• Sonuç bulunamadı

Bir araştırmanın amacına ulaşılmasında en önemli ölçütlerden bir tanesi araştırmada kullanılacak veri toplama aracının etkililiğidir. Ölçme sürecine giren araştırmacı neyi ölçmek istediğine ve hangi ölçme aracının uygun olacağına karar vermelidir. Veri toplama aracının araştırma sorularına cevap bulabilecek bir şekilde uyum içinde olması gerekir ve bu uyum geçerlilik ve güvenirlik ile sağlanmaktadır (Ayazlar, 2015a: 63).

Nitel araştırmalarda geçerlilik, araştırmacının araştırdığı olguyu, olabildiğince yansız gözlemlemesi ve olduğu biçimiyle sunması anlamına gelmektedir (Yıldırım ve Şimşek 2016: 269). Kullanılmasına karar verilen ölçüm aracının ölçülmek istenen özelliğe uygun olması, elde edilen verinin ölçülmek istenen özelliğin niteliğini tam olarak karşılayabilmesi ve verinin amaca uygun olması geçerliliği ifade etmektedir. Başka bir ifadeyle, verinin ölçüm amacına yönelik doğru bilgi verme derecesi yararlılığı ve kullanışlılığı ifade eder. Araştırmada uygulanan analizler ve elde edilen bulguların değeri, “geçerliliğe bağlıdır” (Ayazlar, 2015a: 68).

Bu çalışmada, geçerliliği test etme bağlamında uygulanan iki strateji iç ve dış geçerlilik kontrolleri gerçekleştirilmiştir. İç geçerlilik, araştırmacının gözlemlediği sandığı olaylar ya da anladığını düşündüğü olgulara ilişkin yorumlamalar gerçek durumu yansıtıp yansıtmadığını ifade eder (Yıldırım ve Şimşek, 2016: 270). Hazırlanan görüşme soruları kapsam geçerliliğini test etmek amacıyla girişimcilik alanından ve eğitim bilimleri alanından iki uzmanın görüşlerine sunulmuştur.2 Uzmanların görüşleri doğrultusunda bazı sorular üzerinde değişiklikler yapılmış ve 3 soru çıkartılmıştır. Buna ilaveten görüşme formunda yer alan soruların katılımcılar tarafından aynı şekilde algılanması için ifade biçimi ve anlatımı yönünden bir Türkçe Dili uzmanı tarafından incelenmiştir.3 Miles ve Huberman’a göre (1994) nitel araştırmalarda iç geçerliliği sağlayabilmek için araştırmacının bazı sorulara yeterli seviyede yanıt verebilmesi ve buna yönelik tedbirleri gerek veri toplama, gerekse verilerin analizi ve yorumlanması süreçlerinde tutarlı olması ve bu tutarlığı nasıl sağlandığını açıklanması beklenir (aktaran Yıldırım ve Şimşek, 2016: 270-271): Geçerlilik bir sonuç değil, bir süreçtir. Araştırmacı bu süreçte elde ettiği verilerini sürekli olarak gözden geçirmeli, ölçeğinde gerekli düzeltmeleri, ince ayarları ve düzenlemeleri yaparak geçerliliğinin artırılması için önlemler almalıdır (Ayazlar, 2015: 68). Elde edilen bulgular, verilerin elde edildiği ortam göz önünde bulundurulduğunda anlam bütünlüğü sağladığını ve soruların katılımcılar tarafından aynı şekilde algılandığını göstermiştir. Bu durum çalışmanın iç geçerliliğini sağladığını göstermektedir. Araştırmanın başında sunulan transformasyon süreci kavramsal çerçevesi veri toplamada rehber olmuştur ve ortaya çıkan kuram ile

2

Doç. Dr. Sayime Erben Keçici, Dr. Öğr. Üyesi Tahsin Geçkil 3 Özlem Karakaş (Türk Dili Edebiyatı Öğretmeni)

uyumludur. Bazı yazarlar araştırma boyunca katılımcı doğrulaması yapılmasını önerir (Merriam, 2015: 207). Çalışmada son 6 görüşmenin sonunda katılımcılara ortaya çıkmaya başlayan model hakkında geri bildirim istenmiştir ve katılımcılar tarafından gerçekçi bulunmuştur. Çünkü, “bu gözledikleriniz hakkındaki yanlış anlamalarınız ile kendi ön yargılarınızı teşhis etmenizi sağlayacak bir strateji olduğu gibi katılımcıların söyledikleri ve yaptıkları ile neler olduğu hakkında onların sahip olduğu perspektifi yanlış anlama ve yorumlama ihtimalinizi bertaraf etmenin tek ve en önemli yoludur” (Maxwell 2005: 111). Ayrıca, bulgulardan yola çıkarak yapılan tahminler ve genellemeler elde edilen verilerle tutarlı olduğu söylenebilir. Yıldırım ve Şimşek (2016), betimsel türden analizlerin kullanıldığı nitel araştırmalarda görüşülen kişilerden doğrudan alıntılara yer vermenin ve alıntılar ile literatürde bulunan modellere dayandırılarak sonuçları ortaya koymanın geçerlilik için önemli olduğunu söylemektedir (Yıldırım ve Şimşek, 2016: 270). Çalışmada veriler analiz edilirken ve yorumlanırken görüşülen kişilerin kendi ifadelerini yansıtan alıntılara doğrudan yer verilmiş ve belirlenen kategorilere ilişkin değerlendirmelere elde edilen bulgular kısmında yer verilerek gerek görülmesi durumunda literatürden destek sağlanmıştır. Ayrıca çalışma grubu maksimum çeşitlilik tekniği doğrultusunda genellemeye izin verecek ölçüde çeşitlendirilmiştir. Çünkü nitel araştırmalarda veri toplama sürecine uygun ve yeterli zaman ayırma ve bununla birlikte olay ve olgu hakkındaki anlayışların çeşitliliğini arama ile desteklenmelidir (Merriam, 2015: 209).

Dış geçerlilik, araştırma sonuçlarının genellenebilirliğine ilişkindir. Araştırmanın dış geçerliliğinin olması için araştırma sonuçları benzer ortamlara ve durumlara genellenebiliyor olması gerekir (Yıldırım ve Şimşek, 2016: 271). Başka bir ifadeyle, araştırma sonuçlarının farklı durumlara ne derece uygulanabileceği ile ilgilidir (Merriam, 2015: 214). Çalışma grubuna ait demografik bilgiler (cinsiyet, yaş, unvan), çalışma alanları, hizmet süreleri, görüşme soruları, görüşme süresi, kayıt süresi vb. başka bir örneklemle karşılaştırma yapabilecek düzeyde ayrıntılı bir şekilde özenle açıklanmıştır. Merriam’a göre nitel araştırmalarda istatistiksel anlamda genellenebilirlik (tesadüfi örneklemden evrene) sağlanması mümkün olmasa da, bu bir nitel çalışmadan hiçbir şey öğrenilmez anlamına gelmemektedir (2015: 216). Eisner’in (1991: 197) işaret ettiği gibi “tesadüfi örnekleme mantığı kusursuz olsa da, açıkça görüldüğü üzere gündelik hayatımızda bizler genellemelere ulaşmak

için tesadüfi seçimler yapmayız. Yine de hayatın çeşitli safhalarında karşılaştığımız ve mümkün olduğunca tesadüfilikten uzak olarak nitelenebilecek olaylarda bir şeyler öğreneceğimizi söyleyebilirz. Yani, gerçekten ‘hayattan dersler’ alırız.” Dolayısıyla nitel araştırmalarda, araştırmacı çoğunluk hakkındaki genel doğrunun ne olduğunu bulmak yerine, dikkatli ve titiz bir şekilde belirli ya da özgün olanı derinlemesine anlamaya çalışır (Merriam, 2015: 215).

Güvenirlik yapılan çalışmalarda elde edilen bulguların tekrar edilebilirliği ile ilgilidir (Merriam, 2015: 211). Diğer bir ifadeyle, eğer çalışma tekrarlanacak olursa aynı sonuçlar ortaya çıkarılabilir mi? Nitel araştırmalarda gerçeklerin bireylere ve içinde bulunulan ortama göre sürekli bir değişim içinde olduğu ve çalışmanın benzer gruplarda yeniden yapılırsa aynı sonuçlara ulaşmanın mümkün kılmadığı en baştan kabul edilmektedir (Yıldırım ve Şimşek, 2016: 272). Bunun en basit nedeni, insan davranışı hiçbir zaman durağan olmamasıdır (Merriam, 2015: 211); sürekli değişen ve karmaşık bir özelliği vardır (Yıldırım ve Şimşek, 2016: 272). Merriam, kişisel deneyimler hakkında kaydedilenlerin hepsini mutlaka güvenilmez olarak değerlendirilemeyeceği gibi, büyük bir grubun şahit olduğu olaylar hakkında kaydedilenleri de her zaman güvenilir olarak görülemeyeceğini ifade etmektedir (2015: 211). Dolayısıyla nitel araştırmalarda asıl sorulması gereken soru ulaşılan

soruların toplanan verilerle ne kadar tutarlı olduğudur. Lincoln ve Guba (1985) nitel araştırmalarda güvenirliği, güvenirlik ve tutarlılık olarak ifade ederek ilk kez kavramlaştırmış oldular. Merriam (2015: 212) bu durumu “başkalarının da aynı sonuçlara ulaşması değil, araştırmacının topladığı verileri gören ve ulaştığı sonuçları inceleyen başkalarının da onlardan bir anlam çıkarmasını, tutarlı ve güvenilir bulmasını dilemesi” şeklinde izah etmektedir. Bundan dolayı nitel araştırmalarda asıl mesele bulguların tekrar edilebilirliği değil, sonuçların toplanan verilerle tutarlı olup olmadığıdır. Başka bir söyleyişle, eğer elde edilen araştırma bulguları verilerle tutarlı ise o araştırma güvenilir olarak görülebilir (Merriam, 2015: 213). Nitel araştırmalarda güvenirlik için Dey (1993: 251) “ortaya koyduğumuz bilgileri başkalarının aynı şekilde tekrarlamasını bekleyemeyeceğimizi” bundan dolayı da “yapabileceklerimizin en iyisinin eldeki sonuçlara nasıl ulaştığımızı açıklamamız” olduğunu ifade ediyor. Richards ise bu hususu şu şekilde ifade etmektedir: “ İyi bir

nitel araştırmanın geçerliliği büyük ölçüde araştırmacının eldeki sonuçlara nasıl ulaştığını ikna edici bir biçimde ortaya koyabilmesine ve ortaya konulan veri, bulgu ve sonuçların ulaşılması mümkün olanların arasında en iyisi olduğu hakkında okuyucuda bir güven oluşturmasına bağlıdır.” Nitel araştırmalarda çalışmanın güvenirliğinin sağlanması için Lincoln ve Guba (1985) tarafından önerilen denetleme tekniği uygulanır. Bu tekniğinin uygulanmasındaki amaç, araştırmacı araştırmanın başından sonuna kadar yapılan her şeyin kaydedildiği bir araştırma günlüğü tutar ya da önemli görülen yeni fikirler ve durumlarla ilgili bilgi ve detayları not eder.

Dış güvenirliğin sağlanmasında LeCompte ve Goetz (1982) tarafından önerilen şu stratejiler dikkate alınmıştır: Araştırmacının üstlendiği rol ile ilgili açıklamalar, aynı konuda çalışacak diğer araştırmacılara ne tür roller üstlenmeleri gerektiği konusunda bir fikir verebilir. Araştırmacı, görüşme esnasında kendi konumunu gözlemci olarak açık hale getirmiştir. Araştırmacı radikal ve keskin söylem ve duruşlarından kaçınmış ve mutedil bir duruş sergilemiştir. Araştırmada veri kaynağı olan kişilerin hangi ölçütlere göre belirlendiği açık ve detaylı bir şekilde tanımlanmıştır. Bu sayede, benzer çalışma yapacak diğer araştırmacılar çalışma grubu belirlerken bu tanımlamaları dikkate alabilir. Benzer çalışmalarda benzer sonuçlara ulaşabilmek için araştırmacının kullandığı kavramsal çerçeve, varsayımları ve araştırma süreci ayrıntılı olarak açıklaması beklenir. Bu açıklamalar şeffaf ve detaylı olarak yapılmış ve ilgili konular ilgili bölümlerde sunulmuştur. Araştırmada farklı görüşler ve alternatif ifadeler dikkate alınmıştır. Ayrıca araştırmanın ham verileri başkaları tarafından incelenebilecek biçimde saklanmıştır.

İç güvenirliğin sağlanmasında LeCompte ve Goetz (1982) tarafından önerilen şu stratejiler dikkate alınmıştır: Okuyucuya araştırma verilerini yorum katmadan okuma fırsatı vererek, daha sonra araştırmacının ulaştığı sonuçları bu verilere göre değerlendirme fırsatı verilmiştir. Ulaşılan sonuçların teyit edilmesi amacıyla, elde edilen verilerin analizinde bir başka araştırmacı dâhil edilmiştir. Bir veri seti uzman ve araştırmacı tarafından ayrı ayrı kodlanmış ve akabinde kodlar karşılaştırılmış ve tutarlılık hesaplaması yapılmıştır. Miles ve Huberman (1994)’in formülü (Araştırmanın Güvenirliği = Görüş birliği / (Görüş ayrılığı + Görüş birliği) x 100) kullanılarak araştırmanın güvenirliği % 91 olarak hesaplanmış ve böylelikle ulaşılan sonuçlar teyit edilmiştir.

Son olarak, bir çalışmanın geçerlilik ve güvenirliği önemli ölçüde araştırmacı

etiğine bağlıdır (Merriam, 2015: 220). Çalışma ele alınırken, Patton’un (2002: 552) inanırlık kavramı ile ilişkilendirdiği “entelektüel hassasiyet, mesleki dürüstlük ve yöntem-bilimsel yeterlilik” ilkelere uyulmasına özen gösterilmiştir. Ayrıca katılımcıların isimlerine yer verilmemesi üniversite isimlerinin ifadelerle ilişkilendirilmemesi gibi etik uygulamalara dikkat edilmiştir.

ÜÇÜNCÜ BÖLÜM

GİRİŞİMCİ VE YENİLİKÇİ ÜNİVERSİTE ARAŞTIRMA

BULGULARI VE TARTIŞMA

Çalışmanın bu bölümünde araştırma kapsamında elde edilen verilerden üretilen bulguların tanımlanmasına ve tartışılmasına yer verilmiştir. Bu bölüm temelde iki kısımdan oluşmaktadır. Birinci kısımda, metodoloji bölümünde yer verilen açık kodlama, serbest kodlama, eksen kodlama ve seçici kodlama aşamalarında elde edilen bulgular sunulmuştur. Bölümün ikinci kısmında ise, kilit

nokta kodlama aşamasında elde edilen bulguların çalışmanın amacı doğrultusunda eldeki alt kategorileri, kategorileri ve temaları bir düzen içerisinde yorumlanarak, varılmak istenen teorinin genel hatları ile temel bileşenleri ve içeriğine yer verilmiştir. Metodoloji bölümünde çalışma, kurgusal olarak bir çeşit tümevarım araştırması olduğu ifade edilse de, bölümün ikinci kısmında bulgular tanımlanır ve yorumlanırken bütünden-parçaya ilerleyen bir yol izlenmesi uygun görülmüştür. Bu yolun izlenmesi, teorinin sunumunu kolaylaştıracağı, parça-bütün ve parça-parça ilişkilerini daha belirgin hale getireceği düşünüldüğünden tercih edilmiştir.