• Sonuç bulunamadı

I. BÖLÜM

2.4. Berger’in Din Fenomenine Yakla

2.4.1. Modernite

2.4.1.12. Modernite ve Anlam Krizi

Peter Berger, bilindi i üzere, fenomenolojiyi din sosyolojisine ba ar bir ekilde uyarlayan en önemli sosyologlardan birisidir. te bu bak aç ndan Berger, modernitenin dönü türdü ü dünyada, “anlam” irdeler. rdeler irdelemesine ama, bunun ne derece 476

Berger, Modernle me ve Bilinç, s. 234.

477

gerekli oldu u ya da neye tekabül etti i meselesini de soru turur. Çünkü ona göre bugünün dünyas ndaki “anlam krizi” hakk nda konu man n, modern insan n hayat ndaki yeni bir düzensizlik formuna kar k gelip gelmeyece i gerçekten a ikâr de il. “Acaba bu, bizim eski bir matemin en son tekrar i itmemiz anlam na m geliyor? Acaba bu, daha karma k bir hal alan dünya yüzeyinde insano lunu tekrar tekrar ac veren bir st rap hissini aç a vuran bir ikâyet mi? Yoksa bu, insan hayat ölüme do ru götüren bir hayat haline getiren son matem mi? Yoksa bu, ya ad z hayat n anlam a n bir kurtulu tarihinde ortaya ç karan bir üphe ifadesi mi?”478 te bütün bu sorular n varl ndan haberdar bir

ekilde konuyu incelemeye soyunur Berger.

Ona göre anlam, insan bilincinde, bir beden içerisinde var olan ve insan olarak sosyalle en bir bireyin bilincinde in a edilir. Bilinç, bireyle me, bedenin özgüllü ü, toplum ve ki i kimli inin tarihi-sosyal olu umu ise, insan türünün karakteristik özellikleridir.479 Di er taraftan modernizasyon, lokalize anlam sistemlerinin tekeli oldu u iddias güçlü bir biçimde vurgulam r. Ayn zamanda a n alana olan inanc var olan topluluklar n dönü ümü ihtimalini olu turmu ve bu anlam stoklar ndan, daha küçük topluluklar taraf ndan payla lan anlamlar türetmi tir. Bununla birlikte, sonucu hemen modern topluluklar n kapsaml anlam krizlerinden ac çekti ine getirmek, kolayc k olacakt r. Çünkü hâlâ bu artlar alt nda bile, kendi ya ant lar ndaki deneyimleri ile onlara teklif edilen farkl yorumlay olas klar aras nda anlaml bir ili ki kuran ve bundan dolay da ya ant lar görece anlaml k lan insanlar vard r. Daha da ötesi, a n de erleri ve anlam nlar somut sosyal ili kilere dönü türen kurumlar, alt-kültürler ve inanç topluluklar da vard r. Bu “anlam adalar ”n n ötesinde modern toplumun ba ar , sosyal ya am n kurallar ve onun “eski-moda ahlak ”n yasalla rmas ndan gelmektedir. Yasalla rma, bir toplumun tüm üyeleri için muteber olan soyut normlar taraflar ndan düzenlenmi fonksiyonel sistem anlam na gelmektedir. Ahlakile tirme (moralization) ise, bireyin eylemsel alanlar nda görünen somut etik sorular çözme giri imidir.

Berger’e göre, modernitenin sald lar ile birlikte, zay flayan hatta çöküntüye rayan “anlam düzeni”, art k neredeyse bir roman konusu haline gelmi tir. Ayd nlanma ve onun varisleri (ard llar ), özgürlük ve ak l üzerine temellenen yeni bir düzenin olu umuna sebebiyet veren bu sürece “merhaba” demi tir. Devrim sonras Frans z gelenekselcileri ve di er muhafazakâr dü ünürler ise ayn sürece bir çökü /y m gözüyle

478

Peter Berger-Thomas Luckmann, Modernity, Pluralism and the Crisis of Meaning –The Orientation of

Modern Man–, Bertelsmann Foundation Publishers, Gütersloh 1995, p. 9.

479

bakarak hay flanm r. Modernite ve onun sonuçlar ho nutlukla kabul edilirse edilsin ya da reddedilirse reddedilsin, meselenin gerçekleri üzerinde geni bir konsensüs vard r. Bu konsensüsün ne mesnetsiz oldu unu ve ne de bu karma k durumun bo yere oldu unu söyledi ini belirten Berger’e göre konsensüs sadece uzmanlar aras nda de il, ayn zamanda mesele hakk ndaki genel toplum kan nda da vard r. Bu, dinin gerilemesinde bulunabilir. Modern Bat ’ya referansla denilebilir ki, k saca, “H ristiyanl n çökü ü modern anlam krizine yol açm r.”480

Berger, bu çok da orijinal olmayan yorumlar n genel olarak kabul edildi ini, say lar gittikçe artan filozoflar ve entelektüeller taraf ndan ho nutlukla kar land ve hemen tüm muhafazakâr ideolojik dü ünürler taraf ndan bu duruma yas tutuldu unu belirtir. Ona göre ise, bu tart man n ana tezi, din sosyolojisinde çok iyi bir ekilde yer edinen “sekülarizasyon tezi”dir ve modernitenin kaç lmaz olarak sekülarizasyona götürece ine olan inançt r.

Berger’e göre, sekülarizasyon, bir anlamda, dini kurumlar n toplum üzerindeki var olan etkisinin kaybolabilece i dü üncesine yol açt gibi, ayn zamanda insanlar n bilinçlerindeki dini yorumlar n kabulünün de bir anlamda çökü üne yol aç yordu. Bundan dolay tarihsel olarak, insanlar n hem kendi hayatlar nda hem de sosyal varolu lar nda dinsiz olacaklar yeni bir tür ortaya ç yordu: “modern insan”. Bu “modern insan”la kar la , H ristiyan teologlar n tüm nesilleri için önemli bir nokta haline geldi ve Bat ülkelerindeki H ristiyan kiliselerde merkezi bir program noktas te kil etti. Bu durumdan dolay , tabii ki, pek çok tart ma da ya anmaya ba lad . “Modern insan” terimi ise, gerçeklikten tamamen yoksun de ildi. Çünkü dini inançs z ya da dini pratiksiz hayatlar idame ettiren pek çok insan n da oldu u bir gerçekliktir. Seküler varolu un bu ekli sorulmas gereken bir yenilik getirmi ti. O da muhtemelen kiliseler olmadan da dünyalar nda mutlulu u bulan insanlar n mevcudiyeti idi. Fakat bu gözden ç kar lsa bile, modernite ve sekülarizasyon denklemine üpheli bir yakla m getirmek gerekirdi. Avrupa’da dini alanla ilgili gözlem yapan ki iler, uzunca bir süre, “deklerikalizasyon”un dinin kayb yla kar lmamas gerekti ine i aret ettiler. Her ne ekilde olursa olsun, geleneksel sükülarizasyon tezi h zl bir ekilde Bat Avrupa’ya kadar ilerledi.481

Berger’e göre bu sekülerle me teorisini tahri eden ise, Amerika’daki din devleti idi. Amerikan toplumunu, kabul etmek gerekir ki, modern olmayan bir toplum olarak tan mlamak çok güçtür. Ancak buna ra men, din çok güçlü bir konumdad r ve orada her 480

Berger, Modernity, Pluralism and the Crisis of Meaning, pp. 35-36.

481

yerde kendisini hissettirir. Ve bu durum, hem kurumsal düzeyde hem de milyonlarca insan n bilinçlerinde ve ya am idamelerinde geçerlidir. Bu durum, sekülarizasyon tezi taraf ndan güçlü bir ekilde yönlendirilmeye çal lan baz yerlerde de mektedir. Avrupa ve Kuzey Amerika d nda, bu tez oldukça saçmad r. Üçüncü Dünya olarak adland lan ülkelerin gerçekten dini hareketlerin hamleleriyle salland ortadad r. slami Rönesans dünyan n pek çok yerinden pek çok insan n ilgisini cezbetmektedir.

Berger, modernle menin, hem ya am dünyalar nda hem de er sistemlerinde hem de dini dü üncede bir ço ulculu u meydana getirdi ine dikkat çeker. Ba ka bir biçimde söylenecek olursa; eski de er sistemleri ve anlam emalar art k “dekanonize” olmu tur. Bireylerin ve tüm gruplar n düzensiz bir hal alma sonucunu vermesi, y llard r sosyal ve kültürel kritizmin ana temas olu turmaktad r. “Yabanc la ma” ve “anomi” gibi kategoriler, modern dünyada yollar bulmaya çal an insanlar taraf ndan tecrübe edilen zorluklarla karakterize edilmektedir. Bu tür bir genel kan n/alg n zay fl , onlar n anlam krizini abartt anlam na da gelmez. Onlar n zafiyeti, farkl hayat topluluklar ve onlar n kendi de erlerine ve yorumlamalar na de er katan anlamlar gibi bireylerin öz- kapasitelerine yönelik körlükleridir. Kierkegaard’dan Sartre’a kadar varolu çu filozoflar, yabanc la an insan tekinin en etkileyici alg geli tirdiler. Bat edebiyat boyunca da buna benzer pek çok versiyon bulunabilir, hatta tek ba na Kafka bile yeterlidir buna örnek olmas aç ndan. K sacas “e er bu ço ulculu un meydana getirdi i etkile imler, u ya da bu ekildeki “siperlerle (duvarlarla)” engellenmezse, bu ço ulculuk etkisini bütün gücüyle gösterecek ve o y “yap sal” anlam krizini getirecektir.”482

Berger’e göre, günlük eylemler, bir al kanl k olarak devam ettirilir. Onlar n örtülü anlamlar na genellikle dokunulmam r. Zor, tehdit edici zamanlar hayat n baz alanlar ndaki anlam krizlerini görünür k lar. Daha sonra da di er alanlar bile eski al lm anlamlar n etkisi alt nda kal r. ç sava larda ve depremlerde bile insanlar, e er su kesilmemi se di lerini f rçalamaya devam ederler. Zor zamanlarda bile, anlam krizleri az da olsa hayat n tüm alanlar ani bir ekilde ayn güçte etkiler. Özellikle al lm eylem, pek çok alanda zor ya da imkâns z hale geldi i zaman, al kanl klara göre devam eden birilerinin oldu u alanlarda anlam krizlerine kar korur. Anlam krizlerinin ciddi felaketlere ve toplu sava lar n zay f oldu u toplumlarda, sürdürülen al lm normallikler elbette ki daha geni bir hal al r.483

482

Berger, Modernity, Pluralism and the Crisis of Meaning, pp. 37-39.

483

Modern toplumun, anlam n üretimi ve ili kilendirilmesi için birçok özelle tirilmi kuruma sahip oldu unu belirten Berger, bu kurumlar içerisinde en fazla kilise (din) hakk nda mülahazalar yapaca belirtir. Çünkü ona göre pratik olarak bütün modern- önceki toplumlar n “birincil kurumlar ” aras nda din merkezi bir yer te kil eder. Bu merkeziyetlik, Durkheim’in “din” alg na temel olu turur. Din, gerçekli in bütün parçalanm yorumlar , dünyan n tutarl bir görünümü içerisinde toplayan, hem bilinç hem de vicdan anlam nda toplumsal ahlak n olu umunu sa layan, toplumun tüm katmanlar nda etkisi görünen sembolik bir çare idi. Burada, modern toplumlardaki dini kurumlar art k bu pozisyonda olduklar iddia edemezler. Onlar art k üst de er ve anlam düzenlerinin tek hamili konumunda de illerdir ve h zl bir ekilde ikincil kurumlar seviyesine do ru inmektedirler. Onlar, merkezden “k rsal n” periferisine/k na çekilmi tir. Halen müze görünümünde olan ve teologlar n kendi-tan mlamalar ile (“Katolizm”, “insanlar n kilisesi” gibi) yasalla lan azametli resmi binalar, art k varl klar onaylamamaktad rlar. Toplumdaki bu merkezi rolünü kaybetmesine ra men, der Berger, kilise halen, hem bireylerin hayatlar hem de toplumun bir bütün olarak kabullenilmesi aç ndan pozitif görevi olan ve bir arac kurum olarak fonksiyonunu sürdürmeye devam ettirmektedir. Kiliseler, hem aile hayat na hem de (bir devlete) tabiiyete bir anlam sa lar. Kiliseler topluma bir bütün olarak at f yapmak için önemli bir nokta te kil eder. Kiliseler ayn zamanda “büyük” kurumlar n istikrar ve inan rl desteklemekte ve bireylerin topluma “yabanc la mas ” azaltmaktad r. Ancak, kilise bugün bir arac kurum olarak fonksiyonunu sürdürürken, bunu herhangi bir cebir/zor kullanmaks n yapmaktad r. Onun önceki rolüyle z t olarak, buras önemli bir ayr m noktas r.484

Kiliselerin önemini bu ekilde belirttikten sonra Berger, “arac kurumlar” dedi i bu kurumlar n ba kl k sistemi etkili olmaya devam etti i müddetçe, “normal” modern toplumlar n evrensel anlam krizlerinden ac çekmeyece ine vurgu yapar. Çünkü bu artlar devam etti i müddetçe, bütün modern toplumlar n organizmalar nda var olan anlam-krizi- virüsü önlenmi olacakt r. Ancak, e er ba kl k sistemi yeterli oranda, di er etkenler taraf ndan zay f duruma dü ürülürse, virüsün yay lmas önleyebilecek hiçbir ey kalmayacakt r.485

“Kültürün bozuldu u”, “modenitedeki anlam kayb ”, “son kapitalizmde insano lunun yabanc la mas ”, “kitle toplumundaki anlam enflasyonu” ve bunun gibi ikâyetler oldukça yenidir Berger’e göre. Teologlar, filozoflar, sosyologlar, akademik olmayan sa ya da sol 484

Berger, Modernity, Pluralism and the Crisis of Meaning, pp. 54-55.

485

kanattan manevi/ahlaki müte ebbislere var ncaya kadar hemen herkes bu ikâyetleri pek çok insan nesli için dile getirmektedirler. Farkl ideolojik simgeler alt nda, bütün hayal edilebilir çareler, bireyin ve toplumun bu hastal klar için tan lmaktad r.

Peki modern toplumlar anlam kriziyle nas l ba a ç kabilir? Berger’e göre modern toplumun iki farkl yap sal karakteristi inin farkl sonuçlar do uraca kavramak hayatidir. Yap sal fonksiyonel farkl (ve onlar n ekonomideki kurumsal-mant ksal organizasyonlar ) ve modern ço ulculuk, modern toplumun üyelerine sunabildi i ekonomik refah gibi yaln zca maddi anlamda de il, ayn zamanda hukukla ku at lm refah devletinin fiziksel güvenlik ve parlamenter demokrasinin de dahil oldu u uzun avantajlar listesi için ön haz rl k mahiyetindeki en önemli eylerdir. E er hiçbir süreç ve yap modern toplumda kar kar ya kal nan anlam krizinin ortaya ç kmas na ve yay lmas na engel olamazsa, o zaman, bu toplumlar en genel/evrensel anlam krizlerine ev sahipli i yapm olacakt r. Bu da kesinlikle modern toplumun yeniden krizsiz nimete ula mak için ödeyece i büyük bir bedel olaca anlam na gelecektir. A bir ekilde bu yüksek bedele odaklan r ve ayn zamanda elde edilen avantajlar görmezden gelerek, modern toplumun ciddi hastal klar na kar k radikal tedavi yöntemleri de uygulanabilir. Böyle durumlarda er totaliter bask unsurlar içeren giri imler gibi radikal tedavi yöntemleri uygulan rsa, o zaman bu tedaviler çare olmaktan çok ölüme yol açacakt r.486

Berger asl nda k saca unu söylemektedir: Anlam kriziyle hangi tür tedavi yöntemleriyle ba a ç kmaya çal rsan z çal n sonuç bo tur. Anlam krizinden düzlü e kabilmek için tek çare, kaç lmaz bir ekilde, “arac kurumlar” dedi i kiliselerin tekrar etkisini art rmas , toplumdaki o eski gücüne tekrar kavu mas , yani dinin tekrar toplumdaki merkezi rolünü üstlenmesidir. Çünkü modern toplumun içini kanatan ve biçare hastal klara maruz b rakan anlam krizleriyle ba a ç kman n tek yolu, toplumdaki her türlü unsur için bir çimento vazifesi görerek onlar bir araya getiren ve topluma/insanl a “yeni bir anlam” katan “arac kurumlard r.” Buradan hareketle “Berger’in, günümüz dindar n, modernitenin getirdi i s nt larla ba etmesinde dini-toplumsal hayata kendisinin anlam vermesini, bir ba ka deyi le “taklit”ten “tahkik”e geçi ini öngördü ünü”487 söylemek yanl olmasa gerektir.

Modern dünyada ya an lan ve parametreleri belirlenmeye çal lan hem “anlam krizi” ve güvensizli inin hem de ahlaki gerekçelendirmedeki müphemli in elbette ki üstesinden

486

Berger, Modernity, Pluralism and the Crisis of Meaning, pp. 61-62.

487

Mehmet Süheyl Ünal, “Peter L. Berger’e göre Dini Tecrübenin Günümüz Dindar için Anlam : Sosyolojik Bir Bak Aç ”, Dinbilimleri Akademik Ara rma Dergisi, VIII, Say 3, Samsun, 2008, s. 157.

gelinmek zorundad r. Berger bununla ilgili de önerilerde bulunur. lk olarak, onlar, kendilerinin iyi ya da do ru dedi i eylere ba kalar n da iyi ya da do ru demelerini beklememelerini gerekir. kinci olarak bireyler kendileri için bile neyin do ru ya da iyi oldu unu da tam olarak bilemezler. Bir kere kurumlar, nesnel bir ekilde eylemleri ve belki de özel etik türlerini önceden belirleyen kurumsal-mant ksal organizasyonlar na sahiptir. Yine ara rmalar üretim, ileti im ve anlam alg olmak üzere üç yönde yap lmal r: kitle ileti im araçlar , topluluklar içerisindeki günlük ileti imler, büyük kurumlar, topluluklar ve bireyler aras nda arac k vazifesi üstlenen arac kurumlar.488

Modernle me ile ilgili ay rd z geni çe yerden sonra, Berger’in Modernle me ve

Bilinç adl eserinin son bölümlerinde ifade etti i gibi, biz de çal mam z boyunca

modernle me tart malar n s k s k büründü ü negatif ton için özür dileme gere ini duymuyoruz. Zira sosyoloji, “esas itibariyle kirli çama rlar aç a ç kartan bir disiplindir. Parçalara ay r, üzerindeki örtüyü kald r ve nadiren de ilham perilerinin direktifleri do rultusunda hareket eder.”489

Konumuzu sosyologumuzun etkili bir cümlesiyle bitirelim: “Modern insan, ölüm dö inde, bir zamanlar tüm benli ini sar p sarmalayan rengârenk flamalar ndan soyunmu , sadece ve sadece bir insan olarak uzanm Don Ki ot’un ta kendisidir.”490