• Sonuç bulunamadı

2.2. Kıbrıs’taki Helen Milliyetçiliğinin Gelişimi

2.2.2. Kıbrıs’taki Helen Milliyetçiliğinin İdeolojik Kökenleri

2.2.2.5. Etnik Kültür, Kolektif Hafıza ve Tarihsel Anlatılar

144 Makarios‟un bir yandan Hıristiyanlık düşüncesindeki halkı için eziyet çekerek ölen İsa‟yla diğer yandan Yunan mitolojisindeki ölümsüz kahramanlarla özdeşleştirilmesi, Helen/Ortodoks düşüncesinin Antik Yunan ve Bizans mirasının yansıması gibidir. Bu nedenle, Kıbrıs‟taki Helen milliyetçiliğinin en etkin savunucusu olarak milli bir lidere dönüşen Makarios, aynı zamanda, milliyetçi tezleri varlığı, imajı ve görsel mirasları ile yeniden üreten bir figür haline gelmiştir.

145 olmuşlardır. Kıbrıs‟ta bu süreç, öncelikle dil ve din üzerinden kurulan bir ortak etnik kültür aracılığı ile işlemiş, daha sonra bu kültürün efsaneleştirilmiş hikâyeleri olan

“Kıbrıslıların kültürlerini her zaman koruduğu”, “„Gizli Okullar‟da Helen eğitimi alarak kültürlerini yaşattığı” düşüncesi, Helen milliyetçiliğinden ödünç alınmıştır.

Ayrıca, bu kültürün yine Helen milliyetçiliğindeki en önemli kahramanlarından Bizans efsanesi “Digenis Akrites” söylemsel olarak halkın hafızasında yeniden üretilmiş ve Kıbrıs Başpiskoposu Kyprianos‟un Osmanlılar tarafından idam edilmesi de “şehitlik” hikâyelerinin Kıbrıs özelindeki yansımasını doğurmuştur. Denilebilir ki, 1955 yılına kadar, Kıbrıs‟taki Helen milliyetçiliğinin tek özgün hikâyesi Kyprianos‟un öldürülmesidir.

a) Dil ve Dine Yönelik Millileşme Çalışmaları

Kıbrıs‟taki Helen milliyetçiliği, 1955 yılına kadar kendi mitlerini ve kahramanlarını yaratmamış, ancak Helen milliyetçiliğinin kültürel hamlelerini ve anlatılarını benimseyerek, Helenizm‟in önemli bir parçası olduğunu göstermeye çalışmıştır. Bu alandaki ilk uygulama, Helen milliyetçilerinin Yunanistan‟ın kurulmasından 1976 yılına kadar uyguladığı “milli dil” “Kathareuvousa”nın, Kıbrıs‟taki eğitim sisteminde de kullanılmasıdır. Daha önce değinildiği gibi,

“Kathareuvousa”, Yunanların Antik Yunan ve Bizans geçmişini, dönemin Yunan/Ortodoks halkının kültürel pratiklerine bağlamak ve ortak bir dil yaratmak amacıyla seçilmiş yapay bir dildir. Kıbrıslı Rumlar, halk dili olan “Dimothiki”yi sadece günlük kişisel ilişkilerinde kullanabilmiş, Yunanistan ile ilişkilerde, resmi yazışmalarda ve basında, okullarda öğrendikleri “Kathareuvousa”yı kullanmışlardır.

146 Bu dil, Kıbrıs‟taki Helen milliyetçileri tarafından, halkta “Anavatan” Yunanistan‟la kültürel bütünleşme ve Helenizm‟e aidiyet hissinin yaratılması amacıyla kullanılmıştır.

Etnik kültürün ikinci ögesi, Ortodoks kimliğidir. Bu kimlik, Kıbrıs Ortodoks Kilisesi‟nin Bizans mirası ile bağlantısını “değişmez ve sürekli ortak ruh” kavramı ile ifade edilmektedir. Kıbrıslı Rum tarihçi Englezakis‟e göre, Kıbrıs Kilisesi, sadece 330‟dan önce değil, Haçlıların adayı işgal ettiği 1191 ve Bizans‟ın varlığının sonlandığı 1453‟ten sonra da Bizans dünyasına ait olmuştur. Bizans dünyası ile sıkı bir devamlılık söz konusudur. Yalnızca 330-1191 arası değil, 330‟dan günümüze kadar bu devam etmiştir. Onca yabancı yönetime ve zulme karşın, hala aynı atmosfer, aynı mekân, aynı toprak, aynı inanç, aynı iklim, aynı dil, aynı dini duygular, aynı insancıl ruh, aynı azizlerin aşkı ve Kıbrıs‟ın gerçek insanlarına ait aynı nazik mizaç bugün de devam etmektedir.183

Kıbrıs Kilisesi‟nin Bizans dünyası ile kurduğu anakronik bağ, milli kimliklerin değişmez, aynı kalan kültürel doğaları olduğuna ilişkin savı yinelemektedir. Hatta Kilise, bu bağı görsel bir imge ile de tekrar kurmaktadır. Geç Bizans döneminden bilinen bir sembol olan çift başlı kartal simgesi Kıbrıs Kilisesi‟nin de simgesidir.184

Dil ve din ögesi üzerinden kurulan ortak bir kültür üzerinden argümanlarını ortaya koyan Helen milliyetçiliğinde olduğu gibi, Kıbrıs‟taki Helen milliyetçiliği de

183Englezakis, op. cit., s. 42-59.

184 Ibid., s. 259.

147 Yunan/Ortodoks kimliğinin kültürel özelliklerini benimsemiş ve Helen milliyetçiliğine eklemlemiştir. Böylece, Kıbrıslı Rumlar, kökenlerini ve ortak milli aidiyeti tanımlayan “biz” imajını antik Yunan ve Ortodoks Bizans mirasından aldıklarına inanmışlardır.185

Etnik kültürün din ögesinin en önemli yansıması, Hıristiyanlık felsefesindeki

“kutsal ruh” kavramıdır. Kıbrıs‟taki Helen milliyetçileri, Helenizm‟i tanımlarken, metafor olarak genellikle, “öz” (psychi) veya “ruh” (pneuma) kelimelerini kullanmaktadırlar. “Ruh” terimi, vatanın ve halkın birliği anlamında kullanılmaktadır. Onlara göre, Kıbrıs‟taki bütün Rumlar, büyük bir ruh olan

“Helen/Ortodoks ruhu” ile doludurlar. Bu terim, gücünü, “kusursuz saflık”

kavramına sahip Hıristiyanlık düşüncesinden almaktadır. Bu kelime sadece “ruh”

değil, aynı zamanda, “hayatın nefesi” anlamını da taşımaktadır. Ayrıca, “pneuma”

kelimesi, “ilahi ruh” anlamını da içermektedir. Bu ruh, zamansız, sonsuz, değiştirilemez ve süreklidir. Böylece ruh, sonsuz bir devamlılık sağlar ve kaderle hayatın kötülüklerine rağmen her zaman orada olmaya devam eder. Dolayısıyla, bir

“Helen” olmak için “Helen ruhu”na sahip olmak gerekmektedir. Ayrıca, milliyetçiler, milli kimliklerini, temizlik, kutsallık, yücelik ve soyluluk gibi terimlerle de açıklamaktadırlar. Kıbrıslı Rum ilköğretim öğrencileri için yazılmış bir şiirde şöyle der:

“Özgürlük ne demektir?

Özgürlük bedendeki ruhtur.

185Adamantia Pollis, “The Social Construction of Ethnicity and Nationality: The Case of Cyprus”, Nationalism&Ethnic Politics, Vol. 2, No. 1, Spring 1996, s. 67.

148 İnsanın içindeki candır, hayattır.

Yunanlılar, tutsak ve köle haline gelse de hep özgür yaşar.”186

Şiirdeki “özgürlük” kelimesi, “Helen ruhu”na sahip olmakla eş tutulmuştur.

Bu bağlamda, Enosis‟in aynı zamanda “özgürlük” ve “bağımsızlık” kelimeleri ile eş tutulması ve Yunanistan‟ın “Helenizm‟in özgür ülkesi” olarak nitelendirilmesi, söz konu “ilahi ruh”un Helenizm‟le ve Enosis‟le ilişkilendirildiğini göstermektedir.

Helen/Kıbrıslı Rum halkı, yüzyıllar boyunca yabancı unsurların yönetimleri altında tutsak edilmiş ve köle haline getirilmiş olmasına rağmen, bu “ruh” sayesinde hep

“özgür” olarak yaşamış ve Helen kimliğini devam ettirmiştir. Özgür olmak (Yunanistan ile birleşmek), bu “ruh”un da tamamen kölelikten kurtulması anlamına gelmektedir.

EOKA‟nın tetikçilerinden ve Kıbrıs Cumhuriyeti‟nin önemli politik figürlerinden olan Nicos Sampson,187, “ruh” kavramının Helenizm‟deki yerine ve

“tutsak halkın özgür ruhu” mitine, anılarını anlattığı kitabında şöyle yer vermektedir:

“Annemin Elenlere yakışır o davranışı karşısında ne kadar gurur duydum bilemezsiniz. Yunan ırkı, asırlarca tutsaklık hayatı yaşamış, kötü muamelelere ve baskılara maruz kalmıştır. Bunun nedeni, annelerinin kahraman çocuklarını özgürlük ırmağı gibi akan sütleriyle emzirmekte olması ve en büyük ilah olan

186 Bryant, “The Purity of Spirit and The Power of Blood..”, s. 511-513.

187 Nikos Sampson, ilk defa 20 yaşındayken Lefkoşa‟nın “Suikast Çemberi” olarak adlandırılan Ledra Caddesi‟nde sırtından ateş ederek bir İngiliz çavuşu öldüren ve öldürdüğü kişinin resmini çekerek yılın Basın Ödülü‟nü alan ve bunu da gazetede yayımlayan kişidir. 1957 yılında makineli tüfekle yakalanan ve yargılanan Sampson, İngiltere‟de iki buçuk yıl sonra serbest kalır ve Makhi/Savaş isimli bir gazete çıkarmaya başlar.

Detaylı bilgi için bkz. Druşotis, op. cit.; Ulvi Keser, Kıbrıs’ta Yeraltı Faaliyetleri ve Türk Mukavemet Teşkilatı (1950-1963), İstanbul, IQ Kültür-Sanat Yayıncılık, 2007, s. 83.

149 özgürlük ilahına kurbanlar verilmesini öğretmesidir… vatanının güç anlarında şahlanmasını bilen Elen ruhu, tecrübesiz gençleri korkunç savaşçılar yapmakta ve Elen özgürlüğünün koruyucuları durumuna getirmekteydi.”188

b) “Gizli Okullar” Efsanesi

Kıbrıslıların Helen/Ortodoks kültürlerini yüzyıllarca süren yabancı yönetimler altında nasıl hiç değişmeden ve Ada‟da yaşayan diğer halklardan etkilenmeden devam ettirip koruduğuna ilişkin öne sürülen savlarda iki unsur ön plana çıkmaktadır. Bunlardan ilki, sözlü kültür yolu ile aktarılan destan ve hikâyelere, ikincisi ise Helen milliyetçiliğinin de efsanelerinden olan “Gizli Okullar”

efsanesine ilişkindir.

Kıbrıslı Rum tarihçi Vanezis, Kıbrıslıların etnik kültürlerini korumalarını sözlü iletişime bağlamaktadır. Ona göre, yabancı yönetimler altında Kıbrıslılar kendi dünyalarına çekilmişlerdir. Gelenek ve inançlarını yaşatırken, kültürel miraslarını sözlü iletişimle kuşaktan kuşağa aktarmışlardır. Umut ve inançlarını kaybetmeden uluslarının savaşını simgeleyen akritik destanlarını ağızdan ağza iletmişlerdir.189 Böylece Kıbrıslılar, tek ve değişmez kültürel birimler olarak, farklı hiçbir kültürden etkilenmeden Helen/Ortodoks kimliklerini yüzyıllarca korumuşlardır.

188Nikos Sampson, Nikos Sampson’un Anıları, Elefteri Ora Gazetesinden Çeviri, Lefkoşa, KTFD Enformasyon Dairesi, 1981, s. 8-9, 28.

189 Vanezis, op. cit., s. 15.

150

“Hiçbir değişikliğe uğramadan Kıbrıslılar tarafından korunan Helen/Ortodoks kültürü” savının bir diğer efsanesi “Gizli Okullar”dır. Yunan araştırmacı Vangelis Kechriotis‟e göre, “Gizli okullar” miti, özgür Yunan toplumunun ilk zamanlarında doğmuş ve gelişmiş en kullanışlı mitlerden biridir. “Gizli Okul” (kryfo sholio), Osmanlıların Hristiyanların eğitim görmesine izin vermedikleri, bu nedenle yerel din adamlarının geceleri köylü çocukları gizlice topladığı, böylece genç Ortodoksların Türklere görünmeden okuma-yazma öğrenebildikleri varsayımı ile ilgilidir.190 Kıbrıs‟taki Helen milliyetçiliğinde de “Gizli Okullar” efsanesi en yaygın efsanelerden biri olmuştur. Kıbrıslı Helen milliyetçileri, çocuklarının kendi dillerini ve kültürlerini kaybetmeden Helenizm‟i, yüzyıllarca korumanın nasıl mümkün olduğunu “Gizli Okullar” efsanesi ile açıklamaktadırlar. Böylece, Yunan/Ortodoks eğitim, Helenizm‟i yaşatan ontolojik bir olguya dönüşmektedir.191

Bu efsane üzerinden eğitime verilen önem ve atfedilen özellikler, Kıbrıs‟taki Helen milliyetçilerinin metinlerinde ve demeçlerinde hep ön planda olmuştur. 1912 yılında yazılmış bir makalede, eğitim ve okulların yüzyıllardır Yunanlıların bir parçası olduğu, çünkü uluslarının üyelerinin ruhani ve ahlaki beslenmelerinin, uygarlık, özgürlük ve iyi yurttaşlık için önemli olduğu savunulmaktadır. Buna göre, ancak eğitim, bir kişiyi gerçek bir Yunan, gerçek bir uygar insana dönüştürebilir.

1930‟lu yıllarda Baf Piskoposu Leontios, 5000 yıldır bir Yunan adası olan Kıbrıs‟taki nüfusun saf Yunan ve Hıristiyan olduğunu söylemiş ve Kıbrıs‟taki Yunan eğitiminin yalnızca Yunan dilini değil, Yunan tarihini, “Ethnos” tarihini ve bütün

190 Vangelis Kechriotis, “Yunanistan‟da Yeni Bir Tarih Programı 1821: Bir Belgesel”, Çev. Özgür Bircan, Toplumsal Tarih, Sayı: 209, Mayıs 2011, s. 76.

191 Rebecca Bryant, “On The Condition of Postcoloniality in Cyprus”, Yiannis Papadakis, Nicos Peristionis ve Gisela Welz (Ed), Divided Cyprus, Modernity, History and An Island in Conflict, Bloomington, Indiana University Press, 2006, s. 53.

151 ulusların tarihini öğrettiğini, Yunanlıların eğitimin ilk yaratıcıları olduğunu ve Yunan ruhunun insanlığın ilk eğitimli insanlarını yarattığını ifade etmiştir. Ona göre, Yunan eğitimi demek, insanlığın eğitimi demektir.192

Kıbrıs‟taki Helen milliyetçilerinin eğitime bakış açısı, doğrudan milli kimlik yaratımının da ötesinde “uygarlık” ile bağlantılandırılmıştır. Antik Yunan uygarlığının “Batı” uygarlığının beşiği olduğu ve her “uygar” olarak görülen unsurun Antik Yunan‟da ilk örneklerinin ortaya çıktığı görüşü, Helen milliyetçileri için eğitim alanında da geçerlidir. Yunan olmak, her “iyi” ve “uygar” olan olgu ve unsurun ilk yaratıcısı olmak anlamını taşır ve Yunan eğitimi, sadece bir milleti yaratmakla kalmaz, “uygar” dünyanın devamlılığını da sağlar. Dolayısıyla, eğitim Kıbrıslı Rumlara, büyük bir misyon yüklemektedir. Yunan/Ortodoks eğitimi alan her birey, “uygar” dünyaya karşı sorumluluğunu bilmeli ve ona göre politik görevlerinin farkında olmalıdır.

Grivas, ilk ve ortaöğretim öğrencilerinin, Enosis eylemlerine katılarak politik bir sorumluluk yüklenmelerini bu bakış açısına göre açıklamaktadır. Doğru bir Yunan eğitimi almış her gencin politik bir görevi vardır. Bu onların varlık nedenleridir, dolayısıyla Grivas kendisini, öğrencileri gerçek bir “uygar” insan, dünya insanı haline getirdiği ve onların dünyaya karşı görevlerini yapmalarını sağladığı için, büyük bir kurtarıcı olarak görmektedir. Grivas, bu bakış açısına Kıbrıs‟taki Rum eğitim kurumlarının “Helen” yöneticilerinin de sahip olduğunu belirterek şöyle der: “Bugün Kıbrıs eğitim kurumlarından sık sık mektuplar

192 Ibid., s. 53-54.

152 alıyorum. Adanın gençliğini kurtardığım ve onlara şeref, sorumluluk, refah ve ilerleme aşıladığım için bana teşekkür ediyorlar”.193

c) Antik Yunan ve Bizans Efsaneleri

Kıbrıs‟taki Helen milliyetçilerinin, milli anlatıları içerisinde Antik Yunan ve Bizans dönemine ilişkin tarihsel hikâye ve efsanelerin de özel bir önemi vardır. Bu hikâye ve efsaneler, Helen milliyetçiliğindekilerle aynı özellikleri taşımaktadırlar.

Kıbrıslı Rum araştırmacı George Syrimis, Kıbrıs‟taki Helen milliyetçiliğinde sözlü kültürün ve folklorik simgelerin milliyetçi ideolojinin halka yayılmasında çok fazla etkisi olduğunu belirtmektedir.194

Özellikle “milli” tarihsel olaylar için yazılmış destanlar, şiirler ve şarkılar, milliyetçi folklor araştırmacıları tarafından derlenerek yaygınlaştırılmış ve Antik Yunan kültürü ve Bizans dönemi efsaneleri bu folklorik ögeler sayesinde popüler bir nitelik kazanmıştır. Bu ögeler, Yunan/Ortodoks kimliğinin bugün ve geçmiş arasında kurduğu özdeşleştirme işlevleri nedeniyle, Helenlerin ne kadar güçlü, cesur, akıllı ve vatanı için fedakârlıklar yaparak bu uğurda canını veren yüce bir halk olduğunu anlatmaktadırlar.

Grivas, EOKA militanlarının eğitiminde özellikle Antik Yunan şiirlerini okuyup, Yunan şarkıları söylediklerinden bahsetmektedir. Ona göre, Xenophones‟in

193 Foley, op. cit., s. 35.

194 George Syrimis, “Ideology, Orality and Textuality: The Tradition of the Poietaridhes of Cyprus”, Vangelis Calotychos (Ed.), Cyprus and Its People: Nation, Identity and Experience in an Unimaginable Community 1955-1997, Colorado, Westview Press, 1998, s. 205.

153

“namımız bütün Yunanistan‟a yayılacak ve Yunan şarkıları asla ölmeyecek.”

cümlelerini içeren şiiri, Yunan halkının kaderini anlatan bir şiirdir. Bu şiirde, Yunan kültürünün hiçbir zaman ölmeyeceği ve her zaman bu kültürün dünyayı etkileyeceğinden bahsedilmektedir.195

Helen milliyetçiliğinde Yunan halkının, yabancı yönetimlerin baskısı altında çektiği “zulüm” de Yunan kültürünün bir parçasıdır. Çekilen zulüm ve kültürünü koruma kaygısı, Yunanların, bütün acılara ve eziyetlere rağmen kimliğinden hiçbir şey kaybetmeyen bir halk olduğunu vurgulamaktadır. Kıbrıs‟taki Helen milliyetçileri için de yaşanan acılar ve baskılar, tarihi anlatılar içerisinde ilk sırada gelen kavramlardandır. Anılarına ait ilk görüntülerin, evindeki Yunan fotoğrafları ve süsleri ile Bizanslı azizlerin fotoğraflarının ve süslemelerinin bulunduğu köy kilisesine ait görüntüler olduğunu söyleyen Grivas‟a göre, bunların hepsi, Kıbrıslıların çektiği zulmü anlatmaktadır.196

Helenizm‟in folklorik kahramanları içerisinde “Akrites” kavramının ve

“Digenis Akrites”in öncelikli bir yeri vardır. Papadakis‟e göre, Yunan tarihi ve folklorunda “Akrites” (sınırları koruyanlar) kavramı oldukça önemli bir kavramdır.

Akrites, Müslüman işgalcilere karşı Bizans İmparatorluğu‟nu koruyan kahraman sınır koruyucularını simgelemektedir.197 Uluslaşma, ulusal bir dil ve protoetnik bir kimlikle ilişkili sayılan çağdaş Yunan Edebiyatı, kimi edebiyat tarihçilerine göre, 11.

195 Foley, op. cit., s. 55.

196 Ibid., s. 3, 32.

197Yiannis Papadakis, “The Politics of Memory and Forgetting”, http://cyprus–

conflict.net/papadakis.diss.html, s. 6.

154 yüzyılda yazıldığına inanılan Digenis Akritas epik şiiri ile başlamaktadır. Bu şiirde etnik bir bilincin ilk belirtileri sezilmektedir.198

Helen milliyetçiliğindeki en yaygın efsane, “Digenis Akrites” efsanesidir. Bu efsanenin yaygın kullanımı Kıbrıs‟taki Helen milliyetçiliğinde de görülmektedir.

Tarihçi Vanezis, Helen kültürünün tarih boyunca Kıbrıs‟taki baskın karakterini anlatırken, 1192‟de Frankların fethinden önce, Bizans dönemindeki tüm Helen dünyasında oldukça popüler olan Vassilios Dighenis Akritas destanının bir versiyonunun Kıbrıs‟ta yazıldığı belirterek, bunu, Kıbrıs‟ın Helen kültürünün bir parçası olduğunun kanıtı olarak sunmaktadır.199

Andreas Polydorou ise, “Digenis Akrites” destanının bir bölümünde, Akrites‟in Kıbrıs‟a geldiği ve parmaklarının izini bırakarak, Beşparmak Dağları‟nı oluşturduğu efsanesine atıfta bulunarak şöyle der: “Bu hikâyeler masal olsa da, Digenis, Kıbrıs‟a hiç ayak basmamış olsa da ne çıkar? O Yunanlıların yeni Herkülüydü. Cesaret ve erdem onda somutlaşmıştır ve korkusuz cesur adamları ile O, Yunanlıları düşmanlarından korumuştur”.200 Polydorou, bir Bizans kahramanı olan Digenis Akrites‟i, Antik Yunan‟ın mitolojik kahramanı Herkül ile kıyaslayarak, aynı kültürel zemin içerisinde eritmiş ve milli kimliğin Yunan/Ortodoks karakterini yeniden üretmiştir.

198 Millas, “Geçmişten Bugüne…”, s. 42.

199 Vanezis, op. cit., s. 34.

200 Papadakis, “History Education in…”, s. 10.

155 Digenis Akritas destanının Kıbrıs‟taki Helen milliyetçiliğindeki bir diğer önemli yeri, Kıbrıs siyasi tarihindeki en etkili politik aktörlerin bu efsaneye sürekli atıfta bulunarak, milli kimliklerini ve politik amaçlarını bu efsane üzerinden simgeselleştirmeleridir. EOKA‟nın lideri George Grivas, Digenis kod adını “Nom de Guerre” (şövalye ve asillerin harp için aldıkları takma isim) olarak almıştır.

EOKA‟nın ileri gelen liderlerinden olan ve Kıbrıs Cumhuriyeti‟nde 1970 yılına kadar İçişleri Bakanı olarak görev yapan Polykarpos Yorgacis‟in aldığı kod adı ise

“Akritas”tır. Ayrıca, bu isim, 1964 yılında yine Yorgacis‟in de içinde bulunduğu bir ekip tarafından hazırlanan planın adı olarak da kullanılmıştır.

George Grivas, neden Digenis kod adını aldığını anlatırken, bu efsanenin milli ideoloji içerisindeki önemini vurgulamaktadır:

“Mutlu bir çocuktum ve en mutlu olduğum zamanlar da bazı ulusal günlerde mavi-beyaz sancağın arkasında yürüdüğüm ve bizi özgürlük ateşi ile yakan Helenik tutkuyu hissettiğim zamanlardı. Ders çalışmaktan büyük keyif alırdım ve ilk sırada Yunan Tarihi vardı. Özellikle İskender‟in imparatorluk akıncılarından yarı-mitolojik kahraman Dighenis Akritas‟ın efsaneleri ilgimi çekerdi. Annem onun kahramanlıklarının anlatıldığı halk şarkılarını söylerdi hep. Ben de kod adı olarak Bizans efsanesinin muhteşem kahramanı Dighenis‟in adını aldım.”201

201 Foley, op. cit., s. 3. Kıbrıs‟taki bir diğer efsane, Yunan mitolojisinin tanrıçalarından Aphrodite‟in Kıbrıs‟ın Baf şehri kıyılarında doğduğuna yöneliktir. Bu efsane, özellikle turistik amaçlı, popüler metinlerde göze çarpsa da Kıbrıs‟ın Antik Yunan ile bağlantısına atıf yapmakta ve Kıbrıs‟ın bir Helen toprağı olduğunu tekrar

“hatırlatmak”tadır.

156 Lawrance Durrell da “Digenis” destanının Kıbrıslı Rumlar için ne kadar önemli bir milli unsur olduğunu şöyle anlatmaktadır:

“Digenis, Avrupalı okul çocukları için Robin Hood ne ise Rumlar için o olan bir kahramanın adıydı. Ortaçağ halk şarkılarında sözü geçen bir karakterdi.

Çarpışmaları ünlüydü ve hiç kimseden, hatta ölüm meleği Charon‟dan bile korkmazdı. Bu savalardan birinde Küçük Asya‟dan gelip, Kıbrıs‟ta Beşparmak Dağları‟nda parmak izlerini bırakmış ve gücünü topladıktan sonra tekrar geriye dönmüştür.”202

d) Milli Şehitler

Helen milliyetçiliğinde, vatanı ve milleti uğruna hayatını feda eden kimseler,

“şehit” olarak görülmektedir. Helen milliyetçiliğinin en büyük şehidi Osmanlı yönetimi tarafından milliyetçi hareketi önleyemediği için idam edilen Patrik V.

Gregorios‟tur. Bu idam, Patrikhane‟nin Helen milliyetçiliğinin öncülerinden olduğuna ilişkin bir görüşün ortaya çıkmasının akabininde, bu görüşe önemli bir kanıt olarak gösterilmiştir.203

Kilise‟nin Helen milliyetçiliğinin asli unsuru olarak görülmesinden sonra, Yunan milleti için kendini feda eden, hayatını kaybeden ve Helen kültürünü korumak için çabalayan din adamları, Helen milli anlatısında en ön sıralarda yer almaya

202 Durrell, op. cit., s. 202.

203 Bu şehit düşmüş patriğin mermerden bir heykeli Atina Üniversitesi‟nin merkez binasının önünde sol köşede durmaktadır. Sağ köşede 18. yüzyılın ikinci yarısının en önemli devrimci şahsiyeti olan Rigas Velestinlis‟in (1757-1798) heykeli vardır. Detaylı bilgi için bkz. Millas, “Yunan Ulusunun…”; Kechriotis, op. cit., s. 76.

157 başlamıştır. Bu anlatılar içerisinde Kıbrıs‟taki Helen milliyetçiliği de kendi şehidini yaratmıştır: Başpiskopos Kyprianos‟un idam edilerek şehit olması.

Kyprianos, 1810 yılında başpiskopos olmuş ve ilk yıllarında hem Kıbrıs toplumu hem de Osmanlı yönetimi tarafından başarılı bulunmuştur. İstanbul Patrikhanesi gibi Helen milliyetçiliğine uzak durmamış, hatta bu milliyetçiliğin Kıbrıs‟taki temsilciliğini üstlenmiştir. Ancak, 1821 isyanında, isyancılara destek vermekten çekinmiş olmasına rağmen, Kıbrıslı Rumların bazılarının da isyanı desteklemesi ve kendisinin Kıbrıs‟taki Ortodoks milletinin başı olması nedeniyle, bu destekten sorumlu tutulmuş ve Osmanlı Yönetimi tarafından idam edilmiştir. Rumlar için Kyprianos, ilk milli şehit ünvanına sahiptir.204

e) Milli Simgeler

Kıbrıs‟taki Helen milliyetçi ideolojisinin simgesel törenleri, günleri, benimsedikleri milli semboller olarak bayrak ve milli marş kullanımına da değinmekte fayda vardır. Bütün bu simgesel ve görsel milliyetçi unsurlar, Helen milliyetçiliği ile aynı özellikleri taşımaktadırlar.

Örneğin Grivas, yazı ve demeçlerinde sürekli Yunan milli tarihine atıflarda bulunmaktadır. EOKA örgütünü kurduğu zaman, bu örgütün, gerçekleştireceği

“özgürlük devrimi” için büyük bir atılım yapacağından bahseden Grivas, ilk örgüt metnini Leonidas‟ın 300 Yunan kahramanı ve 1821‟in savaşçılarına yakışır bir

204 Başpiskopos Kyprianos ile ilgili detaylı bilgi için bkz. Englezakis, op. cit., s. 274-287; Vanezis, op. cit., s. 18.

158 şekilde kaleme alması gerektiğini belirterek, Antik Yunan efsanelerine ve 1821 Yunan isyanına gönderme yapmaktadır.205

Kıbrıs‟ta milli simge olarak Yunanistan bayrağının ve marşının kullanılmasına 1960 yılında Kıbrıs Cumhuriyeti kurulduktan sonra bile devam edilerek, ancak 1974 yılında, devlet fiilen bölündükten sonra son verilmiştir. Yunan bayrağı ve marşı ise, Helenizmin, “özgürlük” ve “kutsal ruh” kavramları ile yakından ilişkilidir. Yunan bayrağı, “ya özgürlük ya ölüm” sloganının dokuz hecesini temsil eden (eleftheria i thanatos) dokuz şeritten oluşmaktadır. Yunan marşı ise, Yunan özgürlük ilahisi olarak adlandırılmakta ve Yunanlıların kutsal bedenlerinden gelen özgürlükten söz etmektedir.206

Kıbrıslı Rumlar, 1895 yılından sonra, Yunan bayrağı ve marşını kullanmalarının yanı sıra, Yunan ulusal bayramı olan “25 Mart” gününü de kutlamaktadırlar. Hatta, EOKA örgütü eylemlerine 25 Mart günü başlayarak, Yunan milli bayramına bir göndermede bulunmak istemiş, ancak o gün dolunay olduğu ve uğursuzluk sayıldığı için, ilk eylemlerine 1 Nisan 1955 yılında başlamıştır.207

1955 yılına kadar, Kıbrıs‟taki Helen milliyetçiliğinin etnik kültür, kolektif hafıza, tarihsel anlatı ve milli simgeleri içerisinde Kıbrıs‟a özel tek anlatı, daha önce de belirtildiği gibi, Başpiskopos Kyprianos‟un idam edilmesi nedeniyle, ilk milli şehit olarak görülmesidir. Diğer bütün ideolojik simge ve anlatılar, Helen

205 Foley, op. cit., s. 32.

206 Yiannis Papadakis, “Nationalist Imaginings of War in Cyprus”,

http://cyprus-conflict.net/Papadakis%20-%20nationalism.html, s. 1.

207 Druşotis, op. cit., s.74.

159 milliyetçiliği ile eklemlenmiş bir şekilde kullanılmıştır. Ancak 1955 yılından sonra, bütün bu anlatı ve simgelerle birlikte, Kıbrıs‟taki Helen milliyetçiliği, İngilizler, Kıbrıslı Türkler ve Türkiye ile çatışmalar yaşanması nedeniyle yaşanan ortak acı, trajedi ve ölümlerden yeni milli hikâyeler, efsaneler ve anlatılar yaratarak, gücünü daha da artırmıştır. Bu milliyetçilik içerisinde, kolektif hafızayı oluşturmaya yönelik her türlü anlatı, simge ve efsane yarattığı aidiyet hissi ile bir “biz” imajı yaratırken, bu imajın tamamen dışında kalan ve anlatıların bütün olumsuz özelliklerinin başka bir halka atfedildiği bir “öteki” imajı da ortaya çıkmıştır.