• Sonuç bulunamadı

I. BÖLÜM

2.3. Berger’in Sosyoloji Anlay

2.3.7. Din ve Dünya-Kurma

Berger, konuya Kutsal emsiye adl me hur eserinde, oldukça etkili ekilde giri yapar: “Her insan toplulu u bir dünya-kurma giri imidir. Bu giri imde din özel bir yer

gal eder. Bizim burada as l maksad z, insanlar n dini ile insanlar n dünya-kurmalar aras ndaki ili ki üzerine birtak m genel de erlendirmeler yapmakt r.”302

Berger’e göre toplum, bir insan ürünü olmak ve bir insan ürünü olmaktan ba ka bir ey olmamakla ve fakat sürekli bir ekilde üreticisi üzerinde kar etki icra etmekle diyalektik bir olgudur. Yani toplum bir insan ürünüdür. O, insan eylemi ve bilinci taraf ndan verilmemi ba ka hiçbir varl a sahip de ildir. nsandan ayr hiçbir sosyal gerçeklik olamaz. Berger’e göre u da söylenmelidir ki, insan da bir toplum ürünüdür. Her bireysel özya amöyküsü, hem kendinden önce var olan hem de ondan sonra var olmaya devam edecek olan toplumun tarihi içerisinde bir sayfa veya perdedir. Toplum fert do madan önce vard ve öldükten sonra da var olmaya devam edecektir. Toplumun insan n 299

Berger, Kutsal emsiye, s. 145.

300

Berger, Kutsal emsiye, ss. 160-161.

301

Berger vd., Modernle me ve Bilinç, s. 219.

302

ürünü ve insan n da toplumun ürünü oldu u ifadesi tezat te kil etmez. Aksine bunlar toplumsal fenomenin tabiat nda mevcut olan diyalekti i yans rlar.303

Berger, bilindi i üzere, toplumun temel diyalektik sürecininin üç a amadan olu tu unu iddia eder. Bunlar d salla ma (externalization), nesnelle me (objection) ve içselle medir (internalization). Daha önce izah etti imiz bu kavramlar k saca tekrar aç klayacak olursak; d salla ma, insanlar n hem fiziki hem de zihni faaliyetleriyle dünyaya do ru sürekli ta malar r. Nesnelle me, kendi asli üreticilerini kendilerinden çok a dönük bir olgusall k (facticity) olarak kar layan bir realitenin (yine hem fiziki hem de zihni) bu faaliyetinin sonucunda ula lan bir noktad r. çselle me ise sözü edilen ayn realitenin kendisini bir kez daha objektif dünyan n yap lar ndan subjektif bilincin yap lar na aktar rken insanlar taraf ndan tekrar kendi içlerine mal edilmesidir. salla rken toplum, bir insan ürünüdür. Nesnelle irken ise sui generis (nev-i ahs na münhas r) olur. çselle me boyunca insan art k, toplumun bir ürünüdür. D salla ma, antropolojik bir zorunluluktur. Ampirik olarak bildi imiz kadar yla insan, sürekli ta mak suretiyle kendisini yine kendisi olarak bulaca bir dünyadan ba ms z kavranamaz. nsano lu bir çe it içine kapan k, kimi sakl iç dünyalarda seyreden ve daha sonra da kendisini ku atan dünyada ifade etmek için açmaya koyulan bir varl k olarak anla lmamal r.304

Berger’e göre, insan, hayvanlar âleminde özgün bir konum i gal eder. O, di er yüksek memeli hayvanlardan farkl olarak, hiçbir türe-özgü çevreye, yani kendi içgüdü terkibi taraf ndan kat bir biçimde yap land lm hiçbir çevreye sahip de ildir. Bir köpek- dünyas ndan ya da bir at-dünyas ndan bahsedilebilece i anlamda bir insan-dünyas yoktur. Tek bir köpek ya da tek bir at, tek ba na di erlerinden farkl bir e itim ve birikim edinebilecekse de, kendi türünün di er bütün üyeleri ile payla çevresiyle büyük ölçüde sabitlenmi bir ili ki içindedir. nsan-olmayan hayvanlar n tümü, türler ve türlerin tek tek üyeleri olarak, çe itli hayvan türlerinin biyolojik donan n önceden belirledi i yap lara sahip kapal dünyalarda ya arlar. Bunun tam tersine, insan n çevresiyle kurdu u ili ki, dünyaya-aç kl k (world-openness) ile karakterize olur. nsan n, yeryüzünün daha büyük bir parças üzerine yerle meyi ba arm olmas bir yana, kendisini ku atan çevreyle kurdu u ili ki, hangi yerde olursa olsun, kendi biyolojik terkibi taraf ndan oldukça eksik bir biçimde yap land lm r.305

303

Berger, Kutsal emsiye, ss. 37-38.

304

Berger, Kutsal emsiye, ss. 37-39.

305

nsan varolu unun empirik olarak, bir düzen, istikamet ve istikrar kontekstinde ortaya kt söyleyen Berger, bu durumda öyle bir soru sormak gerekti ini belirtir: “ nsani düzenin empirik olarak varolan istikrar nereden kaynaklan r?” Bu soruya pek çok düzeyde cevap verilebilse de en genel cevab udur: Sosyal düzen, insani bir üründür ya da daha do rusu, süregiden insani bir üretimdir. O, insan taraf ndan, insan n süregiden salla mas esnas nda üretilir. Sosyal düzen, biyolojik olarak verili de ildir ya da empirik tezahürlerinde herhangi bir biyolojik datadan türemez. Sosyal düzen, söylemeye bile gerek yok, insan n do al çevresinde de verili de ildir. Sosyal düzen, “ eylerin do as ”n n bir parças de ildir ve “do a olaylar ”ndan türetilemez.306 Sosyal düzen, yaln zca insan faaliyetlerinin bir ürünü olarak var olur.

Berger’e göre madem insan varolu unun söylenildi i gibi farkl bir taraf var, o halde insan organizmas n dünyadaki konumu, karars zl k (instability) halinde olmakla nitelendirilebilir. Çünkü insan dünyaya kar verili bir ili ki modeline sahip de ildir. O sürekli bir ekilde dünya ile farkl ili ki kurmak zorundad r. Ayn karars zl k insan n kendi bedeniyle ili kisinde de söz konusudur. nsan tuhaf bir ekilde kendisiyle “dengesiz” bir varl kt r. Kendi içinde huzurlu de ildir, fakat kendini aktivite halinde ifade etmekle yine kendisiyle bir uzla ma sa lar. Be eri varolu , insan ile bedeni ve insan ile dünyas aras nda durmadan bir “denge kurma faaliyeti”dir. Dolay yla insan hayat boyu bir “kendine hakim olma” süreci içerisindedir. Ancak bu süreç içerisinde insan, bir dünya üretir. Hatta insan yaln z bir dünya üretmekle kalmaz, ayn zamanda kendisini de üretir. Daha aç k bir ifadeyle, o kendini bir dünyada üretir. Dünya kurma sürecinde insan, kendi çabalar yla kendi enerjisini toplar ve kendisine bir istikamet temin eder. O biyolojik anlamda bir insan- dünyas ndan s yr rken, be eri bir dünya in a eder. Bu dünya üphesiz kültürdür. Onun as l amac biyolojik anlamda kaybolan insan hayat için sa lam bir yap olu turmakt r. nsan eliyle üretilen bu yap lar, asla hayvani dünyan n sahip oldu u istikrarl yap lara sahip olmayacakt r. Kültür insan taraf ndan sürekli bir ekilde üretilmeli ve yeniden üretilmelidir. Bu nedenle kültür yap lar , do alar gere i de meye yatk n ve zorunlu yap lard r. uras önemlidir ki, dünyalar in a etmek gereklidir, ama esas zor olan nokta onlar devam ettirmektir.307

Kültürü “insano lunun ürettiklerinin toplam ” olarak tan mlayan Berger, onun bir sm n maddi, di er bir k sm n manevi oldu unu belirtir. nsan, kendileriyle fiziki çevreye biçim verece i ve tabiat iradesine boyun e direce i mümkün olan her çe it aleti 306

Berger-Luckmann, Gerçekli in Sosyal as , s. 79; Berger, Kutsal emsiye, s. 40.

307

geli tirir. Yine insan, dili ve ondan hareketle ve onun vas tas yla hayat n her alan na nüfuz eden yüksek semboller binas da kurar. Kültürün maddi boyutu ile manevi boyutu aras ndaki farkl a dikkat çekerek, manevi boyutun toplumun as l veçhesi oldu unu u sözleriyle dile getirir: “Maddi olmayan kültürün üretilmesinin, insan n çevresini fiziki olarak biçimlendirme çabas yla her zaman atba gitti ini dü ünmek için hakl nedenler vard r. Her halükarda toplum üphesiz maddi olmayan kültürün bir parças ve bölümü olmaktan ba ka bir ey de ildir. Toplum, manevi kültürün öyle bir veçhesidir ki, insan n hemcinsleriyle olan ili kilerine temel olu turur. Kültürün bir unsuru olarak toplum, be eri bir ürün olmakla manevi kültürün karakterini bütünüyle payla r.”308

Toplumun, insanlar n dünya-kurma aktivitelerine temel olu turup onlar düzene koydu unu ve koordine etti ini belirten Berger’e göre, toplum ve onun tüm olu umlar kuran “asli madde”, insan aktivitesinde d a vurulan be eri manalard r. En büyük toplumsal birimler (aile, ekonomi, devlet ve benzerleri) sosyolojik analiz taraf ndan bir kere daha insan aktivitesine, daha do rusu onlar n alt nda yatan biricik töze indirgenir. Yine toplum, nesnelle tirilmi insan aktivitesidir de denilebilir. Zira toplum, objektif realite statüsüne ula olan insan aktivitesinin bir ürünüdür. Hiçbir be eri yap , ferde kendisini bir gerçek gibi tan tmaya zorlayan bir nesnellik düzeyine ula mad kça do ru olarak sosyal bir hadise diye isimlendirilemez. Ba ka bir deyi le toplumun temel zorlay onun sosyal kontrol vas talar alt nda yatmaktan çok kendisini gerçeklik olarak kurma ve kabul ettirme gücünde yatmaktad r. Bunun paradigmatik örne i dildir. Hemen hiç kimse, dilin bir insan ürünü oldu unu inkâr edemez. Özel herhangi bir dil, insan yarat , hayal ve hatta kaprisinin uzun bir tarihi sonucunda olu ur.309

Yani, nesnel bir gerçeklik olarak toplum, insana ikamet etmesi için bir dünya temin eder. Bu dünya, içerisine bir dizi olaylar eklinde yay lan bireysel özya amöyküsünü ku at r. Gerçekten de bir ferdin özel biyografisi, sadece toplumsal dünyan n anlaml yap lar içerisinde kavranabildi i ölçüde nesnel olarak gerçektir. Toplum ferde sadece bir roller demeti yüklemekle kalmaz belirli bir kimli i de yükler. Ba ka bir deyi le fertlerden sadece; koca, baba veya amcal icra etmesi beklenmez, ayn zamanda koca, baba veya amca olmas ve hatta daha temele inersek, bahis konusu toplumda “olmak” ne ifade ediyorsa o bak mdan bir adam olmas da beklenir. Dolay yla insan aktivitesinin nesnelle mesi demek, onun, kendini toplumsal dünyan n nesnel unsurlar olarak genellikle mevcut olan ki ilikler halinde kendi içinde kar lamakla, kendisinin bir k sm kendi öz- 308

Berger, Kutsal emsiye, s. 42.

309

bilinci içerisinde nesnelle tirmeye yetenekli olmas demektir. çselle me, daha çok, nesnelle en dünyan n yap lar n bizzat bilincin öznel yap lar belirler hale gelecek

ekilde nesnel dünyay bilinçte yeniden özümseme olay r.310

Berger, her toplumda kendisine özgü bir “ku ak” problemi ya and belirtir. Çünkü tarih boyunca her toplum kendi nesnelle mi mânâlar bir ku aktan di erine aktarma problemiyle kar kar yad r.

Berger’e göre “toplum, bir dünya-kurma giri imidir demek, o düzenleyici veya yasala bir faaliyettir demektir. Toplumun en önemli fonksiyonu yasa veya düzen koymakt r (nomization). Bunun antropolojik gere i, insiyak (içgüdü) gücüne sahip gözüken mânâya, be eri bir özlem duymakt r. nsano lu f tri realiteye mânal bir düzen empoze etmeye zorlan r. Fakat bu düzen, dünya kurmay tanzim eden toplumsal bir giri imi gerektirir.”311

“Toplumsal dünya” ile ilgili de ufuk aç tasvirlerde bulunur Berger. Toplumsal dünya hem objektif olarak hem de subjektif olarak anlaml bir düzen (nomos) olu turur. Objektif düzen bir bak ma nesnelle me süreci içerisinde verilir. Toplumsal dünyada ya amak, düzenli ve anlaml bir hayat sürmek demektir. Toplum, yaln z nesnel olarak kurumsal yap lar nda de il, ayn zamanda öznel olarak ferdin bilincini olu turma konusunda da düzen ve mânân n koruyucusudur. Toplumsal dünya mümkün oldu u kadar oldu u gibi kabul edilmeyi (taken-for-granted) amaçlar. Sosyalle me, bu “oldu u gibi kabul edilme” özelli i içselle tirildi i oranda ba ar kazan r. Ferdin, sosyal düzenin anahtar (temel) manalar na yararl , arzu edilen veya do ru olarak bakmas yeterli de ildir.312

Din ise, kendisiyle “kutsal” bir kozmosun kuruldu u insani bir giri imdir. Ba ka bir deyi le din, kutsal bir kal p içerisinde kozmikle mektir. Burada kutsaldan kas t, tecrübe konusu fakat yine de onunla ili ki halinde bulunan esrarengiz ve korkutucu bir gücün niteli idir. Kutsal n z dd da “profan”d r. Kutsal olarak “a ikar olmayan” her fenomen profand r. Günlük hayat n s radan i leri, aksi ispat edilmedikçe profand r. Bununla birlikte din, insan n dünya kurma giri iminde stratejik bir rol oynam r. O, insan n kendini salla rmas n ve kendi öz manalar realiteye a lamas n en yüce s ifade eder. Din ayr ca be eri düzenin, varl n bütününe yans ld da ima eder. Ba ka bir

310

Berger, Kutsal emsiye, s. 51.

311

Berger, Kutsal emsiye, ss. 56-60.

312

deyi le din, evrenin tamam insan aç ndan manidar bir varl k olarak kavraman n cüretkâr bir giri imidir.313