• Sonuç bulunamadı

Bağdat (Dâru’s-Selâm, Burc-ı Evliyâ)

Kuruluşundan itibaren artan ticaret, servet ve refah düzeyine paralel olarak ilim, edebiyat ve sanatta da ciddî gelişmeler yaşanan Bağdat; yüzyıllar boyu İslam dünyasının önemli ilim, kültür, sanat ve medeniyet merkezi kimliğini korumuş bir şehirdir. Bağdat’ta bizzat halife ve vezirlerin himayesinde inşa edilen kurumlarda ilim, kültür ve sanatta önde gelen simalar yetişmiş, böylece İslam kültür ve medeniyetine damgasını vurarak Avrupa medeniyetinin doğuşuna da zemin hazırlamıştır. Safevilerle uzun yıllar mücadele edildikten sonra 1534 yılında Kanuni Sultan Süleyman tarafından alınan Bağdat, ticaret yolları üzerinde bulunması ve Avrupa’nın ekonomik baskı altına alınmak istenmesi sebebiyle ön plana çıkmıştır (Eroğlu vd., 2006: 13, Halaçoğlu 1991b: 433).

Bağdat’ın şairler tarafından övülmesinin doğal karşılanması gerektiğini belirten Rûhî, Bağdat’ın güzellerini; güzel söz söylemeleri, şuh ve vefalı olmaları yönüyle över:

Nice Baġdädı ögüp yürimesünler şuúarä Kim ola ḫūbları biri birinden aúlä Bir viläyet ḳanı Baġdäd gibi kim güzeli

Hem suḫan-dän ola hem şūḫ ola hem ehl-i vefä G 23/1-2

Bağdat, Fırat ve Dicle nehirlerinin birbirine yakın olduğu verimli topraklarda kurulduğu için Fırat ile Dicle nehirlerinin birleştiği yer olan Şat ile birlikte anılmaktadır (Yeniterzi 2010: 306). Bu konumundan hareketle şair, sevgilinin bulunduğu yeri Bağdat’a, gözyaşını ise Şat’a benzetir:

Kūy-ı yärı fiõl-me§el Baġdäda teşbìh eyledüm Anda eşküm ṭurmayup aḳmakdadur mänend-i Şaṭ

G 565/4

Fırat ve Dicle nehirleri Bağdat’ın su ihtiyacını karşılarken, kıyıları da güzellerin gezinti mekânlarıdır. Her iki nehir de şevkten coşkuyla Bağdat’a doğru akmaktadır:

Dicle seyrinde ṣalınmaḳda sehì-ḳämetler Dicle dìväne olup itmede ṭuġyän eyüdür

Şevḳden aḳup aḳup gelmede Baġdäda Furät Ḫūblar ḳarşulayup itmede cevlän eyüdür

s. 165

Bağdat sadece coğrafî güzellikleri, siyasi ve dinî konumu veya Kerbela ilgisiyle anılmaz. Rûhî, aynı zamanda Bağdat’ın şairlerinden ve güzellerinden de bahseder. Bağdat’ın şairleri nazik ve nüktedandır, ancak şairlerin nezaketle vasfettiği güzellerin amacı âşıkları öldürmektir:

Ser-i zülfüñle belüñ vaṣfın iderler däõim Şuúaräsı güzelüm näzük olur Baġdäduñ

G 636/4 Bizi öldürmek imiş ḳaṣdları ey Rūḥì Bilmezüz ḫūblarıyla nõidelüm Baġdäduñ

G 638/5

Bağdat, Rûhî Divanı’nda en çok bahsedilen şehirdir. Bu, Rûhî’nin Bağdat’la bütünleştiği, âdeta et-tırnak ilişkisi gibi düşünülürse Rûhî’nin Bağdat, Bağdat’ın da Rûhî olduğu anlamına gelir. Nedim’in İstanbul’a bağlandığı gibi Rûhî de Bağdat’a bağlanmış; bu bağlılık şairde özlü bir yurt sevgisinin oluşmasını sağlamıştır (Gölpınarlı 1953: 25). Onun divanında Bağdat’ın tarihî dokusu, izi, kokusu vardır. İçinde “Bağdat” adının geçmediği mısralarda bile Bağdat’ı hisseder ve hatırlarız. Şair, Bağdat ile kendisini âdeta bütünleştirmiştir:

Ben ol ḫäkem ki úazmüm deşt-i Burc-ı Evliyädandur Hevä-yı úaşḳa düşdüm hep bu taḥrìk ol hevädandur

G 339/2 Ḫäk-i Burc-ı Evliyäyuz dergeh-i Ḥaydardanuz Çarḫa biz baş egmezüz gör kim ne úälì yerdenüz

G 430/1

Bülbül-i gūyendelerüz gül gibi

Gülşenümüz ravża-i Däruõs-Seläm G 804/7

Rûhî, III. Mehmed için yazdığı kasidesinde, Bağdat’ta (Burc-ı Evliya) sıkıntı ve fakirlik içinde yaşadığını söyler:

Cefä degül mi bu dem Burc-ı Evliyäda benüm Günüm geçe elem ü faḳr u fäḳa ile müdäm

s. 77

Şiirlerde Bağdat; “Dâru’s-Selâm, Burc-ı Evliyâ” adlarıyla da geçmektedir. Şehir, tarih boyunca pek çok peygamber ve evliyaya ev sahipliği yaptığından bu isimleri de hak etmektedir. Havasıyla suyuyla insana ferahlık veren Bağdat, evliya beldesi olması hasebiyle de ruha şifa verir. Rûhî, Bağdat’ın diğer bir adının “Dâru’s- Selâm” olmasını, havasının ve suyunun insan tabiatına ferahlık vermesine bağlamaktadır:

Ᾱdemi äb u heväsı rūz u şeb sälim ṭutar Ġälibä olmışdur anuñçün laḳab Däruõs-Seläm

s. 145

Hz. Hüseyin ve ailesinin yaşamış olduğu ve yüzyıllar boyunca İslam dünyasını hüzne boğan Kerbela hadisesi, şairi de her zaman hüzünlendirir. Bu acıklı olayın şairin zihninde her an canlı kalması, onun Anadolu’dan ayrılıp Bağdat’a yönelmesine sebep olur:

Devrden Ᾱl-i Resūlüñ çekdügin yäd eyledüñ Terk idüp Rūmuñ ṣafäsın úazm-i Baġdäd eyledüñ

G 679/1

Bağdat, “İmâm-ı A’zam Ebû Hanîfe ve Abdülkâdir-i Geylânî1 gibi birçok

velînin türbesini barındırdığı ve uzaktan gelirken önce bu türbelerin görülmesi sebebiyle şehre verilen bir diğer isim de Burc-ı Evliyâ olmuş” (Yeniterzi 2010: 306) ’tur. Bağdat’ın evliyalar şehri olması yönüne işaret edildiği şu beyitte ise, evliyaların manevî gücüyle şifa kaynağı olduğu vurgulanır:

Çü Burc-ı Evliyädasın äsūde-ḫäṭır ol Kim ṣıḥḥat-ı vücūd virür evliyä saña

G 42/5

Rûhî, Bağdat’a atanan devlet erkânından kasidelerinde ve tarih beyitlerinde övgüyle bahsederek, Bağdat’ın bu sebeple şeref bulduğunu belirtir. Böylelikle dönem

1 Abdülkâdir-i Geylânî ve Bişr-i Hâfî’nin Bağdat’ta yer alan makamları hakkında bk. Mekânlar-

içerisinde Bağdat’ta görev yapan veya bir vesile ile Bağdat’a gelen devlet büyükleri hakkında bazı bilgiler edinmek mümkün olmaktadır. Süleyman Paşa’nın cömertliği, kahramanlığı ve fakirlere yardımlarda bulunması (s. 105-107, s. 228), Vezir Sinan Paşa’nın kahramanlığı (s. 97-103) ve Paşa’nın divan kâtibi Hasan Efendi’nin ilim erbabına olan hürmeti, şiire olan ilgisi ve Bağdat şairleriyle muhabbeti (s. 141-142); Husrev Paşa’nın adaleti ve cömertliği (s. 229-230), Cafer Paşa’nın adaleti (s. 260), Hızır Paşa’nın mazlumların feryatlarına kulak veren âdil bir idareci olması (s. 118), Ali Paşa’nın adaleti (s. 237-238) gibi yönleriyle söz konusu edilir. İbrahim Efendi (s. 279) ve Ahmed Efendi (s. 283) ise defterdar olarak görevlendirilmeleri vesilesiyle tebrik edilerek, Bağdat’ın bu sayede şeref bulduğu ifade edilir.

Şam’dan Bağdat’a mektup yazan Rûhî, Bağdat’a olan sevgisini ve dostlarına olan özlemini bu mektupta ifade eder. Mektubunda pek çok şahıstan bahseden şair, onların ne halde olduklarını merak eder ve cân u gönülden dostlarına hayır duada bulunur:

Baġdäda düşse reh-güẕerüñ ey nesìm-i ṣubḥ Gör evvelä ki zümre-i yärän ne demdedür s. 158

Yäräna söyle cän u göñülden duúälar it Dirlerse saña Rūḥi-i bì-cän ne demdedür

s. 161

Şairin Şam’dan Bağdat’a gönderdiği mektupta, Bağdat’ın sosyal hayatına ilişkin ipuçlarını yakalamak mümkündür. Devrin önemli sosyal mekânlarından olan kahvehane ve meyhanelerden dönemin fotoğrafını şiirlerine aksettiren Rûhî, zevk ehli kişilerin kahvehanelerde toplandığını, buralara gelen şairlerin şiir sohbetlerinde bulunduklarını kaydeder:

Mecmaú mı ehl-i ẕevḳe yine ḳahve-ḫäneler Varur mı ḥüsn seyrine yärän ne demdedür

s. 160 İrişe keyfler gele bir yire nükte-sencler

Oḳına naẓm u ne§r ola mebḥa§-ı şäúiräneler G 418/4

Şair, meyhanelerde sabahlayan kişilerin içki sonrasında oluşan baş ağrılarını giderebilmek için kahvehanelere uğradıklarını söyler:

Ḳalḳıla bezmden seḥer varıla ḳahve-ḫäneye İçile ḳahveler ola defú mey-i şebäneler

G 418/3

Bağdat Valisi Sinan Paşa’nın, şehrin imarı konusunda pek çok gayreti vardır. Bağdat köprüsünü tamir etmesi üzerine Rûhî, bu olaya tarih düşürmüş ve Sinan Paşa’dan övgüyle bahsetmiştir. Bağdat’ın inşasında önemli bir rolü olduğunu söyleyen şair, Paşa’nın Bağdat’ta köhne yerleri yıktırıp yeniden yaptırdığını belirtmektedir:

Ḥäkim-i ḫıṭṭa-i Baġdäd Sinän Päşä kim úᾹleme ḳılmadadur himmeti beẕl-i inúäm

Gördi köhne der-i cisri gelicek Baġdäda

Der ü dìvärını yıḳdı yeñiden yapdı tamäm Olıcaḳ Baġdäda ḥäkim köhne olan yerleri

Yıḳdı ser-ä-ser yeñiden yapdı ol ṣadr-ı reşìd s. 286-287

Pek çok yerde Hz. Hızır’a ait makam ve yer adları vardır (Pala 2000: 184). Rûhî’nin ifadesine göre Bağdat’ta da Hz. Hızır’ın makamının olduğu ve Hamîdi isimli birinin buraya bazen uğradığı anlaşılmaktadır:

Gähì maḳäm-ı Ḫıżra varur mı Ḥamìdi hìç Ol ṭabú-ı reşk-i çeşme-i ḥayvän ne demdedür

s. 160

Mesire, gezinti yerlerine verilen addır. Rûhî’nin ifadesine göre Bağdat’ta “Şeyh Bağı” ve “Şah Bağı” adlı gezinti yerleri vardır. Şeyh Bağı, cennet bahçesini andıran güzelliği ile methedilirken, Şah Bağı da kırmızı gülleri ile benzetme unsuru olarak kullanılır:

Şeyḫ Bāġı yine dönmiş mi riyāż-ı İreme Ḳatı raúnālıġı var mı o gülistān nicedür

Şāh Bāġında ḳızıl gül gibi açmaḳda mıdur Tekelü begler içinde o Ḥasan Ḫān nicedür

s. 154

Benzer Belgeler