• Sonuç bulunamadı

MUZAFFER BEY’İN ŞAHSİYETİ VE ÖZEL HAYAT

Belgede Atatürk’ün Yaverleri (sayfa 142-145)

3.SALİH (BOZOK) BEY

4. MUZAFFER (KILIÇ) BEY

4.6. MUZAFFER BEY’İN ŞAHSİYETİ VE ÖZEL HAYAT

Muzaffer Bey, okul, kıt’a hayatı ve sivil görevlerinde vazifeşinaslığı ile bilinen, sağlam yapılı ve ruh asaleti sahibi olarak tanınmış bir askerdir. Verilen her görevde başarıları ve ciddiyeti ile kendisini sevdirmiş, cesaret ve atılganlığı ile Atatürk’ün sevgi ve itimadını kazanmış bir şahsiyete sahipti.

Mustafa Kemal Paşa’nın en genç, savaşta ve barışta da ona hizmet veren yaverlerinin sonuncusuydu. O, kendisine verilen görevin özelliğini tam manasıyla kavrayarak, görevinin sırlarını Samsun’a çıkıştaki maksadı dâhil olmak üzere yakınlarına bile açıklamamış ve vatanı içinde bulunduğu durumdan kurtaracak

221

Ata’sının emrine tereddüt etmeden girmiş ve İstiklal Savaşı’nın bütün safhalarını bizzat yaşamıştır. Atatürk Destanı’nın en coşkun ve şerefli aşamalarını onun yanı başında yaşamış canlı bir tarihti222. Erzurum’dan Sivas’a giderken “Paşam bu vücut ölene kadar sizin gölgeniz olacaktır”223demiş ve görevini de bu hassasiyetle yerine getirmiştir.

Atatürk’ün vefatından sonra diğer yaver arkadaşları gibi o da sonsuz bir üzüntüye kapılmıştı. O’nu ilk tanımasından itibaren yüksek insanlık vasıflarına hayrandı.

Muzaffer Bey, üstün bir ahlakla yoğrulmuş, ciddi, sözünün eri, uygulamalarında kötü örnek ve taviz vermeyen bir Türk subayı idi. Türk ordusu mensuplarının hiyerarşi ve disipline bağlılık özelliği onda da mevcuttu. Atatürk, onun için, kutsiyeti münakaşa edilemez bir savaş ve zafer kahramanı idi.

Muzaffer Bey, uzun boylu, kumral saçlı ve mütebessim bir çehreye sahip, muhataplarına karşı saygılı, az konuşan bir yapısı vardı.

Muzaffer Bey, sağlam bir aile terbiyesi almış, bu terbiye üzerine okul ve askeri terbiyeyi bina etmiş dürüst ve vakur bir şahsiyete sahipti. Devlet malını canından çok korurdu. İmparatorluk döneminin alışılmış uygulamalarına karşı idi. Savaş yıllarının tecrübesi ona sözünü sakınmayan bir karakter kazandırmıştı. Buna bir örnek olarak şu olay gösterilebilir224:

“1927 yılında Mustafa Kemal Paşa’nın bir İstanbul seyahati için yapılan hazırlıklar sırasında Çankaya’da yetkili bir kişi İçişleri Bakanlığı’ndan İstanbul saraylarından birinin hazırlanması hususunda İstanbul valisine emir verilmesini talep eder.

Bu isteği öğrenen Muzaffer Bey hayretle şunları söylemiştir:

“Nasıl? Nasıl? Sarayları boşaltmak için bu kadar çalıştıktan sonra şimdi gidip biz mi onları dolduracağız? Paşa bunu asla arzu etmez, bu girişimden haberi olsaydı çok üzüleceği muhakkaktı!”

222

İsmail Hakkı Akansel; Age, s.219.

223

S.Eriş Ülger; Age, s.309.

224

Mustafa Kemal Paşa 16 Mayıs 1919 günü İstanbul’dan ayrıldıktan sekiz yıl sonra, 1 Temmuz 1927’de ilk defa İstanbul’a gitmiştir. İstanbul valisi ve belediye başkanı’nın teklifine sıcak bakmamakla birlikte İstanbul halkının ısrarlı arzuları üzerine Mustafa Kemal Paşa, Dolmabahçe Sarayı’nda savaş ve barış’ta başyaveri Salih ve yaveri Cevat Abbas beyler ile birlikte kalmıştır. Mustafa Kemal Paşa, 1 Temmuz - 9 Ekim 1927 tarihleri arasında İstanbul’da üç aydan fazla bir süre kalmıştır.

Mustafa Kemal Paşa İstanbul’u daha sonraki ziyaretlerinde zaman zaman Dolmabahçe Sarayı’nda kalmakla beraber, zaman zaman da Beyoğlu’nda Pera Palas ve Taksim’deki Park Oteli’nde de ikamet etmiştir.

Muzaffer Bey’in başlıca düşüncesi büyük lider’in güvenliği idi. Bilhassa savaş yıllarının Ankara’sında ve Anadolu’da en umulmadık ve en beklenmedik bir yerde pusuya düşürülebileceklerinden, her an tetikte bulunmanın gerekli olduğuna inanmıştı.

Mustafa Kemal Paşa’nın ihtiyatlı hareket etme alışkanlığında olması gibi, yaverin de aynı şekilde hatta daha fazla dikkatli olmasının gerektiğini, tehlikenin komutanı ve kendisi için aynı olacağını bildiğinden Muzaffer Bey, davasını benimsediği liderini bir solukta göğüslemekten çekinmeyecek derecede feragat sahibi ve her adımda bir ölüm tehdidine karşı onu koruyacak bir cesarete sahip idi. O geleceği birçok bilinmeyenlerle dolu olan bir ihtilalcı liderin, şahsi muhafızlığını tercih etmiş bir subaydı. Böylece, Türk İstiklal Mücadelesi’nin en güvenilir simalarından biri haline gelmiş ve Mustafa Kemal Paşa’nın sarsılmaz güven ve itimadını kazanmıştı. Bu itimat, onun için en büyük armağandı”225.

Bütün Milli Mücadele sırasında ve sonrasında, Mustafa Kemal Paşa’nın sadık yaverlerinden biri olarak, O’nun uğrayabileceği tehlikelere karşı kendisini siper yapmış, sevgi ve takdirini kazanmıştı.

Muzaffer Bey, askeri hayatının yanı sıra hukuk öğrenimi yapmış, ticaretle uğraşmış ve milletvekilliğine seçilmişti. Bu yüzden birçok dostu bulunmasın rağmen o yine de çok mütevazı bir insandı. Etrafına adeta bir sessizlik seddi çekmiş ve kendisini unutturmaya gayret etmişti.

225

Atatürk’ün Cumhuriyet Dönemi yaverlerinden biri olan Ahmet Naşit Bey, Muzaffer Bey’in vefatından sonra şunları söylemiştir:

“Talihim, beni de yaver olma bahtiyarlığına müyesser kılarak bütün hasletlerini nefsinde toplayan bu fedakâr insanla beraber yaverliğimiz sırasında olduğu gibi, yaverlikten sonraki hayatında da onu sık sık görür, İstiklal Mücadelesinin yazılmamış menkıbelerini düzgün bir ifade ile anlatırdı. Bizleri bir an için günün hayat kavgalarından uzaklaştırır ve bize o günlerin heyecanını yaşatırdı. Atatürk’ün cismen aramızdan ayrılmasıyla her vatan evladı gibi onun da teessürüne son yoktur. Atatürk’ü ilk tanıdığı günden beri, şahit olduğu yüksek insanlık vasıflarının hayranıydı. İsmini her anışında gözleri yaşarır, yazılmamış vecizelerini, menkıbelerini anlatırdı. Bir gün Atatürk ile beraber çektirdiği fotoğrafı bize gösterdi ve ‘Aramızdan ayrıldıktan sonra işlerimin değil, hayatımın kıymeti kalmamıştır.’ demiştir”226.

Belgede Atatürk’ün Yaverleri (sayfa 142-145)