• Sonuç bulunamadı

Çocukluk yıllarında ülkenin içinde bulunduğu zor durum, Dündar Taşer’in meslek seçiminde etkili olduğu görülmektedir. Asker olmak istemesinin temelinde, “Memleketi Kurtarma” düşüncesi vardır. Vatanın zor durumdan kurtarılmasında, kendisi de sorumluluk almak isteğiyle asker olmağa karar verecektir. Daha ortaokul yıllarında arkadaşı Osman Enç ile sohbet ederlerken “Ne olacak bu memleketin hali” diye düşünmektedirler. Memleketin ancak askerler tarafından kurtarılabileceği kanaatine varan iki arkadaş, böylelikle asker olmaya karar verecektir. Asker olma düşüncesini ailesiyle paylaştığında ailesi, evlatlarının kendilerinden ayrı kalacağı düşüncesiyle asker olmasına karşı çıkar. Fakat Dündar Taşer’in ısrarcı tutumu neticesinde kabullenirler. Bu

63 Çatak, a.g.e., ss. 26-27; Asuman Taşer’in evlilik tarihleri olarak beyan ettiği 17 Aralık 1941 tarihi, hatıratını anlatırken sehven hatalı beyanından kaynaklanıyor olabilir. Zira kendisi 1935 doğumlu olduğu bilinmektedir. Bu tarihte lise talebesi ya da evlenmiş olması mümkün değildir. Muzaffer Çatak’ın yüksek lisan tezinde yer verilen Asuman Taşer’in bu beyanı, her hangi bir açıklama ya da düzeltme yapılmadan aynen verilmiştir. Ayrıca tezin Türk Ocakları Ankara Şubesi baskısında da bu hatalı tarihlendirmenin devam ettirildiği görülmektedir.

64 Yasemin Yahnici, “Dündar Taşer’i Anlayabilmek ve Geleceğe Taşımak”, Dündar Taşer’in Hatırasına Armağan, Haz. Yücel Halaçoğlu, Türk Yurdu Yayınları, Ankara 1998, ss. 32-34.

16

şekilde Kuleli Askeri Lisesi sınavlarına katılan Dündar Taşer, sınavı kazanmasının ardından erken yaşlarda Gaziantep’ten ayrılarak İstanbul’a gelmiştir.65

Dündar Taşer’in 20 yıllı askın askerlik hayatı 1939 yılında Kuleli Askeri Lisesine kaydolmasıyla başlayacaktır. Askeri okula başladığı yıllar II. Dünya Savaşının her geçen gün hızını artırarak devam ettiği yıllardır. Türkiye her ne kadar tarafsızlığını ilan etmiş ve savaşa henüz dâhil olmamış olsa da Alman Orduları Balkanları işgal ederek Türkiye sınırına dayanmıştır. Böylesi bir ortamda olası bir savaş tehlikesine karşı Kuleli Askeri Lisesi, daha güvenli olacağı düşüncesiyle hazırlanan seferberlik planına göre Mayıs 1941’de Konya’ya taşınmış ve 6 yıl buradan öğretim faaliyetini sürdürmüştür.66 Dündar Taşer, Kuleli Askeri Lisesi 2. sınıfına devam ettiği sırada gerçekleşen bu olay sebebiyle askeri eğitimine Konya’da devam ettiği ve buradan mezun olduğu anlaşılmaktadır.

İstanbul’daki eğitim hayatı Kuleli Askeri Lisesinde başlayan Dündar Taşer, eğitim hayatı boyunca öğretmenlerine karşı son derece saygılı ve hürmetkârdır. Ancak haksızlık karşısında sarsılmaz bir dik duruşu vardır. Kuleli hatıratlarından birinde, öğretmeniyle aralarında yaşanan tatsız bir hadise anlatılır. Tam olarak bilinmeyen bir sebeple öğretmeni, Dündar Taşer’i dövmeye başlar. Öğretmen, onu işlemediği bir suçu kabullenmeye zorlamıştır. “Suç bende değil efendim” diye cevap verdikçe de öğretmeni dövmeye devam etmektedir. Sonrasında öğretmen dayak atmaktan, Dündar Taşer ise dayak yemekten yorgun düşeceklerdir. Okul Komutanı olaya müdahale ederek Dündar Taşer’e “Oğlum suç ben de de şu iş bitsin artık” diyerek arayı bulmaya çalışır. Ancak o yine “Komutanım suç bende değil ki” cevabını verince; öğretmen daha da sinirlenerek yeniden saldıracaktır. İlginçtir ki; öğretmenin takati kalmayarak bayılmasıyla olayın sona erdiği anlatılır.67

Kuleli Askeri Lisesinden sonra, 29 Temmuz 1942 yılında Ankara’da bulunan Kara Harp Okuluna girmiştir.68 Harp Okulunu 30 Ağustos 1944 yılında bitirdikten sonra, 944 – 7 sicil sayılı Tank Subayı rütbesiyle kıta hizmetlerinde görev almıştır. 4539 saylı kanunla Türk Silahlı Kuvvetleri’nde (TSK) Muharip Tank Sınıfı ihdas edilerek çeşitli rütbelerde 245 subayın 01 Ağustos 1945 tarihi itibariyle Tank sınıfına geçirilmeleri tensip edilmiştir. Milli Savunma Bakanlığının (MSB) 21 Eylül 1945 tarih ve 143187 sayılı

65 Kösoğlu, a.g.e., s. 16.

66 Kara Kuvvetleri Komutanlığı Kuleli Askeri Lisesi Komutanlığı, Dünden Bugüne Kuleli Askeri Lisesi, Kuleli Askeri Lisesi Matbaası, İstanbul 2007, s. 112.

67 Kösoğlu, a.g.e., s. 16.

68 Kösoğlu, a.g.e., s. 17

17

tezkeresinin 26 Eylül 1945’de onaylanmasının ardından, Dündar Taşer’in de Subaylık görevinin birinci yılı sonunda Tank Teğmeni rütbeliyle 2. Müs. Zh. Tğ. 5. Zh. A. 1. Tb.

2. Bl. 1. Tk. K. kısmına ataması yapılmıştır.69

İlerleyen yıllarda Çanakkale, Samsun ve Aşkale’de Tank Subayı olarak kıta görevlerinde bulunur. 1951 yılında Ankara’ya tayini çıkar. Bir süre sonra İstanbul’a yabancı dil eğitimi almak üzere gelir. Ancak İstanbul’da fazla kalmaz ve tekrar Ankara’ya döner. Bir süre de İslahiye’de görev yaptıktan sonra, tekrar Ankara’ya döner. 1959 yılı Ağustos ayında binbaşı rütbesinde MSB Yüksek İstişare Kurulu üyeliğine atanır.70 Kurmay Subaylık71 eğitimine devam sırasında 27 Mayıs 1960 Askeri Darbesi gerçekleşir.

Darbe sonrası aldığı görevler ve sonrasında yurt dışına gönderilmesi nedeniyle eğitimini tamamlayamadığı için Kurmay derecesi alamamıştır. Eşi Asuman Taşer, bu süreci şu şekilde anlatır.

“Kurmay olmak için sınavlara hazırlanıyordu. İlk defa ders çalıştığını gördüm.

Çok okurdu ama ders çalışmak farklı. Sınava girdi. Kazanacağından hem de soruları hiç eksiksiz yaptığından emindi. Sınav sonuç kâğıdı geldi. ‘Kâğıtta bütün soruları yapan bir kişi ilk defa gördük. Bu sebeple sınavınızı geçerli saymıyoruz’ yazıyordu. Çalışkanlığının gadrine uğramıştı. Kırgındı fakat birkaç yıl sonra sınava tekrar girmek istedi. Hadi gir ne olur dedim. Bir soruyu yapmam dedi. Sınavı kazandı. Okula devam etti. Kısa zaman sonra ihtilâl oldu. Tabii ihtilâl olunca başka görevleri vardı. Okula gidemedi.”72

Ordu içinde Demokrat Parti aleyhine hareketliliğin arttığı 27 Mayıs öncesinde ise yine İslahiye’de bulunan Dündar Taşer, kendi değimiyle “kötü gidişatın tabii ve mukadder neticesi”73 27 Mayıs askeri darbesini “devlet ve millet menfaatine dönüştürmek” maksadıyla komiteye girecektir. Ankara’ya gidebilmek için hastalık bahanesiyle önce İskenderun’a ve sonrasında Adana’ya gider. Buradan da kendisini Ankara Gülhane Tıp Akademisine sevk ettirir. Ankara’da kalabilmek için kendi isteğiyle apandisit ameliyatı olur.74 Ankara’ya geldikten sonra, o sırada Kara Kuvvetleri Komutanlığı Personel Başkanlığı Erkân Şube Müdürlüğü yapan arkadaşı Suphi

69 Cumhurbaşkanlığı Cumhuriyet Arşivi (CCA), 030 – 11 – 1 / 178 – 27 – 5.

70 Güneş, a.g.e., s. 66.

71 Dündar Taşer’i Kurmay Binbaşı olarak gösteren kaynaklarda mevcuttur. Bkz. Mehmet Arif Demirer, 27 Mayıs Masallar ve Gerçekler, 1. Baskı, Toplumsal Yayınları, İstanbul 2012, s. 101; Cemil Koçak, Darbeler Tarihi, 27 Mayıs 1960, 22 Şubat 1962, 21 Mayıs 1963, 12 Mart 1971…, 3. Baskı, Timaş Yayınları, İstanbul 2017, s. 55.

72 A. Taşer, “Merhum Dündar Taşer’in Eşi Asuman Taşer Hanımefendi İle Yapılan Söyleşi”.

73 Dündar Taşer, “İhtilal ve Sonrası”, Milli Hareket, S. 10, 3 Mayıs 1967. ss. 12-13.

74 Ayhan Tuğcugil, “Viyana Önünden Çekildiğimize Kızıyordu”, Devlet, S. 148, 26 Haziran 1972, s. 5.

18

Karaman’ın yardımıyla 5. Zırhlı Tugayda Bölük Komutanlığı görevi verilir. 27 Mayıs’ın artık iyiden iyiye yaklaşmakta olduğu günlerde, kendi himayesinde hazır tuttuğu tank taburu ile harekâtın başlatılacağı günü ve saati beklemeye başlayacaktır.75

Daha ilk gençlik yıllarından itibaren Edebiyat, Tarih ve Klasik Türk Musikisine ilgi duymaktadır. Kendisini bu alanlarda iyi yetiştirmenin gayreti içinde olmuştur.

Özellikle, Türkçü, Turancı fikirleriyle öne çıkan Ziya Gökalp, Yusuf Akçura, İsmail Gaspıralı gibi fikir ve aksiyon adamlarına olan ilgisi büyüktür. Nitekim Türk düşünürlerinin fikirlerini özümsemiş olması onu, 1960 sonrası Türk milliyetçiliği siyasi ve fikri hareketinin en önemli temsilcilerinden biri haline getirmiştir.

Tarih bilgisi ve tarihi olayları yorumlamadaki becerisi ufuk acıcıdır. Bunun sebebi ise Dündar Taşer’in, tarihi konuları karşılaştırmalı ve eleştirel bakış açısıyla okumalar yaparak yorumlama yeteneğine sahip olmasındandır. Tarihi bir konuyu ya da herhangi bir meseleyi araştırırken konu hakkında lehte ve aleyhte yazılmış tüm kaynakları okumaya gayret ettiği, teferruatlı bilgi sahibi olmaya çalıştığı bilinmektedir. Edebiyata, özelliklede Divan Edebiyatına özel bir sevgisi vardır. Okuduğunu ezbere alan biridir.

Şeyh Galip’i, Mesnevi’yi, Fuzuli Divanını ezberden okumayı çok sevmektedir.

Sohbetlerinde sık sık Osmanlı Divan Edebiyatı şairlerinin şiirlerini ustalıkla okuduğu, akıcı hitabetiyle de kendisini dinleyenleri adeta büyülediği, klasik Türk musikisi parçalarının çoğunu güfte ve besteleriyle bildiği aile ve yakın arkadaş çevresi tarafından anlatılmaktadır.76 Ayrıca ileri derecede Fransızca bilmektedir.77