• Sonuç bulunamadı

2.4. FAIR PLAY

2.4.4. Okul Beden Eğitiminde Fair Play Kavramı

Eğitimin her Ģeyin temeli olduğu herkes tarafından kabul edilmektedir. Bu temel düĢünceden hareketle, sadece beden eğitimi derslerinde öğrencilere istenilen davranıĢların kazandırılması mümkün olmadığından, eğitim programlarının; ders dıĢındaki etkinlikleri de kapsayacak biçimde düzenlenmesi gerekmektedir. Ders dıĢı etkinlikleri dersin devamı biçiminde organize etmek ve yürütmek ise esas ilkedir. Bu etkinlikleri gönüllü olarak katılan öğrenci istenilen yönde eğitmek daha kolay olacağından, program yapımcıları, öğretmen ve yöneticilerin bu fırsatı yerinde ve doğru değerlendirmeleri gerekir. Okullarda verilecek olan eğitimin, Fair Play kavramını gerçekleĢtirecek türde olmasına özen gösterilmesi; toplumda hoĢgörünün daha kolay yerleĢmesini, kurallara uyma ve saygılı olmayı sağlamada en temel iĢlevi görecektir (Pehlivan, 2004:51).

Fair Play eğitiminde okul beden eğitiminin kullanılması konusunda öncelikle yapılması gereken, sürekli yeniden tanımlanma çabaları ve çok yönlülüğü nedeniyle Fair Play kavramının okul sporu için ne anlama geldiğinin belirlenmesidir. Sadece yazılı kurallarla sınırlandırılmıĢ bir Fair Play kavramı, hiç Ģüphesiz pedagojik anlamda tatminkar değildir. Oysaki okul sporlarında Fair Play olgusu, kuralların ötesine geçen bir içeriğe sahip olmalıdır (Yıldıran, 2005:6).

Sportif Erdem, spor eğitiminin birbirleriyle sıkı iliĢki içindeki önemli yanları olarak değinilen kendine egemen olma, öz-ben bilinci ve spor ahlakının doruk noktasında bulur. Spor eğitiminde sportif beceri ve güç geliĢtirmenin yanında ve o çalıĢmalara iliĢkin olarak genç insanlar kazandırılmalıdır (Erdemli, 2008:407).

Okul beden eğitimi dersleri ve okullar arası karĢılaĢmalar, Fair Play' e uygun davranıĢların kazandırılması ve sergilenmesinde uygun bir ortam olarak kullanılmalıdır. 19. yy. Ġngiltere'si örneğinde olduğu gibi, okul beden eğitimi ve spor etkinlikleri, çocuk ve gençlerin karakter eğitimleri için bir araç konumuna getirilmeli, öğrencilerin günlük hayata transfer edebilecekleri uygun davranıĢ biçimleri öğretmenler tarafından kasıtlı olarak uygulatılmalı ve pekiĢtirilmelidir (Yıldıran 2002).

Gençlerin ve çocukların spor ahlakının kurallarını bilmelerine rağmen, onu uygulamaya koymaktaki eğilimleri çok azdır. Kanada‟da yapılan bir çalıĢmaya göre, 11-17 yaĢ arası 1056 genç sporcunun %57‟si bir rakibinin kazasında puan kazanmaktan, özellikle bu puanlar onlar için ya da takımları için zaferi getirecekse, yararlanacaklarını doğrulamaktadır. %71‟i eğer yarıĢı kaybetmelerine neden olacak riskteki hatayı iĢlemiĢse, görevliyi açıkça eleĢtireceklerini belirtmiĢlerdir. Yine aynı çalıĢmada temaslı ya da çarpıĢmalı sporlarda, yaralanmaların %30‟unun yasal olmayan hareketlerden kaynaklandığı belirtilmektedir (Godin, 1994:2).

Yıldıran ve Yetim‟in yaptığı çalıĢmaya göre (1996), dostça oynama ve yarıĢma, kazananı takdir etme, kaybetmeyi kabullenme, hile ve haksızlığın karĢısında olabilme konusunda; tüm katılımcılardan belirlenen beden eğitiminin ilk beĢ amacı arasında 2. sırada yer almıĢtır (%56,6). Öğrenciler tarafından %51.7 ile 2., öğretmen eğitimcilerce %69,6 ile 3., öğrenci ailelerince %61,5 ile en önemli, 1. amaç olarak ifade edilmiĢtir. Bu durumla ilgili olarak, beden eğitimi ve sporun, sadece kendilerinin uygulamalarından dolayı insan yetiĢtiren ve eğiten bir etkiye sahip olduğu söylenemez. Diğer bir deyiĢle, koĢma, atlama, atma, yüzme, kürek, kayak, cimnastik, futbol vs. gibi spor disiplinleri insanın karakter ve ahlak oluĢumunu, uygulanmıĢ oldukları için, biçimlendiremezler. Ancak, bunlar kiĢilik geliĢiminin mümkün olduğunca iyi tamamlanması yolunda insanın ulaĢması gereken hedefler için uygun bir ortam teĢkil ederler. Daha açık bir ifadeyle, dürüstlük, sadakat, doğruluk, hoĢgörü ve baĢka birçok erdemli davranıĢ biçimini hayata geçirmek ve değerlendirmek için, hayatın bir alanı olarak spor oldukça güzel fırsatlar sunmaktadır.

Sezen ve Yıldıran‟a göre (2008), sportmenliğe aykırı davranıĢların ilk ve ortaöğretim öğrencilerinin önemli sayılabilecek bir bölümü tarafından benimsenmesi düĢündürücü niteliktedir. Yapılan çalıĢmada, ilk ve ortaöğretim öğrencileri maç içinde “kendi yarar ve yargısına ters düĢse bile hakemin doğru karar almasına yardımcı olma” davranıĢına iliĢkin bir örnek olayı %52.1 oranında “sportmence ancak profesyonelce değil” Ģeklinde değerlendirirken, yaklaĢık aynı oranı da “ben olsaydım aynı Ģekilde davranmazdım” diyerek örnek olayda verilen, kalecinin hakemin doğru karar almasına yardımcı olma davranıĢını onaylamadıklarını belirtmiĢlerdir. “Rakip takımın maruz kalacağı haksız bir durumu gidermek için çaba gösterme” davranıĢı da öğrencilerin %33,2‟si tarafından “profesyonelce” bulunmazken; “aynı Ģekilde davranmazdım” diyen öğrencilerin oranı da %36‟dır. Öğrencilerin %29‟u, “rakibin haksız dezavantajlarından yararlanmaya kalkıĢmama” davranıĢını “sportmence fakat profesyonelce değil” olarak değerlendirirken, benzer bir durum karĢısında aynı Ģekilde davranmayacaklarını ifade edenlerin oranı da %30‟u aĢmaktadır. Sportmenliğe uygun olmayan davranıĢları içeren iki örnek olayda verilen “hakemi yanıltarak haksız avantaj sağlama” davranıĢı öğrencilerin %40,9‟u; “rakibin oynama hakkını yanıltıcı stratejilerle elinden alma” davranıĢı ise %37,1‟i tarafından “taktik olarak akıllı” bulunmuĢ, öğrencilerin yaklaĢık aynı oranı benzer durumlarda aynı Ģekilde davranacaklarını ifade etmiĢlerdir.

Genç kuĢağın ahlaki donanımlara sahip bir Ģekilde yetiĢtirilmesine dönük olarak, ilk ve ortaöğretim çağındaki öğrencilerin Fair Play davranıĢlarını kazanması bakımından bu dönemde beden eğitimi derslerinden baĢlatılarak bir eğitim verilmesi gerekmektedir. Geleceğin sporcu, antrenör, spor adamı, hakem, yazar ve seyircisinin bu kile içerisinden çıkacağı göz ardı edilmemelidir (Yıldıran, 2005:5).

Fair Play davranıĢlarını sergileme sıklıkları, bireyin doğuĢtan sahip olduğu donanımlardan değildir ve okul bu davranıĢların kazandırılmasında en önemli kaynaktır. Amaca uygun bir eğitim süreci sonucu kazanılabilecek bu davranıĢlara özendirici çabalar, maalesef ne baĢarı odaklı okul sporları ortamında, ne antrenmanlarda, ne antrenör eğitiminde, ne de benzeri eğitim ortamlarında söz konusudur (Yıldıran, 2002:8). Okul sporu bağlamında baktığımızda; yarıĢmayı ve kazanmayı değil, eğlenmeyi ve hoĢça vakit geçirmeyi, diğer bireylerle etkileĢim içinde olmayı öne çıkaran sportif organizasyonların düzenlenmesi çocuk ve gencin geliĢim özelliği dikkate alındığında daha eğitsel olduğu söylenmektedir (Pehlivan, 2004:53).

Fair Play eğitiminde okul beden eğitiminin kullanılması konusunda öncelikle yapılması gereken sürekli yeniden tanımlanma çabaları ve çok yönlülüğü nedeniyle Fair Play kavramının okul sporu için ne anlama geldiğinin belirlenmesidir. Sadece yazılı kurallarla sınırlandırılmıĢ bir Fair Play kavramı, hiç Ģüphesiz pedagojik anlamda tatminkar değildir. Oysaki okul sporlarında Fair Play olgusu, kuralların ötesine geçen bir içeriğe sahip olmalıdır. Bu çerçevede, Gabler (1984,; Akt. Pilz; Wever, 1987)‟in formal ve informal Fair Play anlayıĢını birlikte ele alan tanımı okul Fair Play‟i için referans noktası olarak alınabilir. Buna göre: Fair Play, sporcuların yarıĢmalar esnasında, güçleĢen Ģartlar altında dahi kurallara sabırlı, tutarlı ve bilinçli olarak riayet etmeleri, fırsat eĢitliğini bozmamak amacıyla haksız avantajları kabullenmemeleri, rakibin haksız dezavantajlarından yararlanmaya kalkıĢmamaları, rakibi düĢman değil, aksine oyunun gerçekleĢmesini sağlayan, eĢdeğer haklara sahip birey ve partner olarak görmeleri ve değer vermeleri çabalarında kendini göstermektedir (Yıldıran, 2005:6).