• Sonuç bulunamadı

2.2. Kıbrıs’taki Helen Milliyetçiliğinin Gelişimi

2.2.2. Kıbrıs’taki Helen Milliyetçiliğinin İdeolojik Kökenleri

2.2.2.4. Milli Lider Makarios Miti

Kıbrıs‟taki Helen milliyetçiliğinin kitlesel bir harekete dönüştüğü ve Kıbrıs‟ın uluslararası bir sorun haline geldiği 1950‟li yıllardan itibaren, Kıbrıs Başpiskoposu III. Makarios, Kıbrıslı Rumlar tarafından “Helenizm”, “Enosis” ve “özgürlük” gibi milli ideolojinin kavramları ile birlikte anılmış, ölümünden sonra bile Kıbrıs Rum toplumundaki politik, sosyal ve kültürel hayatı etkilemiş bir liderdir.

164 Yiannis Papadakis, History Education in Divided Cyprus: A Comparison of Greek Cypriot and Turkish Cypriot Schoolbooks on the “History of Cyprus”, Oslo, Prio Cyprus Centre, 2008, s. 12.

135 Makarios, Kıbrıslı Rum entelektüellerin 19. yüzyılın başından beri dile getirdikleri milliyetçi fikirleri ve milli bilincin inşasında kullanıldıkları Helenizm temelli savları, II. Dünya Savaşı‟ndan sonra İngilizlere karşı başlatılan bağımsızlık hareketi sırasında, hem Kıbrıs sınırları dışına çıkararak uluslararası topluma duyurmuş, hem de Kıbrıs‟ta beliren milli bağımsızlık hareketini “Enosis” söylemi ile sahiplenerek, bu fikir etrafında Kıbrıs Rum toplumunda politik birliği sağlamıştır.

Tüm bu süreç sonucunda bir milli lidere dönüşmüştür.

Makarios‟un bir milli lidere dönüşmesine neden olan en önemli etken, onun hem Kıbrıs‟taki Helen milliyetçiliğinin temel kurumu Kilise‟nin ruhani temsilcisi olması hem de milliyetçi hareketin politik örgütlenmesini tek başına üstlenmesidir.

Markides‟e göre, Makarios‟u bu denli güçlü kılan esas, geleneksel, karizmatik ve meşru otoritenin nadir görülen bileşiminin onda mevcut olmasıdır. Makarios, Kıbrıs Helenizm‟inin sözcüsü Kilise‟nin geleneksel otoritesi ile liderliğini ilk andan itibaren tartışılmaz kılmış; daha sonra, uluslararası görüşmeler ve diplomasideki başarılı hamleleri ile modern bir karizmatik otoriteye de sahip olarak, geleneksel gücünü, modern milliyetçi mücadele ile artırmıştır. Geleneksel ve modern otoritenin bileşimi sayesinde Kıbrıslı Rumlar içerisinde de, özellikle 1960‟lı yılların ortalarına kadar, hem milliyetçi hem de sol çevrelerden büyük destek görmüş ve kazandığı kitlesel destek ona vatanını temsil etme gücü veren meşru bir otorite de sağlamıştır. Ayrıca, Kıbrıs‟ı uluslararası camiaya anlatan en etkili lider olmasının yanı sıra, 1950‟li ve 60‟lı yıllarda önemli bir siyasi hareket olan Bağlantısızlık Hareketi‟nin liderlerinden biri olarak uluslararası bir ün de kazanmıştır.165

165 Markides, op. cit., s. 35.

136 Makarios, Kıbrıs‟taki Helen milliyetçiliğinin kurucu lideri olmamakla beraber, en önemli taşıyıcısıdır. Dolayısıyla, Kıbrıs‟taki Helenizm‟in düsturu olabilecek bir eseri mevcut değildir. Genel olarak dini vaazları ve siyasi demeçleri ile söz konusu milliyetçiliğin Kıbrıs‟a yönelik temel savlarını yeniden üretmiş ve otoritesi ile bu tezlerin kalıcı bir politik görüşe dönüşmesini başarmıştır. Bu nedenle, Kıbrıs‟taki Helen milliyetçiliğine entelektüel bir katkı sağlamaktan çok, varlığı ile bu milli ideolojinin unsurlarından biri haline dönüşmüştür.

1946 yılında Kilise tarafından verilen Makarios (en kutsanmış olan) adını almadan önceki adıyla Michael Christodolou Mouskos, 13 Ağustos 1913 tarihinde Baf şehri yakınlarındaki Panayia köyünde dünyaya geldi. 1926 yılında, 13 yaşındayken, Helen milliyetçiliğinin Kıbrıs‟taki merkezlerinden biri olan Cikko Manastırı‟na din eğitimi almak için girdi. Burada Bizans tarihi ve Hristiyanlık öğretisinden kaynaklanan bir anlayış geliştirdi ve Helen kültürünün üstünlüğü konusunda eğitim aldı. Daha sonra, yine Helen milliyetçiliğinin eğitim merkezlerinden Pancyprian Gymnasium‟da orta öğretimini tamamladı.166

Lefkoşa‟da Pancyprian Gymnasium‟u bitiren Michael Mouskos, 1942 yılında Atina‟ya hukuk eğitimi almaya gitti. Atina‟daki öğrencilik yıllarında aşırı sağcı örgütlerle ilişkiler kurdu. Yunanistan‟daki son yılında Grivas‟la tanıştı. Grivas, Yunan İç Savaşı‟nın yaşandığı 1944-1949 yılları arasında kurduğu anti-komünist

“X” örgütü ile komünistlere karşı silahlı eylemler düzenliyordu. Mouskos, Grivas‟la ilişkilerini kullanarak bazı Yunan dergilerinde anti-komünist yazılar yazdı. Bu

166 Mayes, op. cit., s. 3-11.

137 yazılarında, Kıbrıs‟a Megali İdea doktrininin açısından bakıyor ve sorunu bir irredantizm sorunu olarak kavrıyordu. Helen milliyetçiliği ve Yunan uluslaşma sürecini, Kıbrıs için örnek alıyordu.167

1946‟da 33 yaşındayken St. Irene Kilisesi‟nde papaz oldu. Daha sonra Dünya Kiliseler Konseyi‟nden aldığı bursla eğitimine ABD‟de devam etti. 1946 yılında Kition (Larnaka) Piskoposu seçildiğini öğrenince Boston‟dan ayrıldı ve ülkesine döndü. Güçlü sesi, dile hâkimiyeti ve Yunanistan ile ilgili bilgisi onu özel kılıyordu.

1948 yılında Kition Piskoposu olan ve 1949‟da Ethnarşi Bürosu‟nun başına getirilen Makarios, Elleniki Kypros isimli bir yayın ile içeride ve dışarıda Enosis propagandası yapmaya başladı. 1950 yılında 37 yaşındayken, Kıbrıs Ortodoks Kilisesi Başpiskoposu olarak III. Makarios unvanını aldı.168

Başpiskopos olarak “Enosis”in ve dolayısıyla Kıbrıs‟taki Helenizm‟in liderliğini üstlenen Makarios, 1945 yılından sonra tüm dünyadaki sömürgelerin

“Halkların Kendi Kaderini Tayin Hakkı” (self-determinasyon) çerçevesinde bağımsızlık hareketlerine başladığı bir dönemde “self-determinasyon” hakkı ile

“Enosis” kavramlarını eş değer bir şekilde kullanmaya başladı. Daha sonra, söz konusu talebe ilişkin olarak Yunanistan ile iletişime geçti. Yunanistan, çeşitli iç ve dış nedenlerden ötürü, Enosis talebine sıcak bakmasa da sonrasında 1954 yılında Kıbrıs meselesini Birleşmiş Milletler‟e taşıdı. Bütün bu adımlarında Makarios‟un temel politikası, Kıbrıs sorununu uluslararasılaştırmak ve sorunu Birleşmiş Milletler‟e taşıyarak bağımsızlık talebi olarak algılanmasını sağladığı Enosis‟i

167 Kızılyürek, “Doğmamış Bir Devletin…”, s. 95-96.

168 Mayes, op. cit., s. 24-36.

138 başarmaktı. 1954 yılından sonra, gerek Yunanistan, İngiltere ve Kıbrıslı Türklerin

“Anavatanı” Türkiye, ABD ve SSCB gibi ülkeler, gerekse Birleşmiş Milletler ve NATO (1990‟lı yıllardan sonra ise AB) gibi uluslararası örgütlerin gündeminden düşmeyen Kıbrıs sorunu, 1977 yılındaki ölümüne kadar Makarios ile birlikte anılmaya başlandı.169

Kıbrıs sorunu diye bir kavramı dünya ile tanıştıran Makarios‟un Kıbrıslı Rum entelektüeller tarafından yaratılan imajı, aslında, daha sonra görüleceği üzere, iki farklı kesimin görüşlerine göre değişmektedir. 1960‟lı yılların ortalarında Makariosçular ve Grivasçılar olarak ayrılan Kıbrıs‟taki Helen milliyetçileri içerisinde, Grivasçı olarak anılan entelektüeller için Makarios, 1960 yılında kurulan Kıbrıs Cumhuriyeti‟nin devlet başkanı olarak Kıbrıs‟ı Helenizm‟den uzaklaştıran ve Enosis‟i gerçekleştiremeyerek, Kıbrıs‟ı kültürel yozlaşmaya sürükleyen bir lider olarak resmedilmektedir.170

Makariosçular olarak değerlendirilen entelektüel kesim içinse, zorluklarla mücadele eden, azimli, çalışkan ve güçlü kişiliği ile başarıdan başarıya koşan, Kıbrıs‟taki her halkın iyiliği için mücadele eden, barışı sağlamak için uğraşan, ileri görüşlü, kararlı, Helenizm‟in değerlerine bağlı ve zorunluluklar nedeniyle “Enosis”i gerçekleştirememiş bir liderdir. Yaşadığı onca sürgüne, suikasta ve darbeye rağmen, ruhani kişiliği ve gücü sayesinde ayakta kalmayı başarmış, hayatı boyunca Kıbrıs‟ın

“özgürlüğü” ve “hakları” için mücadele etmiş ve Kıbrıslı Rumların gözünde neredeyse “ölümsüz” bir mitik kahramana dönüşmüştür.

169 Kızılyürek, “Doğmamış Bir Devletin…”, s. 96.

170 Markides, op. cit., s. 97-98.

139 Makarios üzerine yazdığı “Makarios: Idealism v. Pragmatism” isimli kitabında Vanezis, Makarios‟un hayatını bir başarı hikâyesi olarak sunar ve çok büyük sıkıntılar içerisinde başlayan hayatının nasıl büyük bir lider olarak sonlandığını anlatır. Vanezis‟e göre, Makarios, ruhani kişiliği, karizmatik özellikleri, enerjisi ve Kilise‟den aldığı güç ile Kıbrıslı Rumların sadece politik değil, her alanda en büyük ve etkin lideri olmayı başarmıştır ve Modern Kıbrıs tarihi, Makarios olmadan yazılamaz. Öncelikle Makarios‟un hayatı bir başarı hikâyesidir. Fakir bir köylünün oğlu olarak Baf yakınlarındaki küçük bir köyde doğmuş, Kıbrıs bir ada olmasına rağmen, 18 yaşına kadar denizi bile görmemiştir. Tüm bu zorluklara rağmen, 12 yaşında bir papaz adayı olarak girdiği Cikko Manastırı‟ndaki eğitimi sonrasında hukuk eğitimi ve 1950‟de başpiskopos olması sürekli bir yükselişi simgelemektedir.171

1959 yılında İngiltere, Yunanistan ve Türkiye arasında imzalanan Londra-Zürih Kurucu Anlaşmalarını kabul ettiği ve “Enosis”i gerçekleştiremediği için Kıbrıs‟ta eleştirilere maruz kalan Makarios‟u ve anlaşmaları savunan Vanezis‟e göre, 1959 Anlaşmaları, Makarios ve Kıbrıs Ortodoks Kilisesi‟nin “antik” geleneklerinin büyük bir zaferi, gelenek ile ilerlemeci düşüncenin gerçek bir işbirliğidir.172

Vanezis, Makarios‟un dönemin başka hiçbir liderinde olmayan “ileri görüşlü olma” vasfına sahip olduğunu ve “sabırlı” olma erdemini de kişiliğinde barındırdığını belirtir: “Başpiskopos, zamanın hep kendinden yana olduğuna inandı.

171 Vanezis, op. cit., s. 45-46.

172 Ibid., s. 47.

140 O, Yunan ve Türk hükümetlerinin değişken olduğunun ve hiç kimsenin geleceğe yönelik uzun vadeli bir bakış açısı olmadığının farkındaydı”.173

Makarios‟un milli bir lider olarak, Kıbrıs sorununun her döneminde barışı savunduğu, “barış” yanlısı olduğu ve sadece Kıbrıslı Rumları değil, Kıbrıslı Türkleri de düşündüğüne yönelik görüş, genel olarak Makariosçular tarafından paylaşılmaktadır. Vanezis, 1955-1959 yılları arasında, genç Başpiskoposun “barış”

için “sabırla” çabaladığını, ancak İngiliz muhafazakâr politikacılar tarafından bu çabalarının hep göz ardı edildiğini belirterek, Makarios‟un çabalarına rağmen, İngilizler yüzünden Ada‟ya ateşin ve kanın geldiğini, Kıbrıs‟taki İngiliz döneminin bu nedenle hüzünlü bittiğinden yakınmaktadır.174

Costas Kyrris ise Makarios‟un Enosis faaliyetini, her zaman diplomatik girişimler ve uluslararası platformlarda yürüterek barış yanlısı bir anlayış ile hareket ettiğini, ancak İngiltere‟nin bu anlayışı dikkate almaması nedeniyle ve başka bir

“çaresi” kalmadığı için Başpiskopos‟un denetimi altında ve Komutan Grivas‟ın önderliğinde bir silahlı mücadele örgütü kurulduğunu belirtmektedir.175

Englezakis‟e göre, Makarios‟un kişiliğinde ifadesini bulan Kıbrıs Kilisesi, ada tarihinin en eski ve en büyük kurumu olmasının yanı sıra, deniz aşırı kültürler ve insanlar arasındaki en önemli iletişim kanalı ve dahası zenginleşme ve değişimin en önemli noktası olmuştur. İnsanların dini şarkılardaki aksanlarına rağmen,

173 Ibid., s. 190.

174 Ibid., s.191.

175Ibid., s. 31; Kyrris, op. cit., s. 24.

141 Yunancanın eğitimli biçimini korumaya çalıştıkları görülmektedir. Kilise farklı bir şeydir. Ortodoksluğun uhreviliği, Makarios‟un liderliğine de yansımıştır.176

Makarios‟un, Türkiye‟nin 1974 yılında Kıbrıs‟a askeri müdahalesinden sonra Türkiye‟nin denetimi altındaki kuzeye zorla göç ettirilmeleri nedeniyle Kıbrıslı Türklere sahip çıktığına yönelik düşünce, onu sadece Kıbrıslı Rumların değil, Kıbrıslı Türklerin de hamisi olarak göstermektedir. Kyrris‟e göre, Makarios, baskı altında yaşamak zorunda bırakılarak beyinleri Türk milliyetçiliği ile yıkanmaya çalışılan Kıbrıslı Türklerin, Türkiye‟nin denetimi dışındaki “özgür” bölgelerdeki evlerine tekrar geri dönmeleri için çok mücadele etmiş, evlerini terk ederek, acı çekmelerini istememiştir. Bu arada kuzeydeki evlerini bırakmak zorunda kalarak, güneye, özgür bölgelere gelen Kıbrıslı Rum göçmenler için de sürekli finansal kaynak bulmaya çalışmış, 200.000 mülteci için yeni evler ve iş olanakları bulmuş, Kıbrıs Helenizm‟ini en azından Ada‟nın özgür yarısında refah içinde yaşatmak için çabalamıştır.177

Kyrris‟in, 1974 sonrası Makarios‟un Kıbrıs‟ın bütün halkları için çabaladığını söylemesi, onun çocuklarını kollayıp gözeten bir “baba” olarak görülmesini sağlamaktadır. Makarios‟un aynı zamanda ruhani bir kişiliğe sahip olması ve Kilise‟nin de “baba”sı olarak algılanması, “baba” figürünü sağlamlaştıran bir diğer özelliktir. Bryant‟a göre, Makarios‟u bu denli güçlü bir milli lider haline getiren en önemli unsur, Hıristiyanlık düşüncesindeki bakire Meryem ve İsa figürleri ile Kilise‟nin arasındaki ilişkinin Makarios‟ta somut bir imaja dönüşmesidir. Bu

176Englezakis, op. cit., s. 241.

177 Kyrris, op. cit., s. 406.

142 düşüncede keşişler, Kilise‟nin (toprağın) bakire bedenini koruyan İsa olarak görülmektedir. Makarios‟un rolü ise, Kilise keşişlerinden çok daha geniş bir coğrafya için geçerlidir. Makarios, Kıbrıs topraklarını koruyan ruhani lider ve Kıbrıs‟ta yaşayan insanların da ruhani “baba”sıdır.178

Kyrris‟e göre, Makarios, Kıbrıs ve halkı için büyük trajediler yaşamış, çok sıkıntı çekmiş ve yorgun kalbi durunca, artık kendi trajedisi de son bulmuştur.179 Bu ifadede ise, Makarios, halkı için her eziyeti çeken, fedakâr bir babaya dönüşür.

Böylece, Kilise‟nin bakire bedenini koruyan ve Hıristiyanlar için eziyet çekerek çarmıha gerilen İsa gibi, Makarios da Kıbrıs‟ı korumak için sürekli çabalayan, bu yüzden birçok trajedi yaşayan ve sonunda İsa gibi Kıbrıslı Helenler için eziyet çekerek hayata veda eden bir lider olarak sunulmaktadır.

Makarios‟un ruhani bir baba olarak resmedilmesi, Kıbrıslı Rumların, Makarios‟u ölümsüz olarak görmelerine ve onu Yunan mitolojisinin kahramanları ile özdeşleştirmelerine neden olmuştur. Bu nedenle, Makarios‟un 3 Ağustos 1977 tarihindeki ölümü, Kıbrıs Rum toplumunda büyük bir şaşkınlık yaratmıştır.

Makarios‟un cenazesinde “Bizi neden bıraktın?” ve “Makarios yaşıyor, o hep bizimle olacak” cümlelerinin yer aldığı pankartlar taşınmıştır.180 Kıbrıslı Rum yazarlardan Renos G. Lavithis‟e göre, Makarios, Kıbrıs‟ı simgeleyen her şeyin üzerinde bir

178 Bryant, “The Purity of Spirit and The Power of Blood..”, s. 515.

179Kyrris, op. cit., s. 406.

180 Mayes, op. cit., s. 269-271.

143 semboldür ve hayatı boyunca “özgürlük” mücadelesi vermiştir. O, diğer bütün kahramanlar gibi, sonsuza kadar bir efsane olarak yaşayacaktır.181

Makarios‟un mezarı ve bu mezarın ilahi bir merkeze dönüşmesi de Kıbrıs‟taki Helen milliyetçiliği açısından Makarios‟un öncelikli rolünü ortaya çıkarmaktadır. Makarios, mezarının yerini ve tasarımını bile kendisi vasiyet etmiştir.

Buna göre, cenazesinin, dini eğitim aldığı Cikko Manastırı‟nın üst tarafında bulunan ve doğduğu köy olan Panayia‟dan görülebilen yüksek bir noktada yakılmasını istemiştir. Bu bölge Throni (Bakir tahtı) olarak bilinmektedir ve Makarios, papazlık eğitimi boyunca bu bölgeye gelmek zorunda kalmıştır. Mezarının şekli ise, Makarios‟un Helen milliyetçiliğinin temel figürlerinden biri olarak kalmak ve simgesel düzeyde bu milliyetçiliği yaşatmak istediğini göstermektedir. Yine vasiyetine göre, bölgedeki büyük bir kaya parçası, üzerinde çalışılarak, bir yumurtanın tepesine benzetilmiştir. Bu kubbe biçimindeki yapı poligonal kayalarla inşa edilmiştir ve yapı aynı zamanda doğu ve batı yönlerine açılmaktadır. , Mikenlerin “kovan” benzeri mezarlarına benzetilen mezar, Kıbrıslı Rumlar tarafından en çok ziyaret edilen yerlerin başında gelmektedir.182

Böylece, Makarios‟un mezarı, görsel bir simge olarak, hem kökenlerinin Miken uygarlığına dayandığını, hem Helenizm‟in Doğu ve Batı uygarlıklarının zengin kültürel mirasına sahip olduklarını, hem de Manastır‟a yakın bir bölgede olması nedeni ile Ortodoks kimliklerini Kıbrıslı Rumlara her defasında hatırlatmaktadır.

181 Renos G. Lavithis, Paphos: Land of Aphrodite, New Barnet, Interworld Publications, 1992, s. 87.

182 Mayes, op. cit., s. 270-271.

144 Makarios‟un bir yandan Hıristiyanlık düşüncesindeki halkı için eziyet çekerek ölen İsa‟yla diğer yandan Yunan mitolojisindeki ölümsüz kahramanlarla özdeşleştirilmesi, Helen/Ortodoks düşüncesinin Antik Yunan ve Bizans mirasının yansıması gibidir. Bu nedenle, Kıbrıs‟taki Helen milliyetçiliğinin en etkin savunucusu olarak milli bir lidere dönüşen Makarios, aynı zamanda, milliyetçi tezleri varlığı, imajı ve görsel mirasları ile yeniden üreten bir figür haline gelmiştir.