• Sonuç bulunamadı

BÖLÜM 1: OSMANLI DEVLETĐ DIŞ POLĐTĐKASINDA TERÖR VE

1.7. Ermeni Sorunu’nun Gelişimi ve Ermenileri Teröre Sürükleyen Sebepler…

1.7.1. Fikrî Hazırlık Devresi ve Ermeni Kimliği’ndeki Dönüşüm

1.7.1.3. Milletleşme ve Ermeni Millet Nizamnamesi

Yukarıda belirtildiği üzere büyük güçlerin Osmanlı Devleti’nin içişlerine müdahaleleri ve misyonerlerin yoğun faaliyetleri neticesinde Đstanbul Ermeni Patrikhanesi’nin cemaati Gregoryen, Ortodoks ve Protestan olarak üçe bölündü. Babıali’nin kiliselerin faaliyetlerini resmi manada tescil etmesi mezhepler arasındaki rekabetin artmasına neden olmuştu. Bu durum Gregoryen Ermeni Kilisesi’nde de oldukça rahatsızlığa sebep olmuştur (Kılıç, 2006:171). Bu rahatsızlık Ermeni Kilisesi’ni önlem alma yoluna itmişti.

Ermeni Kilisesi ve patrikleri cemaatlerini bir arada tutabilmek amacıyla milliyetçilik fikirlerine yönelmişlerdi. Bu amaçla Patriklik dağılan Ermeni toplumunu toplamak ve cemaat üzerindeki eski nüfuzunu yeniden kazanmak için o dönemde Avrupa’da gündemde olan milliyetçilik hareketlerinden esinlenerek Ermeni milliyetçiliğine

Ohannes Đzmir ve Beyrut gümrüklerinin iltizamını almıştı. Katolik Ermeni üye Mihran Düzyan, darphanenin müdürüydü. Gayrimüslimlerden meydana gelen bu denli küçük bir grubun ne kadar etkiye sahip olacağı tartışmalıdır. Yine de başlangıçta daha fazlası beklenemezdi. 1867’ye gelindiğinde, meclisteki gayrimüslim üyeler sandalyelerinde tıpkı Müslüman meslektaşları gibi geçici değil sürekli olarak görev yapmaktaydılar. Meclis-i Vala 1868’de Devlet Şurası halini aldığı zaman Müslüman olmayanların üyelik sayısı arttırılmıştı. (Roderic H. Davison, Osmanlı Đmparatorluğunda Reform 1856-1876, çev: Osman Akınhay, c. I, Đstanbul: Papirüs Yayınevi, 1997, s. 111).

yönelmiştir (Gürün, 1985:39-40). Ermeniler bir millet olmaktan eksik kalan tek taraflarının, milletlerini kendileri idare etmek için gerekli olan bir anayasa ile toprağa dayalı bağımsız egemenlik olduğunu düşünmeye başlamışlardı. Đşte bu çerçevede 29

Mart 1863 tarihinde “Nizamname-i Millet-i Ermeniyan”41 padişah ve hükümet

tarafından tasdik edildikten sonra Ermeni Millet Nizamnamesi adıyla yürürlüğe girdi (Arpee, 1909:185). Bundan böyle Ermeni patriğinin seçilme işlemini de meydana getirilecek yeni meclis üyeleri yapacaktı. Nizamnamenin Osmanlı Devleti’nce imzalanmasının nedeni, Avrupa devletlerince Hükümet’e yapılan baskıların hafifletilmesine yönelikti. Ancak tüzük, Osmanlı Ermenilerinin siyasal ve sosyal yapılanmalarında yeni bir çığır açtı (Sakarya, 1984:34). Yapılan düzenlemelerle Ermeni toplumu bir cemaatin ötesinde siyasi, sosyal, iktisadi, kültürel bütün haklarında ve eylemlerinde, devlet içerisinde yeni bir baskı grubu haline geldi. Bu nizamname ile verilmiş olan izinlerden yararlanan patrikler, daha ziyade milli ve siyasi cephelerde çalışmaya başladılar (Kılıç, 2006:175;Uras, 1976:175). Đşte bu noktadan itibaren Ermeni kilisesi fikri hazırlık aşamasında en ciddi görevi üstlenmiş oldu.

Nizamname’nin Ermeni kimliğinin dönüşümünde çok önemli olduğu Ermeni yazarlarca da kabul edilmektedir. Örneğin Vartan Artinian, nizamnamenin Ermeni cemaatinin milli bilincinin gelişmesine katkıda bulunduğu üzerinde durarak, “Ermeni Milli Anayasası’nın” oluşmasının Ermeni milleti için toplumsal ve entelektüel gelişme konusunda yeni bir çığır açtığını dile getirmektedir. Bu süreçte anayasal hükümet konusundaki fikirlerin Ermeni anayasasının etkisi altında kök salmış olduğuna dikkat çeken Artinian, uzun süreden beri Ermeni milletini etkilemeye başlamış olan kültürel rönesansın bu süreçte geliştiğini ve milli bilincin kök salmaya başlamış olduğunu ifade etmektedir (Artinian, 1970:106). Yine Ermeni yazarlardan Leon Arpi Ermenilerin büyük çoğunluğunun ilk zamanlarda anayasal bir hükümet hususunda istekli olmadıklarını, daha sonra ise anayasanın oluşmasının Ermeni tarihinde yeni bir döneme girilmesine vesile olduğunu, eğitim, edebiyat, sosyal, dini ve siyasi alanlarda yeni bir dönemin başladığını dile getirmektedir (Leon,

41 Nizamname ile ilgili ayrıntılı bilgi için bkz. Murat Bebiroğlu, Tanzimat’tan II.Meşrutiyet’e Ermeni Nizamnameleri, Đstanbul, 2003; Vartan Artinian, The Armenian Constitutional System in the Ottoman Empire, Đstanbul, 1970.

192). Ermeni yazarlarca da kabul edildiği üzere bu nizamname Ermeni kimliğinin değişim sürecine büyük etki etmişti.

Nizamnamenin Ermeni cemaatine sağladığı faydaları yine bir Ermeni olan Ozanyan madde madde ele almıştır. Buna göre, Đstanbul başta olmak üzere diğer illerde birçok okul ve kültürel kurum açılmıştı. Bu süreçte batı uygarlığı ve eğitimine doğru bir adım atılmış, Ermeniler seçim yöntemlerine ve mücadeleye alıştırılmışlardı. Ermeni dili ve kültürünün gelişmesi sağlanmıştı. Ermenilere toplu olarak şikâyette bulunma ve harekete geçme kuvveti verilmişti. Ermeniler arasında ihtilal ruhu uyanmış, Katolik, Prostestan ve Gregoryan Ermenilerin bunalımlı günlerde birleşmeleri ve Ermeni sorununun devamlı gündemde kalması sağlanmıştı (Saral, 1970:51). Bu tür gelişmeleri toplumlarının refahı için kullanmaları gereken Ermeni ruhanileri ise nizamnamenin verdiği hakları siyasi çekişmelere ve bağımsızlık hareketlerine basamak yaptılar.

Ruhaniler bütün mesai ve enerjilerini Ermeni Millet Nizamnamesi’nin onlara sunduğu fırsatlar dâhilinde Ermeni milliyetçiliğini harekete geçirecek ve milli uyanışa sebep olacak faaliyetlere ayırmışlardır. Ruhaniler Ermeni okul, manastır ve kiliselerinde, gerçekleştirdikleri faaliyetlerle Ermeni gençlerine bu fikirleri aşılamalarının yanı sıra Ermeni halkının da milli duygularının uyanmasına katkıda bulunmuşlardır. Büyük devletler ise ruhanilerin yürüttükleri milliyetçilik hareketinin en büyük destekçisi olmuşlardır (Kılıç, 2006:174-175). Bu dönemde Ermeni ruhanilerinin ne şekilde hareket ettiklerine dikkat çeken Rus Generali Mayewski ilginç tespitlerde bulunmuştur.

Mayewski, Ermeni din adamlarının ve kilisenin millileşme yoluna girdiğini, Ermeni ruhanilerinin din hususunda çalışmalarının neredeyse hiç olmadığını; buna karşılık milliyetçi fikirlerin yayılması için çaba sarf ettiklerini, senelerdir bu gibi fikirlerin manastırların duvarları arasında gelişip büyüdüğünü dile getirmektedir. Bununla birlikte Ermeni okullarının da ruhanilere yardımda bulunduğunu, zaman geçtikçe dini taassubun yerini milli hislerin aldığını belirtmektedir. Devamında ise din yerine milliyet propagandasına girişen Ermenilerin batılı diplomatlarca kullanıldığı, milli hislerinin tahrik edilerek bir Ermeni sorununun ortaya çıkarıldığı şeklinde dikkat

çekici değerlendirmelerde bulunmuştur (Mayewski, 1997:18). Farklı yazarlarca faklı

şekillerde yorumlanan nizamnamenin Ermeni Sorunu’nda önemli bir dönüm noktası

olduğu aşikârdır.

Kısacası Osmanlı Hükümeti’nin onayı ile 1863 yılında ilan edilen bu nizamname, Ermeni cemaatine adeta bağımsız bir devlet statüsünde haklar kazandırmıştı. Öyle ki bağımsız bir milletmiş gibi 140 üyeden oluşan bir meclis kurma imkânına kavuşmuşlardı. Bir süre sonra bu meclis Ermeni toplumunun gerçek parlamentosu gibi davranmaya başlamış, yıkıcı bir tavır içerisine girmiş ve işi doğrudan doğruya Ermenilerin oturduğu bölgelerin özerkliğini istemeye kadar götürmüştür (Çöhçe, 2003:288). Yani millileşme Ermeni cemaatin arasında kök salmıştı. Böylece fikri hazırlık devrini tamamlamış ve milliyetçi bir kimliğe bürünmüş olan Ermeniler ikinci safhaya yani sorunun uluslararası boyuta taşındığı diplomatik döneme de geçmiş bulunuyorlardı.