• Sonuç bulunamadı

Moğol Steplerde Hristiyanlık

3. İstila Öncesinden İlhanlıya Kadar Anadolu’nun Siyasi Durumu

1.2. Moğol Steplerine Büyük Dinlerin Nüfuzu

1.2.2. Moğol Steplerde Hristiyanlık

Moğol steplerinde Hristiyanlığın varlığı Cengiz Han’dan çok daha önceki devirlere rastlamaktadır. Kerayit, Nayman ve Öngüt gibi birçok Moğol kavimleri Moğol devletinin kuruluşundan yaklaşık iki asır önce bu dini kabul etmişlerdi.254 Özellikle bu bölgede 431 yılında Efes’te yapılan III. Genel Konsül’den sonra Nesturi255 misyonerler faaliyetlere başlamış ve Mezopotamya’dan Çin’e kadar bu dini yayma gayretinde olmuşlardır.256 Süryani Vakanüvis Ebu’l Ferec bir Moğol boyu olan Kerayitler’in 1000’li yıllarda Nesturi inancını benimsediklerini bildirmektedir.257 Kerayitler X. asrın başlarında bu dini kabul etmiş aralarında iki yüz bin kişi toplu olarak Hristiyanlığı seçmişlerdir.258 Daha sonra Kerayitler’in batıdaki komşuları Nayman’lar,259 Kuzeyde Baykal Gölü ve Selanga arasında yaşayan Merkitler, Baykal Gölü’nün doğusundaki bölgelerin iç kısımlarında yaşayan Taycutlar ve Çin Seddi boyunca kuzey bölgelerde yaşayan Öngütler Hristiyanlığı

254 Spuler, a.g.e.. s.221.

255 Nesturi mezhebi adını 428–431 yılları arasında İstanbul patriği olan Nestorius’tan alır. Hocası olan

Mopsuestia’lı Theodoros’un öğretisi olan Işa’nın insan ve tanrısal kimliklerini birbirinden ayıran deofizit öğretiyi savunur. Bu görüşleri Doğu Roma ve Batı Roma kiliselerinde yoğun tartışmalara neden olur ve sonunda 431 yılında Efes’te toplanan 3.Genel Konsil Nestorius’u sapkın ilan ederek aforoz etmiştir. Bundan sonraki dönemde Nestorius tarafları Anadolu ve Suriye’de takibata uğrarlar bunun sonucunda da İran’daki Sasanilere sığınırlar. İran topraklarındaki Nusaybin bir akademi (medrese) kurarlar ve öğretilerini misyonerlik faaliyeti çerçevesinde Orta ve Güneydoğu Asya’da yayarlar. (Daha geniş bilgi için bkz. Yonca Anzerlioğlu, Nesturiler, Tamga Yayıncılık, Ankara, 2000, s.5–21.)

256 Anzerlioğlu, a.g.e., s.16–21. 257 Ebu’l Ferec a.g.e., I, s.279.

258 Bu kabilenin Hristiyanlığı ile ilgili Ebu’l Ferec’te şöyle bir hikâye anlatılır: “Nesturi Patriği Jak - merkezi Bağdad’da yerleşen bu ruhani makamda 1001–1012 yılları arasında bulunmuştur- (Mira) Mitra Puli (Abdü Yesu)’dan, Horasan’dan yazılmış şöyle bir mektup aldı: “Türkistan’ın iç tarafında sakin olan Kerayit adlı kavmin hükümdarı, karlı dağlarda av avlarken yolunu kaybeder. Arar arar yol bulamaz, ümidini kesmek üzere iken önüne bir aziz çıkar: “Eğer Hazreti İsa’ya inanırsan seni bu tehlikeden kurtarırım ve sana yolu gösteririm.” der. Hükümdar, Hristiyan sürüsünün bir koyunu olacağını vaat etmiş. Aziz önüne düşerek yolu göstermiş. Dönüşünde hükümdar, o civarda bulunan Hristiyan tüccarlarını çağırarak Hristiyanlık esaslarını sormuş. Onlardan öğrenmiş ki vaftiz edilmeksizin Hristiyan olunamaz. Fakat onlardan bir İncil-i şerif almış ve her gün ona hürmet görevini eda etmiş. Bu hükümdar: “Beni yanına davet et veyahut bir din adamı gönder ki beni vaftiz etsin.” dedi. Benden perhiz üzerine sordu ve “bizim et ile sütten başka yiyeceğimiz yok, nasıl perhiz edelim?” dedi. O, iki yüz bin adamın Hristiyanlığa gireceğini ilave etti. Bağdad Patriki Mitra Puli der: “O hükümdara mukaddes Akaidini öğretsinler, perhiz zamanında et yemeği men etsinler; fakat mademki başka yiyecekleri yok imiş, süte müsaade etsinler.” diye cevap yazdı.” (Ebu’l Ferec, Tarih, I, s.222–223.)

benimsemişlerdi. Bu topluluklar her ne kadar Hristiyan da olsalar, geleneklerinin büyük bir kısmını ve atalarının eski dini Şaman inancının birçok özelliğini korumuş olup Hristiyanlığı daha yüzeysel yaşıyorlardı. Ancak Öngütler’de daha bilinçli ve daha iyi yerleşmiş bir Hristiyanlık görülüyordu.260

Bu kabileler Cengiz Han’a tabi olmasından sonra Hristiyanlıkla ilgili herhangi bir siyaset takip etmediklerinden dolayı imparatorluk içerisinde dini hususiyetleri yönünden bir tehlike olarak görülmediler. Nitekim Cengiz Han’ın dinlere ve din adamlarına karşı göstermiş olduğu hoşgörü sebebiyle bu kavimlerin dini hususiyetleri göz önüne bile alınmamıştır. Ancak sözünü ettiğimiz kabileler, Cengiz Han İmparatorluğu’nda Hristiyanlığın büyük rol oynamasında çok etkili olmuşlardır. Mesela Nayman olan Töregene261 Hatun ve Kerayitli Sorgaktani262 Hatun gibi Nesturi olan bu kadınlar, hem kendi naiplikleri hem de han olan eşleri ve çocukları dönemlerinde imparatorluğun dini siyasetinde çok etkili olmuşlardır.

Cengiz Han diğer dinlere olduğu gibi Hristiyanlığa da aynı mesafede durmuştur.263 Duyduğu, bildiği meşhur din adamlarını çağırır onlarla merak ettiği

260 Roux, Moğol, s.39.

261 Töregene Nayman kabilesinden idi. Kabile reisi Dayir Usun’un hanımı iken Moğollara isyanları

sonucunda isyanı bastıran Cengiz Han’ın esiri oldu. Cengiz Han’da onu oğlu Ögedey’e hediye etti. Ögedey Kaan’ın en gözde kadınlarından oldu. Ölümünden sonra yaklaşık beş (1241–1246) yıl saltanat naipliği yaptı. Büyük Han Güyük Han’ın annesidir. (Cüveynî, a.g.e., s.223–225; Ebu’l Ferec, Tarih, II, s.546–547; D’ohsson, a.g.e., s.119-120; Roux, Moğol, s.298-300.)

262 Sorgaktani: Kerayit kavminin lideri Ong Han’ın kardeşi Çakambu’nun kızıdır. Cengiz Han orayı

hâkimiyeti altına aldıktan sonra onu, dördüncü oğlu Tuluy ile evlendirdi. Tuluy’un en gözde kadınları arasına girdi. Bu kadın aynı zamanda Tuluy’un itibarlı olan oğulları Mengü Kaan, Kubilay Kaan ve Arık Böke’nin anneleriydi.(Cüveynî, a.g.e., s.137 ve 446.)

263 Ebu’l Ferec Cengiz Han’ın Hristiyanlığa meyli olduğunu iddia eder ve bununla ilgili bir hikâye

anlatır. Ahmed isminde Müslüman bir tüccarla beraber Müslüman ve Hristiyanlardan oluşan yaklaşık yüz elli kişilik bir heyeti Harzemşah’a elçi olarak gönderir. Ancak bu heyet Otrar şehrinde Vali Kayır Han tarafından öldürülünce Cengiz Han üzülür. Ebu’l Ferec olayı şöyle anlatır: “Cengiz Han bundan aşırı derecede müteessir olarak uykuyu bırakmış ve hiç durmadan

ne yapmak gerektiğini düşünmeye başlamış idi. Rivayet olunmuştur ki: Cengiz Han yüksek bir tepenin üzerine çıkmış, başını açmış ve kendisine ortada bir sebep yokken böyle zulüm etmiş olan kimseleri yenebilmesi için Tanrı’dan yardım istemiş ve orada oruçlu olarak üç gün üç gece kalmıştı üçüncü gece uykusunda: kendi kapısında ayakta duran karalar giyinmiş eli asalı bir papaz gördü ki bu papaz: “Korkma; … dilediğini işle; … Sen yardım edilmişlerdensin” diyordu. Korku ile karışık bir sevinç içinde uyuyan Cengiz Han yerine döndü ve bu düşünü zevcesine söyledi. Bu zevcesi Unk Han’ın kızı idi. Bu kadın zevci Cengiz Han’ın görmüş olduğu papazın kendi atası Unk Han’a gelip giden ve kendisine dua eden piskopos olduğunu ve bunun Cengiz Han’a gelmesi baht ve talihin kendisine geçmiş olduğunun delili olduğunu söyledi. Cengiz Han tebaasından olan Hristiyan Uygurlar arasında piskoposlardan bir kimsenin bulunup bulunmadığını sordu. Mardenha’nın bulunduğunu haber verdiler. Cengiz Han bunu huzuruna getirttiği vakit sırtındaki kara Harmani (Horani)’yi görünce: “düşte gördüğüm kimsenin kıyafeti tamamı ile böyle idi. Lakin yüzü böyle değildi” dedi. Mardenha buna cevap olmak üzere: “Han;

63

dini konuları sorar ve konuşurdu. Onlara değer verir, muhtelif dini reisleri, din adamlarını, tabipleri ve ulemayı her türlü vergiden muaf tutardı. Cengiz Han’ın dinlere bakışı ve yaklaşımları konusunda D’ohsson’dan alınan şu rivayet konunun anlaşılması açısından güzel bir örnek teşkil eder. Cengiz Han haleflerine: “Hiçbir

dini tercih etmeyiniz. Her dinin saliklerine aynı suretle muamele ediniz! Âdetin(ibadetin) şu veya bu tarzda yapılmasının Tanrı nezdinde hiç ehemmiyeti yok!”

derdi. Cengiz, ulvi bir mutlak ve mevcut olan tek Tanrıya inanıyordu.264 Bu anlayış halefi olan Ögedey Han’da da aynen devam etti. Ancak Ögedey Han Cengiz Han’a nazaran daha müsamahakârdı ve inananlara karşı yasayı kardeşi Çağatay’a oranla daha esnek uyguluyordu.265

Güyük Han zamanında (1246–1248) babası ve dedesi dönemlerinden farklı olarak Hristiyanlık diğer dinlere özellikle İslam’a karşı daha çok temayüz etmiştir. Bunda annesi ve Nesturi vezirleri Çinkay ve Kadak Noyan’ın etkisi çoktur.266 Cüveynî bu iki devlet adamının etkisini şöyle anlatır: “Güyük Han’ın görüşüne kimse

karşı görüş bildiremezdi. Yalnız buna çok yakınları ve nedimleri cesaret edebilirdi. Bunlardan biri çocukluğundan beri hizmetinde bulunan ve “atabek” unvanını verdiği Kadak idi. O samimi bir Hristiyan olduğu için Güyük de onun dinine girdi. Diğer yakını Çinkay’ın da Hristiyan olması dolayısıyla Güyük keşişlere ve Hristiyanlara ilgi ve yardımlarda bulundu. Bu haber her tarafa yayılınca Suriye, Rum, Bağdad, As(Alan) ve Rus bölgelerinden keşişler padişahın huzuruna koştular. Güyük başta tabipler olmak üzere birçok Hristiyan’a sarayında yer verdi. Kadak ve Çinkay’a yakınlığı dolayısıyla Muhammed’in (S.A.V) dinini küçük gördü. Hastalanınca ülkenin bütün işlerini Kadak ve Çinkay’ın ellerine bıraktı.

bizim velilerimizden birini görmüş olmalıdır” dedi. Cengiz Han bu vakadan sonra Hristiyanlara

meyleder ve onlara ikramda bulunur ve onlar hakkında iyi fikirler besler oldu. (Ebu’l Ferec,

Muhtasar, s.8–9.) 264 D’ohsson, a.g.e., s.162.

265 Cüveynî bu konuda Ögedey Hanla ilgili onun cömertliği, Müslümanları koruduğu, düşkün ve

fakirleri kolladığı, huzurunda kimseyi boş çevirmeyip mala ve mülke önem vermemesiyle ilgili birçok hikâyeyi şöyle “söylediklerimizi (Ögedey Han için saydığı vasıflar) doğrulamak için onun

hakkında bütün yanlışlardan arınmış kısa hikâyeler anlatacağız” diyerek nakleder. (Cüveynî, a.g.e., s.196–220.)

266 Çinkay Ögedey döneminde mühürdarlık görevini yürütmüş, Güyük Han döneminde de Kadak

Noyan’la beraber vezirlik yapmıştır. Kadak da aynı kabileden, her ikisi de Nayman Nesturiler idi. (Cüveynî; a.g.e., s.224–226,236–238.412 vd.)

Hristiyanların işi rast gitmeye başladı. Hiçbir Müslüman bir Hristiyan’ın aleyhinde konuşamaz oldu.267

Güyük Han İslam dışında bütün dinlere eşit davranmaya çalıştıysa da Hristiyanlığa hamilik yapmaktan geri durmamıştı. 1248 yılında Karakurum’a giden Ermenistan’da yüksek bir devlet memuru olan Simbat, eniştesi Kıbrıs kralı I. Henri’ye yazdığı mektupta: “Doğulu Hristiyanlar gelip kendilerini büyük bir

saygıyla kabul eden, koruyan ve rahatsız edilmelerini yasaklayan Han’ın yönetimi altına girdi” diyerek bunu doğrulamaktadır.268

Yine Han’ın yönetimi altına girenlerden biri de Simeon adını taşıyan ve daha çok Rabban Ata olarak tanınan, büyük bir olasılıkla Suriyeli bir Süryani Hristiyan’ın Ögedey tarafından Moğol ordusuna papaz olarak atanması ve bunun Güyük tarafından da onaylanması, Hristiyanlar açısından önemli olaylardan biridir. Bu papaz doktorluktaki hüneri sayesinde Büyük Han’ın sarayında yüksek itibar kazanmış, Hristiyanların lehine övünülecek bir tarzda müdahalelerde bulunarak dindaşlarının uğradığı haksızlıkları en geniş ölçüde bertaraf etmiştir. Büyük Han’dan aldığı yetkiyle Moğolların din politikasından da saparak dindaşları lehine faaliyetlerde bulunmuş, diğer taraftan Doğu kiliseleriyle, papalık ve Katolik âlemi arasında ayrıcalıklı bir aracı olmuştur. Rabban Ata, Han’dan aldığı yetkiye dayanarak oldukça mutaassıp Müslüman ahalisi olan Tebriz, Nahcivan gibi şehirlerde Moğol komutan Çormagon’un da desteğiyle Hristiyanların lehinde faaliyetlerde bulunmuştur.269 Rabban Ata Tebriz gibi mutaassıp Müslüman halkı olan şehirlerde bile çanların yerini tutan ilan tahtalarının yeniden asılmasını temin etmiş, Ermeni Katolikosu III. Nerses’in görevine yeniden dönmesini sağlamış ve 1265 senesine kadar Hristiyan halkın her türlü problemine yardım etmiştir.270

Ayrıca bu dönemde Moğol hanedan üyeleri arasında da Hristiyanlığı seçenler olmuştu. Bunlardan biride Cengiz’in torunu Sartak271 idi. Sartak’ın Hristiyanlığı

267 Cüveynî, a.g.e., s.234. 268 Glastyan, a.g.e., s.123–126.

269 Spuler, a.g.e., s.225–226; Roux, Moğol, s.312. 270 Spuler, a.g.e., s.226.

271 Sartak’ın ölümü konusunda farklı rivayetler vardır. Mengü kurultayda görüştüğü Sartak’ı belki

onun isteği belki de kendi arzusuyla Babası Batu’nun halefi ilan etti. Ancak prens dönüş yolunda öldü. Müslümanların öldürdüğünden kuşkulanıldı. Çünkü Cüzcani bu Hristiyan prensin ölümünün Allah’ın ona verdiği bir ceza olduğunu söylemiştir. Ancak bu olay büyük bir olasılıkla

65

kabul ettiği papalık tarafından duyulmuş, tebrik ve taltif için elçiler dahi gönderilmiş idi.272 Bu elçilerden biri de Wilhelm Von Rubruk idi. Rubruk, geliş sebebini Mengü Han’a şöyle açıklamıştır: “Efendim biz Sartak’ın bir Hristiyan olduğunu duyduk.

Bunu işiten bütün Hristiyanlar, özellikle de hükümdarımız Fransa kralı çok sevindi. Bu nedenle onu ziyaret ettik ve ona kralımızdan bir mektup ilettik. Bu mektupta barış için sözler ve bizim hakkımızda bilgiler bulunmaktaydı. Kralımız ona ayrıca ülkesinde ikamet etmek üzere bize müsaade etmesini de teklif etmekteydi. Zira bizim vazifemiz, Tanrı’nın buyruğuna göre yaşamayı insanlara öğretmektir.”273 Rubruk hem bu cümleleriyle geliş sebeplerini açıklıyor hem de Han’dan “Tanrı, dünya

yüzünde sizlere büyük güç vermiştir. Biz yüksek hâkimiyetinizden, ülkenizde kalabilmeyi ve böylece size, eşlerinize ve çocuklarınıza dini hizmet ifa etmeyi dileriz.”274 diyerek misyonerlik görevini yapmak için izin istiyordu.

Mengü Han bütün dinlere karşı kendinden öncekiler gibi kayıtsız davranıyor, şamanlara ise her halükarda alaka gösteriyordu. Hükümdarın çadırına en yakın onların çadırı idi. Mengü, Cengiz Han’ın diğer dinlere müsamaha emreden yasa hükümlerine önemle dikkat ediyor, din adamlarını vergiden muaf tutmak için onun bahşettiği imtiyazı tekrarlıyordu.275 Bütün dinler gibi Hristiyanlar da Mengü Han ve ailesiyle en üst düzeyde ilgilenmekteydiler. Mengü bütün papazları kendisi için ibadete davet eder, yemeklerini takdis ettirirdi.276 Aynı zamanda Hristiyan zevcelerinden birinin refakatinde olduğu halde Hristiyanların ibadetlerine defalarca iştirak etmişti. Paskalya’da Pazar günü papazlar onu takdis etmek üzere sarayda görünmüşler,277 ertesi günü ona mukaddes ekmekten getirmişler o da parçasını yediği

iktidarı ele geçirmek isteyen ve Sartak’ı önündeki tek engel olarak gören Berke tarafından öldürülmüştür. (Roux, Moğol, s.319.)

272 Marco Polo bunun batıda yayılan bir söylenti olduğunu ve bu söylenti üzerine Rubruk’un doğuya

gönderildiğini ve onun asıl hedefinin büyük hana gitmek olduğunu söyler. O Sartak’ın Hristiyan olmadığını ve Rubruk’un da dini görevinde başarısız olduğunu belirtir. Rugoft, Milton, Marco

Polo Doğu ve Batı Kaynaklarında Çin Seyahati, çev. Hande Loddo, Kaknüs Yayınları, İstanbul,

2003, s.38.

273 Rubruk, a.g.e., s.86. 274 Rubruk, a.g.e., s.86.

275 Cüveynî Cengiz yasasında din adamlarına verilen bu vergiden muafiyet imtiyazının Yahudi din

adamları dışında herkese verildiği, Mengü Han’ında aynen Cengiz Han gibi hahamlar hariç bu imtiyazı tekrarladığını belirtir. (Cüveynî, a.g.e., s.481.)

276 Rubruk, a.g.e., s.91, 95, 106.

277 Rubruk bu olayı anlatırken rahip Sergius’un kendisine bu bayram gününde Mengü Han’ı takdis

edeceğini söylemiş, Rubruk da ona her halükarda bu törene göz şahidi olarak kendisinin de bulunmasını sağlanması konusunda söz almış, ancak Rubruk rahiplerin kendisini çağırmadığını

mukaddes ekmekten oğluna ve biraderi Arık Boğa’ya uzatmış, onlar da yemişlerdi.278 Nesturi papazlarının bizzat kendi eliyle yaktığı günlükle kendini tütsülemelerine müsaade ederdi.279 Kiliseleri tahrip edilmiş bir Ermeni papazın tamir için istediği paranın kendisine verilmesine dair bir ferman çıkartmış,280 zevcesini sıhhate kavuşturan bir papazın ordugâhta askerler arasında dolaşmasına müsaade etmişti.281

Bütün bunlar Moğolların başkenti Karakurum’da pek çok Hristiyan’ın yaşamakta olduğunu gösterir. Yerli Nesturilerle beraber Macarlar, Alanlar, Ruslar, Gürcüler, Ermeniler ve hatta din hususunda Nesturiler tarafından idare edilen bir miktarda Fransız vardı.282 Mengü, Hristiyanların hükümdarın huzurunda secde etmek yerine sadece eğilmelerine müsaade etmekle onlara bu konuda imtiyaz bile vermişti.283 Nitekim Rubruk’un o dönemle ilgili bize sunmaya çalıştığı bu tablo yalnız Hristiyanlar için değil, diğer dinler için de aynı hak ve özgürlüklerin mevcut olduğunu gösterir. Gerek Hanedan’ın Hristiyan kadınları ve vezirleri gerekse, hanedan içindeki Müslümanlar mensup oldukları dini yüceltmek ve yükseltmek için taassup göstermişlerdir.

Gerçekte Mengü Nesturi prenses Sorgaktani’nin oğluydu ve belki annesine duyduğu saygı ve sevgiden dolayı Hristiyanlara her zaman iyi davranmıştı. Kendisine danışman olarak Nesturi olan Kerayitli Bolgay’ı seçmişti. Han dinlerin mümessilleri arasında bazı münazara ve münakaşalar tertip ettirir; fakat elde edilen neticeleri hiçbir zaman tatbik sahasına koymazdı.284 Düzenlenen bu münazaralardan birine Rubruk da katılmış, bu olayı uzun uzun anlatmıştır.285 Mengü Han, Rubruk’un katıldığı bu tartışmadan sonra, Rubruk ve tartıştığı Budist rahibi çağırarak onlarla

söylüyor. Olayın devamında da öğlen saraya çağırıldığı, bu sırada rahibin papazlarla saraydan geri döndüğünü gördüğünü söylüyor. Rubruk buna inanmadığını belirtiyor. Nesturi papazlar Rubruk’u Han’ın vaftiz edildiğine inandırmaya çalışıyorlar o da kendi gözleriyle görmediği şeye inanmayacağını söylüyor. (Rubruk, a.g.e., s.90–91.)

278 Rubruk, a.g.e., s.106. 279 Rubruk, a.g.e., s.105. 280 Rubruk, a.g.e., s.96. 281 Rubruk, a.g.e., s.97–98. 282 Rubruk, a.g.e., s.107–108. 283 Rubruk, a.g.e., s.84–85. 284 Spuler, a.g.e., s.223. 285 Rubruk, a.g.e., s.114–120.

67

konuşmuş; Mengü, Moğol inancı hakkında açıklama yapmış286 ve son olarak Rubruk’a şunu söylemiştir: “Tanrı bir elin parmaklarını farklı yarattığı gibi,

mutluluğa erişmek için de insanlara çeşitli yollar vermiştir. Size kutsal kitabı vermiştir ama siz Hristiyanlar uymuyorsunuz.”287

Hristiyanlık Mengü Han’dan sonra Kubilay Han döneminde de aynı müsamahayı görmüştür. Hristiyan ve oğulları üzerinde büyük bir etkiye sahip Sorgagtani Hatun’un oğlu olan Kubilay Han, Hristiyanlar içerisinde büyümüş, onlara saygı duymuş ve onları her fırsatta şereflendirmiştir. Han onlara değer veriyor, Hristiyan din âlimlerini Papa’dan isteyecek kadar ileri gidiyordu. Marco Polo Kubilay’ın seleflerinin örneğini izleyerek sarayda hizmet veren rahiplere İncil’i anlattırdığını, kutsal kitabı buhurdanlıklar yakarak yücelttiğini ve saygıyla öptüğünü aktarır.288 Kubilay Han döneminde Nesturi Hristiyanlığı Çin’de iyice kök salmış, çok sayıda Hristiyan sarayda ve yönetimde yüksek ve önemli mevkiler kazanmıştır. Bu sebeple Bağdat Nesturi Patriki Pekin’de bir piskoposluk kurmuş ve burada önemli güçler elde etmiştir. Kubilay Han, 1279 yılında Çin’in her yerinde kilise açılmasına izin vermiştir.289

Bunların dışında Moğollar istila ettikleri ülkelerdeki Hristiyanlara da hamilik yapıyorlar idi. Özellikle İran, Irak, Suriye, Azerbaycan ve Kafkasya bölgelerinde Müslüman topluluklar içindeki Hristiyanlara genel manada bir tür koruyuculuk sağlamışlardı. Hûlâgû İslam memleketlerinde sadece Hristiyanlara yasak edilen çanların çalınmasına müsaade etmekle kalmıyor,290 bilhassa karısı Dokuz Hatun’un

286 Mengü Han’ın inancı hakkında kaynaklar hep farklı rivayetler vermiştir. Ermeni kralı Hetum

anlaşmak için Mengü Han’a Hristiyan olması şartını getirdiğini söyler. Mengü Han da bu şartı kabul ederek vaftiz olup Hristiyanlığı kabul edeceğini söyler. (Glastyan, a.g.e., s.129-131). Cüzcani ise Mengü Han’ın Müslüman olan Berke’nin isteği üzere Mengü’nin İslam’ı benimseme anlamına gelen şahadet getirdiğini söylüyor. (Roux, Moğol, s.341). Ancak Rubruk ile konuşan Mengü Han kendi inançları hakkında bilgi verirken: “Biz Moğollar bizi yaşatan ve öldüren tek bir

Tanrı’ya inanır ve bütün kalbimizle ona yöneliriz” diyerek kendi Gök-Tanrı inancından

bahsetmiştir (Rubruk a.g.e., s.121). Rubruk’un anlattığı bu olay Ermeni Kralın ziyaretinden sonraya tekabül etmektedir. Ermeni Kralının ziyareti 1253 yılına tekabül etmekte, Rubruk ise 27 Aralık 1253 yılında Han’ın yanına gelmiş, yukarda zikredilen konuşmayı küçük paskalya pazarında (31 Mayıs 1254) yapmıştır. Rubruk Han’ı ziyaret için gelen birçok elçiden ve ziyaretçiden bahsederken Ermeni Kralı Hetum’dan hiç bahsetmez. Muhtemelen bu Kral Rubruk gelmeden önce dönmüştür.

287 Rubruk, a.g.e., s.120.121. 288 Rugoft, a.g.e., s.103. 289 Roux, Moğol, s.391–392. 290 Spuler, a.g.e., s.231.

kurulmasına önayak olduğu kiliselerde onların ibadetlerinde bulunuyordu.291. Birçok yüksek rütbeli Hristiyan din adamlarıyla münasebetlerde bulunmanın yanında Nesturi katolikosu Makkika’ya 1258 yılında Bağdat’ta tahsis ettiği kilisede kendisi ve evlatları için ibadet ve dua etmelerini temin ediyor, Dicle kenarında küçük Devatdâr’ın köşkünü ona mesken olarak veriyordu. Hûlâgû, huzurunda yerlere kadar kapanmayarak sadece diz çökmeleri için Hristiyanlara müsaade ediyordu. Ermeni, Gürcü ve Süryani papazların ayinlerine katılıyor ve şarabını takdis ettiriyordu. Ayrıca Hûlâgû Han Hristiyanlara devlet kurumlarında memurluk görevi veriyordu.292

Bu durum Hûlâgû Han’dan sonra Abâkâ döneminde de böyle devam etti. Abâkâ Han’ın ilk dönemleri Hristiyanlık açısından gayet sakin geçti. Abâkâ ve kardeşinin çocukken vaftiz edilmeleri ile Hristiyanlar daha çok ümitlenmişlerdi. Ancak Hûlâgû Han dönemindeki kadar saray ile sıkı münasebetler kuramadılar. Bunda Nesturi Hûlâgû’nun hanımı Dokuz Hatun’un ölümü etkili olmuş olabilir. Çünkü Dokuz Hatun Hûlâgû döneminde Hristiyanlarla münasebetlerde önemli roller oynamış idi.293 Müslüman olan kardeşi ve halefi Ahmed Tekudâr zamanında Hristiyan nüfuzu tabii olarak kalmadı. Bazı kiliseleri camiye çevirterek, Hristiyan ve Yahudi doktorlara Müslüman vakıflarından para verilmesini yasakladı.294 Hristiyanlar için var olan bu sıkıntılı dönem kısa sürdü. Argûn’un İlhanlı tahtına