• Sonuç bulunamadı

2.3.1. İslam’ın Temel Şartları

2.3.1.1. Namaz

Namaz, İslam’ın beş temel esasından biridir. Belli eylem ve rükünleri olup, her Müslüman’ın günde beş vakit yerine getirmesi gereken farz ibadetlerden biridir. Müminin miracı olan namaz, insana devamlı Allah’ı hatırlatır. Kalplere sorumluluk duygusunu yerleştirmesi, kötülük ve günahla kişi arasında perde olması, maddî ve manevî temizliği sağlaması gibi yönleri vardır (Paçacı 2006ı: 514).

Şair, namaz gibi bir ibadetten insanların nasıl uzak kaldığına hayret etmektedir:

Namäzdan seni dūr ide nice bir sevdä Niyäzdan seni menú ide nice bir vesväs

s. 90

Namazın en temel şartlarından birisi de abdest almaktır. Vahdet ibriği ile abdest alınıp, Allah’tan başka hiçbir ilahın olmadığı ifade edilmelidir:

Alup ibrìḳ-i vaḥdet ile vużū Diyelüm lä-ilähe illä hū G 900/1

Şair, Allah yolunda varlığından vazgeçenlerin namaz ve diğer ibadetlerinin makbul olduğunu belirtmektedir:

Anuñ namäz u niyäzın ḳabūl ider Ḥaḳ kim Yoluñda cismini ḫäk eyleyüp teyemmüm ider

G 370/6

Nafile namaz kılmak ise; dinen yapıldığında sevap, yapılmadığında günahı olmayan bir ibadettir. Âşığa devamlı olarak nafile namaz kılmasını söyleyen sufiye, bu ibadetin ne sünnet ne de farz olduğu vurgulanır:

Näfile ḳıl diyü Rūḥìye yeter taṣdìú vir

İtdügüñ teklìf ey ṣūfì ne sünnetdür ne farż

G 558/5

Namaz kılarken kişinin Kâ’be’ye karşı rüku ve secde etmesindeki esas

maksat, kişinin tüm varlığıyla Allah’a yönelmesidir:

Kaúbeye farż olan rükūú u sücūd

Vech-i Ḥaḳḳa mi§äl imiş bildüm

G 798/3

Şair, toplum eleştirisi yaparken “namaz” kavramından da yararlanır. Gerçek mana kıblesini anlamayan kötü tabiatlı kişileri eleştiren şair, bu kişilerin taleplerinin ne kadar haksız olduğunu ifade eder:

Ḳıble-i maúniyi fehmeylemeyen kec-revler Sehv ile secde idüp ecr-i úaẓìm isterler G 417/12

2.3.1.2. Oruç

İslam’ın beş şartından biri olan oruç ibadeti, bilhassa Ramazan ayı boyunca her Müslüman’ın yerine getirmesi gereken farz ibadetler arasında yer alır. İmsak vaktiyle sahur biter ve oruç başlar. Güneşin batma zamanı olan iftar vaktiyle de oruç yasakları sona erer (Paçacı 2006i: 534).

Âşıklar, Ramazan ayı boyunca eğlence ve içki meclislerinden ayrı olmaktan şikâyet ederler. Bu sebeple daima bayram hilalini gözlerler:

Ṣavmdan görseñ neler çekdi dil-i nevmìdümüz Añma ṣūfì ṣavmumuz gibi geçerse úìdümüz G 493/1

Ṣanma meyden Ramażän irmek ile nevmìdüz Rūz u şeb muntaẓır-ı cäm-ı hiläl-i úìdüz

G 494/1

Ramazan ayının sona ermesi yeme-içme ve eğlence meclislerinin yeniden kurulması anlamına gelmektedir:

Gitdi mäh-ı rūze úayş u nūşa ruḫṣatdur hemän Ᾱlet-i bezmi müheyyä eylesün ḫurşìdümüz

G 493/2

2.3.1.3. Hac

“Kelime olarak Allah’a yönelme, günahlardan arınma, Hak yolunda feragat gösterme, meşakkatleri göğüsleme ve dinin özüyle temasa geçme manasına gelen hac; terim olarak, Mekke’de bulunan Kâ’be’yi ve civarındaki kutsal olan özel yerleri, belirli vakti içinde, usulüne uygun olarak ziyaret etmek ve yapılması gereken diğer menâsiki yerine getirmek” (Paçacı 2006b: 210) olarak ifade edilmektedir.

Al-i İmran Suresi 97. ayette Allah: “Orada apaçık nişâneler, (ayrıca) İbrahim’in makamı vardır. Oraya giren emniyette olur. Yoluna gücü yetenlerin o evi haccetmesi, Allah’ın insanlar üzerinde bir hakkıdır. Kim inkâr ederse bilmelidir ki, Allah bütün âlemlerden müstağnîdir” buyurmaktadır.

Hac Suresi’nin 27-28. ayetinde ise: ”İnsanlar arasında haccı ilan et ki, gerek yaya olarak, gerekse nice uzak yoldan gelen yorgun argın develer üzerinde, kendilerine ait birtakım yararları yakînen görmeleri, Allah’ın kendilerine rızık olarak verdiği kurbanlık hayvanlar üzerine belli günlerde Allah’ın ismini anmaları (kurban kesmeleri için) sana (Kâ’be’ye) gelsinler. Arık ondan hem kendiniz yeyin, hem de yoksula, fakire yedirin” buyrulur. Şair, bu ayete telmihte bulunarak, aşk dünyasının

öyle yüce bir dergâh olduğunu, dünyanın her yerinden insanların Kâ’be’yi ziyarete geldikleri gibi bu ulu dergâha vardıklarını ifade etmektedir:

Kärgäh-ı úaşḳ Rūḥì bir ulu dergähdur Kim úamìḳ olmış ḥavälisi anuñ min-külli fec

G 96/5

Hac vazifesinin belirli menâsikleri/usulleri vardır. Bir kişiye haccın farz olması için; Müslüman, akıl baliğ, hür ve maddî olarak yeteri kadar imkâna sahip olması gerekir. Hanefîlere göre haccın; ihrama girmek, Arafat’ta vakfe yapmak ve ziyaret tavafı olmak üzere üç farzı vardır. Haccı bizzat eda edemeyecek derecede hasta olanlar, yaşlılar veya sakatlığı bulunanlar, vekil tayin etmek suretiyle bu ibadetlerini yerine getirebilirler (Öğüt 1996: 389-391).

Âşık, sabâ rüzgârına kendisinin yerine Kâ’be gibi olan sevgilinin eşiğini öpmesini ister. Âşığın bu sözünü duyan sevgili ise, ısmarlamakla haccın kabul olmayacağını, kendisinin bu görevi yapabilecek durumda olması sebebiyle vekil tayin edemeyeceğini söyler:

Yär işigin öp didüm benden ṣabäya işidüp Ol ṣanem olmaz ḳabūl ıṣmarlamaḳla didi ḥac

G 96/3

Kurban ibadeti, Allah’ın rızasını kazanmak amacıyla hac mevsiminde hacıların Arafat’a çıktıkları gün ifa edilmektedir. Kurban bayramı da aynı günün sabah namazıyla beraber başlar (Pala 2000: 248).

Kurban bayramının gelişiyle dünyayı yeniden şereflendirdiğini belirten şair, hac mevsimine de işaret ederek sevgilinin Kâ’be’ye benzeyen mahallesine yüz sürme zamanının geldiğini söylemektedir:

úᾹlemi ḳıldı müşerref yine úìd-i aḍḥä Kaúbe-i kūyuña yüzler süricek demlerdür

G 373/5

Divan şiirinde sevgilinin bulunduğu yer, âşık tarafından Kâ’be olarak kabul edilmektedir. Sevgili için çok gözyaşı döken âşık, gözyaşını paraya benzetmekte, hacca gidebilmek için kişinin dinen zengin sayılabilecek miktarda mal sahibi olması gereğini yerine getirip sevgilinin mahallesine yüz sürmek için çok gözyaşı döktüğünü belirtmektedir:

úAzm-i kūyuñdur ġaraż ḳılmaḳdan eşküm saña úarż Aḳçesi çoḳ olana zìrä ki olur Kaúbe farż

G 558/1 Sìnemde genc var beni kūyuñdan itme menú Dünyäsı çoḳ olana olur çün Ḥicäz farż G 563/3

Hacc-ı ekber ise; “daha büyük, en büyük hac” anlamlarına gelir. Kur’ân-ı Kerim’de ifade edilen bu günle neyin kastedildiği konusunda çeşitli görüşler ileri sürülmüştür. Bazı âlimlere göre bu günle bayram kastedilir. Hz. Peygamber’in (s.a.v) Veda haccı sırasında bayram günü cemreler arasında durarak; “Bu hacc-ı ekber günüdür” buyurduğu rivayetler arasındadır. Hacc-ı ekber gününün arefe günü olduğu, hac günlerinin tamamı olduğu veya ziyaret tavafının yapıldığı gün olduğu şeklinde çeşitli yorumlar vardır (Öğüt 1996: 393).

Sevgiliye kavuşma günü, âşık için hacc-ı ekber olarak ifade edilir:

Ṣafä bulur ṭaväf itdükde kūyuñ Kaúbesin Rūḥì

Viṣäluñ ḥacc-ı ekber sen meh-i täbänum İbrähìm G 829/6

Safa ve Merve, Kâ’be’nin doğusunda olan iki küçük tepeciktir. Bu iki tepe arasında yapılan sa’y, haccın menâsiki arasında yer almaktadır (Paçacı 2006d: 571).

Kâ’be gibi olan sevgilinin bulunduğu yere gidip Safa ve Merve tepelerinde sa’y yapan âşık, gerçek anlamda mutlu kişidir:

Kaúbe-i kūyuña saúy idüp Ṣafä ile iren

Merve ḥaḳḳıyçün cihän içre bilüñ oldur saúìd G 129/4

2.3.1.4. Zekât

Sözlük anlamı; artma, çoğalma, temizlik, bereket, iyi hal ve övgü olan zekâtın dinî terim olarak anlamı, zengin olan kişilerin her sene mallarının kırkta birini Allah rızası için belirli kişilere vermesi olarak ifade edilir. Zekât; fakirlere, miskinlere, borçlulara, yolda kalmışlara, Allah yolunda olanlara, kalbi İslam’a ısındırılan kişilere, esir ve kölelikten kurtulmak isteyenlere verilebilir. Zekât, malı temizler ve mala bereket kazandırır (Paçacı 2006f: 711, Pala 2000: 423).

Sevgili, çaresiz âşığına merhamet zekâtını vermeyen acımasız biri olarak tasvir edilmektedir:

Ḫūblar úäşıḳ-ı bì-çäreye raḥm itmezler Yoḳ o bì-raḥmlaruñ var ise dìninde zekät

2.3.2. Kıyamet ve Alâmetleri

Kıyamet inancı, ahiret, hesap günü, mahşer ve kıyamet alâmetleri, toplum hayatına yön veren konular arasındadır. Ahiret inancı ile dolu olan bir kişinin yaşadığı toplumda karışıklık çıkarması, çevresine zarar vermesi düşünülemez. Allah korkusu ile kıyamet günü dünyada yapılan iş ve hareketlerin hesabının verileceği inancı, toplumsal düzeni kurmakla beraber sosyal hayatı düzenleyici unsurlar arasında olması bakımından önemlidir.

Bir insanda Allah korkusunun olmaması ve kıyamette karşılaşacağı felaketlerden korkmaması toplumda fitnelerin artmasına sebep olacaktır:

Fitneler ḳaldurur eyyäm ki ol ḫäṭırdan Refú olur ḫavf-ı Ḫudä bìm-i ḳıyämet ḳalḳar

G 405/3

Şair, kıyamet inancının toplumsal düzeni sağlama yönüne vurgu yapmış, kıyamete ilişkin çeşitli inanışlara da yer vermiştir. Bu konular şöyle incelenebilir:

2.3.2.1. Ay ve Güneşin Kaybolması

Kıyamet gününde ay ve güneş gökyüzünden çekilecek, dünyada sahip olunan unvanların herhangi bir faydası olmayacaktır:

úᾹlem-i bì-meh ü ḫurşìd ü felekde hergiz Ne mühendis ne müneccim ne ḥakìm isterler G 417/4

2.3.2.2. Deccal ve Mehdi

Kıyametin kopmasına yakın bir zamanda ortaya çıkacağına inanılan Deccâl ve onu öldürecek olan Mehdi, Hadis-i Şeriflerde yer almakta, kıyamet fitnesinin en korkunç olanının Deccal olduğu peygamberimiz tarafından bildirilmektedir. Deccâl’in bir gözü kör ve Yahudi olacak, ortaya çıktığında insanları kendine bağlayacak, uydurmuş olduğu yalanlarla ortalığı birbirine katıp kıyamet fitnesini kolaylaştıracaktır. Deccâl’in bir de eşeğinin olacağı ve Şam’da öldürüleceği

bildirilmektedir (Pala 2000: 101-102). Hz. Peygamber’in (s.a.v), Deccâl’in yalanlarına karşı dikkatli olunması konusunda uyarıları vardır.

Şair, her nerede rakibi görse onun civarında da servi boylu sevgilinin mutlaka olacağını; rakiple Deccâl, kıyâmetle sevgilinin boyu arasında ilgi kurarak vurgular. Nasıl Deccâl’in zuhuru kıyamet alâmeti ise rakibin görülmesi de sevgilinin yakınlarda olduğuna işarettir:

Raḳìbi ḳande görsem beklerin ol serv-i bäläyı Ḳıyämetden úalämetdür ẓuhūrı çünki Deccäluñ

G 690/4

Deccâl’in yalanlarıyla insanları kendisine bağlaması inancına değinen şair, riyakâr insanları Deccâl’e benzeterek onlara uyan kişilerin selamete eremeyeceğini vurgular ve riya ehliyle birlikte hareket eden kişinin Deccâl’in eşeğinden farkı olamayacağını belirtir:

Çekil ehl-i riyädan pìr-i úaşḳa irmek isterseñ Uyan Deccäla görmez Mehdi-i ṣäḥib-zamän şeklin

G 855/6 Şöyle maġlūb-ı riyädur ki yanınca gidenüñ

Ḫalḳ üşer başına gūyä ḫar-ı Deccäl yürür G 164/6

Defterdar Feyzi Efendi’yi Mehdi’ye, onun düşmanlarını da Deccâl’e benzeten şair, Mehdi-Deccâl arasındaki savaşta nasıl Deccâl yenilecekse, Feyzi Efendi’nin düşmanlarının da galip gelemeyeceğini söylemektedir:

Baḥ§ idüp nice urur pençe senüñle düşmen Mehdi-i hädiye olur mı muḳäbil Deccäl

s. 128

2.3.2.3. Hesaba Çekilme

Kıyametin kopmasından sonra insanların dünyadaki eylemlerinden sorguya çekilmek üzere sevk edileceği yere Arasat denilmekle beraber, mahşer ve mevkif olarak da isimlendirilmektedir (Karagöz 2006a: 28).

Âşık da inleme ve feryatlarla sevgilinin bulunduğu yeri Arasat meydanına çevirmiştir:

Dün göñül näle vü zär ile ḳıyämetler idüp

úArṣa-i kūyuñı itmişdür zemìn-i úaraṣät

G 74/4

Şair, sufiye; “hesap günü geldi, ömrünü nerede geçirdin, hesabını ver” şeklinde seslenmekte, kişinin mahşer gününde yüz yüze geleceği sorulara işaret etmektedir:

Ḥäṣıl-ı úömri neyledüñ ṣūfì Rūz-ı ḥaşr oldı gel ḥisäbın vir G 349/5

Allah’ın rahmet ve mağfiretinden ümit kesmeyen şair, insanların diriltilip toplandığı kıyamet gününde günahların bağışlanmasını ister:

Rūḥì úaceb mi ḥaşrda úafv olsa cürmümüz Ḫalläḳumuz bizüm ki ġafūruõr-raḥìmdür G 213/8

Cürmümüzi rūz-ı cezä umaruz Yüzümüze urmaya maúbūdumuz G 443/6

Benzer Belgeler