• Sonuç bulunamadı

I. BÖLÜM

3.1. Bazı İktisadi Düşünürlerde Din ve İktisat İlişkisi

3.1.3. Max Weber (1864-1920)

Emile Durkheim’la birlikte modern sosyolojinin kurucusu kabul edilen Max Weber, ilk sistematik ve bağımsız din sosyolojisi biliminin kurucusu sayılmaktadır. Weber anlayıcı sosyoloji olarak nitelenen sosyoloji geleneğini olgunlaştırmış, aynı zamanda diğer toplumsal olaylar gibi, din kaynaklı toplumsal olaylara da birer ideal tip gözüyle bakarak sınıflamasını yapmak şeklindeki anlayış yöntemini tarihi ve karşılaştırmalı yöntem ve tekniklerle de zenginleştirip sentezleyerek, din sosyolojisi araştırmalarına uygulamayı başarmıştır.121 Protestan kökenli bir aileden gelmesi Weber’i büyük ölçüde etkilemiş ve onu şimdiye kadarki en büyük sosyolojik analizlerden birisi olan Protestan Ahlakı ve Kapitalizmin Ruhu’nu yazmaya yöneltmiştir.

3.1.3.1. Protestan Ahlakı ve Kapitalizm

Weber’in din sosyolojisi, onun meşhur eseri Protestan Ahlakı ve Kapitalizmin Ruhu çerçevesinde incelenmektedir. Weber kitabında dini düşüncelerin Püritenlerin, diğer Protestan mezheplerin ve buna bağlı olarak tüm Batılı toplumların davranışlarını biçimlendirmedeki önemine ve kültürel değerlerin toplumsal eylemi nasıl sınırladıkları ve yönlendirdiklerine vurgu yapar.122 Diğer bir ifadeyle, Weber kaynağında dini inançlar ve pratikler yatan bu sürecin, davranışları nasıl yönlendirdiklerini ve bireyleri kendilerine nasıl tabi kıldıklarını belirlemeye çalışır.123 Bu eserde Weber’in temel çıkış noktası, 19. yüzyılda yaygın bir tespit olarak ortaya çıkan, sosyal tabakalara farklı şekillerde dağılan mezheplerle sermaye sahipliği ve modern işverenlik konusunda üstün olan Protestanlar ve Protestanlara nispeten ekonomik olarak daha az gelişmiş olan Katolikler olmuştur.124

121 Ünver Günay, “Din Sosyolojisinin Tarihsel Gelişimi ve Temel Sorunları”, Erciyes Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, Sayı: 12, 2002, s. 1-20.

122 Jonathan H. Turner, Leonard Beeghley, Charles H. Powers, “Sosyolojik Teorinin Oluşumu”, Çev.

Ümit Tatlıcan, Sentez Yayıncılık, İstanbul, 2010, s.147.

123 Turner J. v.d. s. 247.

124 Günter Kehrer, “Din Sosyolojisi” içinde Max Weber ve Protestanlık-Kapitalizm Araştırmaları, Der. Yasin Aktay, Emin Köktaş, Vadi Yayınları, Ankara, 2007, s. 37.

Protestanlık, Hristiyanlık bünyesi içinde ve 16. yüzyılın başında Luther, Calvin, Zwinli ve Knox’un önderliği altında ileri sürülen bir dini harekettir. Batı medeniyeti içinde modern dini bir merhale olarak tanımlanır. Hem yaratıcı, hem de muhafazakâr özelliğe sahiptir. Düşüncenin, davranış ve sosyal örgütlenmenin gelenekli biçimleri bakımından muhafazakâr, hayatın ve gerçeğin dinamik duygusunun sağlanmasında ve insan menfaatlerinin serbestliği açısından yaratıcıdır. Çünkü Protestanlık milliyetçilik, ferdiyetçilik, demokrasi ve kapitalizm gibi sosyal hareketlerin bir ürünü olarak ortaya çıkmaktadır.125

Protestanlıkla birey ve toplumun iktisadi durumları arasında pozitif bir ilişki söz konusudur. Katoliklerle Protestanların beraber yaşadıkları ülkelerde, Protestanlar fert ve grup olarak Katoliklere nispeten zengindirler. Örneğin, Almanya' da Protestan nüfus, Protestan olmayanlardan daha varlıklıdır. Aynı şekilde, bir ülkedeki din ve meslek istatistikleri kıyaslandığında, yüksek eğitimli teknik ve ticari personelin, büyük sermaye sahiplerinin ve işletme liderlerinin büyük çoğunluğunun Protestan olduğu görülmektedir. Protestanlar, Katoliklere nispeten daha zengin ve iktisadi faaliyetlere katılmaya daha isteklidir. Katolikler, daha az kar açlığı duyan, sakin bir mizaca sahiptir.

Az karlı da olsa güvenli bir hayatı risk ve heyecan dolu bir hayata, bu ona servet ve şeref getirse bile, tercih ederler.126

Protestanlığın iktisadi faaliyetlerde başarılı olmasının sebebi, insan hayatının rasyonalizasyonunu ileri sürmesinden; yeteneğe, modern mesleklere engin bir ahlaki değer vermesinden kaynaklanmıştır. Böylece işi kutsallaştırmış ve işin düzenlenmiş, namuslu ve coşkun bir heyecanla yapılmasını kutsal bir görev olarak addetmiştir.

İnsanın selametinin her şeyden evvel düzenlenmiş ve akla uygun bir hayat sürmekten ibaret olduğunu addetmiş ve dindar insanları dünyaya bağlarken, onları dini ödevlere doğru götürmüştür.127 Bu bağlamda, Protestanlık anlayışı ile kapitalizmin rasyonel ahlakı arasında örtüşme vardır. Protestan ahlak iktisadi hayata önemli erdemler kazandırmıştır. Mesela, bir meslek içinde düzenli ve metodik çalışmanın dini görev olduğu bilinci, iyi bir ticaret ahlakı temin etmesi, Protestanlığın spekülasyon, borç

125 Orhan Türkdoğan, “Günümüzde ve Türkiye’de Weberci Görüşler”, Türk Dünyası Araştırmaları, Ankara, Haziran 1985, s. 61.

126 İshak Torun, “Kapitalizmin Zorunlu Şartı-Protestan Ahlak” C.Ü. İktisadi ve İdari Bilimler Dergisi, Cilt 3, Sayı 2, 2002, s. 89-98.

127 Sorokin, s. 216.

verme, faiz, devlet müdahalesi konusundaki söylemleri kapitalizmin ortaya çıkmasında ve gelişiminde büyük etkisi olmuştur.128

Protestan mezhebindeki hâkim düşünce, dünyevi çalışmaların bireye Tanrı tarafından emredildiği yönündedir. Bireyin mesleki konumunda sebat etmesi ve sosyal hareketliliği reddetmesinin nedeni de budur. Mesela, Lutherci meslek anlayışının pasif durumda olması, Kalvinizm, Püritanizm ve kısmen de Pietizmin biçimlendirdiği asketik Protestanlığın, kapitalist ruhun gelişmesinin belirleyicisi olmasının sebeplerinden birini oluşturur. Weber’e göre dünyevi asketik Protestanlık para kazanmayı doğrudan doğruya tanrının isteği olarak görmüştür. Böylece tüm Hristiyanlar kazanabildikleri kadar çok kazanmaya ve tasarruf edebildikleri kadar çok tasarruf etmeye, yani zengin olmaya teşvik edilmiştir. Lüks tüketim sınırlanmış olduğundan harcanamayan para biriken sermayeye eklenir. Protestanlık işte böyle bir dünyevi asketizm geliştirmiştir. Başka bir deyişle dünyevi asketizmin zorlaması sonucu sermaye birikmiştir.129 Burada Weber’in üzerinde durduğu temel husus ise, Kalvinizmin içinde bulunan kadercilik anlayışıdır.

Bu, her ferde cennetin önceden müjdelendiği, çalışmanın, iş yapmanın bir fazilet olduğu ve insanın kendi mesleğini kendi seçmesi gerektiği anlayışıdır.130 Bu nedenle, kurtuluşu sağlamak adına her türden büyüsel-ayinsel fırsatların önünü kapattığı için, Weber’in deyimiyle, insani olmayan heyecanlılığı yüzünden kutsanmışlık ve kurtuluş (certitudo salutis) sorununun çözümsüz kalmasına yol açmıştır. 131

Weber göre kazanmak, insanın yaşamsal amaçlarından birini oluşturur. Fakat bu yaşamsallıktan kasıt, kazanmanın yaşamdaki maddi ihtiyaçları karşılayacak nitelikte bir araç olması değildir. Kapitalizmin değişmez temel ilkesi de, ihtiras içermeyen tüm bu duyguların gayet doğal olgulara pek fazla anlam içermeyen biçimde dönüşümü olarak karşımıza çıkmaktadır ve kapitalizmle hiçbir biçimde ilgisi olmayanlar bu ilkeye yabancıdır. İncil’den mesleğinde azimli olan birini görürsen, o kralların önünde durmalıdır şeklinde aktarılan ifade de, çağdaş bir ekonominin içinde yasal yollardan

128 Torun, s. 89-98.

129 Max Weber, “Protestan Ahlakı ve Kapitalizmin Ruhu”, (Çev. Zeynep Gürata), Ayraç Yayınevi, Ankara 2005. S. 47

130 Türkdoğan, s. 185.

131 Kehrer, s. 39.

para kazanabilmenin, meslekte kabiliyetli olmanın sonucu olarak oluştuğunu ifade eder.132

Weber, anlayış sosyolojisi ilkelerine bağlı kalmak suretiyle kapitalizmi bir ideal tip şeklinde incelemiştir. Ona göre çok yönlü bir anlama sahip olan kapitalist kültürün sosyal ahlakı, yalnızca kapitalist iktisadi düzenin gelişmesini içermez. Bu düzen öyle bir düzendir ki, bireyler bu düzen içinde doğar ve onların bu düzeni değiştirme girişiminde bulunmaları, çoğunlukla mümkün olmamaktadır. Kapitalizmin ruhu da, bu bağlamda, kapitalizmin özgünlüğü, yaşam biçimi ve meslek ahlakının gelişmesinin tarihsel bir süreç içerisinde kavranmasıyla birlikte bireyleri toplumdan soyutlamayan bir kitlesel görünüm şeklinde oluşmuştur.133

3.1.3.2. Karşılaştırmalı Din Çalışmaları

Weber Protestan Ahlakı’nın yayınlanmasından sonraki yıllarda, iktisadi bir sistem olarak kapitalizmin Batı dışında dünyanın bir başka yerinde ortaya çıkmamasının ve çıkma ihtimalinin niçin düşük olduğunu göstermek için, dini inançlar ile toplumsal yapı arasındaki ilişki üzerine eğilir. Weber’in bu konudaki en önemli çalışmaları Çin’in Dini ve Hindistan’ın Dini isimli kitapları ve Yahudilik ve İslamiyet ile ilgili çalışmalarıdır.

Weber eserlerinde, Doğu toplumlarını ve dinlerini inceleyerek, Batı toplumları ve dinleriyle kıyaslamalar yapar.134 Kapitalizmin ortaya çıkmasını Batı toplumlarının dini değerlerinde ortaya çıkan değişikliklere ve yeniliklere, yani Protestanlığın ve yukarıda ifade ettiğimiz diğer mezheplerin gelişmesine bağlar. Ancak, Doğu toplumlarında bilimsel, sanatsal ve iktisadi gelişmeler Batı’ya özgü rasyonelleşme çizgisine girmediği için ve Doğu’da kapitalist ruhla uyuşabilecek hiçbir dini inanç kalıbına rastlanmadığı için kapitalizm gelişmemiştir.135 Mesela Konfüçyüsçülükte günah anlayışı ve metafizik yoktur. Konfüçyüsçülük bireyselciliğe vurgu yapan rasyonel bir dindir. Bu nedenle eğitimli Konfüçyüsçüler toplumsal olaylarla pek ilgilenmezler. Ayrıca, dinin dönüştürücü gücü olmadan, yeni kültürel değerlerin oluşmasının ihtimali pek yoktur.

Özet olarak Max Weber, dini inanç, ibadet ve düşüncelerle iktisadi faaliyetler arasındaki ilişkileri, inanç olarak Protestanlığı, iktisadi faaliyetlerin sistemi olarak da Kapitalizmi

132 Weber, Protestan Ahlakı, s. 47.

133 Öztürk Karagöz, “Max Weber’de Anlayış Sosyolojisi ve Din Olgusu”, Derin Yayınevi, İstanbul, 2003, s. 178.

134 Turner v.d., s 251-252.

135 Turner v.d., s. 243.

esas alarak incelemiştir. Weber, yeni doğan kapitalizmin önde gelen şahsiyetlerinin ve zenginlerin değişik Protestan mezheplere mensup olduklarını; bunların kazançlarını lüks ve zevk içinde yaşamakla harcamaktan ziyade, dini inançlarından kaynaklanan sebeplerle tekrar tekrar yatırıma dönüştürüp sermayelerini artırarak kapitalizmin ortaya çıkmasına zemin hazırladıklarını öne sürmüştür.

Batı toplumları dışındaki diğer toplumlarda kapitalizmin ortaya çıkmamasını Doğu toplumlarını ve inanç sistemlerini inceleyerek karşılaştırmalı yöntemi kullanarak izah etmeye çalışmış ve din iktisadı çalışmalarına çok büyük katkı ve zenginlik sağlamıştır.