• Sonuç bulunamadı

3. İstila Öncesinden İlhanlıya Kadar Anadolu’nun Siyasi Durumu

1.1 Moğolların Geleneksel Dini: Şaman İnancı (Şamanizm)

1.1.1. Şaman İnancının Temel Kurumları

1.1.1.1 Gök Tanrı İnancı

Eski Türklerde ve Moğollarda büyük göçebe imparatorlukların kurulmasından sonra imparatorluğa dâhil olan bütün uluslar için Gök Tanrı kültü müşterek ve genel bir kavram olarak oluşmuştur. Gök Tanrı için kullanılagelen Tengri ismi bilinen en eski Türk-Moğol kelimesidir. Bu başlangıçta Moğolcada Tenggeri şeklinde ortaya çıkmış zamanla da Moğollar tarafından Tengri olarak kullanılmıştır.151

149 Bu konuyla ilgili Cüveynî şöyle bir hikâye anlatır: “Moğol yasasına ve adetlerine göre bahar ve yaz mevsimlerinde gündüz suya girmek, eli nehirde yıkamak, bakır ve gümüş kaplara su almak ve yıkanan çamaşırları açığa sermek günah ve uğursuz sayılırdı. Çünkü inanışlarına göre bunları yaptıkları takdirde göğün gürlemesi ve yıldırım düşmesi artardı. Bir gün Kaan, Çağatay ile avdan dönerken bir Müslüman’ı gün ortasında suya girip yıkanırken gördü. Yasalara uyma konusunda çok duyarlı olan ve yasadan en ufak bir sapma gösteren kişiyi ölümle cezalandıran Çağatay’ın bu durum karşısında içindeki öfke ateşi parladı. Onu hemen orda öldürmeye kalkması üzerine Kaan, “Bugün vaktimiz yok, hem de yorgunuz. Bu adamı tutuklayıp yarın yasayı çiğneme gerekçesini öğreniriz” dedikten sonra muhafızlarının komutanına dönerek, “onu tutukla, yarın suçlu olup olmadığını ortaya çıkar” emrini verdi. Daha sonra muhafızların komutanına, Çağatay’ın duymayacağı bir şekilde, o adamın suya girdiği yere bir baliş gümüş bırakmasını ve onun sorgu sırasında, “Ben geliri az, ailesi kalabalık olan bir adamım. Bütün sermayem o balişten ibarettir. Bu yüzden onu çıkarmak için bu cüreti gösterip suya girdim” şeklinde ifade vermesini sağlamasını istedi. Ertesi gün suçlunun, huzuruna getirilip sorgusunun yapılmasını emretti. Suçlunun onun tembihlediği şekilde ifade vermesi üzerine onun ileri sürdüğü gerekçeleri yerinde buldu. Bir adam gönderip sudan balişi aldırttı. Daha sonra, “Hangi insan bizim yasalarımıza ve hükümlerimize karşı gelme cesareti gösterebilir ve onlardan bir kıl kadar sapabilir? Bu fakir ve zayıf adam, çaresiz kalarak kendini bir baliş gümüşe feda etmeye kalkmış” dedikten sonra on baliş daha vererek, bundan sonra böyle bir iş yapmaması konusunda onu uyardı.” (Cüveynî, a.g.e., s.196–197.)

150 Cüveynî, , a.g.e., s.196; Plano Carpini, a.g.e., 40–41. 151 Roux, Eski Din, s.114.

Moğollar Tanrının birliğine inanıyorlardı. Moğollardaki tek tanrıcılıkla ilgili eserlerde birçok rivayet vardır. Bir Gürcü tarihi bu konuyu şöyle özetlemektedir: “Bunların dini, ölümsüz bir tanrıya tapmaktan başka bir şey değildir.”152 Suriyeli Mikhael’e göre: “Gök-Tengri dedikleri tek bir tanrıya tapmaktalar; bu ad göksel

mavi Tanrı anlamına gelmektedir. Gerçekte göğün tanrı olduğuna inanmaktadırlar.”153 Bu bağlamda Makdisi şunları yazmaktadır: “Türkler bir Tengri,

yani tanrı birdir derler... Bazıları Tengrinin göğün mavisinin bir adı olduğunu iddia ederler… Başka bazılarıysa göğün kendisi olduğunu ileri sürerler.”154

Moğollar Tanrı’nın ebedi ve kudret sahibi olduğuna inanırlar. Gök için de ebedî anlamına gelen Mengü tabirini kullanmışlardır. İmparatorluğun mühür ve vesikalarında “Mengü Tengri küçündür” tabiri çok sık kullanılırdı.155 Moğollar bu tanrısal gücün kendilerine geçtiğini düşünmüşler ve bu güç Moğolların büyük fetihler yapmasına zemin hazırlamıştır. Güyük Han Papa’ya hitaben yazdığı bir mektubunda: “Tanrının kudretiyle, güneşin doğuşundan batışına kadar olan

bölgedeki bütün ülkeler bize nasip olmuştur.” ifadesi geçmektedir.156 Moğolların

Gizli Tarihi’nde: “Eğer sonsuz Gök tarafından ek bir güç ve kudret bağışlanabilseydi…” diye yakarışları157 ve “Gök ve yeryüzü benim güçlerimi

arttırmakta ve beni korumaktaydı.”158 diye sevinç ifadeleri mevcuttur.

Tüm bunlar Tengri’nin yaratıcı gücünü kanıtlamaktadır. Ancak gücün aktarılma şekli ve eylemi, doğrudan olmaktan ziyade dolaylı olarak ortaya çıkmaktadır. Tengri’nin gücüyle donatılan hükümdar da ancak onunla uyum halinde hareket edebilir. Moğol belgelerinde çoğu kez şu kelimeler tanrısal emirlerin önüne konulmaktadır: “Sonsuz Göğün emirleri şöyle ki…”, “Sonsuz Tengri’nin emirleri

Cengiz Han’a verilmiş ve henüz size kadar ulaşmamıştır”, “Cengiz Han ile kağan (Ögedey) birlikte, dinlemesi için ona Tanrı’nın emirlerini gönderdiler; ancak Tanrı’nın emrine inanmadılar” vb. ifadelerdir.159 Şamanlar bazı durumlarda bu

152 Brosset, , a.g.e., I, s.486. 153 Roux, Eski Din, s.129.

154 Makdisi’den naklen Roux, Eski Din, s.129. 155 Spuler, a.g.e, s.188.

156 Roux, Eski Din, s,121

157 Moğolların Gizli Tarihi, §. 199. 158 Moğolların Gizli Tarihi, §.125. 159 Roux, Eski Din, s.122–123.

45

tanrısal emirlerin aktarıcısı olmuşlardır. Mesela İlhanlı Hükümdarı Hûlâgû’nun 1260 yılında Fransa Kralı Saint Louis’e yazdığı mektubunda “Tanrı bugün Teb Tengri’nin

(Büyük Şaman Kökötçü) sesiyle atamız Cengiz Han’a hitap etmiş…160” cümlesi de bunu göstermektedir.

Bazen bu emirler rüya şekliyle de aktarılabilirdi. Moğolların Gizli Tarihi’nde aktarılan “Eşi İbağa’nın yanında dinlendiği bir gece Cengiz Han’ın uykusu bir

kâbusla kesildi. Uyandığında genç kadına ondan her zaman memnun kaldığını, ama şimdi rüyada Tengri’nin bir başkasına gidebilmesi için onu bırakmasını emrettiğini bildirdi.”161 Bu olay yukarıda zikrettiğimiz duruma bir delil teşkil edebilir. Tanrısal emirlerin Cengiz Han’a melek yoluyla iletildiğine dair rivayetler de vardır. Aknerli Grigor Moğolların temel yasaları, Yasak’ı kabul etmelerini hikâye ederken emirleri getiren kartal şeklindeki bir melekten bahsetmektedir. “Allah’ın emriyle melek, altın

tüylü bir kartal şekline girmiş olduğu halde onlara göründü ve onların diliyle konuşarak Cengiz adını taşıyan liderlerini çağırdı. Cengiz gidip, kartal suretindeki meleğin karşısında, bir ok atımı mesafede durdu. Kartal suretindeki melek Allah’ın bütün emirlerini Cengiz’e kendi diliyle anlattı. Bunlar Allah’ın onlara verdiği ve kendilerinin “Yasak” adını verdikleri emirlerdi.”162 Ayrıca Grigor bu hikâyenin devamında emirlerin neler olduğunu da özet olarak anlatmaktadır.

Gök Tanrı, kendi tekliği içinde evrensel düzeni tehlikeye atan her şeye karşıdır. Emirlerine uymayanlara, yasal hükümdara isyana, düşmana karşı baş eğenlere ve düşmanıyla bir olup kendi halkına karşı koyanlara karşı Tengri’nin bildirdiği tek ceza ölümdür.163 Moğollarda yenilgi Tengri’nin sevgi göstermeyişine bağlanır. Gizli Tarih bunu “Gök tarafından sevilmiyoruz” cümlesiyle açıklar.164 Moğol dini bir yasağın çiğnenmesinin gök tarafından cezalandırmanın bir eseri olabileceğini belirtir. Mesela su ile ilgili bir yasağa uyulmadığı zaman bunu ihlal eden kişinin Tanrı’nın öfkesinin bir belirtisi olarak yıldırımı üzerine çekebileceğine inanılmıştır.165 Kağan’a yapılan başkaldırılar ve ona karşı işlenen suçlar Tanrı’ya

160 Meyvaert, a.g.m., s.252. 161 Moğolların Gizli Tarihi, §.208.

162 Aknerli Grigor, Okçu Milletin Tarihi, çev: Hrand D. Andreasyan, Yeditepe Yayınları, İstanbul,

2007, s.19–20.

163 Roux, Eski Din, s.124–125. 164 Moğolların Gizli Tarihi, §.43. 165 Roux, Eski Din, s.125.

yapılan başkaldırılar ve günahlardır. Bu tür cezalar da yine Tanrı tarafından Kağan’ın eliyle olmaktadır.166 Bununla ilgili olarak Hûlâgû, Tanrı’nın Büyük Şaman aracılığıyla şunları söylediğini bildirmektedir: “Seni sökesin, yenesin, yok edesin ve

imha edesin, inşa edesin ve ekesin diye halkların ve kralların başına getirdim.”167

yine başka bir yerde: “Savaşta herkesin gözü önünde bu adamı, her şeye kadir

Tanrı’nın gücüyle yendik.”168 demektedir.

Moğollarda Tengri aynı zamanda tüm insanlığın tek Tanrı’sıdır. Moğol Tanrısı dinsel hoşgörü içerisinde yeryüzünün tamamı ve dünyanın dört bir köşesinde bulunan dost düşman herkesi kaplar ve onları kendisine bağlar. Argûn’un Papa IV. Nikolas’a 1290 yılında gönderdiği mektup, kendilerinin hoşgörülü tutumları üzerinde ısrar etmekte ve ayrıca Tengri’nin evrensel değerine de işaret etmektedir: “Mesih’in

dini Göğü seviyor ve bu din gerçektir… İnsanlar Hristiyan dinine girdiler… Dine ve ebedi Göğün emirlerine ters düşmüyorlar. Eğer bir tek olarak Gök ve onun dedikleri kabul edilirse, Hristiyan’mış gibi hareket edilmiş sayılmaz mı?”169

Hoşgörü fermanları denilen Cengiz Han fermanları da aynı görüşlerin yansımalarını taşımaktadır: “Her ne dine bağlı olursa olsun, din adamları

hükümdarın uzun yıllar yaşaması için Göğe yalvardıkları takdirde vergi ödemekten muaf tutulacaklardır.”170 Bunların en yetkin örneği Cengiz Han’ın Çang Çuen’e verdiği şu buyruğudur: “Cengiz Han’ın iradesidir ki; bütün dinsel binalarda ve

düzenin(Taoizm) uygulandığı ve tek başına yaşayan ilahi Kieu’ya171 tabi olan

yerleşim yerlerinde, günlerini kutsal kitaplarını okumakla ve Göğü çağırmakla geçiren insanlar bulunur; bunlar hükümdar için on bin defa on bin yıl ömür dileyen kişilerdir… İşte bu nedenle büyük küçük bütün yükümlülüklerin ve vergilerin bu kişilere uygulanması zorunluluğunu yasaklıyorum.”172 Yine Moğolların bu dinsel

166 Bu inanış birçok milletlerde görülmüştür. Başlarına gelen bir beladan dolayı kendi suçlarına

karşılık Allah tarafından cezalandırıldıkları düşüncesi birçok toplulukta ve inanışta mevcuttur. Moğol istilasına uğrayan ve kıyımdan geçen kabileler Moğol eliyle cezalandırıldıklarını düşünmüşlerdir. Mesela Aknerli Grigor ülkelerinin Moğol istilasına uğramasını kendi günahlarına bağlamaktadır. (Aknerli Grigor, a.g.e., s.20)

167 Meyvaert, a.g.m., s.253 168 Meyvaert, a.g.m., s.256 169 Roux, Eski Din, s.119. 170 Roux, Eski Din, s.119.

171 Konfüçyüs inancının en eski öğreticilerinden biri olan M.Ö. 551–479 yılları arasında yaşayan

ahlakçı Kong Fu Tseu’nun asıl adıdır.

47

hoşgörüsünü destekleyen ve düşünce tarzlarını ifade eden Mengü Han ile Rubruk arasında geçen meşhur görüşmede Mengü: “Tanrı ellerimize değişik parmaklar

verdiği gibi, insanlara da çeşitli yollar gösterir.”173 sözü bunu en iyi şekilde özetlemektedir.