• Sonuç bulunamadı

III. Aristoteles ve İbn Rüşd’ün Yaşadıkları Ortamların Karşılaştırılması

1.1. Aristoteles Metafiziğinin Kavramları

1.1.8. Oluş ve Yok oluş(Kevn ve Fesad)

Aristoteles’in hareket öğretisinde ay-altı âlemin oluş ve yok oluşa tabi olduğunu, ay-üstü âlemin ise oluş ve yok oluşa tabi olmadığını, ezeli ve ebedi olduğunu söylemiştik. Dolayısıyla Ay-altı âlemde ki tözler de oluşa ve yok oluşa tabi olmaktadır. Buna karşın Ay-üstü âlemde ki tözler ezeli ve ebedidir. Ancak Ay-altı âlemin oluşa ve yok oluşa tabi olması, Ay-altı âlemin kusurlu olduğunu göstermez. Aksine Ay-altı âlemde de kusursuz bir oluş vardır. Ve bu oluş bir gayeye doğru hareket eder. Bu kusursuz döngünün içinde oluşun nasıl gerçekleştiğini Aristoteles şöyle açıklıyor; “Olan şeyler içinde bazıları doğanın, bazıları sanatın başka bazıları da rastlantının ürünleridirler. Olan her şey, bir şey vasıtasıyla ve bir şeyden hareketle bir şey olur. “132

Aristoteles’e göre oluş, maddeden forma doğru ilerleyen, “şekil verici bir kuvvetin maddeye tesir etmesi ve bir şekil kazandırması ile meydana gelir.”133 Bu oluşta ana etken dört unsur(ateş-hava-toprak-su)dur. Tüm oluşlar bu dört unsurun değişiminden meydana gelir. “Dört unsur ise bazı keyfiyetlerin(zıtlıkların), (kuruluk- yaşlık, soğukluk-sıcaklık) değişimi ile meydana gelir.”134 Ve oluşum başlar. Bu oluşum ise, maddeden forma doğru ilerleyen ve ila nihayet salt form olan sırf iyilik olan Tanrı’ya ulaşmayı amaçlayan bir gayeler zinciridir. “Bu dizinin en alt basamağında salt madde, en yukarıda ise salt form yani Tanrı yer alır. Salt madde ancak form ile ilinti kurduğu zaman gerçeklik kazanır. Salt maddeye ilk hareketi vererek oluşu başlatan ve nesnelerin gerçeklik kazanmasını sağlayan ise saf form olan Tanrı’dır.”135

Aristoteles’e göre oluş, cevherin oluşudur. Başka bir şekilde ifade edecek olursak oluş, “süje olmayandan süjeye doğru bir değişme”136 aynı zamanda form alarak

varlığa geçmesidir. Bu oluş ise doğal, rastlantısal ve sanatkâr tarafından meydana gelişler olmak üzere üçe ayrılır. Doğal olarak meydana gelen şeylerin, kendilerinde

132 Aristoteles, Metafizik, s. 327

133 Kamıran Birand, İlkçağ Felsefesi Tarihi, s. 76

134 Nihat Keklik, Felsefe Mukayeseli Temel Bilgiler ve Kaynaklar, s. 135-136

135 Fazıl Derbeder, Platon ve Aristoteles’te Ruh Beden Problemi ve Karşılaştırılması, Pamukkale

Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Felsefe Anabilim Dalı Sistematik Felsefe ve Mantık Bilim Dalı Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi, Denizli, 2007, s. 41-42

meydana geldikleri şeyler maddedir. “Doğa ve sanat tarafından meydana getirilen her şeyin bir maddesi vardır. Çünkü onların her biri aynı zamanda hem olma hem de olmama imkânına sahiptir. Ve bu imkân onlarda bulunan maddedir.”137 Örneğin bir insanın meydana gelişi doğal bir meydana geliştir. Sanat tarafından meydana getirilmeye örnek olarak da bir heykeli örnek verebiliriz. Heykel olma potansiyeline sahip olan bu heykel, ancak bir sanatkâr ona dokunduğu zaman heykel halini alır. O zamana kadar heykel, heykeltıraşın zihninde mevcuttur. Bunu ise heykeltıraş adım adım düşünme yoluyla yapar. Heykeli yapmak üzere başlatılan sürecin ilk aşamasına “tasarlama-düşünme”, ikinci aşamasına ise “yapma-gerçekleştirme” adını veriyor. “İlke ve formdan çıkan şey düşünme, düşünmenin en son adımından çıkan şey ise yapma, gerçekleştirmedir.”138

Meydana gelmede madde rolünü oynayan ilke ise, onun neden yapıldığını anlatan şeydir. Örneğin biz bir masa için “masa ağaç değildir”, “masa ağaçtandır” deriz. Yine bir şey meydana gelirken hem öznesinden hem de onun yokluğundan çıkar. Örneğin diyor Aristoteles, “sağlığına kavuşan insan, insandan ziyade hastadan çıkar.“139 Bazı durumlarda ise meydana gelen şey, meydana getiren şey ile aynı türden olur. Ancak bu aynılık form bakımındandır. Sayı bakımından değil. Bazı durumlarda ise meydana gelen ile meydana getiren arasında benzerlik bulunmayabilir. Örneğin “katır attan meydana gelir. Ancak bu varlık at ve eşeğe benzemekle birlikte ikisinden de farklıdır.”140 Farklı bir türdür. Sanat sonucu meydana gelmelerde, doğal meydana gelmelerde olduğu gibi kendisi ile aynı adı taşıyan veya kendisi ile aynı adı taşıyan bir parçasından, bir şeyden meydana gelir. Örneğin “sağlık, sağlığın bir parçasını teşkil eden sıcaklıktan çıkar.”141

“Doğal yollarla gerçekleşen oluşumlarda, organik varlıklar meydana getirilebilecek imkânı da kendi cinsinden olan varlıklara aktarır ve böylece aynı cinsin devamı sağlanır.”142 Doğal yollarla olmayan varlıklarda ise sanatkâra bağlıdır her şey. Organik kuvvetlerin form alarak muhteşem bir şekil alması, onların bilinçli bir gayeye doğru yöneldiğini gösterir. Bu ise madde konusunda ele aldığımız gibi maddenin formu arzulaması ile gerçekleşir.

137 Aristoteles, Metafizik, s. 328 138 Aristoteles, Metafizik, s. 330 139 Aristoteles, Metafizik, s. 332 140 Aristoteles, Metafizik, s. 336 141 Aristoteles, Metafizik, s. 339

Yok oluş ise ezeli olmayan, oluş ve yok oluşa tabi olan cevherin ölümüdür. Bir başka deyişle “süjeden, süje olmayana doğru bir geçiştir.”143 Yok oluş maddi açıdan olmaktadır. Formlar ve biçimler oluş ve yok oluş sürecinden geçmeksizin var olur veya olmazlar. “Çünkü oluşa uğrayan, beyaz değildir. Beyazlaşan tahtadır. Zira oluşa uğrayan her şey bir şeyden çıkar ve bir şey olur.”144 Burada şu soru akla gelmektedir. Neden madde ve birey, oluş ve yok oluşa tabi iken, form nasıl değişmez kalabilmektedir.

“Doğada değişim ve durağanlık aynı anda var olmaktadır; tersi bir durumda varlığı açıklamak, anlamak mümkün olamazdı. Madde, doğanın değişen yanı iken; değişmeyen unsur, nesneye biçim kazandıran ve maddeyi belirleyen formdur. Form, madde ile birlikte varlıkta yer almazsa; ne değişimi, ne de değişmenin arkasındaki değişmeyen unsuru açıklama olanağına sahip olamazdık. Şüphesiz, formun, değişmezliği tikeller boyutunda sürdürdüğünü öne süremeyiz; bu Aristoteles’in öğretisi ile çelişme yaratır. Formun, değişenin arkasındaki değişmeyeni temsil edişi, türsel olarak gerçekleşir. Formlar, bu anlamda varlıklarını muhafaza ederler.”145 Bu açıdan formlar ezeli ve ebedi olarak vardırlar. Yoktan var olmadıkları gibi, yok olmaları da söz konusu değildir. Aristoteles’in oluş ve yok oluş nazariyesinde yoktan var oluş söz konusu değildir.

Aristoteles’in tüm felsefesinde ortaya çıkan gayeye yönelme, oluş ve yok oluş nazariyesinde de açıkça kendini göstermektedir. Aristoteles, maddenin yetkinleşmek için arzu duyması ile birlikte form alarak fiil haline geçişini oluş, bunun yok olmasını ise yok oluş olarak tanımlamaktadır. Ancak bu yok oluş da mutlak bir yok oluş değildir. Yok olan ferttir. Form yok olmaz ve değişmez. Ancak bu yok olmama durumu zihinsel bir durumdur. Cismani bir durum değildir ki zaten formun kendisi de cismani değildir.

Oluş ve yok oluş ise ay-altı âleme ait bir olgudur. Ay-üstü âlem oluş ve yok oluşa tabi değildir. Ay-altı dünyası, Ay-üstü dünyasının hareketleri neticesinde oluşmaktadır. Bunu sağlayan ise onlara ilk hareketi veren, saf fiil olan Tanrı’dan başkası değildir.

143 Süleyman Hayri Bolay, Aristoteles ve Gazali Metafizikleri, s. 67 144 Aristoteles, Metafizik, s. 388