Sivas’ın karşısına nasıl bir tablo çıkmaktadır? Bahse konu tablolar, Sivas’tan orta- lama olarak bir yüzyıl boyunca incelenen belgeler ışığında kaç kişinin sürgün edildiği, Sivas’a kimlerin sürgün edildiği, sürgün edilen veya ge- len şahısların meslek gruplarının ne olduğu, nerelerden geldikleri veya- hut da nereye gittikleri gibi bilgileri kapsamaktadır. Söz konusu inceleme- ler ve grafikler en basit halleriyle sunularak detaylardan kaçınılmıştır.

Sivas’tan toplamda başka bir yere sürgün olarak gönderilen kimsele- rin sayısı, incelenen belgelerin ışığında 42 kişi olarak tespit edilmiştir. Si- vas’a sürgün olarak gelen şahısların mevcudiyeti ise 102’dir. Öncelikle, İmparatorluğun yaşadığı en uzun yüzyılda, hatta en uzun olmasından başka ciddi manada toplamda 100 yılda Sivas’la ilgili gerçekleşmiş sürgün hadiselerinin sayısı neden 144 gibi az bir mevcutta kalmıştır? Kaldı ki, 1831 yılında şehrin nüfusu 13.000 dolaylarında104 ve merkez sancağın nü-

fusu da 115.000 dolaylarında olan bir coğrafyada 150’ye yakın olan bir sa- yının ifade ettiklerinin çok görülmemesi kanaati hasıl olmaktadır.105 Evve-

la Sivas, o uzun yüzyılı yaşayan koskoca imparatorluktaki tek mekân de- ğildir. Dahası Sivas bir tarafa, bahse konu asırda Sürgün kavramı evvelki çağlara nazaran daha farklı bir boyut kazanmıştır. Bu boyut, sürgünlerin ve sürgün olmalarını gerekli kılan işlenen suçların artık politik bir zemin- de gerçekleşmesindendir. Sürgün edilen ve sürgün gelen kimselerin mes- lekleri şu durumu daha açık bir şekilde ifade edecektir.

102 BOA, İ.HUS.49/102; (18 Eylül 1896)

103 BOA, DH.MKT.1876/60; (10 Ekim 1891); BOA, DH.MKT.1917/1; (30 Ocak 1892).

104 Serpil Sönmez, hemen iki yıl sonra yapılan nüfus sayımı için Sivas’ın nüfusunu kadınlarla

beraber tahmini olarak 27.500 kişi şeklinde vermiştir. Bkz. Serpil Sönmez, Tanzimat’a Giden

Yolda Bir Osmanlı Şehri Sivas (1777-1839), Kitabevi Yayınları, İstanbul 2017, s.176.

105 Turan Gökçe, ‚1831 Nüfus Sayım Sonuçlarına Göre Sivas Sancağının Demografik Yapısı‛,

Osmanlılar Döneminde Sivas – Sempozyumu Bildirileri 21-25 Mayıs 2007, C. I, Sivas Valiliği Ya-

Tablo 1. Sürgünlerin Meslekleri106

Katip Rüsumat Katibi Papaz Saatçi Mumcu Umumhaneci Debbağ Tabur Binbaşısı Mukataa Katibi Âyân Müdür Esbak Müdür Nüfus Memuru Nüfus Nazırı Kaza Müdürü Sandık Emini Derbent Askeri Eski Derbent Askeri Derbent Askerleri Zabiti Kaza Müdür Vekili Berber

Rahip Müftü Paşa (Vali)

Defterdar Yeniçeri Tophane-i Amire Memuru

27 kişiden sadece 5 tanesinin günlük hayat ve kültürel konuları ilgi- lendiren mesleklerle hemhal olması ve geri kalanının devlet vazifesini ifa eden şahsiyetlerden oluşması yukarıda verilen nosyonu desteklemektedir. Sürgün’ün kazandığı siyasî / politik boyut sayesinde artık işlediği suçun yüz kızartıcılık derecesi önemli bir raddeye binmeden ve o gibi suçlara kalkışılmadıkça artık sürgünlerin arasında sade hayattan sade vatandaş- ları görmenin mümkünatı da bir o kadar azalmıştı. Suçlular artık politik hayatta işledikleri günahlarn kapsamında sürgün ediliyorlardı. Rüşvet alıp-verenler, işini halletirmek için araya adam sokanlar, Hamidiye devri- nin sözsüz bir yasası haline gelmiş olan üstteki görevlinin ayağını kay- dırmak, zararlı basın organı işletmek ve yayın yapmak ve en önemlisi de iktidara muhalif olmak<107 Şöyle ki, Sivas’ta gerçekleşmiş olan bir kitap

hadisesi burada aynen nakledilmeye değerdir108;

‚… Ancak Sivas’taki kültürel yaşama dikkat çekmek için paylaşılmas icap

eden bir esnaflık kolu daha vardır. O ise kitapçılıktır. İlginç bir vesikaya yansıdığı kadarıyla Şeyh Mehmed Efendi isminde birisi Sivas’ta kitapçılık etmektedir. Dükkânının kitap ihtiyacını ise İstanbul’dan karşılamaktadır. 1902 senesinde de o amaçla İstanbul’a gitmiş, Çakmakçılar Yokuşu’nda Ülya Hanı’nda ikamet etmiş- tir. Ancak kendisi 20 Ağustos Çarşamba günü Babıâlî Caddesi’nden geçerken duyulan şüphe üzerine durdurulmuş ve taşımakta olduğu kitap torbası Matbuat- ı Dâhiliye Müdürlüğü’ne bağlı müfettişlerce incelenmiştir. Neticede paketin içinde yasak eserler arasında yer alan ‘Şerh-i Vasiyetname’ adlı kitaptan 248 tane ele geçirilmiştir. Kitaplara el konulmuş, Şeyh Mehmed Efendi’de komiserliğe tes- lim edilmiştir. Ardından da Mehmed Efendi’nin kitapları Dahili Müdürü tara-

106 Tablo, kaynakçadaki arşiv vesikaları temel alınarak oluşturulmuştur.

107 Bu hususta kapsamlı ve kayda değer bir inceleme için bkz. Karaman, Sürgünlerin İktidarı. 108 Bu hususta bizlerle düşüncelerini paylaşan sn. Prof. Dr. Adnan Mahiroğulları’na teşekkürü

fından Zaptiye Nezareti’ne bildirilmiştir. İlginç olan Sivas’ta yasaklı kitapları dahi okuyacak bir kitlenin varlığı, Mehmed Efendi’nin öyle bir işe girişmesidir. Ayrıca kazançlı bir iş olmalı ki o tür yeni sayılabilecek esnaf kollarının Osmanlı

iktisat düzeninde yer almış olması…‛109

Kitapçı Şeyh Mehmed’in kitap satın alımı tamamen arz-talep denge- siyle ilgili olmalıdır. Yüksel ve Karademir’in de belirttiği üzere karlı olan bu işin getirisini sağlayanlarsa elbette sürgün olsun veya olmasın muhalif kesimi temsil etmeliydi. Şöyle ki, belgelerde en çok dikkat çeken husus- lardan birisi, affı istenen ve neredeyse tamamı Meclis-i Vâlâ tarafından sağlanan sürgünlerin salıverilmesi işleminde, dilekçelerin sahibi de bir o kadar fazla oranla aileler olmaktaydı. Ailelerin doğal olarak sürgün edilen şahıslarla beraber ikamet etmeleriyse, Mehmed Efendi’nin belki de neden bu kadar çok kitap aldığına da açıklık getirmektedir. Hele ki bahsedilen olayların zuhurunun Hamidiye periyodunda vuku bulmuş olması, ihti- malleri de bir o kadar kuvvetlendirmektedir.

Kendi kaleminde yazdıklarına aynen yer verilen Yezidi Ali Paşa’nın yazdıkları da burada tekrar hatırlatılmalıdır. Ali Paşa, ailesinin istemleriy- le ve onlarında yanlarında bulundukları halde, uzun bir aradan sonra af- fedilmişti. Sürgünlerin her ne kadar, affedilmemeleri hususu söz konusu ise de, özellikle Meclis-i Vâlâ’nın vermiş olduğu kararlar neticesinde pek çok kimse affedilmişti.

Şekil 2. Affedilen ve Affedilmeyen Sivaslı Sürgünler

Ali Paşa’nın kendi elleriyle kaleme aldığı istidasındaki belki de en önemli ifadeler, kendisinin Sivas’taki sürgün halinde şartlara artık daya- namayacağı, vücudunda hastalıkların ortaya çıktığı, her yerinin soğuktan yara bere olduğu gibi kavramlardı. Benzer ifadeleri, pek çok diğer sürgün dilekçelerinde de görmek mümkün.110 Özellikle de kendisi veyahut ailesi

tarafından af isteminde bulunanlarda. İmparatorluğun Sivas’ı bir sürgün merkezi olarak seçmesi ve dahası kendi nazarında burayı nefy merkezi olarak popüler bir mekân haline getirmesi şehrin rakımının yüksekliği ve bundan kaynaklanan soğuk hava şartları, kentin etrafının dağlık olmasın- dan dolayı yılın uzunca bir vaktinde o soğuğu muhafaza ederek şartları daha da zorlaştırması en etken amiller arasındaydı. Dağlık mevki ve yük- sek rakım aynı zamanda firarı engelleyen bir ögeyi de temsil ediyordu. Aynı olguların göç kavramı içinde geçerli olduğunu belirtmeye gerek de bulunmamaktadır<

Şekil 3. Sivas’taki Sürgünlerin Etnik Yapısı

Göç ve sürgün kavramlarının çalışma kapsamında yan yana gelmele- ri, her ikisinin de birere demografik hareketlilik olmalarından kaynaklı olarak tesadüfi değildir. Araştırmanın başında da belirtildiği üzere Göç veyahut Arapça adı ile Hicret ve ondan türetilmiş olup kimin göç ettiği veya ettirildiği gibi çekimleri sayesinde aynı anlama gelen diğer kelime-

110 Sivas’ı ziyaret eden seyyahlarında birçoğu burasının ‚soğuk‛ olması hususiyetine dikkat

çekmektedir. Bir örnek için bkz. Adnan Mahiroğulları, Seyyahların Gözüyle Sivas, 2. Baskı, Özlem Kitabevi Yayınları, 2016, s.179.

lerle sürgün unsurlarının beraberliği aslında bir anlam ayrımına işaret etmemektedir. Şöyle ki, gönderen kim olursa olsun, giden hangi şartlar al- tında gitmiş olursa olsun, sonuç itibarıyla insanî duygular kapsamında acıların bulunduğu gelişler ve gidişler, daha doğru bir ifade ile demogra- fik değişiklikler söz konusudur. Yine de aradaki farklılıklara değinmenin kaçınılmazlığı zuhur eder ise;

- Sürgünler kayıtsız ve şartsız olarak zorunluluk halinde gerçekleşmiştir.

- İmparatorluğa dış coğrafyalardan gelen göçler de aynı şekilde bir zorunluluk

haline işaret etmektedir.

- İmparatorluğun kendi iç dinamikleri kapsamında gerçekleşmiş olan göçlerin

büyük bir çoğunluğunun devlet kontrolü altında olduğu görülmektedir.

- Devlet kontrolü altında beliren iç göçlerinde büyük bir ölçüde mecburiyet

kisvesi altında gerçekleştirildikleri yorumlamasında bulunmak yanlış olma- yacaktır.

- Sürgün özellikle devletin kontrol mekanizmasına (her unsurda) karşı çıkarak

siyasî saha başta olmak suretiyle insanların üst sınırı zorlamaları dahilinde gerçekleşmektedir; O nedenle ilgili husus aslında devlet tarafından tercih edi- len bir yöntem olmayışını gösterdiği gibi göç ögesine göre de çok daha kati su- retle ve süratle gerçekleştirilebildiğinin habercisidir.

- Göç olgusu ise sürgüne göre her manada devlet için son çare niteliğinde ol-

muştur.

İlgili tanımlamaların akabinde, Sivas’tan göç eden / sürgün edilen veyahut Sivas’a sürgün veya göç etmiş / ettirilmiş kimselerin hangi coğ- rafyalarla etkileşim içerisinde bulundukları, yani nerelerden gelip, nereye gittikleri de bir başka problematiği simgelemektedir.

Tablo 3. Sivas’a Gelen Kişilerin Geldikleri Yerler ve Sivas’tan Giden Kişilerin Git-

tikleri Mekânlar

Çemişgezek Harput Kayseri Tokat Erzurum Diyarbakır Antep Zile Kemah Halep Kırşehir Kıbrıs Rodos Bursa Karahisar Hafik Bosna Bihke İzvornik Ankara Lazkiye Amasra Giresun Tırnova Tırhala