• Sonuç bulunamadı

BÖLÜM 2: 1896 OSMANLI BANKASI BASKINI

2.5. Banka Baskını’nın Başlangıcı ve Gelişmesi

Taşnak Komitesi mensupları aldıkları karar doğrultusunda 26 Ağustos Çarşamba günü harekete geçmişlerdi. Banka baskınının anlatımı konusunda çoğu kaynak birbiri ile örtüşmektedir. Saldırı, 26 Ağustos günü öğleden sonra saat 13:00 civarında başlamış, hamal kıyafetinde bir grup silahlı Ermeni bankanın kapısındaki nöbetçileri etkisiz hale getirerek zorla içeri girmişti. Çok sayıda humbara dinamit lokumu içeri sokulmuş ve kısa sürede banka binası ele geçirilmişti (Eldem, 2007:113-146). Banka baskınının bu ilk anları hakkında birçok kaynak ve rapor mevcuttur. Ancak en detaylı bilgi, doğal olarak sübjektif bilgiler içerdikleri düşünülebilecek, baskını gerçekleştiren liderler tarafından verilmektedir. Bu bağlamda Haik Tiryakiyan ve özellikle Karakin Pastırmacıyan sabah yapılan son hazırlıkları ve bankanın işgali sürecini ayrıntılı olarak tasvir etmektedirler.

Haig Tiryakiyan olay sabahı saat 6:30’da toplandıklarını, baskını başlatmak için altı kişinin yettiğini, vedalaştıktan sonra Hosrov ve Papken’in altı fedayiyi aldığını dile getiriyor ve şu şekilde devam ediyor; “Bomba torbaları omuzlarımızda, tabancalar elerimizdeyken evden çıktık. Bankaya yaklaştığımız zaman öncü arkadaşlarımızın attıkları bombaların, silahların seslerini duyduk. Daha heyecanla koşmaya başladık. Aslında, büyük caddede karışıklık başlamıştı. Herkes korku ve dehşet içinde öteye beriye koşuyorlardı. Bankaya yetiştik ve içeri saldırdık. Aşağıda kapının önünde bizden üç kişi devrilmişti. Sonra da birisini yaralı bulduk” (Uras, 1987:508-509). Olayın başlangıcını Tiryakiyan bu şekilde anlatmaktadır. Çarşamba sabahı yapılanlar ile ilgili olarak en ayrıntılı bilgi Armen Garo’nun hatıralarında yer almaktadır.

Çarşamba sabahı buluşma yeri olarak belirledikleri Galata’daki Đngiliz okuluna gitmek üzere Armen Garo ve Papken Suni, Tiryakiyan’ın evine gelmiş ve bombalar sıraya konularak çeşitli han ve kahvehanelerde hazır bekleyen komitecilere

gönderilmişti. Saat 10:00 olmasına rağmen sadece 7-8 kişi okul binasına gelmişti. Bu nedenle Papken ve Hraç toplanma yerlerine giderek komitecileri kontrol etmişlerdi. Saat on birde on sekiz kişi, önceden belirlenen yerlerinde hazır bulunuyorlardı. Bu sırada son olarak neler yapılacağına karar vermek üzere Armen Garo, Papken, Hraç, Ashot, Levon ve Trabzon’dan baskına katılmak için yeni gelmiş olan Ekibtatzi (Artashes Devian) bir odaya çekilmişti. 18 kişi ile Osmanlı Bankası’nı basamayacaklarını, buna kalkışsalar bile başarısız olacaklarını düşünüyorlardı. Tam bu sırada Samatya’daki komitecilerin askerler tarafından kuşatıldıklarını haber alan komiteciler, müzakereye zaman kalmadığını, banka veya başka bir yere saldırma kararı almak mecburiyetinde kaldıklarını düşündüler, nitekim Samatya’da olaylar başlaşmıştı.

Nihayet Banka baskını planından vazgeçip ikili gruplara ayrılarak hükümet binasına bomba atma kararı aldılar. Hemen bombalar dağıtıldı ve her komiteciye gidecekleri yerler söylendi. Armen Garo, Galata’daki gümrüğe saldırma görevini üstlenmişti.

Şüphe çekmemek için hamal kıyafetine girme kararı almış, hazırlıklar tamamlanmış

ve tam dışarı çıkacakken, gelen bir komiteci birçok gencin bazı hanlarda hazır bulunduğunu söylemişti. Bunun üzerine Papken Suni durumu kontrol etmek için dışarı çıkmış ve yanında on üç kişi ile geri dönerek bankaya saldıracaklarını belirtmişti.

Papken baskının lideri olarak genç komitecilere bu sırada aşağıdaki konuşmayı yapmıştı;

“Dostlar, burada 75 kişinin olacağını bekliyorduk, sadece 31 kişi sözlerini tuttular, firarilere yazıklar olsun, görevimizi yerine getireceğiz. Osmanlı Bankası’na saldıracağız, Avrupalı devletler taleplerimizi karşılayana kadar içeridekileri rehin tutacağız. Binanın içerisindeyken çalışanlara herhangi bir zarar gelmemesine dikkat edin, binanın içerisinde silah atmayın, sadece dışarıya ateş edin, askerlere ve ayaktakımına. Kendinden emin olmayan kimse varsa çekinmeden burada söylesin, sonradan paniğe yol açacağına ve diğerlerine kötü örnek olacağına şimdiden çekilsin” (Bank Ottoman, 1990:105-108).

Ani bir takım gelişmelere rağmen, planlı bir şekilde yapılan hazırlıklar nihayetinde alınan kararların uygulanmasını sağlamıştı. Papken Suni’nin yaptığı konuşmadan onun sadece askerlere ve ayaktakımına ateş edilmesini istemesi amacın aslında

ayaktakımı diye tabir ettiği insanların galeyana gelmesi olduğu şeklinde yorumlanabilir. Yani aslında amaç karışıklık çıkararak Müslüman halkın karşılık vermesini sağlamak ve böylece batılı devletlerin müdahalesine yol açmaktı.

Olayın bundan sonrasında Papken’in ilk saldırı için tabancayı iyi kullanan altı kişiye ihtiyaç olduğunu belirtmesi üzerine altı kişi öne çıkmış, bu kişilerin her birine iki Amerikan revolveri ile iki bomba, geriye kalanların her birine bir revolver ve kuşaklarının arasına koyulmak üzere iki bomba verilmişti. Diğer bomba ve cephaneler çuvalların içerisine koyulmuş ve güçlü kuvvetli altı genç bunları omuzlarında taşıyarak gruba refakat etmişti. Parola olarak da kendilerine “özgürlük” kelimesini seçmişlerdi.

Saat neredeyse 13:00 civarında Banka binasına giren ilk kişi Armen Garo’ydu. Đlk saldırıyı gerçekleştirecek altı kişiye verilen görev kapıdaki nöbetçileri öldürmek ve bomba ve cephanelerle içeriye girene kadar kapıyı açık tutmaktı. Bu sırada Armen Garo da elinde silahla banka çalışanlarının kaçmasına engel olacaktı.

Saat 12:50’de Armen Garo Đngiliz okulundan çıkmış, altı kişi saat tam 13:00’da bankaya saldırıyı başlatmış olacaklardı. Garo, bankaya girdikten sonra veznedara yaklaşarak zaman kazanmış ve ona çeşitli sorular sormuş, bir frank kaç kuruş, bir Türk altını kaç frank gibi. Đlk saldırıyı gerçekleştirecek altı kişinin gelip gelmediklerine bakmak için tekrar dışarı çıkan Garo, karşıdaki küçük kahve dükkanına geçerek bir sigara almış ve bu sırada ilk altı kişi sokağın başından görünmüştü. Bankaya doğru gelen bu kişilere kafası ile işaret eden Garo onlarla birlikte bankaya doğru yürümüş ve kapıya kadar gelmişti (Bank Ottoman, 1990:108-109). Artık baskının fitili ateşlenmişti ve ilk iş olarak banka kapısında bekleyen nöbetçiler ortadan kaldırılmalıydı. Komitecilerin planları işliyordu.

Başlama işareti Garo’dan gelmişti, kafasını başlayın anlamında sallayınca Bayburtlu Hovhannes tabancasını çekmiş ve Arnavut nöbetçiye iki el ateş etmiş, fakat vuramamıştı. Ateşe karşılık veren Arnavut nöbetçi Hovhannes’i vurmuş, ancak diğer dört komitecinin ateşi ile nöbetçilerden biri ve iki asker vurulmuş, ikinci Arnavut nöbetçi içeriye kaçmıştı. Beş komiteci kapıda savunma pozisyonu almışken, Armen Garo caddenin karşısındaki kaldırımda Đngiliz okulunun bulunduğu sokağa doğru

bakıyordu. Bu sırada insanlar hızla sağa sola koşuyor, dükkânlar kapanıyor ve arabacılar Beyoğlu’na doğru gidiyordu. Garo tam bu sırada yaklaşık yirmi arkadaşının geldiğini fark etmişti. Silahları ellerinde bankaya koştuklarını görünce, bankanın kapısına yaklaşmış, içeri girmiş ve bu sırada gelen arkadaşlarına ateş etmeye hazırlanan jandarmayı da vurmuştu.

Gelen komitecilerin en önünde Papken ve Hraç vardı. Hraç en önde, boynundan asılan sarı deri çantanın içerisi patlayıcı dolu idi. Bankaya giren Garo kendisine verilen görevi yerine getirmek üzere müdürlerin odasına gitmiş fakat kimseyi bulamamıştı. Bunun üzerine kapının kapatılıp kapatılmadığını kontrol etmek için giriş kısmına geri dönen Garo, Papken ve Hraç’ı göremeyince orada bulunanlara nerede olduklarını sormuş ancak olumsuz cevap almıştı. Bu esnada yanındaki komitecilerin ve dışarıdaki askerlerin sürekli ateşi neticesinde ortalık toz duman olmuştu. Dışarıdan yapılan ateşe daha fazla dayanamayacaklarını düşünen Garo, kapının ne pahasına olursa olsun kapatılması gerektiğine karar vermişti. Bunu gerçekleştirmek için binanın içinde dağılmış ve amaçsız bir şekilde dışarıya ateş eden komitecileri toplamak için harekete geçen Garo, kapıda bulunanlara ayrılmamalarını tembih ederek arkadaşlarını aramaya başlamış ve yaklaşık sekiz on kişiyi toplayıp hepsini kapıya getirmişti (Bank Ottoman, 1990:110-113). Buradan anlaşıldığı kadarıyla Armen Garo ilk iş olarak kapının kapatılması gerektiğini düşünüyordu. Kapı kapatıldığı takdirde askerlerin içeriye girmesi engellenmiş olacak, komiteciler de rahat bir nefes alacaklardı.

Saat 13:30 civarında kapı halen aralık bir şekildeydi. Merdivenlerin sağında ve solunda duran komiteciler sürekli olarak kapıya doğru ateş ediyorlardı. Tam bu sırada Garo’nun arkasında korkunç bir patlama meydana geldi. Komitecilerden biri parçalanmış, ikisi yüzükoyun bacaklarında yaralanmış yerde yatıyordu. Bu tür patlamaların olmaması için Garo, herkese bombalarını bir masaya koymalarını söylemiş ancak bu sırada Muşlu olan bir komiteci de elinden bombanın düşmesi sonucu ölmüştü.

Dışarıdan ateşin devam etmesi üzerine komiteciler bunu engelleyip kapıyı kapatmak için pencereden dışarıya beş bomba atmışlar ve bunun üzerine sokak geçici olarak

boşalmıştı. Attıkları bu beş bombanın sokağı Türk askerlerinden temizlediğini söyleyen Garo, birkaç ölünün yerde yattığından birkaçının ise ciddi bir şekilde yaralandığından bahsetmektedir. Asker ve yetkililer ise geri çekilmişti.

Bu beş bombanın meydana getirdiği dehşet komitecileri biraz rahatlatmış, bundan sonra Garo her pencereye bir adam yerleştirerek her birine dört beş bomba vermişti. Ve ıslık çaldığı sırada onları dışarıya atmalarını söylemişti. Komiteciler kapıya yaklaşan askerler üzerine bomba atarak onların uzaklaşmalarını sağlamışlardı (Bank Ottoman, 1990:113-115). Armen Garo attıkları bombaların etkisi ile ilgili hiçbir ayrıntıya girmiyor. Ancak diğer lider Hraç attıkları bombaların çok etkili olduğundan bahsetmektedir. Sivil ve askerler üzerine orta boy bir bomba attıktan sonra insanların haykırdıklarını, kaçıştıklarını belirten Hraç, yaralı ve ölülerin kaldırıldığını, yerlerine yeni askerlerin getirildiğini söylüyor ve şöyle devam ediyor;

“Başka bir bomba daha, yine aynı feryatlar, kaçışmalar. Bombalar şaşılacak sonuçlar veriyordu. Dokunduğunu derhal öldürmüyor; fakat etlerini parçalıyor, azap, ıstırap içinde kıvrandırıyordu. Özellikle büyük bombalar top sesi çıkarıyorlar, etrafa dehşet saçıyorlardı” (Uras, 1987:509).

Baskın liderleri olayın başlangıcını yaklaşık olarak benzer şekilde anlatmaktadırlar. Armen Garo’nun daha ayrıntılı bilgiler verdiği görülürken, Hraç’ın ayrıntıya girmediği dikkati çekmektedir.

Osmanlı Bankası’na baskın yapıldığı esnada bankanın müdürü olan Edgar Vincent baskın sonrasında olayı banka merkezine rapor etmişti. Bu raporda olayın başlangıç anlarını tasvir eden Vincent, ayın yirmi altısı Çarşamba günü, öğle vakti saat birden biraz sonra, yaklaşık 25 kişilik bir Ermeni çetesi bankanın kapısına hücum ederek yollarını kesen muhafızlardan iki Türkü vurduğunu, iki Karadağlıyı da yaraladığını belirtiyor.

Devamında, çetenin bir kısmının “hamal” kılığında sırtlarında gümüş taşımak için kullanılanlara benzer çuvallar taşıdıklarını, ancak aslında çuvalların içinde bomba ve dinamit olduğunu belirtiyor. Bankaya saldıranların anlaşıldığı kadarıyla önce banka civarındaki dört küçük sokakta dört liderin kontrolünde toplandıklarını; hepsinin ancak saldırı anında bir araya geldiklerini belirten Edgar Vincent, komitecilerin bankaya girer girmez tabancalarıyla her tarafa ateş açıp bomba attıklarını

yazmaktadır. Raporun bundan sonraki kısmında komitecilerden bir kısmının polisin içeri girmesini ve çalışanların dışarıya kaçmasını engellemek için hemen kapıyı kapatarak barikat kurduklarını, diğerlerinin hızlı bir şekilde üst katlara çıkarak barikat kurulmuş ana giriş dışındaki tek çıkış noktası olan çatıyı ele geçirdiklerini ifade etmektedir. Müdür çetenin tamamında tabanca ve bombalar olduğunu belirterek raporuna şu şekilde devam ediyordu:

“Bunlarla banka çalışanlarının merdivenlere ulaşmasına engel olarak zorla onları çeşitli odalara soktular. Bu sırada caddeye ulaşan polis çatıdan üzerlerine atılan bombalarla uzaklaştırıldı. Banka içerisinde Ermeniler bomba ve dinamitleri, fitilleri ateşlenir ateşlenmez bütün binanın havaya uçmasını sağlayacak bir şekilde yerleştirmeye başladılar. Planları bankayı iki gün işgal altında tutmak ve bu sürenin sonuna değin talepleri büyükelçiler tarafından yerine getirilmediği takdirde, bankayı içeridekilerle birlikte havaya uçurmaktı” (OBA, LA 23, 999:1-2).

Edgar Vincent olayın başlangıcını fazla ayrıntıya girmeden tasvir etmiştir. Anlattıkları diğer kaynaklarda belirtilenlerle benzerlik göstermektedir.

Olayın meydana geldiği gün Đstanbul’daki Đngiliz Büyükelçisi Sir Philiph Currie’nin yokluğunda ona vekalet eden Michael H. Herbert, gönderdiği bir telgrafla Dışişleri Bakanı Salisbury Markisi’ne durumu açıklıyordu.

Olayın başlangıcını telgrafta anlatılacak kadar çok ayrıntıya girmeden bildiren Herbert, akşam saat 7:35’te çektiği telgrafta öğleden sonra Galata’daki Osmanlı Bankası binasının yaklaşık kırk Ermeni tarafından basıldığını, polise pencerelerden ateş açıldığını belirtiyordu. Gönderdiği telgrafta dikkati çeken bir husus da komitecilerin bir gün önce elçiliklere yazarı belirsiz bir mektup gönderdiği ve saldırının aşikar bir şekilde organize bir planın sonucu olduğuydu. Herbert durumun çok ciddi olduğundan, başıbozuk diye tabir ettiği Türklerin ise tehditkâr bir tutum içerisinde sokaklarda Ermenileri sopalarla dövdüğünden bahsederek, Đstanbul’daki diğer bölgelerde de benzer karışıklık manzaralarının olduğu şeklinde söylentiler rivayet edildiği bilgisini veriyordu (FO. 424/188, No. 133:126; Blue Book, Turkey, 1897, No.1:1). Anlaşıldığı kadarıyla Herbert olayın tam anlamıyla ne şekilde meydana geldiğini bilmiyordu. Nitekim bankaya girenlerin sayısını kırk olarak vermekteydi.

Ancak Herbert’in baskının ikinci günü yani 27 Ağustos’ta yine Salisbury Markisi’ne gönderdiği ikinci telgraf, olayla ilgili daha ayrıntılı bilgiler içeriyordu. Raporun girişinde, banka binasının bir gün önce basıldığından, binayı basan silahlı Ermenilerin yaklaşık 12 saat içeride kaldıklarından ve banka binasının özelliklerinden, fiziksel durumundan bahseden Herbert, baskının gerçekleştiği saatin bir çeyrek olduğunu, bu saatin seçilme nedeninin ise muhtemelen yemek saatine denk getirilmek istenmesinden kaynaklandığını dile getirmektedir (FO. 424/188, No. 174:197; Blue Book, Turkey, 1897, No. 1:11). Herbert raporun bundan sonrasında yaklaşık olarak ilk baskın anında meydana gelen olayları diğer kaynakların verdiği şekilde aktarmaktadır. Yani bankaya önce para bozdurmak için iki liderin girdiğini (bu bilgi Armen Garo’nun söyledikleri ile uyuşmuyor), zamanın uygunluğuna karar verince bu kişilerin kapıya yönelerek işaret verdiklerini belirtmektedir. Ardından hamal kılığında sırtlarında bankada gümüş taşımak için kullanılan çuvallar taşıyan dört kişinin içeri girdiğini, ama aslında bu çuvallar içerisinde bomba dinamit ve patlayıcı bulunduğunu ifade etmektedir. Bu kişilerin güvenli bir şekilde içeri girdikleri an bir ıslık çalındığını ve etraftaki sokaklardan bankaya bir hücumun gerçekleştiğini dile getirmektedir. Herbert’in raporuna göre, daha sonra banka hamallarından ikisi öldürüldü, ikisi ise yaralandı, ancak durumu fark eden baş hamal ölü taklidi yaptı daha sonra komitecilerin üstünden geçmelerine izin verdi ve ayağı kalkarak onlardan ikisini sırtlarından vurdu. Herbert burada içeri giren komitecilerden ikisini vuranın baş hamal olduğunu dile getiriyor. Ancak Garo’nun ve diğer kaynakların belirttiği üzere

bu kişileri vuran banka nöbetçilerinden birisiydi (Bank Ottoman, 1990:109)30.

Herbert raporunun devamında tıpkı banka müdürü Vincent’ın söylediği gibi bankaya girenlerin sayısını 25 olarak vermektedir. Ancak buna ek olarak dışarıda muhtemelen içeri girmek için hayli geç kalmış olan başkalarının olduğunu haklı olarak dile getirmektedir. Sonrasında ise olağan bir silahlı çatışmanın başladığı, Ermenilerin bankanın içerisinden pencerelerden bombalar atıp, özellikle askerlere ateş ettiklerini belirtmektedir (FO. 424/188, No. 174:197; Blue Book, Turkey, 1897, No. 1:11). Görüldüğü üzere Herbert’in raporu olayın başlangıcını yaklaşık olarak diğer

30 Burada dikkati çeken bir başka husus ise nöbetçinin milliyeti ile ilgili idi. Garo nöbetçinin Arnavut olduğunu belirtirken, Edgar Vincent bu nöbetçinin Karadağlı olduğunu dile getirmektedir. (OBA, LA 23, 999, Edgar Vincent’in Raporu, (28 Ağustos 1896) s. 1).

kaynaklarda belirtildiği gibi vermektedir. Raporu diğer kaynaklardan birtakım farklılıklar taşısa da, Edgar Vincent’ın raporunda olduğu gibi olayın hemen ertesinde hazırlanmış olduğundan verdiği bilgilerin özellikle hatıratlarda yazılan bilgilerden gerçeğe daha yakın olduğu düşünülebilir. Ancak işin bir de Osmanlı tarafına bakmak gerekmektedir. Bu bağlamda Đstanbul Olayları ve Banka Baskını’nın meydana geldiği sırada Zaptiye Nazır olan Hüseyin Nazım Paşa’nın verdiği bilgiler önem arz etmektedir.

Zaptiye Nazırı Hüseyin Nazım Paşa olayın olduğu günün sabahı Zaptiye Nezareti’ne geldiği sırada Beyoğlu Dolapdere mevkiinde arabacı Agop adında bir Ermeni’nin o tarafta görevli bir polis devriyesi üzerine humbara attığını, polis memurlarının bu bombadan kurtulduklarını, ancak oradan geçmekte olan Kasap Niko adlı bir şahsın ağır bir şekilde yararlandığını belirtmektedir. Yakalanan Agop’un kendisine bugün kıyamet kopacak, hükmünüz, hükümetiniz bitecek, beni isterseniz şimdi asın; isterseniz diri diri yakın, ağzımdan başka söz alamazsınız dediğini dile getirmektedir. Yine buna benzer bir başka vakada, Samatya’da Vartan adından sarhoş bir Ermeni

gazinodayken söylediği bazı sözler31 üzerine yakalanmış ve Nazım Paşa tarafından

sorgulanmıştır. Sarhoş olduğu için her şeyi anlatan Vartan, Đzmirliyan’ın patriklikten uzaklaştırılmasının intikamını almak için komitecilerin harekete geçtiklerini dile getirmişti. Özellikle Samatya’da bir şeyler olacağını söylediği için Nazım Paşa’nın emri doğrultusunda zaten komiteci olduğu bilinen Mihirdat adlı Ermeni tevkif edilerek huzuruna çıkarılmıştı. Adıgeçen kişi kızgın bir şekilde boşuna kendilerini alıkoyduklarını, bir saate kadar her şeyin olacağını ifade etmişti. Nazım Paşa bu sözlerin ardından Đstanbul üzerine bir felaket çökeceğini, komitecilerin humbaralarla hücuma başlayacaklarını, ortalığı harap edeceklerini anladığını belirtiyor, ama bunun nerede ve nasıl gerçekleşeceği hususunda herhangi bir fikir taşımadığını dile getirmiyor. Aynı anda Sulu Manastır civarında Kapril Misak adlı bir Ermeni’nin evinde toplantı olduğu haberinin üzerine ev kuşatılmış, kapıyı açmayan Misak, “Bizden ne istiyorsunuz? Bizim şimdi mühim işimiz var. Biz, bugün evden çıkmayız.

31 Vartan’ın söylediği sözler şu şekildeydi: “- Ey millet! Türk, Rum, Ermeni kim varsa dinlesin!... Bugün ne olursa olacak; bugün bir güneş batacak, başka bir güneş doğacak. Bugün akşamüzeri bütün Đstanbul ahalisi “yaşasın Ermenistan diye bağırmaya mecbur olacak” (Nazım Paşa, Hatıralarım, s. 265).

Kumandanlarımız öyle emir verdi; sizin kumandanınız varsa bizim de vardır. Ancak akşamüzeri gelirseniz, teslim oluruz. Zaten o vakte kadar ne bizim teslim olmamıza hacet kalır; ne de sizin teslim alacak kuvvetiniz” demişti (Hüseyin Nazım Paşa, 2003:265-267). Bu üç olayda da görüldüğü üzere, Ermeniler artık harekete geçmişlerdi. Ancak olayların tam olarak ne zaman ve nerede olacağı hususunda herhangi bir bilgi mevcut değildi. Nitekim Nazım Paşa’nın ifadeleri de bu yöndedir. Nazım Paşa, Mihirdat ile arkadaşlarının hapishaneye gönderildiği sırada, uzaktan bir patlaması sesi duyulduğunu, bunun bomba sesine benzediğini dile getirmektedir. Bu sesin işitilmesinin ardından Mihirdat’ın söylediği sözler manidardır.

— Đşittin mi Nazım Paşa! Şenlik başladı; hayırlı olsun!

Tahmin edildiği üzere bu ses Osmanlı Bankası’na yapılan baskın esnasında atılan bombalardan geliyordu. Nazım Paşa bu sırada Galata polis baş komiserinin telaşla odasını girdiğini ve şunları söylediğini anlatmaktadır:

“Paşa hazretleri; Osmanlı Bankası’nı asiler bastı. Kapıda nöbet bekleyen jandarmayı katletmişler. Evvelce oraya birçok mühimmat, silah ve humbara saklamışlarmış. Bugün sabahtan beri, hepsi hasır şapkalı olmak üzere, dikkat çekmemek için birer, ikişer bankaya girmişler. Tahkikata nazaran yirmi üç kişi imişler. Kapıdaki jandarmanın şehit edildiğini haber alınca hemen oraya asker, jandarma ve polis devriyeleri sevk edildi. Beyoğlu Mutasarrıfı bizzat geldi. Fakat bankanın kapısını komiteciler tutmuştu. Devriye üzerine humbara attılar; jandarma mülazımı Mehmet Ağa, Çavuş Hasan, nefer Đsmail ve Tanaş isminde bir Rum öldü. Salih onbaşı ile iki jandarma, beş polis, iki Rum, iki Musevi ağır surette yaralandılar. Đş bahanesiyle bankaya giren birçok Türkler de katl ve cerh edilmiş. Komiteciler, aynı zamanda Voyvoda caddesindeki bütün yabancı