• Sonuç bulunamadı

Mimarlık Pratiği ve Kültüründe Araç ve Araç üretimi

2.4. Aracılık

2.4.2. Mimarlık Pratiği ve Kültüründe Araç ve Araç üretimi

Tasarım araç ve gereçlerinin üretimi de alanın pek çok problemleri ve özel koşulları sebebi ile çok çeşitlilik göstermektedir.

Tasarım gereçleri, genellikle bir ihtiyaç söylemi ile tanımlanırlar. Hız ve doğruluk bakımından bilgisayar ortamlarının en verimli nasıl kullanılması gerektiği, bazı görevleri yürütmek için, en iyi donanım ve yazılımın nasıl kurulacağına dair çoğunluğun ifade ettiği ihtiyaçların saptanması ve karşılanması, tasarım araç ve gereçlerinin tasarlamasında belirleyici olmaktadır.

Böyle bir yaklaşımda, prototip bir tasarım aracı fikrinin geçerliliğinin ispatlanması için, kanıtlar ya da hataların sistematik araştırılması ile, aracın tasarım kavram ve ilkelerinin doğrulanması gerekecektir. Bununla birlikte, bir aracın tasarım ve

kullanımındaki motivasyonların çeşitliliği düşünüldüğünde, başarı ya da başarısızlığı neyin oluşturduğunu saptamak zor olabilmektedir (Coyne, 2002).

Üretilen teknolojinin yeni alanlara transferi ve aracın tasarımında öngörülmemiş kullanımlarının da gelişmesi ile, pratik deneylerde aracın doğasının tekrar keşfedilmesi de söz konusudur. Örneğin yaya akışlarını izleyen ve değerlendiren yazılımların biçimlendirmede kullanılması gibi.

Sayısal teknolojiye dayanan bilgisayar destekli mimari tasarım (BDMT) araçlarının tasarlanması ve üretimi ile ilgili araştırmalarda, Chezeng’e göre iki temel yaklaşım vardır. İlki, “teknolojinin iterek öncelik ettiği”, ikincisi ise, pratiğin ihtiyaçlarından doğan araştırma yaklaşımlarıdır (2001, s10).

Teknolojinin öncelik ettiği araştırmalar, tasarımın bazı alanlarına yeni bilgisayım (computing) bileşenleri ya da altyapısı getirme veya denemeleri ile ilgilenir. Olumlu yandan bakılırsa yeni teknolojiler, bilgisayar destekli mimari tasarımın daha önce kestirilememiş uygulamalarını ortaya çıkarabilir. Bu durumda bu yeni uygulamaların, mimarlığın gerekleri ya da öncelikli konuları ile ilgili olması zorunluluğu yoktur. Örneğin, nesne tanımlı yazılım teknolojisinin, internet ve küresel ağın (world wide web - www) varlığı ve kullanılabilirliği ile, başlıca bilgisayar destekli tasarım (BDT) geliştiricileri, yeni kuşak BDT araçlarını bu tip bilgi paylaşımını destekleyecek şekilde geliştirmişlerdir. Burada, Basalla’nın teknolojik olabilirliğe, hayalgücü ve Bachelard’ın arzu etkenine bağladığı yenilik ve gelişmeye dayanan bir gelişme söz konusudur (1996, s. 18).

Pratiğin ihtiyaçlarından doğan araştırmalar ise tasarım aktiviteleri ve süreçlerinin daha iyi anlaşılması ve tanımlanması ile başlar. Bu araştırmalar kimi zaman tasarımda yeni bilgisayım teknolojilerinin kullanılma ortamlarına doğrudan bir katkıda bulunabilir ya da kimi zaman bulunamaz. Design Studies adlı dergi örneğinde, sadece tasarım pratiğine bakarak tasarım ürünleri, süreçleri, işlemleri, aktiviteleri, tasarım teori ve tarihleri ve hatta tasarımda bilgisayım araçlarının değerlendirilmesi üzerine gerçekleştirilen araştırmalar yayınlanmaktadır. Tasarım

pratiğinin dünyanın her yanında dijitalleşmesi ile bilgisayım sistemleri geliştirmeye yönelik tasarım çalışmalarının yürütülmesi yaygınlaşmıştır. Pratiğin yönlendirmesi ve ihtiyaçlarından doğan araştırmalar, temel olarak ihtiyaçların ortaya çıkarılması ve analizi çalışmaları olmuştur (Chezeng, 2001).

Bilgisayar destekli tasarım araştırmalarında güncel başlıca iki alanda çalışmalar sürmektedir. Çeşitli bilgisayım ve iletişim teknolojilerinin kombinasyonlarının kullanımını içeren çok katılımcılı işbirliği ortamları için yapılan bilgisayım araştırmaları ilk alanı oluşturmaktadır. Çok kullanıcılı, farklı uzmanlıkta kullanıcıların işbirliği ile çalıştığı ortamların sağlandığı ağ, iletişim, eş zamanlı çalışma, ortam paylaşma konularını içerir. Yeni teknik ve olanaklar, coğrafi olarak uzak da olsa, grup etkileşimini gerçek zamanlı olarak destekleme olasılıklarını sunar. İkinci alan olan tasarım bilgi işleme araştırmaları da bilgisayar destekli tasarımda halihazırda pek çok çeşitli yaklaşımlarla tasarım araç ve ortamlarının tasarlanma alanını oluşturmaktadır.

Yeni ortamın tasarım ve sanat pratiklerine etkileri, sadece basit birer uygulama olmaktan öteye gitmektedir. İletişimdeki devrim niteliğindeki değişiklikler, hem sanatsal ve tasarımsal ifadede yeni olasılıklar açmış, hem de önceki, daha eski araç ve ortamların kullanımını değiştirmiştir. İletişim teknolojileri duyular ve bedensel yetenekleri etkileyerek, sanatçı ve tasarımcıların zaman ve mekanı algılamaları ve düşünmelerini değiştirmektedir.

Teknolojinin getirdiği olasılıklar, çağdaş avantgarde’ı yeni ifade biçimleri geliştirmeleri için tetiklerken; açtığı kapılar, sanatçı ve tasarımcıların beklentilerini de arttırmaktadır. Teknolojilerin getirdiği, ya da teknolojiden talep edilenlerin getirdiği yeni açılımları “eski” tasarım pratiklerinin ihtiyaç, perspektif ve içeriklerinden daha öncelikli görmek de bir hata olacaktır. Sanatın ve tasarımın daha geleneksel kollarında gerçekleşen değişimler, eski içerik ve biçimlerin daha aşağı ya da az önemli olmadığını gösterir şekilde, gelişen teknolojilere kendi tepkilerini vermektedirler. Örneğin müzik, geleneksel ve yeni olan teknolojilerin birbirini zenginleştirerek beraber kullanıldığı bir alanı oluşturmaktadır.

Araç ve teknolojilerin gelişmesi ya da değişmesi, yeni teknolojilerin özümsenme süreç ve problemi ve getirdiği yeni kolaylıkların arttırdığı beklentiler ile beslenen bir ivedilik kültürü ile tartışılabilir.

Teknolojinin Özümsenmesi

Mimarlık mesleğinin gerektirdiği yetenekleri geliştirmek için mimarlar uzun zaman harcamaktadırlar. Kağıdı, kalemi, eskizi, maketi, bilgisayarı, teknik ve temsilleri olan araçları ile tanışıklığını geliştirdikçe, geliştirilen yetenekler, zaman içinde bilinçlerine birikerek yerleşmektedir. Tasarım araç ve teknolojilerinde meydana gelen değişiklikler, ister pratiğin gerektirmesi ile olsun, ister teknolojinin dayatması ile olsun, kullanıcının yeni yetenekler ve davranış biçimleri geliştirmesini gerektirmekte, tasarım sürecinin karakterini oldukça etkilemekte ve yönlendirmektedir.

Walter Ong’un “teknolojinin içselleştirilmesi” olarak tanımladığı bu süreç, herhangi yeni bir yeteneğin elde edilme ve geliştirilme sürecinde de aynı şekilde geçerlidir. Aracın kullanımına ilişkin olasılıklar ve ifade yolları içselleştirilmedikçe, araştırma konusu ile doğrudan ilişki kurabilmek tam anlamı ile mümkün olamayacaktır.

James L.McKinney ve F.WArren McFarland (1982), yeni teknolojilerin özümsenmesinin dört aşamasını şöyle çizer: Birinci aşama, teknolojiye yatırım yapma kararı; ikinci aşama, yeni teknoloji ile deneme yapma; üçüncü aşama, teknolojiyi kontrol etme, hakim olma ve son olarak dördüncü aşama, teknolojinin diğer uygulamalara transferidir. Her teknolojik yeniliğin gelişinde, benzer aşamalar bulunabilir. Mimari tasarım araç ve teknolojilerinde meydana gelen değişiklikler de aynı şekilde bir özümseme sürecini gerektirmektedir.

Yeni teknolojiler okullar, şirketler ve üniversiteler gibi ortamlara dahil edilmeye çalışırken, kullanılma, özümseme süreçleri, kademeli bir uyum sağlama süreci ile

gerçekleştirilmektedir. Tasarım ile dijital teknolojilerin entegrasyonunda da, tasarımın çeşitli aşamalarında gerekli becerilerde artış ve değişimler ile beraber; organizasyonel, stratejik ve kültürel değişimler de gelmektedir. Özümseme süreçlerinde başlangıçta önceki durumun altında kalan bir performans düşmesi gerçekleşebilir ama alışkanlıkların yerleşmesi ve tam özümsenmenin sağlanması ile performans tekrar yükselecektir.

İvedilik Ve Üretkenlik Kültürü

Mimarlık pratiği ve eğitimi, yeni araç ve teknolojilere farklı tepkiler geliştirerek cevap vermektedir. Örneğin mesleki pratikte sayısal teknolojiler, temel olarak mevcut işleyişin verimini arttırmak amacı ile kullanırken; akademik çevreler için araçların değişimi, eğitim hedeflerinin düşünülmesini gerektirerek daha eleştirel bir yaklaşımı zorunlu kılmaktadır.

Değişimler beklenmedik sonuçlar da ortaya çıkarabilmektedir. Gelişen tasarım ve iletişim araçlarının düşünmeye ve işin yapılmasına daha çok zaman ayrılmasını sağlayacağı düşünülürken, beraberinde bazı ek güçlükler de getirmektedir. Örneğin sayısal teknolojiler ve bilgisayar kullanımının toplam tasarım ve teslim süreci içinde, teslim hazırlıklarının sürecini kısaltarak, tasarım sürecini uzatacağına dair beklenti karşılık bulamamıştır. Aksine, işverenler, daha kısa süreçlerde daha çok şey talep ederken, karar verme süreçleri anlık ilişkilere dönüştürülmüştür.

Vasseur, yeni teknolojilerin bu beklenmedik etkisini Ronai ve Braudel’in çalışmalarından esinlenerek “ivedilik kültürü” olarak tanımlar (1996).