• Sonuç bulunamadı

Maya Arakon

MİLLİYETÇİLİK NEDİR?

Milliyetçilik, biri tamamen idari (devlet), diğeriyse tamamen duygusal (ulus) olmak üzere, iki farklı kimliği birleştiren bir ideolojidir. Devlet, vatandaşla- rına mal ve hizmetin yanı sıra, ekonomik refah sağlarken (Snyder, 1993: 79- 101), ulus da üyelerine bir aidiyet ve topluluk hissi vererek (Kupchan, 1995: 2) ve belirli bir nüfus içinde ortak bir siyasi kimlik yaratır. Bu ortak kimlik, ortak ve paylaşılan bir etnik köken, soy, dil, kültür, din ve/veya vatandaşlık temeline oturur. Milliyetçilik, ortak tarihi deneyimler ve mitler yaratarak, halkın sadakatine komuta eder ve ulus-devleti öncelikli bir konuma yüksel- tir. Apayrı ve siyasi açıdan zayıf etkin ve kültürel gruplaşmaların modern devletlere dönüşmesi için hayati bir unsurdur (Kupchan, 1995) ve idari dev- leti duygusal ulusa dönüştürür. Ulus, duygusal çekiciliği sebebiyle, üyeleri- nin bağlılığını kazanmayı başaran siyasi bir topluluk olarak tanımlanabilir. Dolayısıyla, milliyetçiliğin kimlikle ilişkili olduğunu ve ulus-devletin siyasi kimliğin tanımlayıcı unsuru görevi gördüğünü ileri sürmek yanlış olmaya- caktır.

Son yıllarda, bilim adamları milliyetçiliği birkaç farklı şekilde tanımla- mışlardır. Benedict Anderson Imagined Communities (Hayali Topluluklar) adlı etkili çalışmasında (1983), milliyetçiliğin, zaman ve mekân algısındaki radikal değişimin insanların dünyayı kavramsallaştırma biçimini dönüştür- mesinden sonra, laik bir süreklilik sağlamayı ve yaşama anlam katmayı öne- ren uluslar veya siyasi toplulukları hayal etme süreci olduğunu öne sürer. An- thony D. Smith (1993), milliyetçiliği tarihi etnik grupların anlamını ve kapsa- mını, üyeleri atalarından kalan mitleri, tarihleri, kültürleri ve bir egemenlik duygusunu paylaşan topluluklar şeklinde genişleten ve güçlendiren ideolojik bir hareket olarak tanımlar. Son olarak, Ernest Gellner (1983) milliyetçiliği

etnik köken ve devlet sınırlarının örtüşmesine dayalı bir siyasi meşruluk teo- risi olarak tanımlar.1

Milliyetçiliği analiz ederken, iki varsayımdan faydalanılır. Birincisi, milliyetçilik ve milliyetçilik kavramının toplumsal ve politik olarak yapılandı- ğı ve böyle olmayı sürdüreceği ve ulus-devletin üyelerine halen güvenlik, eko- nomik refah ve aidiyet duygusu sağladığı için ağırlıklı olduğudur. Dolayısıyla milliyetçilik, özcü bir değer olarak görülmemelidir; milliyetçilik şekillendirile- bilir bir değerdir ve yörüngesi politika araçlarıyla sağlanan etkilere karşı has- sastır. Bu kavramın altında yatan toplumsal ve ekonomik koşullar, milliyetçi- liğin akışını belirli bir politika içinde etkiler (Kupchan, 1995: 3). İkinci varsa- yımsa, milliyetçiliğin uluslararası sistem üzerinde istikrar sağlayabilen ve bu is- tikrarı bozabilen etkileri olduğudur. Milliyetçilik, hem iç hem de uluslararası düzenin temel unsurudur ve bu konumunu sürdürmektedir. Tüm milliyetçilik formları, özgün ve farklı bir ulusal gruplaşmayı tanımlayan simgeleri içinde bulundurur. Bu simgeler, karakterleri itibariyle etnik veya sivil olabilir.

Etnik milliyetçilik ulusluk kavramını fiziksel özellikler, kültür, din, dil ve ortak bir köken gibi bazı özellikleri paylaşmak olarak tanımlar. Bu sebep- le, farklı etnik kökenlerden gelen vatandaşlar, ortak bir bölge ve devletin top- raklarında ortak bir şekilde yaşasalar bile, ulusal gruplaşmanın bir parçası olamazlar. Ve aksine, etnik gruplaşma ulus haline gelmek için devletlere ihti- yaç duymaz.2

Sivil milliyetçilik ulusluk kavramını etnik kökenden çok, vatandaşlık

ve siyasi değerler bakımından tanımlar. Bu sebeple etnik milliyetçilikten daha kapsamlıdır. Vatandaş, etnik kökene veya soy ortaklığına bakılmaksızın, ulu- sun tüm üyelerine verilen addır (Kupchan, 1995). Sivil milliyetçiliğin zaman zaman etnik ve ırka dayalı ayırıcı çizgileri ortadan kaldırabilmesinin sebebi budur. Etnik milliyetçilik, bir bakıma sağlam ulus-devletin temelini oluştu- rurken, sivil milliyetçilik daha çok etnik olarak homojen bir nüfusun etrafın- da oluşur. Gelgelelim günümüzün uluslararası sisteminde, etnik milliyetçilik şiddetli bir hal almıştır ve eski Yugoslavya örneğinde gördüğümüz gibi, mev- 1 Charles Kupchan gibi bazı bilim adamları, sivil ve etnik milliyetçiliğin farkının net bir şekilde be- lirtilmesi gerektiği için, bu tanımın yetersiz olduğunu ileri sürmektedir. Kupchan, “milliyetin ortak etnik köken veya kültürle değil de, vatandaşlık temelinde tanımlandığı durumlarda, birbirlerinden farklı etnik grupların ortak bir milliyet kavramı etrafında birleşebildiğini, hatta birleştiğini” öne sürmektedir. “Ulus-devlet, ulusal duyguların ve kimlikler aynısını yapamadığı sürece, etnik ve kül- türel sınırları rahatlıkla ortadan kaldırabilir. Milliyeti etnik köken veya kültür yerine, kimlik teme- linde tanımlamak, bu sorunu çözer” (Kupchan, 1995: 194).

2 Örneğin, bugün Filistinliler bir devletleri olmamasına rağmen, ulusal bir gruplaşma olarak kabul edilmektedir (Kupchan, 1995: 4).

cut çok ırklı devletlerin ayrılmasına yol açmakta ya da İspanya, Türkiye ve Fransa’daki gibi ayrılıkçı hareketler talep etmektedir.

Çok ırklı bir devletin içindeki bir etnik grup seferber olurken, üç temel ulusal kimlik belirleme aşamasından geçer. Bu aşamaların ilki, etnik grubun “grup farklılığı” iddiasında bulunarak, kendisini genel siyasi ve kültürel yapı- dan ayrı tutmasıdır. Bu aşamada, etnik kimlik ulusluğun sivil kavramlarıyla birlikte mevcut olabilir; fakat etnik bağlantı Fransa’daki Bretonlar örneğinde olduğu gibi, siyasi bağlantının önemli bir belirleyici unsuru haline gelir. İkin- ci aşamada, etnik gruplaşma “grup özerkliği” talebinde bulunur ve kendini merkezi siyasi kuruluşlardan ayırarak, kendi siyasi otonomisini kurmaya ça- lışır. Bu durum, ulus-devletle uzak bir bağlantısı olması anlamına gelir. İspanya’daki Katalan ve Bask örneğinde yaşanan budur.

Üçüncü aşama, “grubun ayrılması” aşamasıdır. Etnik topluluk, kendi ulus-devletini kurma talebinde bulunur ve etnik köken siyasi kimliğe hakim olan bir faktör halini alır (Kupchan, 1995: 6). Türkiye’deki Kürtler, Fransa’daki Korsikalılar ve İspanya’daki Basklar, bu bakımdan birer örnek oluştururlar. Bu aşamada, etnik grupların üyeleri, ulus-devlete karşı derin bir sadakat duyar ve gerekirse kendini bu yolda feda eder. Hatta silahlı örgütler kurarak, kendi devletlerini kurma süreci için savaş verirler. İspanya’daki Eus-

kadi Ta Askatasuna (ETA), Fransa’daki Front de Libération National Corse

(FLNC) ve Türkiye’deki Partiya Karkaren Kurdistan (PKK) bu duruma ör- nek oluşturmaktadır.

ÇOK IRKLI DEVLETLERDE YAŞAYAN ETNİK AZINLIKLAR