• Sonuç bulunamadı

2. DÜNDAR TAŞER VE 27 MAYIS 1960 ASKERİ DARBESİ

2.1. DEMOKRAT PARTİ VE 27 MAYIS’A GÖTÜREN SÜREÇ

2.4.27 MAYIS HAKKINDA GÖRÜŞLERİ

Dündar Taşer, 27 Mayıs 1960 darbesini “Kardeşlik, barış ve sevgi hedefine yönelen, kardeş kavgasını önlemek için yapılan ve çağdaş medeniyetin imkânlarını var etmeye çalışan, hiçbir zümre ve kişinin leh ve aleyhine bir gaye taşımayan” bir “ihtilal”

olduğu kanaatindedir. Askeri harekâtı bir darbe olarak adlandırmaz.304 “Türk Ordusunun, vatansever duygularla, milliyetçi fikirlerle, hürriyeti bir daha yıkılmaz derecede sağlam temellere oturtmak için giriştiği hareket” olduğunu savunur. Hareketi gerçekleştiren subayların dürüst olduklarını ve kimseye garezleri olmayan, hatta devirdikleri iktidarın

301 Aksun, a.g.e., s. 121.

302 İbrahim Metin; Alparslan Türkeş ve Dündar Taşer’in vefatlarına kadar yakın dostluğunu yapmış, o yıllarda genç bir siyasetçi olarak MHP yönetiminde görev almıştır. 1969-1979 arası milliyetçi camianın önemli basın organlarından Devlet gazetesini çıkartan ekibe liderlik etmiştir. Sahibi olduğu Töre-Devlet Yayınevi aracılığıyla birçok milliyetçi eserin yayınlanmasına da öncülük etmiştir. 7 Kasım 2020 günü vefat etmiştir. Kaleme aldığı İhtilalciler Hesaplaşıyor 27 Mayıs - Ondörtler ve Dündar Taşer adlı eser; Dündar Taşer’in notlarının bir kısmını içermesi yanında, 14’ler arasında haberleşme aracı olarak kullanılan mektuplardan, hatırı sayılır sayıda kısmının yine bu eserde yayımlanmış olması bakımından, araştırmacılar için önemli bir kaynak eser niteliğindedir. Bkz. İbrahim Metin, İhtilalciler Hesaplaşıyor 27 Mayıs - Ondörtler ve Dündar Taşer, 1. Baskı, Töre-Devlet Yayınevi, İstanbul 2012. İbrahim Metin’den alıntılanan bu notlar, ekler kısmında olduğu haliyle verilmiştir. Bkz. Ek-3.

303 A. Taşer, “Merhum Dündar Taşer’in Eşi Asuman Taşer Hanımefendi İle Yapılan Söyleşi”.

304 Dündar Taşer, Mesele, s. 11.

72

liderlerine karşı bile garezleri olmadığını söyler. Sonrasında işin içine profesyonel siyasetçilerin girmesiyle MBK üyeleri arasına planlı bir şekilde fitne sokularak, bölünme ve parçalamayla ihtilalin amacından uzaklaştırıldığını belirtir. Fesatçıların hedefinde Alparslan Türkeş’in olduğunu, iftiralarını basın aracılığıyla yayarak, yapılan gizli toplantılarla 13 Kasım tasfiyeleri sonrası ihtilalin CHP menfaatine yörünge değiştirdiği değerlendirmesinde bulunur. CHP’lilerin 23’ler’i tabi senatörlük vadiyle onlara herkesin saygı göstereceğini, altından heykellerinin dikileceğini, her birinin bir Atatürk olacağını söyleyerek etkileri altına aldıklarını tespit eder. CHP vaatlerine kanan 23’lerin, CHP’nin her istediğini yaparak iktidarı İsmet İnönü’ye teslim ettiğini, CHP’nin iktidar olduktan sonra ise onları silkeleyip bir kenara attığını belirtir.305 Bunların 27 Mayıs’ın gayelerini taşımayan, ihtilali sokakta bulan kişiler olduğunu ve hatta aralarında “Ben bu işe Dümbelekçe girdim” diyenlerin dahi olduğunu anlatır.306

MBK’nin, adalet, yükselme, tarafsızlık gayeleriyle hizmet etmeye çalıştığını, komitenin bu yönde Devlet Planlama Teşkilatı, Ordu Yardımlaşma Kurumu, Ülkü ve Kültür Birliği, Holding Yatırım Şirketleri çalışmaları yaptığını; ancak 27 Mayıs’ın tarafsızlık ilkelerine bağlı, hedef ve gayelerine sadık kalanların yalnız bırakıldığını söyler.

14’lere işaret ederek etrafı fesatla çevirili bir ada haline getirilen bu ekibin, kökünün milletin manevi gücünde, tarihinin şanında, ordusunun büyük ve şerefli kitlesinde olduğunu, kudretinden emin bir şekilde yoluna devam ettiği değerlendirmesinde bulunur.307 İhtilalin amaç ve gayelerini sahiplendiği görülen Dündar Taşer’in, bu yönüyle MBK’nın reform faaliyetlerine katkı vermeye çalıştığını söylemek mümkündür. Zira reformcu kanatta yer alarak çalışmalara büyük katkı sağladığı bilinmektedir.308

27 Mayıs’a katılmaya karar vermesinin, kendisi için zor bir seçim olduğu görülmektedir. Devletin yeni bir felakete sürüklenebileceği endişesi yaşadığını söylemek mümkündür. Bu yöndeki düşüncelerini şu şekilde anlatmıştır.

“Harekete geçmezden önceki günlerde benim en büyük üzüntümü, yapacağımız işle devleti yeni bir felakete sürüklenebileceği ihtimali oluşturuyordu. İşe karar vermek benim için kolay olmadı. Çünkü tarihimizde yapılmış bütün devrim, mevcut düzeni sarsıp

305 Dündar Taşer, Mesele, ss. 368-371.

306 Dündar Taşer, Mesele, s. 380.

307 Dündar Taşer, Mesele, s. 14.

308 D. Yahnici, a.g.m., s. 41.

73

devletin ve milletin başına yeni belalar getirdiği hakkında sarsılmaz bir inancım vardı.

Bugün bu inancım daha da pekleşmiştir.”309

27 Mayıs’ın memlekete fayda vermediği kanaatindedir. Nitekim Osmanlı Devleti’nde meydana gelen askeri ayaklanmalar ve darbeler sonrasında devletin güç kaybı yaşadığını, yeni felaketlerle yüz yüze kaldığı tespitlerinde bulunur. Yeniçeri ayaklanmalarının devlete zararının yanında; sistem ve düzen değiştirme gayesi olmadığı için zayıf iradeyi yıkıp güçlüyü getirdiğini, III. Selim’in tahtan indirilmesiyle başlayan anlayışın ise devleti zayıf düşürerek felaketlere sebep olduğunun altını çizer. Son dönem yaşanan toprak kayıplarını ve Avrupa devletlerine verilen tavizleri de buna bağlar. Bu bağlamda 27 Mayıs’ın yakın siyasi tarih içerisinde bir dönüm noktası teşkil ettiğini kaydeden yazılar kaleme almıştır.

“27 Mayıs, Türkiye’nin ve yakın tarihimizin, önemli dönüm noktalarından biridir.

Kendinden evvelki devrim hareketlerinin bir devamı gibi ortaya çıkmış olmasına rağmen, onlardan ayrıldığı noktalar da vardır. Bu son hareket, son elli yıllık düzenin bütün zayıf yönlerini ve yürümediğini, yürümeyeceğini göstermiştir. Biz aslında son elli yılın bir bilançosunu yaptık. Bunda ak ile kara belli olmuştur. Yıkılan şu şahıs veya bu parti değildir. Aslında ‘yürümeyen, yürümeyecek olan’dır. Ömrünü tamamlamış ve bitmiş olan bir şey vardır. Esas önemli olan bunu görmektir. Ölüyü yaşatmaya çalışmak abesle meşgul olmaktır… Fakat bunu arkadaşlar anlamadılar.”310

27 Mayıs Dündar Taşer açısından istenilen neticeyi vermemiş olsa da; o Türkiye’nin geleceğinden umutludur. Türkiye’nin milli kültürünü yeniden canlandırarak çağın teknik ve ilmiyle ağır sanayi kurması durumunda eski kudretli günlerine dönebileceğine inanmaktadır. Her ne kadar bir askeri darbenin yapıcılarından ise de;

içerisinde yer aldığı 27 Mayıs askeri darbesinin tarih içindeki yerini ve eleştirisini, son derece tarafsızca yapabildiği kaydedilir. Bunu yapabilesi ise onun yüksek tarih bilincinden ve dahi büyük devlet ve millet kavrayışından ileri geldiği tespit edilir.311 Vatandaşın nesnel değerlendirme yapmadan tarafgirlik duygularıyla, siyasi tercihlerini kullanmasına da eleştiriler yöneltir. Bu tavrı, 27 Mayıs’ı ortaya çıkaran sebepler arasında sayar.

309 Aksun, a.g.e., s. 10.

310 Aksun, a.g.e., s. 17.

311 Aksun, a.g.e., ss. 10-20.

74

“Vatandaşın iktidarı tayin ederken hata, kusur, liyakat ve meziyet ölçülerini kullanmayıp “Bizimki” diye irade izharı, nihayet bütün bu nimet, külfet taksimatının dışında olan şahsi kar ve zarar meselesi olmayan gençliği ve Ordu’yu harekete geçirerek 27 Mayıs’ı ortaya çıkarmıştır.”312

Anayasayı hazırlamak üzere kurulan bilim adamları heyetinin darbecilere “Nasıl bir anayasa istiyorsunuz?” sorusunu yöneltmesini doğru bulmamıştır. Bu sorudan sonra gözünün açıldığını ifade eden Dündar Taşer, 1960 Anayasası hazırlanma sürecine sirayet ettiğini gördüğü bu düşünceye dair eleştirilerde bulunur. Belirli kişi ve zümrelerin isteği doğrultusunda anayasa hazırlamanın yanlış olduğunu; devletin, hukuka boyun eğen, hukuka bağlı, insanların arzularıyla değişmeyen hukuk prensiplerine bağlı olması gerektiğine vurgu yapmıştır. Ayrıca çıkarılan kanunların geriye dönük uygulanması noktasında, yine bu heyetin darbecilere “İsterseniz olur” cevabını vermesini hoş görmemiş ve hukuki de bulmamıştır. Geçmiş yıllarda mevcut anayasanın düzeltilmesi için beyanatlar veren bu heyetin, hazırlanacak anayasa ile ilgili her hangi bir hazırlıklarının olmamasını, manidar görerek eleştirilerde bulunmuştur.313

DP iktidarının muhalefet partileriyle münasebetinin çatışma halinde, birbirini yok etmeye dönük tutumunu da eleştiren Dündar Taşer; iktidar olanaklarının tümümün kendi mensuplarına dağıtmasını, DP’ye mensup olmayanlara mağlup millet muamelesi yapıldığını,314 gelişen olaylara çare bulma mesuliyetini üzerine almadan, muhalefet partisi gibi davrandığı kaydeder.315 Cumhuriyet sonrası kurulan CHP iktidarının müessese iktidarı şeklide teşkil ettiğini; 1950’de DP’nin halk hareketi olarak iktidara gelmesine rağmen, iktidara gelenlerin müessese menşeili olmasından dolayı 1950-1957 arasında muvazaa devresi yaşandığına işaret eder. 1957’den sonra ise halkın iktidara müdahalesinin artmasıyla müesseselerin buna direncinin taarruz şeklinde olduğunu;

dolayısıyla 1961-1963 arasında halk ve müesseseler arasındaki çatışmacı durumun, halk-müessese ikiliği oluşturduğu tespitlerini yapmıştır.316 27 Mayıs’ın, haklılıktan çok, kaçınılmaz bir müdahale olduğuna inanmaktadır.317 Darbeye, zaruri ortamı oluşturan iktidarı da muhalefeti de aynı ölçüde sorumlu tuttuğu anlaşılmaktadır. 27 Mayıs’ın

312 Dündar Taşer, Mesele, s. 124.

313 Aksun, a.g.e., s. 50.

314 Dündar Taşer, Mesele, s. 123

315 Dündar Taşer, Mesele, s. 19.

316 Dündar Taşer, Mesele, s. 43.

317 Galip Erdem, “Dündar Ağabeyimiz”, Devlet, S. 148, 26 Haziran 1972, s. 7.

75

değişim göstermiş haliyle bayram olarak kutlanmasını ise; incelikten ve millete saygıdan yoksun kabul etmiştir.318

Adnan Menderes’in generallerin “Ordu size hayrandır” sözlerine güvenerek hareket ettiğini ve dahi ordunun endişelerini dikkate almadığını kaydeder. Ordunun destek vermediği hiçbir hareketin başarıya ulaşamayacağından, endişelerin dikkate alınması gerektiği düşüncesindedir. Ordu mensuplarını, yaşadığı maddi zorluklar isyana sevk etmeyeceğini de ifade ederek “Hiçbir ihtilalin sebebi iktisadi değildir. Kişi para uğruna ölüme yüzde elli şans tanımaz. Zira ölünün servete ihtiyacı olmaz.”

değerlendirmesinde bulunur. 319

27 Mayıs gerçekleştirildiğinde el altından “ihtilali biz yaptık” diyenlerin; resmi beyanlarında “Ne içinde ne karşısındayız” demelerini; ikiyüzlülüğün bir ifadesi olarak görür. Bu söylemin moda haline getirilmesini, demokratlığın kârından istifade etmenin bir sonucu olarak değerlendirir. Komitede görevleri olanların, bizi kurtardınız diyenlerin, eski DP’lilere en ağır hakaretlerde bulunanların dahi; milletvekili, senatör ya da yüksek dereceli memur olduklarında, 27 Mayıs’a düşman kesilmelerine sert eleştiriler yöneltir.

Dönemin yazarlarına 27 Mayıs’ı desteklemeye mecbur olmadıkları; hatta isterlerse eleştirebilecekleri söylenmesine rağmen, aralarından sadece Peyami Safa, Hami Tezkan ve Gökhan Evliyaoğlu olmak üzere üç kişinin yürekli çıktığını kaydeder. Yüreksiz gördüğü bu yazarların, sonradan 27 Mayıs için “ayaklanma, gece baskını, çapulculuk”

ifadeleri kullanmalarını, ilkesizlik olarak değerlendirmiştir.320 “Ordu gençlik el ele”

diyerek, 27 Mayıs’ı çağıranların, sonrasında “Faşist ordu, işbirlikçi ordu, burjuva ordu”

sloganıyla ortaya çıkmalarının geri planında, orduyu yıpratmaya dönük faaliyetlerin olduğunu ifade etmiştir. 321 Ayrıca “DP adına kalem kullananların 27 Mayıs aleyhtarlığını, ordu düşmanlığı hudutlarına götürdükleri de bir vakıadır.”322 diyerek;

DP’ye yakın basının, 27 Mayıs’ı eleştirirken, sebep oldukları kötü netice karşısında da uyarılarda bulunmuştur.

27 Mayıs sürecinin içi boş fikir ve sloganlarla hazırlanmış olduğunu ve kendilerinin de ister istemez bu yola girdiklerini ifade etmiştir. 13 Kasım harekâtına atıf

318 Muzaffer Özdağ, “Seçkin Asker: Aziz Taşer’in Anısına Saygı”, Dündar Taşer’i Rahmetle Anıyoruz, Haz. Meriç Çoşkun, www.eskimeyendostlar.net, (Y.y.y ve Y.t.y.), ss. 27-29.

319 Dündar Taşer, Mesele, s. 138.

320 Dündar Taşer, Mesele, ss. 143-144.

321 Çatak, a.g.e., s. 168.

322 Dündar Taşer, Mesele, s. 54

76

yaparak, komite dışına çıkarılmalarını “Bu gidişe karşı olup, milli görüş ve anlayışa yaslanmak ihtiyacını duyan birkaç arkadaşla birlikte saf dışı bırakıldık. Toplumsal ve siyasi hareketlerde, olayların aldığı anlık görünüş, her zaman önemlidir. Bununla ters düşenler, esasta ve hakikatte, doğru düşünmelerine ve haklı yolda olmalarına rağmen, aynı akıbete uğrarlar.” sözleriyle izah etmiştir.323

Dündar Taşer’in 27 Mayıs 1960 Askeri Darbesinin amaçlarını sahiplendiği görülmektedir. Darbe yapmak üzere birlikte yola çıktığı silah arkadaşlarından bazılarıyla ayrı düşmüş olsa da onların hukukunu her ortamda korumuştur. Bulunduğu ortamlarda onları eleştirme hakkını kendisinde saklı tutulmuştur. Başkalarının onlar hakkında kötü sözler sarf etmesine izin vermemiştir. Yanında darbeci arkadaşlarına kötü söz sarf edenlere; “Sen kim oluyorsun ki bir zaman bir ideal için ortak bir mücadele verdiğim bu silah arkadaşlarıma nasıl hakaret edebiliyorsun benim silah arkadaşlarıma ben sitem edebilirim başkası yapamaz” diyerek karşılık verdiği bilinmektedir.324

27 Mayıs’ın getirdiği sonuçları göz önünde bulundurarak kendi öz eleştirisini de yaptığı görülmektedir. Osmanlı son dönem aydın ve devlet adamlarının, meşrutiyeti ilan etmekle ve anayasayı ilan etmekle devletin kuvvetleneceğine inandığını, kendilerinin de aynı hataya düştüklerini itiraf eder. “Bir mükemmel anayasa yapılırsa Türkiye’nin Almanya veya İngiltere seviyesine geleceğini sandık” demek suretiyle; geçmişte yapılan hatalara, kendilerinin de düştüğünü ifade etmiştir. Bazı kavramlara sihirli kuvvetler vehmetmek Türk aydınlarının zaafı olduğunu, bunun kendisine yabancılaşmanın bir sonucu olduğunu, Türkiye’nin meselelerinin tek başına anayasa hazırlamakla çözülemeyeceği kanaatindedir.325

27 Mayıs’ın tarihi referanslarına da atıf yapar. Türk subayının devleti kötü gidişattan kurtarma düşüncesine kapıldığında, önündeki tarihi rehber ve örnek şahsiyetlerin çok fena adamlar olduğunu, kendilerinin de bu şahsiyetleri örnek aldıklarını ifade etmiştir. 27 Mayıs hakkında kendisine yöneltilen bir soruya cevap verirken ifade ettiği şu ifadeler, tarihi hadiselerdeki fikri bağlantıya işaret ettiği kadar; aynı zamanda orduda süre gelen ihtilal/darbe fikrinin kaynağını da izah eder niteliktedir.

323 Aksun, a.g.e., s. 17

324 Muhittin Çolak, “Adam Kendisini Merdivenlerde Kuş Zannetti”, Dündar Taşer’i Rahmetle Anıyoruz, Haz. Meriç Çoşkun, www.eskimeyendostlar.net, (Y.y.y ve Y.t.y.), ss. 183-185.

325 Kösoğlu, a.g.e., ss. 70-71; Ziya Nur Aksun, a.g.e., ss. 49-51.

77

“Biz despot olduğu söylenen bir Sultan’dan ‘Hürriyet’i alan ve Meşrutiyet’i yapan bir kurumdan ve onun tarihi hareketinden geliyorduk. Genç subayın kafasında ve tarihindeki örnekler buydu. Despotlardan hürriyeti alan, Anayasa’yı ilan eden hürriyet kahramanları… Millete medeniyet götüren ilericilik havarileri… Bizim önümüzdeki örnek bunlardı. Şunu söyleyeyim ki, son iki yüz yıllık tarihimizdeki rehberler ve örnek adam tipleri çok fenadır. Türkiye, fena rehberlerin musallat olduğu bir memlekettir.”326

326 Aksun, a.g.e., s. 48.

78

İKİNCİ BÖLÜM

DÜNDAR TAŞER’İN SİYASİ HAYATI VE ALDIĞI VAZİFELER 1. SİYASİ HAYATI

Bu kısımda 1946 sonrası Türk demokrasi hayatında milliyetçi çizgide kurulmuş siyasi partilere kısaca değinildikten sonra; Dündar Taşer’in Cumhuriyetçi Köylü Millet Partisi ve Milliyetçi Hareket Partisi içerisindeki siyasi kariyeri, Türk milliyetçilileri ve milliyetçi gençlik üzerindeki fikri ve manevi tesiri tespit edilmeye çalışılmıştır.