• Sonuç bulunamadı

Okratoksin A’nın Sağlık Üzerine Etkiler

Okratoksin A insan ve hayvan sağlığını tehdit eden bir mikotoksindir. Deney hayvanlarında yapılan çalışmalarda okratoksin A’nın nefrotoksik, kanserojenik, teratojenik ve bağışıklık sistemini etkileyici özelliklere sahip olduğu belirlenmiştir (Bayman ve Baker, 2006). Okratoksin A, hayvanlardaki etkileri göz önüne alınarak muhtemel kanserojen madde olarak tanımlanmıştır (IARC, 1993).

Okratoksin A’nın LD50 değeri ve yarılanma ömrü türler arasında farklılık

göstermektedir. LD50 değeri farelerde 48-58 mg/kg vücut ağırlığı, sıçanlarda 20-30

mg/kg vücut ağırlığı, domuz, kedi, köpek ve tavşanda ise 0,2-1,0 mg/kg vücut ağırlığı’dır (O’Brien ve Dietrich, 2005). Okratoksin A’nın yarılanma ömrü farelerde 24-39 sa, sıçanlarda 55-120 sa, domuzlarda 72-120 sa, maymunda 510 sa, gönüllü bir insanda 840 sa olarak tespit edilmiştir (Bakker ve Pieters, 2002). Okratoksin A’nın vücuttan atılması için gerekli sürenin test edilen bütün hayvanlara göre insanlarda daha uzun olması hasarın oluşması için gerekli temas süresini artırmaktadır (Bayman ve Baker, 2006).

Toksikolojik çalışmalarda okratoksin A’nın dokulara dağılımı ve birikimi araştırılmıştır. Kontamine yemle beslenen hayvanlarda okratoksin A’ nın organlara, kana ve yumurtaya geçtiği belirlenmiştir. Domuz ve tavuklarda OTA’nın en yüksek miktarda böbreklerde, daha sonra karaciğer, kas ve yağ dokusunda bulunduğu saptanmıştır (Pohland ve diğ., 1992; Aish ve diğ., 2004). Okratoksin A’nın yüksek dozlarda (5-20 mg/kg vücut ağırlığı) yemle alındığında yumurtaya geçtiği ancak düşük dozlarda (<1 mg/kg vücut ağırlığı) alındığında toksinin yumurtada bulunmadığı ifade edilmiştir. Okratoksin A’nın tavuklarda doza bağlı olarak yumurta verimini azalttığı ve lekeli yumurta oluşumuna neden olduğu belirtilmiştir (Aish ve diğ., 2004).

Okratoksin A’nın fare, tavşan ve insanda süte geçtiğini gösteren çalışmalar mevcuttur. İtalya, İsveç, Norveç Almanya’da yapılan çalışmalarda toplam 364 anne sütü örneğinin 157’sinde ortalama 0,18 µg/L (maksimum 1,66 µg/L ) düzeyinde okratoksin A varlığı saptanmıştır (SCOOP, 2002). İtalya‘da yapılan bir çalışmada 111 anne sütü örneğinden 22 adedinde 0,1-12 µg/L aralığında okratoksin A varlığı belirlenmiştir (Micco ve diğ., 1995). İsveç’ ten toplanan anne sütü örneklerinin % 58’inde (0,01-0,04 µg/L), inek sütünde ise % 14 oranında (0,01-0,04 µg/L) okratoksin A tespit edilmiştir. Sütlerin alındığı annelerin kanında bulunan okratoksin A düzeyinin sütten 10 kat daha fazla olduğu ifade edilmiştir (Breitholtz-Emanuelsson ve diğ. 1993). Brezilya’ da anne sütü bankasından alınan 50 örnekten ikisinde 0,011 ve 0,024 µg/L OTA bulunmuştur (Navas ve diğ., 2005).

OTA miktarı, böbrek hastalarının kanında sağlıklı insanlardan daha yüksektir. Tunus’ta yapılan çalışmada hastaların kanında maksimum 1.136 µg/L ve tükettikleri gıdalarda 46.000 µg/kg OTA varlığı belirlenmiştir (Bayman ve Baker, 2006). 1991- 2000 yılları arasında yapılan çalışmada okratoksin A bulunma sıklığının böbrek hastalarında % 93-100 (ortalama 44,4±19mg/L – 55,6±19 mg/L), sağlıklı insanlarda ise % 62-82 (1,22±1,2mg/L - 3,35±2,32 mg/L) olduğu bulunmuştur (Abid ve diğ., 2003).

Isparta’da diyaliz tedavisi gören veya böbrek taşı ve mesane kanseri bulunan böbrek hastaları ile sağlıklı insanların kanında okratoksin A varlığı araştırılmıştır. Hastalık gruplarının tamamında ortalama okratoksin A düzeyi kontrol grubundan daha yüksektir. Diyaliz hastalarında diğer gruplardan daha yüksek ortalama OTA düzeyleri kaydedilmiştir (Ozcelik ve diğ., 2001).

Norveç’te yapılan bir çalışmada okratoksin A, insan kanı örneklerinin tamamında (maksimum 0,04 µg/L) ve anne sütünün % 58’inde (maksimum 0,9 µg/L) belirlenmiştir. İsveç’te, OTA kan plazmasında 0,09-0,9 µg/L arasında değişen düzeylerde belirlenmiştir (SCOOP, 2002).

Okratoksin A' nın en hızlı etkisi böbreklerde görülmektedir. Solunması durumunda da böbrek hasarına neden olmaktadır. Okratoksin A, ergin geviş getiren hayvanlar hariç tüm hayvanlar için potansiyel nefrotoksik etki gösterir. Bu mikotoksinin test edilen bütün türlere karşı nefrotoksik ve insanlarda böbreklerde kansere neden olduğu bilinmektedir. Farelerde OTA´nın böbreklerdeki etkilerinin incelendiği

çalışmalarda dişi ve yaşlı hayvanların erkek ve genç olanlarına göre OTA' ya daha fazla hassasiyet gösterdikleri kaydedilmiştir (Aish ve diğ., 2004).

Balkan Endemik Nefropati (BEN) ve Güney Afrika’da görülen kronik böbrek hastalığının ve üreme organlarındaki tümörlerin okratoksin A kaynaklı olduğu düşünülmektedir (Aish ve diğ., 2004; Bayman ve Baker, 2006).

Doğu Avrupa’daki yüksek orandaki böbrek hastalıklarının okratoksin A’dan kaynaklandığı ifade edilmektedir. Balkan Endemik Nefropati (BEN) olarak bilinen bu hastalığa Bulgaristan, Romanya, Bosna Hersek, Hırvatistan, Sırbistan ve Slovenya’da sıklıkla rastlanmaktadır (Abramson, 2000; Abarca ve diğ., 2001; Aish ve diğ., 2004). BEN böbreklerde tübüler hasar, dokularda fibrosis ve böbrek boyutunda küçülmeye sebeb olmaktadır. İdrarda protein varlığı, baş ve bel ağrısı, kansızlık ve kilo kaybı diğer semptomlarıdır. Bu hastalık kadınları erkeklerden fazla etkilemekte ölümler sıklıkla kadınlarda görülmektedir Okratoksin A'nın BEN hastalığındaki rolünü gösteren yayınlar olmasına rağmen bu hastalığa tek başına ya da başka bir maddeyle beraber mi neden olduğu açık değildir (Aish ve diğ., 2004). Balkan Endemik Nefropatinin görüldüğü bölgelerde yapılan çalışmalarda okratoksin A'ya maruz kalmanın hastalığın oluşması için tek başına yeterli olmadığı bildirilmiştir (Abozouid ve diğ., 2002) . Bir başka çalışmada ise hastalığın yaygın olduğu köylerden temin edilen gıda maddelerinde okratoksin A yanında yüksek miktarlarda sitrinin de belirlenmiştir (Vrabcheva ve diğ., 2000).

Okratoksin A’nın aynı zamanda üreme sistemi tümörlerinin gelişimiyle ilgili olduğu, teratojen ve bağışıklık sistemini etkilediği bilinmektedir. Teratojenitesi ve bağışıklık sistemine etkisi nefrotoksisiteden daha yüksek dozlarda gerçekleşmektedir (Abarca ve diğ., 2003; Walker ve Larsen, 2005). Epidemiyolojik çalışmalar sonucunda genç yaşlarda okratoksin A alımı ile prostat kanseri arasında bağlantı olduğu düşünülmektedir. Büyük ihtimalle yüksek miktarda pirinç ve domuz tüketimine bağlı olarak okratoksin A alımının yüksek olduğu Danimarka’ da prostat kanseri de oldukça fazladır. Kuzey Avrupa ülkelerinde okratoksin A alımı ve prostat kanseri oranları Güney ve Orta Avrupa ya göre oldukça yüksektir (Bayman ve Baker, 2006). Gıda Tarım Örgütü ve Dünya Sağlık Teşkilatının Gıda Katkı Maddeleri Uzman Komitesi (JECFA) domuzlarda böbreklerde en düşük etkinin görüldüğü 8µg/kg vücut ağırlığı değerini (LOEL) göz önüne alarak Geçici Haftalık Tolere Edilebilir Limit (PTWI- Provisional Tolerable Weekly Intake) değerini 100 ng/kg vücut

ağırlığı (yaklaşık 14 ng/kg vücut ağırlığı/gün) olarak belirlemiştir. Avrupa Birliği Gıda Bilimsel Komitesi’nin (SCF- Scientific Committee for Food) tespit ettiği Haftalık Tolere Edilebilir (TWI) okratoksin A miktarı ise 120 ng/kg vücut ağırlığı(yaklaşık 17 ng/kg vücut ağırlığı/gün) dür (EFSA, 2006).

Hollanda’da halkın okratoksin A alımının 100 ng/kg vücut ağırlığı/hafta değerinin altında kaldığı ve mevcut durumda herhangi bir sağlık riski olmadığı bildirilmiştir (Bakker ve Pieters, 2002). SCF tarafından anne sütünde okratoksin A varlığı verileri dikkate alınarak toksin alım miktarı belirlenmiştir. Tüketim 600 mL/gün alındığında okratoksin A alım miktarı 1,0-24,0 ng/kg vücut ağırlığı/gün olarak hesaplanmıştır (SCOOP, 2002). Bu değerlere göre bazı bebekler önerilen TDI değerinin üzerinde okratoksin A’ ya maruz kalmaktadır.