• Sonuç bulunamadı

Cem Deniz Kut

ENERJİ GÜVENLİĞİ VE DOĞAL GAZ

Avrupa Birliği’nde enerji güvenliği konusu son zamanlarda, yani 2006 yılın- da gündeme alındı. Avrupa Konseyi tarafından hazırlanan ‘Avrupa’da Enerji Politikası’, Avrupa Birliği’nin soruna yakın bir ilgiyle odaklanmaya başlama- sıyla birlikte, döneme damgasını vurdu. Ocak 2006’da Ukrayna’da olanlar, Avrupa Birliği’nin Birlik içinde ortak bir enerji politikasına yönelik olarak harekete geçmesine yetecek kadar büyük bir önem arz ediyordu. Bugün, Av- rupa Birliği üye devletlerinin çoğu, özellikle Rusya’dan ithal edilen enerjiye bağımlıdır. Avrupa Birliği üye ülkelerinin enerji ihtiyacının % 50’si ithalat yoluyla sağlanmakta, % 25’iyse Rusya’dan alınmaktadır; üstelik bu oran gün geçtikçe artmaktadır. Tahminlere göre, 2030 yılına gelindiğinde, Avrupa Bir- liği üyeleri gaz ihtiyaçlarının % 40’ını Rusya’dan ithal ederek sağlıyor ola- caktır (Gallis, 2007). Bu tarihe kadar, Rusya’ya yönelik toplam dış bağımlı- lık oranının % 80’i bulması beklenmektedir.1

AB üye devletleri için, enerji güvenliği temelde önemli sonuçlar doğu- ran ekonomik ve siyasi bir sorundur. Rusya’nın gazına gün geçtikçe daha faz- la bağımlı olmak, AB için büyük bir engeldir. Ayrıca üye devletlerin Rusya’yla yaptığı anlaşmalar (Fransa, Almanya, İtalya, Macaristan ve Bulgaristan’da olduğu gibi) Avrupa Birliği’nin siyasi ve ekonomik birliğini ciddi biçimde teh- likeye atarak, Birliğin gelecekteki bütünlüğünü riske sokmaktadır. Avrupa Birliği üye devletlerinin topraklarına/topraklarından istikrarlı ve makul fiyat- lı bir enerji akışı sağlamakla yükümlü olduğu için, 30 Mayıs 2006’da AB’nin enerji konulu dış ilişkiler politikasına yönelik bir kitap yayınlandı. 2003 ta- rihli Avrupa Güvenlik Stratejisi’nin başlıca noktalarını da dikkate alan bu ki- tap, Avrupa Birliği’nin enerji politikasının tutarlı, stratejik, odaklanmış ve ça- tışmaları önlemek ve çözmek, silahsızlanma ve insan haklarının teşvik edil- mesi gibi AB’nin dış politika hedefleriyle uyumlu olması (dolayısıyla güvenlik 1 http://www.euractiv.com/en/energy/geopolitics-eu-energy-supply/article-142665

stratejisinin ana noktalarıyla tamamen paralel olması) gerektiğini ileri sür- mektedir (Winrow, 2007).

Ancak Rusya’ya baktığımızda, gazı satmak ve üretime yatırım yapmak için pazarların garanti altına alınması şarttır. Doğal gaz tedarikçisiyle tüketi- cisi arasında ortak bir bağımlılığın doğduğu bu nokta, hayati önem taşıyan bir noktadır (Winrow, 2007). Ancak bu bağımlılık, simetrik bir bağımlılık değildir ve daha çok Hazar ve Orta Asya’dan ucuz gaz satın alarak, Avrupa- lı alıcılara çok daha yüksek bir fiyattan satan Rusya’ya fayda sağlamaktadır. Bu noktada, Başkan Putin Gazprom’un “dünyanın geri kalanı üzerinde nüfuz sağlayan güçlü bir siyasi ve ekonomik kaldıraç” olduğunu söylemekten hiç çekinmemektedir (Gallis, 2007). Enerji güvenliği sorunu, genellikle uygun maliyetli kaynağın güvenliği etrafına gelişen, siyasi, ekonomik ve güvenliğe ilişkin bir sorundur. Bugün, doğal gaz kaynağının güvenliği bakımından, ana alıcı taraf (AB) ve ana tedarikçi (Rusya Federasyonu) tarafında çok katmanlı tartışmalar cereyan etmektedir. AB’nin işleyişi ve üye devletlerin bireysel se- çimlerinin etkisi, dolayısıyla tek bir kaynağa bağımlı olmaktansa, kaynağı çe- şitlendirmek için tutarlı bir enerji politikasının koordine edilmesi sorunu, AB için en vahim sorunlardan biridir. Rusya tarafından bakıldığında, en önemli sorun alıcıların beklediği üzere Gazprom’a alternatif olarak doğan kaynakla- rın oluşturduğu riski gidermek ve şu anda sahip olduğu ekonomik ve siyasi avantajların kaybını önlemektir.

Bir bakıma, tüm enerji güvenliği sorununun kaynak güvenliği ve oyun- cular bakımından başlıca ilkelerini kavramak, pek de karmaşık sayılmaz. Bu ilkelerin her biri, kaynak ve talep arasındaki basit ilişkiden doğmaktadır. Ekonomik açıdan bakıldığında, hem gazı satın almanın yani talebin hem de gazı üretmenin ve nakletmenin, yani sağlamanın birbirine bağlı başlıca değiş- kenler olduğu açıktır. Ancak satın almak için, üretim ve sevkıyatın olması ge- rekmekte, üretmek ve sevk etmek içinse yatırıma ihtiyaç duyulmaktadır. Bu noktadan başlayarak, her şey karmaşık bir hal alır. Bunun sebebi, fosil yakıt- ların halen bir numaralı enerji kaynakları olması ve tüm ekonomiler ve dev- letler için hayati önem taşımalarıdır. Bu yakıtlar, toplumların refahı ve iyili- ğinin yanı sıra, devletlerin meşruluğu için de son derece önemlidir. Ancak devletler bu konunun tek oyuncuları değildir. Ulusal şirketlerin yanı sıra ulus- lararası ve ulusal üstü kuruluşlar da enerji güvenliği denkleminin kalbinde yer alırlar ve devletlerle birlikte çok katmanlı ve çok boyutlu bir biçimde işleyen bir oyuncular grubunu oluştururlar. Çok katmanlı ve çok boyutlu ile anlatıl- mak istenen, farklı boyutları etkileyen birçok eylem zemininin ve sonuçların

bulunduğudur. Bu boyutlar, iç politika boyutu, ekonomik boyut, jeopolitik boyut ve güvenlik politikası boyutu olarak kategorize edilebilir.

Fosil yakıtların karakteri ve yönetimi bakımından, doğal gaz enerji gü- venliği farklı bir tablo oluşturmaktadır. Petrol, dünyadaki başlıca enerji kay- nağıyken ve tek bir tüketiciye önemli ölçüde ağırlık veren tek bir üreticiyle sı- nırlı olmaksızın global olarak ticareti yapılan bir malzemeyken, gaza dayalı ilişkiler sadece birkaç sözleşme tarafından ibarettir (Goldthau, 2008: 686). Buna ek olarak, petrol, farklı kaynak ve taleplerle dünyada birçok ülkeden sağlanarak, global pazarlarda çok çeşitli şekillerde satılmaktayken, doğal gaz ticareti, kaynakların az oluşu sebebiyle ağırlıklı olarak boru hatlarıyla yapıl- makta, dolayısıyla çok daha sınırlı kalmaktadır.

DOĞAL GAZ ENERJİ POLİTİKALARI: RUSYA VE