• Sonuç bulunamadı

OECD Ülkeleri Hakkında Genel Değerlendirme

2.5. YEREL ŞEBEKENİN ERİŞİME AÇILMASINA İLİŞKİN

2.5.1. OECD Ülkeleri Hakkında Genel Değerlendirme

Tek tek ülke uygulamalarına geçilmeden önce mukayese yapılabilmesi açısından, OECD ülkelerinde geniş bant hizmetlerde son dönemde yaşanan gelişmeler ve bu ülkelerdeki yerel şebekelerin hukuki durumlarına ilişkin özet bilgi verilmesi uygun olacaktır:

1997 yılından başlayarak, 30 OECD ülkesinden 27’sinde yerel şebekeyi erişime açma yükümlülüğü getirilmiş veya bu yönde karar alınmıştır. Zaten 15 AB üyesi çıkan tüzük gereğince 1 Ocak 2001 tarihinde itibaren bu yükümlülüğü getirmiştir.

2001 yılı itibariyle yerel şebekeyi erişime açma ile ilgili herhangi bir takvim belirlemeyen dört ülke Yeni Zelanda, Meksika, İsviçre ve Türkiye’dir. Ülkemizin durumu bundan sonraki bölümde anlatılacaktır. İsviçre’de düzenleyici kurum bu yükümlülüğün getirilmesini önermiştir. Ancak Federal Mahkeme 2001 yılı Mart ayında yerleşik operatör Swisscom’un yerel şebekesini hemen rekabete açmasının gerekli olmadığına hükmetmiştir. Bu kararda İsviçre’de 1999 yılı itibariyle hanelerin % 72’sine ulaşan bir kablo TV şebekesinin bulunması etkin olmuştur.

Düzenleyici müdahalelere pek sıcak bakılmayan115 Yeni Zelanda da ise

OECD (2001, 15)’e göre, Hükümet 2000 yılında yerel şebekede rekabetin diğer teknolojiler kullanılarak sağlanabileceği savıyla bu yükümlülüğün getirilmesine

115 Bu ülkede iktisadi regülasyon politikasında genel anlayış, kamu hizmeti niteliğindeki

sektörlerin mümkün olduğunca rekabete açılmasına gayret edilmesi, regülasyon gerektiren sektörlerde ise yumuşak regülasyon (“light-handed regulation”) anlayışının uygulanmasıdır. Yumuşak regülasyonun ardında yatan ve onu başarıya ulaştıracak etmenler ise, rekabete aykırı davranışların kontrolünde genel rekabet kurallarına güvenilmesi, düzenlenen teşebbüslere ağır bilgi sağlama koşulları getirilerek tekel gücüne sahip bu teşebbüslerin işlemlerinin mümkün olduğunca şeffaf hale getirilmesi ve fiyat denetimi gibi tekelci gücün kötüye kullanılması durumunda uygulanacak ağır regülasyon tehdidinin elde tutulmasıdır. Ayrıntılı bilgi için Bkz.: Ardıyok (2000, 132-134).

gerek olmadığını belirtmiştir. Fakat 2001 yılı Nisan ayında Ticaret ve Bilgi Teknolojiler bakanı tarafından şu açıklamada bulunulmuştur:

Yerel şebekeyi erişime açma yükümlülüğü ilelebet bir kenara bırakılacak bir konu değildir. Yeni Zelanda bu konuya ilişkin yurtdışındaki gelişmeleri yakından takibe devam etmelidir.

Nitekim Hükümet 2001 yılı Eylül ayında yükümlülükle ilgili bir gözden geçirme raporunun hazırlanmasını öngörmüştür. Meksika’da ise yükümlülükle ilgili herhangi bir çalışma yapılmamıştır. Ancak endüstride faaliyet gösterenler arasında bakır kablonun ortak kullanımıyla ilgili tartışmalar devam etmektedir.

Öte yandan OECD ülkelerinin büyük çoğunluğunda farklı teşebbüslerin mülkiyetinde birbiriyle yakın ikame olacak iki yerel erişim şebekesinin bulunduğu gözlenmektedir. Buna rağmen birlikte hakim durumun kötüye kullanılması engellenerek telekomünikasyon hizmetlerinin etkin bir şekilde sağlanması amacıyla bu ülkelerde yerel şebekeyi erişime açma yükümlülüğünün ve bir kısmında da kablo TV şebekesinin erişime açılması yükümlülüğünün getirildiği gözükmektedir. Nitekim geniş bant hizmetlerde en iyi performansı gösteren 2’nci, 4’üncü ve 5’inci ülkeler; Kanada, ABD ve Hollanda’da her iki yükümlülüğün birlikte uygulandığı görülmektedir. Birinci ülke Kore’de yerel telefon şebekesinde birbiriyle rekabet halinde iki büyük teşebbüs bulunmakta ve bunların yerel şebekeyi erişime açmaları zorunlu tutulmaktadır. Kore’nin başarı öyküsü aynı coğrafi bölgeye hizmet eden hem telefon şebekeleri ile kablo TV şebekeleri içinde, hem de bu iki tür şebeke arasındaki kıyasıya rekabete dayanmaktadır. 3’üncü ülke İsveç’te ise geniş bant hizmetler konusunda evlere kadar fiber uygulamasının bu ülkeye avantaj sağladığı görülmektedir.

Yukarıda verilen tablo incelendiğinde göze hemen çarpacak husus, çoğu telekomünikasyon hizmetinde penetrasyon oranı açısından yüksek performans gösteren Kuzey Avrupa ülkelerinin geniş bantta orta sıralarda yer almasıdır. Bunun muhtemel sebebi, yerel telefon operatörlerinin aynı zamanda kablo TV şebekelerinin de büyük kısmına sahip olması, bir başka ifade ile çapraz mülkiyetin söz konusu olmasıdır. Gerçekten bu husus AB Komisyonu tarafından Telia/Telenor kararında da vurgulanmıştır.

AB’ye tam üyelik başvurusu yapan OECD ülkeleri arasında da sadece Türkiye yerel şebekeyi erişime açma konusunda harekete geçmemiştir. Yine Türkiye gibi geniş bant hizmetler konusunda oldukça geri kalmış Yunanistan’da yerleşik operatör DSL testlerini yapmış fakat kablo TV penetrasyonunun çok düşük olmasının da etkisiyle ticari uygulamaya geçmekte yavaş davranmaktadır. Bu ülkede AB’nin çıkardığı Tüzük nedeniyle yerel şebekeyi erişime açma yükümlülüğünün getirilmesi sonucu oluşacak rekabetin, geniş bant hizmetler de patlamaya yol açacağı tahmin edilmektedir (OECD 2001, 28).

Geniş bant hizmetlerin fiyatlarına gelince yine OECD (2001, 53) tarafından yapılan çalışmaya göre, satın alma gücü pariteleri dikkate alındığında, Kbps başına en düşük ücretlerin söz konusu olduğu ülkelerin; Kore, Japonya, Yeni Zelanda, İsveç, Kanada, Finlandiya şeklinde sıralandığı, kablo TV’de ise sıralamanın Danimarka, İngiltere, İsveç, Japonya, Amerika biçiminde olduğu görülmektedir.

Ülkelerin bağlantı ücreti, aylık ücret, paket hizmet satışı, erişim hızları için farklı tarifeler gibi değişen şartları nedeniyle fiyat sıralamaları tutarlı bir yapı arz etmemektedir. Fakat her iki sınıfta da önlerde yer alan ülkelerin genelinde yerel şebekeyi erişime açma yükümlülüğünü benimsediği, kablo TV şebekelerinin gelişmiş olduğu ve yerleşik operatör dışındaki teşebbüsler tarafından işletildiği dikkat çekmektedir.

OECD ülkelerinde telefon ve kablo TV şebekeleri dışındaki diğer yerel erişim platformlarının yaygın olmadığı ve bu iki şebekeyi tamamlayıcı nitelik gösterdiği anlaşılmaktadır. Ancak; İsveç, İtalya, İrlanda ve İzlanda gibi ülkelerde fiber optik erişimin yaygınlaşmaya başlaması, bu teknolojinin uzun vadede ön plana çıkacağına işaret etmekte, yerel şebekeyi erişime açma yükümlülüğünün orta vadede hizmetlerin yaygınlaşmasında etkin olacağı ve evlere kadar fiber politikasına yönelik yatırım motivasyonunu arttıracağı ortaya çıkmaktadır.