• Sonuç bulunamadı

Türk Kurtuluş Savaşı’nın birleştirici faktörü İslâm’dı Modern Türkiye’nin kurucusu Mustafa Ke mal, bu unsuru insanları kendi amacı etrafında birleştirecek ve savaşı zaferle sonuçlandıracak bir

Maya Arakon

AYRILIKÇI İDDİALARA DÖNÜŞEN ULUSAL KİMLİK: KUZEY İRLANDA, BASK ÜLKESİ VE KÜRT SORUNU

14 Türk Kurtuluş Savaşı’nın birleştirici faktörü İslâm’dı Modern Türkiye’nin kurucusu Mustafa Ke mal, bu unsuru insanları kendi amacı etrafında birleştirecek ve savaşı zaferle sonuçlandıracak bir

araç olarak ele aldı. 1920’de Büyük Millet Meclisi’nde yaptığı konuşmasında, birliğin Türk, Çer- kez veya Kürt olmakla sağlanamayacağını ifade etti. Birlik, ülkedeki tüm etnik kökenleri içine al- ması için İslâm aracılığıyla sağlanmalıydı (Yıldız, 2001; Bozarslan, 2005).

Türk hükümetleri de tek partili sistem altında milliyetçi duygular sergilemeye başladılar. Zaman içinde baskıcı uygulamalar ve asimilasyon politikaları, eği- timden kültüre, hatta ekonomiye kadar hayatın her alanında bir “Türkleştir- me” politikasının izlenmesine varan bir noktaya ulaştı (Aktar, 2000). Kürtçe konuşmak yasaklandı ve yargı uygulamalarını izleyen askeri müdahaleler, 1925 yılındaki Kürt isyanıyla doruğa tırmandı. Bu isyan, yeni Cumhuriyet’in ilk Kürt isyanıydı ve Kürtler artık ‘var olmadıkları’ için, yeni rejime karşı di- renenler etno-politik bir amaç güden Kürtler olarak değil, modern devlet gü- cünün bölgede yayılmasından korkan aşiretler ve haydutlar olarak adlandırıl- dı. 1934 tarihli İskân Kanunu, Türk milliyetçiliğinin 1930’larda ortaya koy- duğu imtiyazlı bir metin olup, bu anlamda bir örnek oluşturmaktadır. 1925 ve 1930’da gerçekleşen geniş çaplı iki Kürt isyanının ardından, yeni rejim Kürt sorununu kapsamlı bir iskân kanunu aracılığıyla çözmeye girişti. Kanu- nun nihai amacının Türk olmayanları Türkleştirmek (asimilasyon) olduğu vurgulandığı halde, bu kanun metni asimile edilecek olanların hiçbir etnik kimliği olmayan aşiret halkları olduğu izlenimini yaratmaktadır (Yeğen, 2007). Böylelikle Türk devleti, kendilerini Türk olarak tanımlamayanlara karşı bir mücadele başlattı. Bu uygulama, Kürt köylerini boşaltarak Türkçe konuşan nüfuslarla dolduracak, hatta köylerin Kürtçe olan adlarını Türkçe adlarla değiştirecek kadar ileri gitti (Öztürk, 2008: 37).

1946’da çok partili sisteme geçilmesiyle, Kürtler en sonunda kendi kimliklerini ifade etmenin siyasi bir yolunu buldular. Kürtler, birtakım siyasi hareketler oluşturmaya başladılar ve 1960’lardan itibaren, büyük kentlere doğru gerçekleşen kırsal göçün de sayesinde, bir Kürt entelektüel eliti oluşma- ya başladı. Buna rağmen, laik ve modern Cumhuriyete yönelik bir tehdit ola- rak algılanıyorlardı ve varlıkları sürekli olarak inkâr ediliyordu. 1971, özel- likle de 1980 askeri darbeleriyle birlikte, Kürtler ve yeni ifade etmeye başla- dıkları kimlik talepleri, askeri cunta tarafından sert bir şekilde bastırıldı ve bazı Kürt militanlar Türkiye’den kaçmak zorunda kaldılar. Bu koşullarda, Kürtlerin kültürel ve dilsel talepleri, ayrılıkçı, şiddetli ve özerklik yanlısı ey- lemlere dönüştü. Ülkeden kaçanlar, Avrupa’da teşkilatlanarak yurtdışında kültürel bir bilinç kazandılar ve kimliğe yönelik daha güçlü taleplerini ifade etmeye başladılar. 1980’lerin ortalarında PKK –Partiya Karkeren Kurdistan– (Kürdistan İşçi Partisi) liderliğinde silahlı bir örgüt kuruldu ve yirmi beş yıl boyunca varlığını koruyarak, yaklaşık kırk bin ölüme sebep oldu. 1990’ların ortalarında, örgüt militanlarının sayısı birkaç bini bulmuştu. Örgüt üyeleri en nihayetinde gerilla tarzında daha geleneksel bir şiddet biçimi benimsediler;

fakat terörizmin taktik kullanımı da zaman içinde varlığını korudu (Reinares, 2005: 121). 1990’larda, PKK’nın silahlı mücadelesi, Kürt kitlelerinin ısrarlı hoşnutsuzluğuyla birlikte ilerledi. Bu durum, Kürtlerle devlet arasındaki ya- bancılaşmanın 1990’larda arttığını gösteriyordu (Gürbey, 1996: 7-37; Yeğen, 2007: 136). Kürt kimliğini açık bir şekilde kabullenen tüm siyasi partiler 1993-2005 yılları arasında yasaklanarak kapatıldı. Bu partilerin liderleri ve yandaşları mahkûm edildi.15

Bugün, Kürt sorununun çözümüne yönelik siyasi bir çıkmazın yanı sı- ra, Türkiye’deki Türkler ve Kürtler arasında gittikçe artan bir düşmanlık söz konusudur. Kürtler, 1980’lerde ve 1990’larda benimsedikleri ayrılıkçı talep- lerden vazgeçtiklerini ve aslında kültür ve kimlik haklarını istediklerini beyan etseler de,16 çoğu Kürtleri kendi ülkeleri Kürdistan’ı kurmak için Türkiye’yi

bölmeye çalışan bölücüler olarak gören Türkler, bu etnik gruba sırt çevirme- yi uzun zaman boyunca sürdürdüler. Kesin bir siyasi çözüm halen bulunama- mıştır; konuya getirilecek toplumsal çözümse siyasi çözümden daha acil gö- rünmektedir. 2009 yazında, Türk devleti Kürt sorununa barışçı bir çözüm bulmak için bir girişim başlattı. Ancak bu halen belirsiz bir plan olmayı sür- dürmektedir.

Türk milliyetçiliği son yıllarda yükselişe geçtiği, Türk ordusu da bölge- sel yetki dağılımı dahil olmak üzere her türlü siyasi çözüme karşı olduğu hal- de, hükümet Kürt sorununun kitlesel asimilasyon veya zorunlu yerleşim gibi geçmişe ait araçlarla ele alınmasının Avrupa Birliği’ne girmek isteyen bir Türkiye’de çok daha zor olacağının farkına varmaktadır (Yeğen, 2007: 141). Buna rağmen, askerin birincil siyasi oyuncu olarak ön plana çıktığı bir sahne- de, tüm muhalefet partileri ve nüfusun büyük kısmı, barışçı bir çözümü uygu- lanabilir görmemektedir. Bu kesim, Türkiye’nin birçok özerk bölgeye ayrıla- cağından endişe etmektedir; bu endişe, yetki dağılımının Bask ülkesinde de gördüğümüz gibi, her zaman ayrılıkçılığı teşvik etmemesi sebebiyle, mantıki bir temele oturmayan bir korkudan ibarettir. Türk askeri, müzakereleri baş- latmak için, PKK’nın silahsızlanmasına yönelik ön koşulları belirlemektedir; ancak PKK, aynısını Türk askerinin de yapmaması halinde bu koşulları red- detmektedir. Türkiye Büyük Millet Meclisi’ndeki tek Kürt partisi olan De- mokratik Toplum Partisi (DTP), müzakere taraflarından birinin 1999’dan 15 Türk Parlamentosu’ndaki tek Türk partisi olan DTP’nin (Demokratik Toplum Partisi) kapatılma-

sı istemiyle açılan dava sürmektedir. Ayrıntılı bilgi için, bkz. Maya Arakon, DTP Kapatılamaz!, www.sansursuz.com