• Sonuç bulunamadı

2. Konu Đle Đlgili Ana Kavramlar

3.2. Mevdûdî’de Hilafet Nazariyesi

3.2.2. Mevdûdî’ye Göre Hilafette Yönetim Şekli

Mevdûdî’ye göre, meşru devlet Kur’an ve sünneti esas alan devlettir. Allah’ın otoritesinin üstünlüğünü kabul etmeyen devlet ise meşru değildir. Allah’ın otoritesi adına bunu yürütmekle mükellef olan ise “hilafet” veya “nübüvvet” esasına dayalı bir idare olmalıdır. Yasama, yürütme ve yargı da bu ölçüler çerçevesinde ele alınmalıdır. Đslâm’da halifelik esasları Kuran’da belirtilmiştir.533 Bu esaslara göre insanın sahip olduğu kuvvet ve kudretlerin hepsi ona Allah tarafından verilmiştir. Ayrıca insana yeryüzünü istediği gibi kullanması için tasarruf etmek üzere cüz’i bir irade de verilmiştir. Fakat insan bu kuvvet ve kudretin hakiki mâliki değildir.534

Mevdûdî, Đslâm âlimleri arasında ihtilaflı bir konu olan, “ hilafetin kureyşten olma” meselesini ise şu şekilde değerlendirir: Hz Peygamber, o dönem Arapların durumunu bilerek, o gün ve o dönemde olan şartları göz önüne alarak kendi yerine geçecek birinin Kureyşli olmasını bildirdi. Hz. Muhammed’in bu ölçüsü o kadar isabetli çıktı ki, dört büyük halifenin Kureyşten olması, Emevi ve Abbasi devletini yine Kureyş kabilesinin kurması, Abbasi devletini doğuran Đspanya’da, Mısır’da Fatimi devletini Kureyş kabilesinin temelini atması bu düşüncelerini doğrulamıştır. Đşte, Peygamberimiz ne buyurmuşsa hukuki açıdan bir hak olduğu için buyurmamış, Kureyşlilerden başkasının halifelikte bir hakkı yoktur dememiştir. Đmam Ahmed’in Müsnedinde yer alan Amr b.As’ın rivayetinde “ Kureyş insanların lideridir”, Başka bir hadiste “ Đyilikte

532 Mevdûdî, Đslam’da Hükümet,206–207.

533 “ Ey Davud: Biz seni yeryüzünde halife kıldık. Sen de halk arasında hak ile hüküm ver…” 38.Sa’d/

26,

7. A’raf/ 10.69.12; 22. Hac/ 65,35; Fatır / 39, 89; Fecr/ 11, 79; Naziat/ 17/ 24; Nur/ 55.

olsun kötülükte olsun iki yol da da Araplar Kureyş’in peşinden yürür” gibi konuyla ilgili hadislerde Hz. Peygamber’in Kureyş’in lider olmasını arzu ettiğine dair bir tek kelime yoktur. Kureyş’in liderliğini bir realite olarak bildirilmiştir.535 Burada Mevdûdî’ nin “halifeler Kureyşten olacaktır” şeklinde rivayet edilen hadisi doğru olarak kabul ettiği anlaşılmaktadır. Fakat bu hadisin tamamen şartların gereği olarak söylendiğini halifenin Kureyş dışında olmayacağı anlamına gelmediğini söyler.

Mevdûdî, her hangi bir zümre veya ferdin elinde olmayan halifelik ile Đslâm’da ki halifelik müessesesini, saltanattan, zümre hâkimiyetinden, ruhban sınıfının otoritesinden kesin bir çizgiyle ayırmaktadır. Mevdûdî’ye göre bu idare şekli Cumhuriyet idaresidir.536 Fakat bu bugünkü Batı demokrasisinden farklıdır. Batı anlayışında halkın mutlak hâkimiyeti esasken, Đslâm’da ise, Allah’n vekiline veya halifelik hakkına saygı duyulan bir sistemdir.537

Hilafet idaresini yürütmek için kurulan devlete ma’rufu yürüttüğü sürece halkın itaat etmesi gerektiğini, masiyeti emreden, kanuna karşı durumlarda ise bu sorumluluğun kalkacağını söyler.538

Mevdûdî, hilafette devlet başkanının seçiminden, yasama ve yürütme gibi devletle ilgili bütün işlerin müşavere ile çözülmesi gerektiğini söyler.539Ayrıca müşavere esasına getirdiği yorum şu şekildedir: Kur’an’da müşavere ile ilgili hüküm540 geniş bir mefhumla belirtilmiş olup, herhangi hususi bir şekil tayin edilmemiştir. Müşavere usulünü her medeniyet kendisi için bir şekil üzerine karar verilmiştir. Durum ve şartlar ile zamanın ve zeminin icabına göre değişebilir.541

Hükümet işlerini yürütecek ( ulû-l- emr) idarecilerin ise şu özellikleri taşımaları gerektiğini söyler: Yöneticilik vasfını taşıyan mesuliyet sahibi insanlar, Allah’tan korkan iman sahibi ve daima iyi işler yapanlar, bilgisiz, ahmak ve cahil olmayan, kendilerine verilen emanetin sorumluluğunu bilen insanlar olmalıdır.542

535

Mevdûdî, Meseleler ve Çözümleri / I, 53–56.

536 Mevdûdî, Hilafet ve Saltanat, 33–34. 537 Mevdûdî, Đslam’da Devlet Nizamı, 26.

538 Mevdûdî, Hilafet ve Saltanat,35. Konuyla ilgili Mevdûdî’nin vermiş olduğu âyetler şunlardır:

“Đyiliğe ve takvaya yardımcı olunuz, günaha ve aşırıya gitmeye yardımcı olmayınız, Allah’tan’da korkunuz elbetteki Allah’ın gazabı şiddetlidir.” (5. Maide/ 2), “ Onlara herhangi bir günah yahut da nankörlük için itaat etme” (76.Dehr/ 24)

539 Mevdûdî, Hilafet ve Saltanat, 36.

540 “ Onların aralarındaki işleri müşavere iledir” ( 42.Şûra/ 38.) 541 Mevdûdî, Đslam’da Hükümet,362–363.

542 Mevdûdî, Hilafet ve Saltanat, 36 vd. Mevdûdî’nin Kur’an’dan bu vasıfları delillendirdiği ayetler;

Mevdûdî, Đslâm ruhu ve Đslâm düşüncesiyle yetişmiş, müşavere usulüne uyarak Müslümanların başa getirdiği Hulefayi Raşidin ismiyle anılan halifelerin idare tarzının bütün Müslümanlarca en doğru halife olarak kabul edildiğini söyler.543 Hz. Peygamber kendisinden sonra herhangi bir kimseyi seçmemiş, fakat Hulefa-i Raşidin’in Đslâm yaşayışının idamı için müşavere hilafetinin olması gerektiğini düşünmüştü. Mevdûdî, Hulefa-i Raşidin seçimleri konusundaki tespitleri şu şekildedir: Hz. Ömer Nebi’nin yerine geçmek için Hz. Ebu Bekir’i halifeliğe uygun gördü. Müslümanların mümessili olan Medine Halkı da karşı gelmeksizin kabul etti. Hz. Ebubekir ise kendisinden sonra Hz. Ömer’i uygun bulduğunu ve bu konuda Müslümanları görüşlerini almak üzere mescitte bu fikrini açıkladı. Halk ise onun bu kararını olumlu buldu ve kabul etti. Hz. Ömer, ömrünün son senesinde hacca gittiğinde kendisinin vefatından sonra filan kişiye biat edilebileceğini, sonuçta Hz. Ebubekir’in de seçiminin tesadüfen oldu şeklinde bir söz duymuş ve hemen Medine halkını toplayarak bu konuda açıklama yapmıştır. Hz. Ömer ise ani bir şekilde halife olan Hz. Ebubekir’in halife olma şeklinin umumi bir kaide değil o zamanın şartları gereği olan bir seçim olduğunu açıklayarak bu seçimin model olmayacağını bildirmiştir. Hz. Ömer vefatından önce bir seçim kurulu oluşturarak, halifeliğin vesayete dönüşmesini engellemek istemiştir. Bu seçim kurulunun seçtiği isim Hz. Osman idi. Hz. Osman’ın şahadetinden sonra ise bazı kimseler Hz. Ali’ yi halife yapmak istiyorlardı. Fakat Hz. Ali gizliden halife olmayı değil, Müslümanların rızasıyla halifeliğe gelmek istemiştir. Dört halifenin müşavere ile seçilerek, saltanattan bu yönüyle ayrıldığını, halifelerin istişarede bulunduğu Ehli Şura, rey ve fikirlerini, tam bir serbestlik içinde beyan ettiklerini bildirir. 544

Mevdûdî, halifelerin beytülmalın emanet olduğu düşüncesine sahip insanlar olduğunu şöyle açıklar: Beytülmalı, Allah’ın ve halkın emaneti olarak görür, bu husuta kesinlikle kanun dışı bir geliri kabul etmezlerdi. Hz. Ebubekir’in halife olduğu günden ömrünün sonuna kadar iyi elbise giymedi. Yine Hz. Ali ve Hz Ömer’in de serveti yoktu, hatta Hz. Ali’nin elbisesinin eteklerinin bile kısa olduğu, uzatmak için elbisenin alt kısmına ekleme yapar, çok kere yamalı elbise giyerdi.545

Halifelerin kanuna itaatleri ve taassuptan uzak oluşlarını Mevdûdî şu şekilde izah etmiştir: Halifeler, hiç bir zaman kendi şahsiyetlerini, kanunun üstünde görmez

151–152, 49.Hucurat/ 13, 5.Nisa / 5, 2.Bakara/ 247, S’ad, 20, 12.Yusuf/ 55, Nisa / 83, 39.Zümer/ 9, Nisa / 58.

543 Mevdûdî, Hilafet ve Saltanat, 89–90. 544Mevdûdî, Đslam’da Hükümet, 392–395. 545 Mevdûdî, Hilafet ve Saltanat, 97–102.

onlar kendilerini normal bir vatandaş gibi görür, hâkim gerekirse halifeyi bile serbestçe muhakeme edebilirdi. Đslâm’ın ilk devirlerinde kabiliyetçilik ve aşiretçilik olmayıp, Peygamber’imizden sonra bu tür ayrılıklar ortaya çıktı. Hz. Ebu Bekir’in halifeliğine itiraz eden S’ad b. Ubade’nin kabilecilik taassubu ile hareket etmesi bunun bir örneğidir. Hz. Ali halifeye karşı cephe almasını isteyenlere tepki verip,”…Biz Ebu Bekir’i bu makama lâyık bilenlerdeniz. Eğer onda bu liyakati görmemiş olsaydık acaba kendisini böyle bir makama çıkarır, bu vazifeyi ona teslim eder miydik?” Şeklinde düşüncelerini ortaya atmıştı. Hz. Ebubekir halifeliği döneminde kesinlikle kendi kabilesinden hiç kimseyi devlet kadrosuna atamadı. Hz Ömer de yine aynı şekilde Numan b. Adiy müstesna getirmedi. Numan b. Adiy’de Busra civarında küçük bir kasabada tahsildar olarak atanmış olup, bir süre sonra o da görevden alındı. Yalnız Hz. Osman bu konuda arzu edilen ölçüleri yerine getirmeyip, Beni Ümeyye mensuplarına büyük memuriyetler vermişti. Hz. Osman’ı bu davranışa iten ise sılayı rahimdi. Bu durumun neticesinde ise halk ayaklandı ve iş sadece Hz. Osman’ın şehit olmasıyla kalmadı kabilecilik ve aşiretçilik düşüncesi tekrar gün yüzüne çıktı. Böylece Hulefa-i Raşidin’in kurmuş olduğu hükümet nizamı da bozulmuş oldu.546

Mevdûdî, Hulefa-i Raşidin’in tenkit, rey ve fikir beyanına önem verdilerini şöyle açıklar: Sadece müşavere etmekle yetinmez, günde beş defa halkın arasına karışarak, cemaatle namaz kılar, vatandaşlarıyla daimi surette beraber olur onların sıkıntılarını dinlerlerdi. Eleştiriye açıklardı. Hz. Ömer: “ Ben yanlış ahvalde gidersem ne yaparsınız?” diye sorduğunda halk: “ Eğer sen böyle eğri yolda gidersen, seni şu sopa ile düzeltiriz” dediklerinde Hz. Ömer, “ Böyle yapabilirseniz o halde sizin iş adamı olduğunuzu anlarım” dedi. En fazla tenkitlerin Hz. Osman devrinde olmuş, Hz. Osman’ın bu tenkitlere oldukça yumuşak cevap vermişti. Hz. Ali devrinde ise havaric grubu Hz. Ali’ye dil uzatıyor, Hz. Ali’de, onların sözlerini soğukkanlılıkla karşılıyordu.547

Mevdûdî, o devri bir “ aydınlık meşalesi” olarak tanımlar ve dönemi Đslâm’da dini, siyasi içtimaı, nizamın mimarisi olarak görür.548

546 Mevdûdî, Đslam’da Hükümet,402–406. 547Mevdûdî, Đslam’da Hükümet,407–409. 548 Mevdûdî, Hilafet ve Saltanat, 122.