• Sonuç bulunamadı

I. BÖLÜM

2.1. Musevilik ve İktisadi Hayat

Yahudi halkı tarih boyunca sürgün edilmiş bir toplumdur. Bu sebeple tarihlerini büyük ölçüde sürgünler oluşturmaktadır. Dini inanışları sebebiyle yerleştikleri bölgelerde genellikle dışlanmışlar ve bazen de eziyet görmüşlerdir. Günümüzde Yahudi bilincini oluşturan en önemli iki kavram Nazi soykırımı olan Holokost ve sürgünlerdir.

Sürgünler, özellikle “Babil Esareti” adıyla anılan ve Babil Kralı Nabukadnezar’ın M.Ö.

51 Mustafa Karahöyük, Din ve Ekonomi İlişkisi, FLSF Dergisi, 2013 Güz, sayı:16, s. 200.

6. yüzyılda bütün Yahudi halkını Babil’e gönderdiği sürgün, Yahudilerin toplumsal, siyasi, dini, kültürel ve iktisadi kurumlarında büyük ve köklü değişiklikler yaratmıştır.52 Sürgünlerin akabinde Yahudi toplumunun iktisadi hayatlarında köklü değişiklikler meydana gelmiştir. Doğal olarak sürekli sürgün edilme ve ellerinde bulunan malları kaybetme tehlikesiyle karşı karşıya olan insanlar, taşınmaz mallara yatırım yapmayı tercih etmezler. Bu sebeple sürekli sürgüne maruz kalan Museviler de tarım ve toprakla uğraşmamışlar ve toprak sahibi olamamışlardır. Hayatlarını sürdürmek için tarım yerine zanaatla uğraşmışlar ve küçük çapta ticaret yapmışlardır. Fakat bu dönemlerde ortaya çıkan büyük bir Yahudi tüccar göze çarpmamaktadır.53 Hristiyan dininin inanışları gereği Hristiyan tüccarın fazla bulunmadığı Avrupa’da, ticaret konusunda tekel olmalarına rağmen bu yıllarda Yahudi tüccarların ticaretten para kazanamamasının 3 asli sebebi bulunduğunu söyleyebiliriz.

1- Ortaçağ boyunca tüm Avrupa’da ticari faaliyet çok zayıftır. 8. yy. boyunca feodalite sebebiyle ticaretin durması tacirlerin de yok olmasına yol açmıştır ve ticaretin ayakta tuttuğu kent hayatı yok olmuştur. Bütün bir Avrupa’da kentten kıra göç başlamıştır. Çünkü ticaretin önemini Ortaçağ Avrupa’sında var olan feodalizm, kendi kendine yeten ve tarımsal üretime dayalı bir iktisadi sistem kurmuştur.54

2- İslam Medeniyetinin Güney ve Doğu Akdeniz sahillerini ele geçirmesiyle Doğu-Batı gerginliği ortaya çıkmış ve bunun sonucunda Akdeniz ticareti durma noktasına gelmiştir.55

3- Dönemin Hristiyan ideolojisine göre dünyevi zevkler ve para kazanma hırsı günahtır. Kilisenin yoğun etkin olduğu o dönemlerde insanlar ticaretten uzak durmaya çalışmakta ve Yahudi tüccarların mallarını almak konusunda da çekince göstermektedirler.

Tüm bu sebeplerden dolayı ticaretten kazanılan paralarla herhangi bir şekilde iş büyütme veya taşınmaz mal alma imkânları olmayan Yahudi tüccarlar yatırımcı olmak yerine finansör olma yolunu tercih etmişlerdir. Ortaçağ’ın sonlarına yaklaşıldığında

52 Ali Osman KURT, İkinci Mabed Dönemi Yahudiliğine Genel Bir Bakış, Cumhuriyet Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi, Cilt X, Sayı 2, 2006, s. 448

53 Sombart Werner, Kapitalizm ve Yahudiler, İleri Yayınları, Ankara 2005, s. 269

54 Henri Pirenne, Ortaçağ Avrupa’sının Ekonomik ve Sosyal Tarihi, İletişim Yayınları, İstanbul 2012, s.

13.

55 Bican ŞAHİN, Siyasal Düşünceler Tarihi I- Orta Çağ’da Siyasal-Sosyal-Kurumsal Yapı: Yöntem ve Teoriye Dair, TÜBA Açık Ders Malzemeleri Portalı

gayrimenkul yerine menkul değerleri tercih eden Yahudi tüccarlar gittikçe zenginleşmiştir. Zira feodal düzenin yıkılması sonucu toprağın değeri azalmış, toprak asli ekonomik faaliyet olmaktan çıkmıştı. Artık menkul değerler ve paranın bizzat kendisi güç göstergesi haline gelmiştir. Avrupa’da güçlenen merkezi Krallıklar, ordu beslemek ve yeni yerler alabilmek için yoğun miktarda paraya ihtiyaç duymaktaydılar.

Bunun için modern anlamda ilk devlet tahvillerini piyasaya sürdüler. Amerika kıtasının ve Hindistan’a giden deniz yolunun keşfi sonucu kurulan İngiliz, Hollanda, Fransız, Portekiz, İsveç ve Danimarka Doğu ve Batı Hint Şirketleri astronomik miktardaki masraflarını karşılamak için hisse senetleri çıkarmışlardır. Yoğun sermaye birikimlerine sahip olan Yahudi tüccarlar bu menkul değerleri satın alarak gerek devletleri borçlandırmış, gerekse zamanın dev şirketlerine ortak olmuşlardır. Bu şirketler günümüz şirketlerine benzememekteydi. Kendi bayrağı, askeri gücü ve toprağı olan, Avrupalı devletlerin Hindistan’ı sömürme aracı olan devasa kurumlardı.56

Musevilerin bir ülkeye göçü yerleşilen ülkenin iktisadi kalkınmasını sağlarken terk ettikleri ülkeler de finansal çöküntüye sahne oluyordu. Hollanda’nın Antwerp kentine gelen Yahudiler bu şehri para ve ticaret merkezi haline getirirken, şehirden sürülmelerinin ardından Antwerp düşüşe geçmiştir. Aynı şekilde İspanyol Yahudilerinin 1492’de Osmanlı İmparatorluğuna sürgün edilmesiyle birlikte yerleştikleri şehirlerin kalkınmasında büyük rol oynamışlar ve ticarete canlılık getirmişlerdir.

Museviliğin kapitalizmi ne denli etkilediği konusunda ise bilim adamlarının farklı görüşleri vardır. Weber’e göre Musevilik iktisadi yaşam biçimi olarak kapitalizmi doğuracak etki göstermemiştir. Eski Yahudiliğin hayatı tabii bir tutum içinde değerlendirme eğilimini buna örnek olarak göstermiştir. Aynı şekilde ortaçağ ve yeniçağ Yahudilerinin iktisadi ahlakının, gelişen kapitalist etik içinde, her ikisinin de durumunu belirleyen özelliklerinden uzaktır. Yahudiler siyasal ya da spekülatif yönde eğilimi olan “maceracı” kapitalizm tarafında yer almıştı: Yani toplumsal anlamda bireylerde kapitalist davranış eğilimi bulunmamaktaydı.57

Weber’in eleştirilerine karşın Alman bir iktisatçı ve sosyolog olan Werner Sombart, kapitalist insanla Yahudi insanın birbirinin aynısı olduğunu belirtmektedir. Zira kâr

56 P. Bruce Buchan, The East India Company 1749-1800: The Evolution of a Territorial Strategy and The Changing Role of the Directors, Business and Economic History Journal, Cilt 23, Sayı 1, Sonbahar 1994, s. 53.

57 Weber, Protestan Ahlâkı ve Kapitalizmin Ruhu, s. 146.

etme fikri, iktisadi akılcılık, Yahudi dininin Yahudi hayatını şekillendirmesini sağlayan kuralların iktisadi faaliyetlere uygulanmasından başka bir şey değildir. Kapitalizm gelişmeden önce tabiî insan tanınmaz ölçüde değiştirildi ve onun yerine akılcı bir zihin taşıyan bir mekanizma getirildi. Sonuç olarak Homo Judeus’a çok yakın olan Homo Capitalisticus ortaya çıktı. Esasen her ikisi de aynı türe aittir. Böylece Yahudi hayatının Yahudi dini tarafından akılcılaştırılması, kapitalizme yönelik Yahudi yeteneklerini gerçekten doğurmamış bile olsa, kesinlikle onları arttırmış ve yükseltmiştir.58

Sombart, Yahudilerin başarısını sadece dini idrakleriyle kökleştirdikleri usullere dayamakla kalmamakta, buna ilave olarak onların geniş bir alana yayılmış olmaları, onlara yabancılar olarak davranılması, yarı-yurttaşlıkları ve nihayet zenginlikleri olmak üzere dört sebep üzerinde odaklanmaktadır.59

Sombart, Yahudilerin kapitalizmin oluşumundaki rollerinin abartılı olduğuna ilişkin eleştirilere yönelik olarak kendi görüşlerinin Yahudiler dışında birçok sebebin bulunmadığı anlamına gelmediğini ancak Yahudiler üzerinde odaklanmış bir çalışmayı yapmakla tespitlerinin de bu merkezde toplandığını ifade etmektedir. Zira Amerika’nın ve onun gümüş hazinelerinin keşfi, teknik bilimlerin mekanik ihtiyaçları, Avrupa milletlerinin etnik özellikleri ve değişimleri olmaksızın, kapitalizm Yahudiler olmasa neredeyse imkânsız olacaktı. Kapitalizmin uzun hikâyesinde, Yahudi etkisi sadece bir bölümü oluşturmaktadır.60 Bunların içerisinde keşif adıyla başlayan yayılmacılık ve sömürgecilik faaliyetlerinde de Yahudiler, en belirleyici değilse de, en önemli rolü oynamışlardır. Hiçbir sömürge girişimi Yahudilersiz tam olmamıştır. Her basamakta en az bir Yahudiye rastlamak mümkündür.61

Yahudiliğin ve Yahudilerin kapitalizmin gelişmesindeki rollerine dikkat çeken yegâne düşünür Sombart değildir. Karl Marx’ın da kapitalist zihniyetin gelişmesinde Yahudiliğin önemine işaret ettiği görülmektedir. Çünkü kapitalist zihniyet için gerekli olan bütün unsurlar Yahudi anlayışının içerisinde vardır. Marx’a göre bunu gösteren soru ve cevaplar şunlardır:

58 Sombart, s. 215.

59 Sombart, s. 165-166.

60 Sombart, s. 23-24.

61 Sombart, s. 45-46.

“Yahudiliğin dünyevî temeli nedir? Pratik ihtiyaçlar ve kişisel çıkar. Yahudiliğin dünyevi ibadeti nedir? Sıkı pazarlıkçılık. Onun dünyevi Tanrısı? Para. Peki, o halde!

Bezirgânlıktan ve paradan, yani pratik, gerçek Yahudilikten kurtulma çağımızın kendi kendini kurtarması ile aynı şey olacaktır. Yahudilerin kurtuluşu, son tahlilde, insanlığın Yahudilik ’ten kurtuluşudur.

Yahudi sadece malî güç kazanmak suretiyle değil, fakat aynı zamanda o yüzden ve ondan ayrı olarak paranın bir dünya gücü haline gelmesi ve pratik Yahudi ruhunun Hristiyan milletlerin pratik ruhu haline gelmesi suretiyle kendini Yahudice bir tarzda kurtarmıştır. Yahudiler, Hristiyanların Yahudileşmesi ölçüsünde kendilerini kurtarmışlardır.

Yahudi’nin tektanrıcılığı gerçeklikte birçok ihtiyaçların çoktanrıcılığıdır, tuvaleti bile bir ilahî hukuk nesnesi yapan bir çoktanrıcılık. Pratik ihtiyaç, bencillik, sivil toplumun ilkesidir ve sivil toplum politik devleti tam anlamıyla meydana getirir getirmez tüm saflığı ile zuhur eder. Pratik ihtiyaç ve kişisel çıkarın tanrısı paradır.”62

Marx’ın bu duruma şahsi dini inanışları itibariyle çok eleştirel baktığı açıkça görülse de tespitleri kayda değerdir.

Musevi inancının birkaç temel kaynağı bulunmaktadır. Bunlardan en önemlisi kutsal kitap Tanah’tır. İslam inancında Musevilerin kutsal kitabının Tevrat olduğu kanısı hâkimdir. Ancak Tevrat, yani Tora, Tanah’ın kutsal metninden sadece ilk beşini kapsar.

Musevi kutsal metinlerinde, gerek diğer İbrahimi dinlere, gerek antik dinlere, gerekse yaygın Uzakdoğu dinlerine kıyasla, zenginliği, zengin olmayı, para kazanmayı, ticareti öven ve teşvik eden birçok ifade bulunmaktadır.63 Bunlardan Tanah’ın 28. metni olan

“Süleyman’ın Özdeyişleri” dinin iktisadi hayata müdahalesini görebilmemiz açısından önemlidir:

- Sağ elinde uzun ömür, sol elinde servet ve onur vardır.64

- Zenginin serveti onun kalesidir, fakirin yoksulluğu ise onu yıkıma götürür.65 - Bilgelerin tacı, servetleridir, akılsızlarsa ahmaklıklarıyla tanınır.66

62 Karl Marx, Yahudilik ve Kapitalist Zihniyet, Kapitalizm ve Din,(Çev. M. Özel), İstanbul, 1993, s. 92 94.

63 Karahöyük, s. 193-220.

64 Tanah, 28. Metin, III-16

65 Tanah, X-15

Yahudi medeni kanunu, tören kuralları ve efsanelerini kapsayan dini metinlerinden olan Talmud’da ise şu ifadeler bulunmaktadır.

- Dürüst olana uygun ve dünyaya uygun olan yedi nitelik vardır. Bunlardan biri zenginliktir.67 Dürüst kimse parasını, bedenini sevdiğinden daha çok sever.68 Tüm bu örnekler ışığında Museviliğin diğer Semavi dinler arasında, özellikle bir sonraki bölümde açıklanacak olan Hristiyanlığa nazaran, dünyevi hayatı yücelten ve zenginliği öven bir inanca sahip olduğunu söyleyebiliriz. Yahudilerin ticarette ve alışverişte başarılı olmalarının temelinde Musevi dininin bu alanda dayattığı ahlak bilincinin önemli bir payı bulunduğu düşünülebilir.