• Sonuç bulunamadı

3.1. Tasarım Sürecinde Araç ve Teknolojilerin Rolüne İlişkin Tartışma

3.1.1. Aracı Varlığına İlişkin Problemler

3.1.1.3. Limitler: İmkan ve kısıtlayıcılıklar

Araç ve teknoloji literatürü, araç ve ortamların karakteristik yapılarından bahseder. Tasarım fikirlerinin ortaya çıkışında ve süreçte geliştirilmesinde, tasarımcının tasarımın bazı özelliklerini algılayabilmek için yaptığı görselleştirmeler ya da başka yollardan ilerlemesini sağlayan, yönlendiren ya da kısıtlayan özellikler, tasarım temsil ve teknolojik araçlarının bu karakteristik yapılarında gizlidir.

Gerek temsil sistemleri ya da teknolojik olsun araçlar ile kurulan iletişim ve ilişkilerde araç kullanımı ile neyin desteklenip, özelliğinin güçlendirildiği ve bu sırada neyin kaybedildiği ya da süzüldüğü, filtre edildiği, McCullough’un (1998) “imkanlar ve kısıtlılıklar” ifadesi alıntı yapılarak, aracın karakteristiklerini ortaya koyan bir diğer faktör olarak tartışılabilir.

İletişimi sağlayan bütün araçların sadece belli şekilde ifade ve tarif edebilme kapasitelerinin oluşu, mimari tasarımda (ve genelde de) araç ve aracılar ile ilgili temel bir konudur.

Tasarımda kullanılacak bilgiler tasarımsal işlemlerin yürütülmesinde kolaylık sağlaması açısından, soyutlama işleminden geçirilir. Aracın bilgi işlemesini sağlayan indirgeme ve soyutlamalar, bilgiyi belli bir biçimde tariflemeye imkan verirken, bazı özelliklerin aracının yapısına göre dışlanması, bazı algı ve görüş kanallarının kısıtlanmasına sebep olmaktadır. Bazı bilgiler tamamen ya da diğerlerine göre kısmen süzülerek varlığından gelen etkisini kaybedebileceği gibi, diğer taraftan olduğundan daha güçlü bir şekilde ifade edilmesi sonucunu da getirebilecektir. Tasarım sürecinin gerçekleştirildiği ortama uygun temsil sistemi ile işlem yapılmak üzere çevrilen ve böylece temsil sisteminde yeniden kurulan bilgi, kurduğu yeni ilişkiler ve bağlamlar ile farklı bir bilgi olacaktır.

Bu sebeple, sunum ve temsilde aracın imkan ve kısıtlamaları, bir kapsama ve dışlama olarak izlenebilir. Basit bir fonksiyonel araç olmayan temsilde neyin süzüldüğü, neyin ifade ve temsil edilmediği doğrudan özelliklerine bağlıdır. Bu imkanlar ve kısıtlayıcılıklar süreçte ya da kullanım bağlamında araç ya da ortamlar tarafından sağlanan ifade ve eylem olasılıklarının alanını ve sınırlarını belirler.

Bağlam, hem aracın hem de kullanılma sürecinin bir parçasıdır. Olivella (1992), Zeleny’den (1985, s.403) her aracın faydalı yanları ile beraber, işe yaramaz ya da tehlikeli olabilecek bir bağlam ile de geldiğini aktarır.

Her aracılık unsurunda olduğu gibi, tasarım ortamları da, belli ifade imkanlarını sağlarken, bedel olarak bazı kısıtlamalar da getirmektedir. Aracın fiziksel imkanları, limitleri ile etkileşimdeki saydamlık seviyesinde de belirleyicidir. Örneğin ahşap ile çalışmak, fiziksel bozulabilme limitlerindeki farklılıklardan dolayı, çelik ile çalışmaktan farklı imkanlar sağlayacak, çalışmanın içeriğine göre saydamlık seviyesinde etkili olacaktır. McCullough (1996) bunu, “her fiziksel maddenin

sınırları içinde çalışılabildiği ve sınırları dışında bozulduğu bir toleransı…” olduğu ile ifade eder. Örneğin kil, belli bir dereceden fazla inceltildiğinde kırılacaktır. Bu kısıtlama ve limitleri sadece olumsuzluk olarak görmek yanlış bir bakış açısı olacaktır. Çoğu kez, yaratıcı çözümler kısıtlamalar ile biçimlenmektedir ve kısıtlamaların olmadığı bir ortamda kimlik arayışlarında problem ortaya çıkacaktır.

Teknik de, araç ve teknolojilerin kullanımına getirdiği limitler ile tartışılabilir. Hatta bazı teknolojilerin kullanılışındaki tekniklerde kasıtlı kısıtlamalar da olabilmektedir. Bu konuda literatürde en ünlü örnek, bilgisayar ortamında yazı yazmak için gerekli olan klavyelerdeki harf dizilişine ilişkindir. QWERTY dizilişi olarak bilinen Q klavye, daktilonun mekanik olarak çalışabilme hızı problemi ile İngilizce yazan daktilo kullanıcısının hızını, harflerin yerini karıştırarak ve parmakların dolanmasına sebep olarak, belli bir hızdan fazlasında kullanmasına imkan vermeyecek şekilde hızlı hareket kabiliyetini azaltacak bir harf dizilişine dayanmaktadır. QWERTY dizilişi ile daktilo yazı yazmayı sağlarken, yazma hızını kısıtlamaktadır. Günümüz bilgisayar teknolojisinin hızı mekanik daktilonun hız problemlerini aşmış olmasına rağmen, Q klavye hala yaygın olarak kullanılmaktadır.

Teknolojik araçlara salt verimlilik açısından ya da ütopik gelecek senaryoları ile bakış, spekülatif yaklaşımlardır. Gerçekçi bir yaklaşımda ne teknolojiye teslimiyet ne de toptan bir inkar anlamlı bir seçenek oluşturmaktadır. Yeni teknolojilerin araçlarının imkan ve potansiyellerinin, mimarlık disiplinin içinden gelen kriterler ile tartışılması gerekmektedir. Mimarlıkta süregelen düzen, geometri ve organizasyon gibi konuların, yeni araçların kavramsal bağlamında nasıl karşılık bulacağına ve bilgisayarın herhangi bir araç değil ama yine de bir araç olduğu ve doğrudan araçsal kullanımının mimarlık ve konuları için getireceği sonuçlara dikkatli yaklaşılmalıdır (Massumi, 1999, 244-245).

İnsan yaratıcılığı üzerine yapılan pek çok araştırma ve ilerlemeye rağmen, güncel kullanımdaki araçlar ve arayüzleri en temel konulara yaklaşımlarındaki hatalardan dolayı yaratıcılığı engelleyebilmektedir. Mitchell (2003), bu konu ile ilgili olarak, teknolojik araçlar ve bizim bu araçlar ile doğal, faydalı ve yaratıcı olarak

etkileşebilme yeteneğimiz arasında bir süreksizliğin olduğunu ifade eder. Yazılım tasarımlarının ve araçların sınırlılıklarının kabul edilmesi, araçlardan gerçekçi olmayan beklentileri engelleyebilir, bilişim teknolojilerinin gelişimi için yol gösterici olabilir.

Sayısal teknolojilerin özellikle tasarım konularında en çok eleştirilen yanı bilgisayar ile yürütülen işlemlerin algoritmik yapısıdır. Bilgisayar programlarının çalışmalarında dayandığı algoritmik mantık, belirli karar verme ve akış şemaları ile kurgulanır. Algoritmik mantık yapısının her zaman belirli sonuçlara ulaşacağı ve bu sebeple sınırlayıcı ve kısıtlayıcı olacağı iddia edilmektedir.

Yaratıcılık, sıklıkla ortam ve araçlarının sınırlılıklarına karşı bir savaş olarak tanımlanmaktadır. Ahşap kırılgandır, ya da müzik enstrümanlarının perde aralığı gibi sınırlılıkları vardır. Fakat bu sınırlılıklar, sanatsal yaklaşımlarda yaratıcı malzeme olarak algılanmaktadır. Bilişim teknolojilerinin getirdiği kısıtlama ve meydan okumalar, bazı sanat ve tasarım çeşitleri üzerinde olumsuz değil tersine uyarıcı etki yapmaktadır. Daha iyi ya da kusursuz araçlar aramak yerine, bunların kusurlarını ve kısıtlılıklarını kullanmak, ya da araçların imkan verdiklerini eleştirel bir şekilde bozarak kullanmak, onları da sanatın bir parçası yapmaktadır. Özellikle mimarlıkta tasarım araçlarına bu sanatçı tavrı ile yaklaşım, dijital ve bilişim teknolojilerinde yeni biçimlerinin araştırılması ve geliştirilmesinde uyarıcı etki yapmaktadır.