• Sonuç bulunamadı

DOĞAL GAZ ENERJİ POLİTİKALARI: RUSYA VE AVRASYA’DAKİ BAŞLICA KAYNAK OYUNCULAR

Cem Deniz Kut

DOĞAL GAZ ENERJİ POLİTİKALARI: RUSYA VE AVRASYA’DAKİ BAŞLICA KAYNAK OYUNCULAR

Sorun, diğer üreticilerin, transit ülkelerin ve farklı pazarların denkleme dahil olmasıyla daha karmaşık bir hal almaktadır. Denkleme katılan diğer oyuncu- lar şunlardır: 1) Hazar ve Orta Asya Üreticileri: Azerbaycan, Türkmenistan, Özbekistan, Kazakistan ve İran; 2) Transit ülkeler: Ukrayna (+Belarus), Tür- kiye ve Gürcistan; 3) Alternatif pazarlar, özellikle Asya pazarı. Bugün, Rusya dünyanın en büyük doğal gaz ihracatçısıyken, AB de en büyük doğal gaz it- halatçısıdır. İkisi arasındaki denge ve ilişkiler, tüm tartışmanın temelini oluş- turmaktadır. Bir tarafta, AB’nin doğal gaz ithalatında tekel olma konumunu koruyan Rusya vardır. AB’nin gaz alımlarının yaklaşık % 40’ı Rusya’dan ya- pılmaktadır.2 Ancak öte yandan, AB Rusya için en büyük gaz pazarını oluş-

turmaktadır ve Rusya’nın toplam doğal gaz ihracatının çok önemli bir mik- tarı AB’ye yapılırken, bu miktarın % 80’inden fazlası Ukrayna’dan geçmek- tedir (Stern, 2006). Dolayısıyla, pazar bağımlılığı açısından, iki oyuncu da sürdürülebilirlik için birbirlerine büyük ölçüde bağımlıdırlar.

Enerji ve kaynak güvenliği açısından hakim olan görüş, daha önce de de- ğindiğimiz gibi, AB’nin Rusya’nın gazına gittikçe artan bir şekilde aşırı bir ba- ğımlılık duymasıdır; bu durum, bu büyük payın Rusya’ya AB üzerinde siyasi ağırlık sağlama imkânı vermesinden duyulan korkudan ötürü büyük bir sorun olarak görülmektedir. Bu korku, Rusya’nın Ukrayna’yı AB’den gelecek olası bir baskıyla borçlarını ödemek için köşeye kıstırması yüzünden yaşanan son krizle (2009) daha da derinleşti. Rusya, Ukrayna’nın ödeme sorunlarından ötü- 2 Aynı kaynaktan alınmıştır.

rü, AB’ye giden enerji akışını bozma tehdidi yaratmış ve akışta ayrılığı kabul edemeyecek olan AB ülkelerinin, Ukrayna’yı sorumlu tutarak, üye ülkelerin topraklarına sürekli bir doğal gaz akışını garanti etmek için borçlarını ödemek konusunda baskı uygulayacağı bir duruma sokacağını umut ediyordu. Geniş Avrasya, aynı zamanda uluslararası topluluğun ve uluslararası arenanın büyük oyuncularının ciddi bir istikrar beklediği, dünyanın en istikrarsız bölgelerinden bazılarını da içine almaktadır. Türkiye, yukarıda da belirttiğimiz gibi, komşu- ları Suriye, Irak, İran, Ermenistan, Gürcistan, Rusya (Karadeniz aracılığıyla) ve AB sebebiyle, bu tartışmanın tam merkezinde bulunmaktadır.

RUSYA

Rusya’nın doğal gaz ihracatı konusundaki tekel konumunu koruma çabası, yukarıda bahsedilen ekstra oyunculardan oluşan üç grupla doğrudan ilişkili- dir (1- Hazar ve Orta Asya bölgesi üreticileri, 2- Transit ülkeler ve 3- Alter- natif pazarlar); çünkü bunların her biri, kısa ve orta vadeli politikaların şekil- lendirilmesinde güçlü bir dinamik oluşturmaktadır. İlk olarak, Rusya, iç ve ihracat boşluklarını karşılamak için yeterli gaz alabilmek üzere, Hazar ve Or- ta Asya ülkeleriyle daha ileri anlaşmalar yapmalıdır. İkincisi, AB pazarına gi- den transit rotalarını (Ukrayna) çeşitlendirmeli ve alıcı devletlerin Orta Asya ve Hazar bölgesindeki daha ucuz üreticilerle doğrudan bağlantı kurmalarını sağlayacak alternatif kaynak rotalarına yönelik girişimleriyle rekabet edecek düzeye gelmelidir. Üçüncüsü, mevcut pazarların yanı sıra, alternatif bir pa- zarda, yani Asya pazarında geleceğe yönelik potansiyel anlaşmalar yaparak, AB pazarından sağlanan gelire aşırı bağımlı olmaktan kaçınmak için yatırım- larını garantiye almalıdır.

Ancak Rusya, potansiyellerini yerine getirme ve enerji pazarındaki avantajlı konumunu koruma konusunda bazı ciddi engellerle karşı karşıyadır. Öncelikle, en büyük alanları doruğa ulaşmıştır ve toplam gaz üretimi düşüşe geçmiştir. İkincisi, Gazprom’un Rusya’daki gaz üretimi üzerindeki tekeli, Rusya’nın yeni üretim alanları yaratarak üretim düşüşüyle başa çıkmak için ihtiyaç duyduğu yabancı yatırımlar açısından uygun olmayan bir ortam oluş- turmaktadır. Üçüncüsü, 30 yıldan uzun süredir kullanılmakta olan boru hat- ları, bu hatlarla sevk edilen gazın yaklaşık % 30’un sızıntı sebebiyle kaybedil- mesinden ötürü, çeşitli sorunlara yol açmaktadır (Andrianopoulos, 2007). Dördüncüsü, petrol alanlarında gaz fazlasının (birleşik petrol gazı - APG) par- laması sorunu söz konusudur: “Rusya, parlama bakımından açık ara liderdir. Ülke, dünyada parlayan toplam APG’nin % 30’unu parlatarak, yılda 362 mil-

yar ruble değerinde kayba uğramaktadır.”3 Petrol üreticileri, işleyip tekrar sis-

teme aktarmaktansa, gaz fazlasını yakmayı daha kolay ve ucuz bulmaktadır. Beşinci sorunsa, fiyatlandırmadır. Rusya, iç ekonomiyi ve BDT’yi (Ba- ğımsız Devletler Topluluğu) desteklemek için, gelirleri azaltan bir çift fiyat- landırma sistemi uygulamaktadır. Enerji verimliliği bu ülkelerde AB ülkeleri- ne göre daha düşük olduğu için, bu durum oldukça önemli bir sorun oluştu- rur. Bu nedenle, daha ucuz fiyatlarla daha fazla enerji kullanarak, Rusya’nın enerjisinin büyük kısmını nispeten düşük bir gelir sağlama karşılığında ver- mesine sebep olur.

Altıncı olarak, bir bağımlılık söz konusudur. AB kaynak bakımından Rusya’ya aşırı bağımlı olduğu halde, Rusya da iki önemli açıdan bağımlılık sorununun tehdidi altındadır. Alıcı devletlere bağımlıdır ve alış sürekliliğini garantiye almak zorundadır; ayrıca gazını AB pazarına sevk ederek satabil- mek için, transit ülkelere, sözgelimi Ukrayna’ya bağımlıdır. Rusya, ana kay- nak konumunu korumalı ve transit seçeneklerini çeşitlendirmelidir. Bu du- rum, Rusya’nın çeşitlilik arayan tek devlet olmadığının altını çizen yedinci so- runa dikkat çeker. AB devletleri, pazarlarına yönelik kaynakları çeşitlendir- mek istemekte, bu istekleriyle de Rusya’nın enerji politikası bakımından AB pazarı karşısında sahip olduğu tek güçlü konumu tehlikeye atmaktadırlar. AB’nin Nabucco Projesi, bu güce karşı ciddi bir tehdit oluşturmaktadır ve do- layısıyla Rusya, Kuzey Akımı, Güney Akımı ve Mavi Akım II adlı alternatif fakat çok pahalı çözümler yaratmak zorunda kalmıştır. Sekizinci sorunsa, Rus ekonomisinin neredeyse tamamen enerji gelirlerine bağlı olması ve bu varlığın değerinde bir düşüş yaşanması riskini alamayacağıdır.