• Sonuç bulunamadı

2.2. İlgili Araştırmalar

2.2.3. Fiyat Tatmin İlişkisi

2.2.3.3. Fiyat Tatmin İlişkisinin İktisattaki Tüketici Teorisi Açısından

2.2.3.3.1. Genel Olarak Tüketici Teorisi

Sonsuz insan ihtiyaçları ile birlikte kıtlık durumunun var olması iktisat biliminin ortaya çıkmasını sağlamıştır. İktisat, sınırsız insan ihtiyaçlarının kıt kaynaklar ile nasıl karşılanacağını inceleyen bilim dalı olarak tanımlanabilir. İktisat bilimi birçok farklı başlıktan oluşmaktadır. Bunlardan birisi de “tüketici teorisi”dir. Tüketici teorisinin amacı, tüketicinin bütçesini çeşitli mallar arasında nasıl tahsis ettiğini açıklamaktır.

Karşılandığı zaman mutluluk veren, karşılanmadığında ise üzüntü hissedilen hatta yaşamın devamını tehlikeye sokan duygulara “ihtiyaç” denir. İhtiyaçlar, ekonomik (su, kalem, tatil vb) veya sevilmek beğenilmek gibi ekonomi dışı olabilir. Ancak iktisat bilimi ekonomik ihtiyaçlar ile ilgilenir. İnsanların bu ekonomik ihtiyaçlarını dolaylı ya da dolaysız olarak karşılamaya uygun ve bu amaç için kullanılmaya hazır hale getirilmiş her şeye “mal” denir. Mallar görünüşlerine göre maddi mal (mal) ve maddi olmayan mal (hizmet) olarak sınıflandırılabilir. Yiyecekler, giyecekler kısacası tartılması ve ölçülmesi mümkün olan mallar, maddi mal olarak isimlendirilebilir. Dokunmanın söz konusu olmadığı herhangi bir görünümü olmayan

121

mallara ise hizmet denir. Malların ihtiyaçları tatmin özelliğine ise iktisat biliminde “fayda” denilmektedir.

Kişi ihtiyaçlarını mal ve hizmetleri kullanarak giderir. Bunun sonucunda ise bir “tatmin” duygusu ortaya çıkar. İktisat “tatmin” kelimesini kullanmayıp, buna “fayda” demektedir. Herhangi bir şeyin fayda sağlayabilir olması için somut bir ihtiyaca yönelik olması gerekir. Eğer bir şeye kimse ihtiyaç duymuyorsa (örneğin bite veya hamamböceğine) o şey mal olarak kabul edilmez. Mal ve hizmetlerin faydası o şeye ihtiyaç duyulması ile ortaya çıkar. Örneğin çay içince dişlerinin sarardığını ve güzelliğinin bozulduğuna inan kişiye çayın faydası yoktur. Oysa çay içmediğinde boğazının kuruduğunu ve sürekli öksürdüğünü düşünen kişi için ya da çay içmeyi seven bir kişi için çayın bir faydası vardır.

Fayda kavramı bize bir malın –tüketiciler tarafından ne kadar talep edilip, edilmeyeceği- ile ilgili fikir sunabilir. Bu durum malın fiyatını ve fiyat talep ilişkisini de gösterebilir. Esasen “fayda” konusunun ortaya çıkması bu sebepledir.

İzleyen kısımlarda da görülebileceği gibi, tüketici bir malı satın almaya veya ondan ne kadar satın alacağına karar verirken malın faydası ile fiyatını karşılaştırır. Buna göre, faydası daha büyük olan mallara tüketicilerin daha yüksek fiyat ödemeye razı olması ve bu olgunun malların piyasa fiyatına da yansıması beklenir. Ne varki, gerçek yaşamda, Adem Smith tarafından ortaya konulan ve “elmas-su paradoksu” olarak bilinen bir durum vardır. Örneğin su, yaşamsal bir öneme sahip olduğu halde son derece ucuzdur. Elmasın ise su kadar önemli bir faydası bulunmadığı halde; tüketiciler elmasa çok daha fazla fiyat ödemeye razı olabilmektedir. Yani malların “kullanım değeri” ile “değişim (mübadele) değeri” arasında büyük bir farklılık bulunabilmektedir.

Acaba bu durum nasıl izah edilebilir. Bu noktada Alfred Marshall ve başka iktisatçılar tarafından ortaya konulan “marjinal fayda” kavramı imdada yetişmiştir. Buna göre bir malın piyasa fiyatı,-başka faktörlerin yanı sıra- elbette tüketicilerin o mala ne kadar ihtiyaç hissettiklerinin etkisi altındadır ve bu da “malın faydası” ile ilgilidir. Fakat malların fiyatları aslında malın genel olarak “faydası”nın değil, “marjinal fayda”sının etkisi altındadır.

“Marjinal” kelimesi genel olarak, “ilave” bir birimin “toplam” üzerinde yaratmış olduğu etki anlamına gelmektedir. Bu kavram malların faydasına

122

uygulandığında, “marjinal fayda”, bir maldan tüketilen ya da satın alınan son birimin tüketicinin tüm mallardan elde ettiği toplam faydaya ilave ettiği fayda anlamına gelmektedir. Bu husus, elmas-su paradoksunu da çözümlemektedir. Şöyle ki, belli bir zaman boyutunda bir maldan tüketilen birim arttıkça, ilave her birimin faydası, önceki birimin faydasından -tüketici açısından- daha küçük olmaktadır. Örneğin aynı gün üçüncüsünü de yemişken ikinci lahmacunun faydası, birincisininkinden küçüktür. Üçüncüsünün faydası ise ikincisininkinden küçüktür. Buna “azalan marjinal fayda prensibi” denilmektedir. (Günde üç adet lahmacun tüketiliyorsa, bu maldan en iyi ihtimalle elde edilen toplam fayda, bu üç birimin ayrı ayrı marjinal faydalarının toplamıdır.)

Çölde kalan birisi için bir bardak su, elmastan çok daha faydalı olmasına karşın, günlük yaşamda su bolca bulunabildiği için suyun marjinal faydası –“azalan marjinal fayda prensibi” gereğince- oldukça düşüktür. Elmas için ise bunun tersi söylenebilir. Buna bağlı olarak da, su çok ucuz, elmas ise çok pahalıdır.

Malların piyasa fiyatı -başka faktörlerin yanı sıra- yukarıda da belirttiğimiz gibi malın kıtlık veya bolluğunun, dolayısıyla “genel olarak” toplamdaki marjinal faydasının etkisi altındadır. Fakat bu ekonomi bir bütün olarak ele alındığında böyledir. Tek bir tüketici ele alındığında ise, tüketicinin söz konusu malın tüketeceği son birimine biçtiği faydanın (ki bu her tüketici için aynı olmayabilir), malın piyasa fiyatının etki edeceği söylenemez. Bir başka deyişle, tüketici teorisinde, tek bir tüketici açısından malın piyasa fiyatı “veri”dir. Tek tüketici ancak bu söz konusu veri piyasa fiyatını da göz önüne alarak, o maldan daha az veya daha fazla tüketmek suretiyle, ancak kendi marjinal faydasını kontrol edebilir.

Tüketici her bir mal çeşidinden belirli miktarlarda tüketir. Hangi maldan ne kadar tüketeceğine nasıl karar verdiği ve marjinal fayda kavramının bunda nasıl bir rol oynadığı aşağıdaki kısımlarda daha ayrıntılı olarak açıklanmaktadır. Burada şu kadarını belirtmekle yetinelim: Tüketici tükettiği her bir mal çeşidinden belirli bir miktar tüketir. Böylece her bir mal çeşidinden belirli düzeyde bir “toplam fayda” elde eder. Tükettiği tüm mal çeşitlerinin herbirinden elde ettiği toplam faydaların da bir toplamı vardır (Buna -literatürde böyle bir terimin geçmemesine rağmen- “büyük toplam” adını vermemiz mümkündür). Tüketici teorisine göre, tüketicinin amacı tüm mallardan elde ettiği bu toplam faydayı maksimum kılmaktır. Tüketici, “marjinal fayda” kavramını –bilerek ya da bilmeyerek- gözönüne almak suretiyle bunu başarır.

123

Tüketicinin bütçesini çeşitli mallar arasında tahsis etmesinde toplam faydanın ve marjinal faydanın rol oynaması olgusuyla ilgili olarak, literatürde iki farklı “ana” yaklaşım bulunmaktadır. Bunlar, faydanın “ölçülebilir” olduğunu savunan “Kardinal Yaklaşım” ile faydanın ölçülemeyip ancak “sıralanabilir” olduğunu (bir malın faydasının ya da marjinal faydasının diğer bir malınkinden ancak daha az veya daha fazla olduğunun söylenebileceğini) savunan “Ordinal Yaklaşım”dır.

Aşağıdaki kısımlarda bu yaklaşımlar ele alınacaktır.