• Sonuç bulunamadı

2. DÜNDAR TAŞER VE 27 MAYIS 1960 ASKERİ DARBESİ

1.4. MİLLİYETÇİ GENÇLİK ÜZERİNDE TESİRİ

Dündar Taşer, milliyetçi gençlik teşekkülleri ve faaliyetlerine özel bir önem vermiştir. Gençliği bir milletin teminatı olarak görmekte ve gençliğe gerekli ihtimamın gösterilmediği takdirde milletin akıbetinin tehlikeye düşeceği düşüncesindedir.

Türkiye’nin istikbalinin kendi milliyetini terk etmiş, öz hasletlerini yitirmiş, taklit etmek için Doğu’dan veya Batı’dan garabet maddeleri arayan zavallılara bırakılamayacağı kanaatindedir.427 Türk’ün tarihinde buhranlı dönemleri atlatıp zaferler kazanarak, yeniden cihan devleti kurmasının, cemiyet nizamında sert, kararlı, hayatiyet dolu, cevher addettiği gençlik sayesinde mümkün olacağına inanmaktadır.428

Gençlik üzerine kaleme aldığı bir yazısında;429 “Babalarımız” dediği “Asımın nesli, Meşrutiyet nesli ve Atatürk nesli” olarak da tarif edilen, kendilerinden önceki neslin büyük fedakârlıklar, çileler, eziyetler pahasına, büyük bir imparatorluğu yaşatmaya çalıştıklarını ifade eder. Bu bakış açısıyla Türk tarihinin yakın döneminde mücadeleleriyle kahramanlıklarını ortaya koymuş şahsiyetler üzerinden ayrışmayı değil;

birleşmeyi ve dahi kuvvet bulmayı öğütlediği görülür. Tarihi polemikler üzerinden yeni yeni tartışma alanları oluşturmak yerine; tarihi kahramanlıklar üzerinden yeniden büyük bir güç olmanın mümkün olduğuna inanır. Mustafa Kemal Atatürk’ün “Zabit ve Kumandanla Hasbihal” kitabından “Milletimizde önce bir emel, bir seciye, bir ruh, yaratmak, Allah’tan ve Medine-i Münevvere’de yatan Cenab-ı Peygamberden sonra bize

426 Dündar Taşer, Mesele, ss. 503-515.

427 Dündar Taşer, Mesele, ss. 92-94.

428 Dündar Taşer, Mesele, ss. 270-272.

429 Dündar Taşer, Mesele, ss. 299-302.

98

teveccüh ediyor” pasajına atıf yaparak; Asımın neslinin, “millete hürmet, vazifeye istek, devlete mesuliyet duyduklarının” altını çizer.

“Biz” olarak tarif ettiği kendi nesli üzerine ciddi manada özeleştiride bulunur.

Ruhunda fırtına esmeyen, hayal gözü kör, yılan, aciz, rahatçı, ürkek, çekingen, nemelazımcı ve renksiz olduğunu düşündüğü bu neslin, atalarının her meseleyi halledip, bitirmediğinden müteessir olduğunu, hatta Fatih’in asfalt yol yapmadığına kızan kişiler olduğunu söyler.

Genç nesilden çok umutlu olduğu görülen Dündar Taşer, “Çocuklarımız” dediği gençliğin; kendilerini cemiyetlerinden sorumlu tutan, aksiyon nesli olduğu kanaatindedir.

Canlarını ve istikballeri, emelleri için vakfettiklerini, azametli fırtınalar yaratarak kasırga gibi yaşadıklarını ifade etmiştir. Sol anarşinin kıskacına düşmüş gençler içinde üzüntü duymaktadır. Solcu gençlerin sapmalarını, büyüklerinin günahı olarak görür. Gençlerin siyasi manevra, siyasi denge, siyasi çıkar için saptırıldıklarını; bu gençlere milliyetçilik, solculuktur denilerek tabii ve ırsi hasletlerinin istismar edildiğini düşünmektedir.

Türk milliyetçileri, Türkiye’nin iki sömürgeci blokun kıskacı arasında kaldığı endişesini taşımışlardır. Ne kapitalist emperyalizmin sosyal yardım, özgürlük ve uygarlık getirme vaatlerine; ne de kızıl emperyalizmin dünya proletaryalarının dayanışması, bağımsızlık, eşitlik, adalet kavramları arkasına gizlenen aldatmacalarına kanmışlardır.

Kültür emperyalizmiyle vatan çocuklarının dinine ve milliyetine yabancılaştırılmasına ve dahi sömürgeci bloklara hizmet edecek kadrolar haline getirilmesine izin vermemişlerdir.430 Milliyetçi hareket siyasi arenaya çıkmasıyla birlikte, kendisini özellikle üniversitelerde örgütlenen aşırı sol grupların, yıkıcı ve bölücü fikir ve eylemlerinden dolayı karşı cephesinde konumlandırmak zorunda kalmıştır. Fikir Kulüpleri Federasyonu (FKF) adı altında Türkiye’de “Marksist, Leninist, Sosyalist” bir düzen kurmak isteyen sol gruplar, daha sonra bu derneğin adı ve tüzüğünde değişikliğe giderek 9-10 Ekim 1969’da Devrimci Gençlik Federasyonu (Dev-Genç) kurmuşlardır.431 Dev-Genç ile eylemsel faaliyetlerini artıran sol gruplar, boykotlar, işgaller, mitingler, yürüyüşler tertip ederek, özellikle üniversiteleri kendilerine üs haline getirmişlerdir.

Fakülteleri, öğrenci yurtlarını işgal etmek suretiyle, karşıt görüşte olduklarını bildikleri öğrencileri ve hocaları, tehdit ve dahi şiddet kullanarak okullarına ve derslerine

430 Arvasi, Türk İslam Ülküsü I, s. 11.

431 Ali Yıldırım, FKF Dev-Genç Tarihi 1965-1971 Belgelerle Bir Dönemin Serüveni, 3. Baskı, Doruk Yayınları, İstanbul 2008, s. 317.

99

gelmelerini engellemişlerdir. Devrime karşı olanlara, her ortamda fiili saldırılarda bulunmuşlardır. Her geçen gün dozu artan kavga ve silahlı saldırılarla, devrim karşıtı görüşe sahip öğrencileri öldürmeye varan eylemlerde bulunmuşlardır.432

Devrimci gençlere, Filistin kamplarında yabancı gizli servilerin gözetiminde, ideolojik ve silahlı saldırı eğitim aldırıldığı bir vakıadır. Aldıkları eğitim sonrası, “Halk Savaşı’nın” öncüleri olarak “Kır Gerillası ve Şehir Gerillası” adları altında, terör eylemlerinde bulunuyorlardır. Kendi içlerinde Türkiye Halk Kurtuluş Ordusu (THKO), Türkiye Halk Kurtuluş Cephesi (THKC), Türkiye Halk Kurtuluş Partisi (THKP) gibi ordular, cepheler, partiler kurarak silahlanıyorlardı.433 Sadece 1970 yılı içerinde, sol örgütlenmeler tarafından 45 boykot, 17 işgal, 73 sabotaj ve infilak, 6 banka soygunu, 45 miting, 5 adam kaçırma, 7 cinayet, 82 çeşitli anarşik olay ve emniyet birimlerine 43 silahlı ve bombalı saldırı eylemi gerçekleştirdikleri kayıtlara geçirilmişti.434

Komünist örgütlerin, üniversiteye olan tasallutu karşısında üç ayrı tavır ortaya çıkmıştır. Büyük kitle, sol örgütlerin karar ve eylemlerine tepki vermiyor, karışmıyor;

hoşuna gitse de gitmese de boyun eğer vaziyettedir. Sosyal demokrat olarak kendini tanımlayan kesim, bazen onların paralelinde, bazen içinde, bazen de onların karşısında yer alıyordu. Dev-Gençliler başlangıçta iş birliği halinde olduğu bu grupları da saf dışı bırakabiliyordu. Üniversite gençliği içinde üçüncü damarı, milliyetçiler oluşturuyordu.

1966’dan itibaren “Ülkü Ocağı” isimli dernekler etrafında toplanan milliyetçi gençler, kendilerini “Ülkücü” olarak tanımlıyorlardı.435

Ülkenin, özellikle de gençliğinin içine düştüğü kötü duruma, iktidar partisi olarak AP’nin tarafsız kalışı, CHP’nin marksist grupların yıkıcı faaliyetlerine müsamahakâr bakışı, üniversite yönetimlerinin sol örgütlenmeleri üniversite özerliği adına destekler tutumu, Milliyetçi-Türkçü hareketleri bu alanda mücadeleye yöneltmiştir.436 Dündar Taşer CKMP’nin GİK toplantısında Alparslan Türkeş ve partililere “Mutlak manada milli, manevi, İslami değerlere bağlı gençliği, ülkü ve fikirler etrafında toplayacak aksiyoner bir hareketi oluşturmak zorundayız.” diyerek; Türk gençliğinin, marksist tuzaklara düşmeden, milliyetçi ruhla yetişmesi ve fikri planda güçlenmesinin önemine

432 Dündar Taşer, Mesele, s. 475.

433 Aclan Sayılgan, Türkiye’de Sol Hareketler, Haz. Erol Cihangir, 5. Baskı, Doğu Kütüphanesi, İstanbul 2000. ss. 351-366.

434 Kayhan, a.g.e., ss. 262-264.

435 Kayhan, a.g.e., s. 259.

436 Dündar Taşer, Mesele., ss. 469-476.

100

dikkat çekmiştir.437 Öğrenci kulüp ve derneklerinin düzenlediği eylemlere, CKMP Genel Başkan Yardımcısı sıfatıyla katılmış ve onlara siyaseten desteklerini göstermiştir.438

Alparslan Türkeş’in “Üniversitelerimiz içerisinde, komünist kışkırtmacılara karşı imanlı bir milliyetçi gençlik cephesinin yükseldiği” mesajını vermesinden sonra, üniversitelerde Ülkü Ocaklarının kurulmaya başladığı ifade edilir.439 Milliyetçi gençlerin fikir ve eylem hareketi olarak, “Ülkü Ocağı” adıyla ilk teşkilatlanması, 18 Mart 1966’da Ankara Üniversitesinde gerçekleştirilmiştir. Atilla Özer başkanlığında Hukuk Fakültesinde, İlyas Aslantürk başkalığında Dil Tarih Coğrafya Fakültesinde, Rasim Demirci başkalığında Ziraat Fakültesinde teşkilatlar kurulmuştur.440 Kendilerini

“Ülkücü” olarak adlandıran bu öğrenci teşkilatları, dernekler statüsüne göre kurulan ve faaliyet gösteren teşkilatlar değildir. Üniversitelerde öğrencilere tanınan kulüp kurma, pano açma gibi haklardan faydalanılarak faaliyet gösteren, okullardaki ülkücü öğrenciler tarafından kurulan öğrenci toplulukları şeklindedir.441 Ülkü Ocaklarının ilk teşkilatları kabul edilen bu kuruluşlar, tüzüklerinin hazırlanması, duyurulması ve teşkilatlanmalarına öncülük edilmesi noktasında, CKMP’nin önde gelen siyasetçileri ve Gençlik Kolları Başkanlığı tarafından desteklenmiştir.442

1968 yılına gelinceye kadar, Ülkü Ocaklarının Ankara ve İstanbul’daki muhtelif üniversite ve fakültelerde, kısıtlı imkânların getirdiği zorluklarla yavaşta olsa teşkilatlanması devam etmiştir. 1968 yılından itibaren her üniversitede bir Ülkü Ocağı şubesi kurulmaya başlanmıştır. Dündar Taşer, CKMP Genel Başkan Yardımcısı olarak Ülkü Ocaklarının kurulması ve teşkilatlanması ile bizzat ilgilenmiş ve CKMP Gençlik Kollarını bu işle görevlendirmiştir. O’nun destek ve çalışmalarıyla gayret ve heyecanı artan Ülkü Ocaklı milliyetçi gençler, kısa sürede Ankara, Hacettepe, Gazi, ODTÜ ve İstanbul Üniversiteleri başta olmak üzere, zamanla diğer üniversitelerde de Ülkü Ocakları teşkilatlarını kurmaya muvaffak olmuşlardır.443

437 Güneş, a.g.e., s. 74.

438 CCSA, (Cumhuriyet, 27.10.1966), Yer No: 5 / 1 – 12, Fihrist No: 679 – 32.

439 Bora, Can, Devlet Ocak Dergâh…, s. 58.

440 Hakkı Öznur, Ülkücü Hareket: Teşkilatlar ve Mücadeleler, C. 2, 2. Baskı, Alternatif Yayınları, Ankara 1999, s. 224.

441 Alişan Satılmış, Metin Turhan, Ülkücü Hareketin ABC’si, C. 3, Altınküre Yayınları, Ankara 2002, s.

772.

442 Öznur, Teşkilatlar ve Mücadeleler, C. 2, s. 224.

443 Öznur, Teşkilatlar ve Mücadeleler, C. 2, ss. 224-225; Ayrıca Bkz. Ülkü Ocakları Eğitim ve Kültür Vakfı,

“Ülkü Ocakları Hakkında”, https://www.ulkuocaklari.org.tr/pages/i/ulku-ocaklari-hakkinda, (Erişim Tarihi: 17.08.2020).

101

CKMP Genlik Kolları Başkanlığının faaliyetleri dışında, Anadolu’da partiye sempati duyan milliyetçi gençleri bir ayara getirecek daha geniş kapsamlı bir teşkilatlanmaya ihtiyaç duyulmuştur. Yeni teşkilatlanmayı kurmakla görevlendirilen Salih Dilek, Kamber Gündoğdu, İbrahim Çıtal öncülüğünde 29 Şubat 1968 yılında “Genç Ülkücüler Teşkilatı” (GÜT) kurulmuştur. İlk başkanlığına da Salih Dillek seçilmiştir.

Bütün milliyetçi Türk gençliğini çatısı altında toplamak amacıyla kurulan GÜT’ün ilk şubeleri Samsun, Erzurum, Sivas, Yozgat, Adana, Elâzığ, Trabzon’da kurulmuştur.444

Salih Dilek ve arkadaşları GÜT’ün kurulma aşamasında köylü partisi mensubiyetine vurgu yapacak şekilde kuracakları derneğe “Genç Köylüler Teşkilatı”

ismini uygun görürler. Ancak Dündar Taşer ile yaptıkları görüşmede; onun, “Türkeş Bey ile 60 ihtilalinde gücümüz yetse idi Ülkü Birliklerini kuracaktık. Dokuz Işık Doktrinin ikinci maddesi ülkücülüktür. İçimizde uhde kaldı. Türkeş’te Ülkücü ismini çok sever.

Gelin bu derneğe Ülkücü ismini verelim.” tavsiyeleri dikkate alarak; derneği “Genç Ülkücüler Teşkilatı” adıyla kurmuşlardır. Salih Dilek bu anıyı naklederken, ülkücü teşkilatların isim babasının Dündar Taşer olduğunu kaydeder. Ayrıca ülkücü teşkilatların fikri eğitimiyle bizzat ilgilenmesinden dolayı “Ülkücü hareketin mutfağının aşçıbaşısı”

olarak vasıflandırır.445

Çalışmalarını yakından takip ettiği GÜT, ülke genelinde teşkilatlanmaya ağırlık vererek, 12 Mart 1971 muhtırası sonrası kapatıldığı 27 Mayıs 1971 tarihine kadar ülke genelinde 348 şubeye ulaşmıştır. 15 Şubat 1972 yılında kurulan “Türk Ülkücüler Teşkilatının” (TÜT) da alt yapısını bu şubeler oluşturmuştur. TÜT’ün 8 Nisan 1973 tarihli ilk kurultayında isim değişikliğine giderek “Ülkücüler Teşkilatı Derneği” (ÜTD) adını alacaktır. ÜTD’nin ilk Genel Başkanlığını, kurucuları arasında bulunan Şevket Barutçu yapacaktır.446

Ülkücü teşkilatlar, üniversiteler dışında çeşitli faaliyet kollarında da teşkilatlanmasına devam ettirilmiştir. Ancak bu haliyle parçalı bir görünüm arz etmesi, büyük bir kitle hareketine dönüşmesini engellemekteydi. Bu parçalı yapıyı, tek bir merkez etrafında birleştirmek adına; MHP Gençlik Kolları Başkanlığı’nın koordinasyonuyla 15 Mayıs 1969’da Aytekin Yıldırım Başkanlığında “Ankara Ülkü Ocakları Birliği” (AÜOB) kurulmuş ve böylelikle bütünleşme adına ilk adım

444 Öznur, Teşkilatlar ve Mücadeleler, C. 2, ss. 205-206.

445 Salih Dilek, “O Günden Sonra Lakabım Reis Oldu”, Dündar Taşer’i Rahmetle Anıyoruz, Haz. Meriç Çoşkun, www.eskimeyendostlar.net, (Y.y.y. ve Y.t.y.), ss. 178-180.

446 Metin Turhan, Ülkü Ocakları 1966-1980, 1. Baskı, Panama Yayınları, Ankara 2016, ss. 125; 189; 223.

102

atılmıştır.447 Daha sonra 26 Nisan 1969’da Osman Nuri Bahadır Başkanlığında İstanbul Ülkü Ocakları Birliği (İÜOBa) ve Mart 1970’de Hilmi Körbeyli Başkanlığında İzmir Ülkü Ocakları Birlikleri’nin (İÜOBb) kurulmasıyla bütünleşme devam ettirilecektir.448

12 Mart 1971 muhtırası sonrasında Dev-Genç ve paralelindeki devrimci derneklerle birlikte ülkücü teşkilatlar da Ankara Sıkıyönetim Komutanlığı tarafından 27 Mayıs 1971’de kapatılmıştır. Sıkıyönetimin kalkmasıyla birlikte Alparslan Türkeş, muhtıra öncesi AÜOB Başkanlığını yürüten Ramiz Ongun’u Ülkü Ocaklarını yeniden açması için görevlendirmiştir. O sıra Uludağ Üniversitesinde öğrenimine devam eden Ramiz Ongun, bir grup gence 15 Eylül 1973’de Bursa Ülkü Ocakları Derneğini (BÜOD) kurdurtmuştur.449 BÜOD, 23 Aralık 1973 günü yapılan kongresinde alınan kararla isim değişikliğine giderek “Ülkü Ocakları Derneği” (ÜOD) adını almıştır. Kurultay sonrası Genel Başkanlığa Muharrem Şemsek getirilerek merkezi Ankara’ya alınmıştır. ÜOD, Muharrem Şemsek liderliğinde ülke genelinde teşkilatlanmaya büyük önem vermiştir.

ÜOD kısa zamanda, Ülkü-Bir, TÜT gibi diğer ülkücü kuruluşların desteği; Şevket Barutçu ve Devlet Bahçeli gibi öncülerinin üstün gayretleri neticesinde, Anadolu’daki teşkilatlanmasını artırarak 400’e yakın şube açmağa muvaffak olmuştur.450 Nitekim ÜOD, kuruluşundan 3 yıl sonra 26 Ocak 1977’de 1111. şubesini Yozgat’ta açarak dönem itibariyle Türkiye’nin en yaygın sivil toplum kuruluşu haline gelecektir.451

Seksenli yılların sonlarına doğru Muhsin Yazıcıoğlu gibi gençlik önderlerinin girişimleriyle kendine yeniden alan açma imkânı bulan milliyetçi gençlik teşkilatları, doksanlı yılların başında oluşan fikir ayrılıkları neticesinde bölünmeye uğramıştır.452 Dönem itibariyle öncülerinin fikri zemininde Ülkü Ocakları Eğitim ve Kültür Vakfı ve Alperen Ocakları Eğitim Kültür ve Dayanışma Vakfı gibi çeşitli dernek ve kuruluşlar etrafında teşkilatlanarak Türkçü, milliyetçi ve maneviyatçı çizgide faaliyetlerine devam etmektedir. Alparslan Türkeş ve Dündar Taşer’in öncülüğünde kurulan ülkücü gençlik teşkilatları, ilim, iman, ahlak ve ülkü temelinde aksiyoner kimlik kazanmıştır. Alparslan Türkeş, Dündar Taşer, Osman Yüksel Serdengeçti, Erol Güngör, Galip Erdem, Nevzat Kösoğlu, Seyyid Ahmet Arvasi gibi ideologların katkı ve girişimleriyle Türk-İslam

447 Öznur, a.g.e. Teşkilatlar ve Mücadeleler, C. 2, s. 234.

448 Turhan, a.g.e., ss. 21-25.

449 Satılmış, Turhan, a.g.e., C. 3, ss. 772-776.

450 Öznur, Teşkilatlar ve Mücadeleler, C. 2, ss. 346-347.

451 Turhan, a.g.e., s. 356.

452 Özgür Bayraktar, “Lider, Teşkilat, Doktrin’in İflası: Ülkücü Harekette 1980 Sonrası Dönüşüm, Bölünme ve İç Çatışma”, KMÜ Sosyal ve Ekonomik Araştırmalar Dergisi, 17 (28): 35-40, 2015, ss. 35-40.

103

Ülküsü ideolojisini şiar edinmiştir.453 Türk-İslam idealistleri, Türklük şuur ve vakarına;

İslam imân, aşk, ahlâk ve aksiyonuna sahip; Türklüğü bedeni, İslâmiyet’i ruhu bilen;

milletini teknolojik hamlelerle dünyanın bir numaralı devleti yapmak özlemiyle çırpınan;

dünya Türklüğünün, İslam dünyasının ve dahi bütün mazlum milletlerin ümidi olmaya namzet bir gençlik yetiştirmenin gerekliği üzerinde durmuşladır.454

CKMP’li dönemden başlayıp MHP ile devem eden siyasal süreçte, partinin gençlik hareketi ve çalışmalarının, Gençlik Kolları Başkanlığı ve Ülkü Ocaklı teşkilatlar tarafından yürütüldüğü görülmektedir. Ülke adına buhranlı zamanların yaşandığı dönemde, partinin savunduğu siyasal ve mücadele çizgisine uygun olarak, özellikle üniversitelerde örgütlenip yıkıcı, bölücü ve terör eylemleriyle, adeta ülkeyi tutsak almak isteyen sol örgütlenmelerin karşısına Ülkü Ocaklı gençler çıkmışlardır. Ülkü Ocaklarını kitlesel bir güç haline getiren, kimliğini ve ideolojik canlığını oluşturan temel saikin anti-komünizm olduğu varsayılır. Bu anti-komünist tutum ise “saldırganlık potansiyeli olan militanlık” olarak yorumlanır.455 Ancak ülkücü gençlerin eğitiminden beklenen netice, zorluklar karşısında azimli, iradeli, sabırlı ve tahammüllü olmaları; şahsi hayat disiplini, bilgisi ve çalışkanlıklarıyla yükselmeleri; milletinin hizmetinde fazileti ve dürüstlüğüyle fedakârlık göstermeleriydi.456

Profesyonel manada sokak eylemi ve silahlı çatışma eğitimi olan sol örgütlenmeler karşısında Ülkü Ocaklı gençler, can siperane mücadelelerine karşın tam olarak istenilen mücadeleyi ortaya koymakta eksiklikleri görülmekteydi. Bu eksikliği gidermek üzere, 1968 yılı yazında ülkücü gençler tarafından “Milliyetçi Türk Gençliği Gençlik Eğitim Kampları” adında iki kamp açılmıştır. Programında sportif ve kültürel çalışmalara ağırlık verilen bu kamplarda fikir, düşünce, kültür ve siyaset konuları üzerine seminerler verilirken; bir yandan da güreş, voleybol, judo gibi spor eğitimleri yapılmaktaydı.457

Kamplardan ilki İzmir Gümüldür mevkiinde Rıfat Baykal idaresinde açılmış ve yaklaşık 150-200 kişilik bir gruba eğitim verilmiştir. İkinci kamp ise Dündar Taşer nezaretinde Ankara-Eskişehir yolu üzerinde bir arazide açılmıştır. Kampın başkanlığını

453 Ülkü Ocakları Eğitim ve Kültür Vakfı, “Ülkü Ocakları Hakkında”.

454 Arvasi, Türk İslam Ülküsü I, s. 13.

455 Bora, Can, Devlet Ocak Dergâh…, s. 541.

456 Necmettin Hacıeminoğlu, Milliyetçilik, Ülkücülük, Aydınlar, Töre-Devlet Yayınevi, Ankara, 1976, ss.

125-140.

457 Kayhan, a.g.e., s. 263.

104

Atilla Özer yapmıştır. Bir diğer kamp ise Mustafa Ok yönetiminde İstanbul Silivri’de açılmıştır. Özellikle Dündar Taşer idaresinde kurulan kamp faaliyetleri, basının dikkatini çekmesi üzerine Alparslan Türkeş; “Komünistlerin sol hâkimiyet kurmak istediğini ve onlara anlayacağı dilden karşılık veren çocuklar” açıklamalarında bulunarak, gençleri mücadeleci olarak yetiştirdiklerini ifade etmiştir. Ayrıca kamp programının zorlu spor eğitimlerine dikkat çekerek gençlik kamplarını, Eğirdir’de bulunan “komando”

kamplarına benzetmiştir.458

Gençlik Kampları kurulmasıyla birlikte “Komando Kampları” olarak anılmaya başlayacak ve sol çevrelerin eleştirilerinin hedefi haline gelecektir. Milliyetçi gençlerin büyük ilgi göstermesiyle birlikte Ankara, İstanbul, İzmir, Bursa, Denizli, Adana, Mersin, Trabzon gibi büyük şehirler başta olmak üzere, birçok yerde bu kamplar açılmaya devam ettirilmiştir. 1969 yazında açılan kamp sayısı otuz dördü bulmuştur. Kamplara “Akıncı Yusuf, Akıncı Özmen” gibi ülkücü şehitlerin adları verilmiştir. 1968-1970 arası yıllarda faaliyet gösteren bu kamplarda binlerce genç, milli ve İslami değerlere göre yetiştirilmiş ve ideolojik ve fikri gelişimi sağlanmıştır. Gençlerin fiziki kabiliyetleri artırılarak, sokak hareketlerinde sol örgütlere karşı fiziki ve psikolojik üstünlük kazandırılmıştır.459

4 Ağustos 1969 tarihli Devlet gazetesinde üç aylık yaz programları halinde düzenlenen “Milliyetçi Türk Gençliği Gençlik Eğitim Kampları” gaye ve günlük programı şu şekilde açıklanacaktır.460

Eğitim Kamplarının Amacı:

A-Türk tarih ve vatan şuuruna, birliğine, “Türk’lük Gurur ve Şuuruna, İslam Ahlak ve Faziletine” inanan ve bu uğurda varlığını feda etmeyi göze alan gençler yetiştirmek.

B-Tarihini Dünya nizamı ile kurmuş olan Türk milletinin hasletlerini ve hayatiyetini muhafaza edecek gençleri; ilimde, kültürde, aynı aşk ve heyecanda birleştirmek.

C-İslam dünyasına önder, kuvvetli, kudretli, imanlı, müreffeh “Büyük Türkiye”

idealine bağlı ve bunun kavgasını verecek genç nesli hazırlamak.

458 Ferit Salim Sanlı, Cumhuriyetçi Köylü Millet Partisi’nden…, s. 426.

459 Öznur, Komplolar ve Provokasyonlar, C. 3, ss. 5-6.

460 Devlet, “Milliyetçi Türk Gençliği Gençlik Eğitim Kampları Gaye ve Günlük Program”, S. 18, 4 Ağustos 1969, s. 4.

105

D-Tabiî duygulara ve milletimizin bekasına aykırı; milli birlik, ülkü, nizam aleyhtarı sol, sosyalist, kozmopolit, temelsiz beynelmilelci fikir ve cereyanlarla teori ye tatbikat olarak mücadele edecek dinamik genç yetiştirmek.

E-Türkiye'nin içtimai, ekonomik, kültür yapısını bilen ve diğer milletlerle mukayese edebilen, bugün ve gelecekteki yerini tayin ve tesbit eden gençler yetiştirmek.

F-Genç nesli kahve köşelerinden, zararlı alışkanlıklardan, faydasız meşguliyetlerden uzaklaştırmak. Taze heyecan ve enerjilerini milli meselelere yöneltmek.

Milletimiz için bünye ve fikirde faydalı eleman haline getirmek.

G-Aşağıda sıralanan 11 maddeye 21 günlük kamp müddetince harfiyen uyarak nizam fikrine inanan gençler yetiştirmek.

1-Sabah ezanı ile uyanış, temizlik ve toplu namaz.

2-Sabah sporu. Dinlenme ve kahvaltı.

3-Mehter ve milli marşlar, yürüyüş.

4-Seminer veya konferans (Konuya göre zaman ayrılır).

5-Toplu çalışma, dinlenme, öğle namazı, öğle yemeği ve yarım saat istirahat.

6-Arazi çalışması, ferdî çalışmalar, boks, güreş, judo, karate.

7-Dinlenme, toplu ikindi namazı, uyku (bir saat).

8-Kısa yürüyüş, gece tatbikatı ile hazırlık çalışmaları. Akşam namazı ve akşam yemeği.

9-Günlük olaylar ve basının eleştirilmesi, kitap okuma.

10-Yatsı namazı ve yatış.

11-Gayri muayyen zamanlarda gece eğitimi için alarm.

Kamplarının mimarı olarak gösterilen Dündar Taşer, ülkücü gençlerin sol terör örgütleri karşısında savunduğu mücadeleyi çok önemsemiştir. 93 harbi kahramanlarıyla özdeşleştirmiştir. Dede ve torunların vatan savunması için aynı düşmana karşı mücadele ettiği görüşündedir. Ülkeyi bölmek ve parçalamak üzere ittifak halinde olan iç bozgunculara karşın, idarecilerin aczi ve korkaklığına rağmen Ülkü Ocaklı gençlerin, vermiş olduğu mücadeleye vurgu yapar ve korkmadıklarını ifade eder. Bunun sebebini de “93 kahramanlarının torunları asil kanlı evlatların varlığını, gençlik kamplarında

106

aynı itaat, aynı ideal, aynı tevazu, içinde gördüğümüz içindir. Fikri ve bedeni eğitimin en ileri seviyesinde yetişmiş bu gençler dedelerine layık bir kahramanlık içinde 93’ün intikamını almak özlemiyle yanmaktadır.” sözleriyle açıklamıştır.461

Eğitim Kamplarına yönelik basın organlarında, özelliklede sol görüşe yakın basında bir karalama kampanyası başlatılmıştır. Bu eleştirileri ve karalamalara, MHP Genel Başkan Yardımcısı sıfatıyla 14 Nisan 1969 günü basına verdiği bir mülakatla cevap vermiştir. Kendisine yöneltilen bir soruya şu cevabı vermiştir.

Eğitim Kamplarına yönelik basın organlarında, özelliklede sol görüşe yakın basında bir karalama kampanyası başlatılmıştır. Bu eleştirileri ve karalamalara, MHP Genel Başkan Yardımcısı sıfatıyla 14 Nisan 1969 günü basına verdiği bir mülakatla cevap vermiştir. Kendisine yöneltilen bir soruya şu cevabı vermiştir.