• Sonuç bulunamadı

BÖLÜM 1: KAVRAMSAL ÇERÇEVE

1.6. AK Parti’nin Medeniyet Anlayışının Temel Unsurları

1.6.2. Nizam-ı Âlem ve İmparatorluk Mirası

AK Parti’nin medeniyet anlayışının şekillenmesinde etkili olan bir diğer temel ise; Nizam-ı Âlem ve İmparatorluk Mirası anlayışıdır. Bu anlayış, özellikle dış politikada, bölgesel güç ve merkez ülke konumunda bulunulması ile ilgilidir. Bahsedilen bu özel konumda, Türkiye’nin, bulunduğu konum itibari ile doğu ve batı arasında kültürel ve ekonomik bir köprü teşkil etmesi oldukça etkilidir. Ancak tek etken bu değildir. Ayrıca, bölge ülkeleri tarafından örnek alınan ve bu ülkeler ile dünya entegrasyonunun sağlanmasında başat rol üstlenen merkez ülke olunması belirleyicidir. AK Parti dönemi Türkiye’sinde ulaşılan bu konumda etkili olan çeşitli dış politika enstrümanları bulunmaktadır. Bunlar;

i) Türklerin Anadolu’ya gelmesi ile bölgede oluşturulan barış ve huzur ortamının

yeniden tahsis edilmesi,

ii) Osmanlı İmparatorluğu’nun bakiyesi durumundaki ülkeler ile kültürel bağların

eskisi kadar güçlenmesinin sağlanması.

Dış politika enstrümanları olarak kullanılan bu argümanlar, Müslüman Türklerin Anadolu’ya getirmiş olduğu Nizam-ı Âlem ülküsü ile bağdaşmaktadır. Ayrıca, bir medeniyet tasavvuru olarak Osmanlı İmparatorluğunun bölgede tahsis ettiği miras; bu yönde kullanılarak ve yeniden tahsis edilerek merkez ülke olunması yolunda gerekli dış politika müdahalelerinin yapılmasında kullanılmaktadır. Aslan’a (2017: 20) göre, Türk dış politikasının son yıllardaki en önemli meselesi, Türkiye’nin uluslararası konumunun düzenlenmesidir. Bu amaç doğrultusunda topyekûn bir mücadele dış politikada

50

sergilenmektedir. Daha açık bir ifade ile bu çaba; kendisine nizam verilen bir devlet olunmasından nizam veren bir devlet konumuna geçilmesi yolunda sarf edilmektedir. AK Partinin benimsediği bu dış politika anlayışı; zaman zaman ulusal ve uluslararası düzeyde, Yeni Osmanlıcılık olarak adlandırılmaktadır. Hem AK Partinin hem içinde hem de dışında, belirli bir dönem için kabul görmüş olan bu adlandırma, diğer yandan şiddetli eleştirilere maruz kalmaktadır. Özellikle bu dış politika anlayışını kurgulayan siyasi isim olarak Ahmet Davutoğlu’nun bu adlandırmayı şiddetle reddetmesi oldukça önemlidir. Davutoğlu’nun Yeni Osmanlıcılık fikrine karşı çıkmasındaki en büyük etken ise; bu anlayışın, tek taraflı bir hegemonya ilişkisini çağrıştırmasıdır. Bu nedenle Yeni Osmanlıcılık fikrinin, AK Partinin dış politika perspektifini yansıtmadığı kabul edilmektedir. Diğer yandan Yeni Osmanlıcılık kavramı net bir anlama sahip değildir. Turgut Özal dönemi ile ilişkilendirilen bu fikir; kabaca, eski Osmanlı İmparatorluğu topraklarında, bölgesel düzeyde egemen ve lider bir Türkiye’nin hayalini yansıtmaktadır. Etnik Türk unsurunun öne çıkarıldığı bu fikir tam da bu nedenle hem Batı ile olan ilişkileri gözden çıkarmakta hem de demokrasi anlayışı ile bağdaşmamaktadır. Bu nedenle, Yeni Osmanlıcılık fikri eleştirilmekte ve anlamlı bulunmamaktadır (Yavuz, 2001: 45). 2008 yılından bu yana, Davutoğlu’nun ortaya koymaya çalıştığı dış politika vizyonunda yer bulan temel amaçlardan biri; Türkiye’nin sahip olduğu, ama tahribata uğramış olan tarihsel ve kültürel bağlantıların yeniden onarılarak, bu yolla bölgede merkez ülke konumuna gelinmesidir. Davutoğlu (2008: 79), bu amaç doğrultusunda, Türkiye’nin çevre ülke olma rolünü geçmişte bırakması gerektiğini belirtmektedir. Artık bölgede merkez ülke konumunu edinmek için istikrarı ve güvenlik ortamını tahsis etmek ve geliştirmek için gereken adımların atılması gerekmektedir.

AK Parti dönemi için kullanılan Yeni Osmanlıcılık kavramsallaştırması, emperyalist genişleme amacı güdülmeden, bölgesel güç konumuna gelinmesine işaret etmektedir. Bu durum, Türkiye’nin gücünün ön plana çıkarılması yoluyla mümkün olan bir politika tercihi olarak görülebilir. Osmanlı İmparatorluğu mirasının ve İslam’ın yerinin yeniden keşfedildiği bu yaklaşımda yeni bir milli fikir birliğinin üretilmesine çalışılmaktadır. Yeni oluşturulacak milli fikir birliği ise daha yumuşak bir laiklik anlayışına dayanmalıdır. Diğer yandan bu kavramsallaştırmada özgüven oldukça önemli bir unsurdur. Çevre

51

ülkelerde Türkiye’nin yumuşak gücünü artırmayı hedefleyen bir dış politika güdülmektedir. Diğer bir deyişle, bu tanımlamanın medeniyet perspektifi çerçevesinde olması gerektiği düşünülmektedir (Duran, 200: 398).

Türkiye’nin merkez ülke konumuna odaklanılan bu yaklaşımda, merkez ülke olmanın gerekliliklerinden biri olarak “medeniyet kurma ve düzeni oluşturma” önemlidir. Bu bağlamda, bölgedeki diğer ülkeler ile kurulan ikili ilişkilerin geliştirilmesi ve sorunların çözülmesinde uluslararası normların işletilmesi gibi tutumlar yer almaktadır. Tüm bölge ülkeleri arasında sıfır problemli ilişkilerin inşa edilmesi ve en üst düzeyde iş-birliğinin sağlanması için ekonomik anlamda karşılıklı bağımlılık ilişkilerinin kurulması, temel araç olarak gündeme gelmektedir. Bölgedeki kültürel çoğulculuğun tanınması ile etnik barış ve birlikteliğin sağlanmasında medeniyet perspektifinin gereği vurgulanmaktadır (Duran, 2009: 398).

Nizam-ı Âlem düşüncesinde en önemli anahtar kavramlardan biri olarak; karşımıza, düzen kurucu aktör olma durumu çıkmaktadır. Davutoğlu, Başbakan danışmanı olduğundan beri hemen her fırsatta, Türkiye’nin etken bir devlet olması gerektiğini vurgulamaktadır. Bu doğrultuda, Türkiye’nin, edilgen bir devlet olarak faaliyette bulunmamasını, bir gereklilik olarak gerek açıklama ve konuşmalarında gerekse makalelerinde sürekli olarak savunmaktadır. Diğer bir ifade ile Davutoğlu’na göre Türkiye, nizam verilen değil, tam tersine nizam veren bir dış politikayı benimsemelidir. Zaten, tarihsel mirası ve jeopolitik konumunun yardımıyla, farklı bölgesel kültürlerin tam ortasında bulunan Türkiye, bir merkez ülke konumunda bulunmaktadır (Davutoğlu, 2008: 77-78).

Bu bağlamda değerlendirildiğinde Türkiye, farklı kültürlerin ortasında merkez ülke olarak; küresel ve/veya bölgesel anlamda rol üstlenmeye çalışan diğer ülkeler gibi, güvenlik kaygılarının ötesinde, süreçlere tepki vermekle kendini sınırlamayan, Osmanlı tarihsel mirasının unsurlarını iyi kullanan aktif bir dış politika izlemelidir (Davutoğlu, 2011: 62). Böyle bir dış politika, Davutoğlu’na (2008: 83) göre, Türkiye’yi, merkez ülke konumundan küresel bir güce dönüştürecektir.

52

Türkiye, düzen kurucu aktör olarak, hem bölgesel hem de uluslararası sistemin oluşturulmasında, oluşturulan düzene sonradan dâhil olan bir ülke olarak değil, bizzat düzenin oluşturulmasına liderlik eden bir ülke olarak katkı sağlamalıdır. Bu konumun iki ana boyutu bulunmaktadır. Bunlardan ilki; yeni diplomatik üslup ve önleyici barış diplomasisi çerçevesinde bölgesel veya küresel anlamda ortaya çıkabilecek krizlere engel olunması ve Türkiye’nin güven, barış ve istikrar ortamını sağlaması için yapıcı diplomasinin takip edilmesi konusundaki gerekliliktir. İkincisi ise; bölgesel ve uluslararası düzlemde etkili olan uluslararası örgütlerin içinde yer almak ve gerektiğinde bu örgütlerin yapılarını değiştirecek hamlelerde bulunabilmektir. Böylece, bu değişiklikler ekseninde “düzen” fikrinin öncülüğünü yaparak, uygulama alanı açmak, konunun ikinci boyutunu teşkil etmektedir. Bu haliyle düzen kurucu aktör kavramının; Türkiye’yi, bölgesel bir güç/aktör olarak değil, “küresel bir aktör” olarak konumlandırdığı görülmektedir (Yeşiltaş ve Balcı, 2011: 18).

Kültürel ve bölgesel merkez olma düşüncesinde yatan merkez ülke doktrini; hem bölgede hem de dünyada ortaya çıkabilecek sorunlara küresel anlamda çözümlerin üretilmesi ve düzenin sağlanmasında merkezde konumlanma durumunu işaret etmektedir. Bu doğrultuda merkez ülke doktrininin temelinde; “akil ülke” olma durumunun yattığı söylenebilir. Davutoğlu’na göre akil ülke; dünyada, küresel olaylarda dikkate alınan; düşünülmeyeni düşünen olayları gerçekleşmeden önce tahmin edebilen; yaptığı kestirimler doğrultusunda alternatif çözümler üretebilendir (Balcı, 2018: 315).

Sonuç olarak Nizam-ı Âlem ve İmparatorluk Mirası, AK Partinin medeniyet anlayışında, en temel unsurlardan biri olarak değerlendirilmektedir. Bu anlayışın şekillenmesinde belirleyici olan üçüncü ve son temel ise; İslam ve Medeniyet Anlayışıdır.