• Sonuç bulunamadı

Metinde Geçen Bazı Kelime ve Kelime Grupları

Belgede 11 TÜRK DİLİ VE EDEBİYATI (sayfa 45-51)

Metin ve Türle İlgili Açıklamalar

Cumhuriyet Dönemi’nin ilk yıllarında Memduh Şevket Esendal, klasik olay hikâyelerinden farklı olarak yaşamdan kesitler sunan durum hikâyelerine yönelmiş ve bu türün başarılı örneklerini vermiş-tir. Pazarlık adlı hikâyesinde yazar, günlük yaşam içinde bir kişinin tanık olduğu olayı abartarak anlat-masını ve etraftaki diğer kişilerle bu olay üzerine ilginç bir pazarlığa girmesini konu edinmiştir. Yazar diyaloglara sıklıkla yer verdiği bu hikâyede günlük konuşma dilinin özelliklerini ustalıkla yansıtmıştır:

“Yok hacım” dedi, “bu biraz hilaflı oldu.” Faik Efendi bozulmuş, sordu:

“Neden?” dedi.

“Neden olacak elmasım, köprünün üstü beş yüz bin kişi alır mı?”

Faik Efendi kaşlarını kaldırıp, düşündü. Dinleyenler gülümsediler. İmamın oğlu Rıza dedi ki: “Faik Ağabey, ağzın kızdı da ölçüyü kaçırdın.”

“Yok” dedi Faik Efendi, “valla latife değil, o zaman biz de buna şaştık.”

Metni Anlama ve Çözümleme

1.“Herkes köprüye koştu, ben de koştum. Köprünün üstüne gelen yığıldı, hilafsız beş yüz bin kişi vardı.” cümlesinin bağlamından hareketle “hilafsız” sözcüğünün anlamını tahmin ediniz. Tahmininizin doğruluğunu kaynaklardan yararlanarak kontrol ediniz.

2.Pazarlık adlı metnin hangi hikâye türünü örneklediğini nedenleriyle belirleyiniz. 3.Metinde Faik Efendi’nin anlattıkları diğer kişilerce nasıl karşılanıyor? Neden? 4.Metindeki mizahi unsurları belirleyiniz.

5.Metinde yazara özgü dil ve anlatım özelliklerini belirleyiniz. 6.Metinde Faik Efendi’nin kişilik özelliklerini belirleyiniz. 7.Metindeki sosyal ve kültürel unsurları belirleyiniz.

“Sarmayız” dediler. “Öyle ise, beş bin olsun.”

“Pekâlâ, razı olduk. Minarelerin oynadıklarını, kaldırımların kaynadıklarını sana bağışladık.” Faik Efendi gitmeye hazırlanarak:

“Bırakmıyorsunuz ki, insan tatlı tatlı anlatsın, hemen pazarlığa girişiyorsunuz. Haydi, artık vakittir. Ben daha gidip çocukları komşudan alacağım. Anahtar bendedir. Onlar sonra kapıda kalırlar” dedi.

1. Etkinlik

a.Pazarlık adlı metinde anlatıcıyı belirleyiniz.

b.Aşağıdaki bakış açıları ile ilgili kavram haritasını doldurunuz. c.Metinde kullanılan bakış açılarını belirleyiniz.

ç. Metinde kullanılan anlatıcı ve bakış açısının anlatımı nasıl etkilediğini açıklayınız.

Pazarlık Kamyon Tür Biçim Üslup Anlatım teknikleri İçerik

8.Memduh Şevket Esendal'ın kitabınızdaki biyografisinden hareketle metinle yazarın hayatı ve ede-bî kişiliği arasındaki ilişkiyi değerlendiriniz.

9.Pazarlık adlı metni, Kamyon adlı metinle aşağıdaki tabloda verilen özellikler açısından karşılaştırınız.

Bakış açıları

İlahi bakış açısı

... bakış açısı

... bakış açısı

Özellikler:

Özellikler:

Özellikler: Anlatıcının anlatımı gördükleriyle sınırlıdır. Nesnel bir tutum sergilenir.

Yazarın Biyografisi

Memduh Şevket Esendal (1883-1952): Çorlu’da doğan yazar, savaşlar ve imkânsızlıklar nedeniyle düzenli bir öğrenim göremedi. Kişisel çabala-rıyla kendi kendini yetiştirdi. Farsça, Fransızca ve Rusça öğrendi. İttihat ve Terakki Cemiyetine girerek parti müfettişi oldu. Bu görevle Anadolu’nun çeşitli yerlerini görme ve Anadolu insanını yakından tanıma imkânı bul-du. Cumhuriyet Dönemi’nde çeşitli okullarda tarih ve coğrafya öğret-menliği yaptı. Milletvekilliği ve elçilik görevlerinde bulundu.

Memduh Şevket Esendal, roman türünde de eserler vermekle bera-ber asıl olarak hikâyeleriyle tanındı. Türk edebiyatında durum hikâyecili-ği gelenehikâyecili-ğinin öncülerinden oldu. Çeşitli resmî görevlerle bulunduğu ve yakından tanıma fırsatı bulduğu Anadolu’yu ve Anadolu insanını eserle-rinde yalın bir dil ve canlı bir üslupla yansıttı. Eserleeserle-rinde memur, esnaf, köylü, aydın, ev kadını, yüksek bürokrat gibi toplumun her kesiminden insanı ele aldı. Yazar, bu kişilerin küçük yaşam kesitlerindeki görünüşleri-ni; yerli ve millî olan her olguyu hayranlık, iyimserlik ve hoşgörüyle anlat-tı. Otlakçı, Mendil Altında, Sahan Külbastısı, Veysel Çavuş, Bir Kucak Çiçek, İhtiyar Çilingir, Hava Parası, Bizim Nesibe, Kelepir, Gödeli Mehmet (hikâye); Ayaşlı ile Kiracıları, Miras, Vassaf Bey (roman) yazarın başlıca eserleridir.

Memduh Şevket Esendal (1883-1952)

2. Etkinlik

a.Aşağıda verilen anlatım tekniklerinin özelliklerini belirleyiniz.

b.Bu anlatım tekniklerine Pazarlık adlı metinden örnekler bularak aşağıdaki ilgili yerlere yazınız. c.Bulduğunuz anlatım tekniklerinin metindeki işlevlerini belirleyiniz.

Anlatım tekniğinin özellikleri:

Gösterme tekniğinin özellikleri:

Metinden örnek:

Hazırlık

Çocukların olumsuz davranışlarının anneleri ve babaları üzerinde ne gibi etkileri olabileceğini tartışınız.

OĞLUMUZ

Karım belirmeğe başlayan pencerenin önünde oturuyordu; bütün geceyi orada geçirmişti.

— Sen hâlâ yatmayacak mısın? dedim.

Doğruldu. Kül rengi pencerenin önünde sadece bir gölgeden ibaretti. Fakat bu gölgede, beraber geçirdiğimiz yirmi küsur yılın her gününden bir şey vardı.

— Ezan okunuyor, diye mırıldandı.

Sesi bana hüzün verdi. Odamız bu dünyadan, duyguların erişemeyeceği kadar ötede gibiydi (...) Hareketlerinde ve yürüyüşünde, kabul edilmiş bir mağlûbiyetin hazin sükûneti vardı. Mutfağa geçti. Onu sanki rüyada görüyordum: Mangala ve semavere kömür koydu; abdest aldı, sonra secca-desini sofaya sererek namaza durdu.

Pencere iyiden iyiye aydınlanmıştı.

Renksiz, sessiz ve serin kuşluk vakti. Yatağın ılıklığı, belirsiz duygular, düşünceden kaçış. Dalmışım. — Yahu...

— Ne var? — Geldi.. — İyi ya işte..

Fakat mesele bu değildi. Karım beni kayıtsız buluyor ve üzülüyordu:

— Bir şey söylemeyecek misin; bu üçüncü oluyor… Ha yahu: Ne yapacağız? Bilir miyim ben. Fakat ona:

— Yarın bir şeyler yaparım, diyorum.

Hangi yarın?.. Gökyüzü tatlı maviliğini bulmuştu bile. Gün, katılmağa mecbur olduğumuz gün, başlıyordu. Karım haklı. Bunun üzerinde durmak lâzım. Oğlum yatağına daha yeni giriyordu. Ona, bu yaptığının ümitsiz bir isyan olduğunu anlatmalıydım. Yataktan, birdenbire fırladım. Karım telâşlandı:

— Fazla sert davranma. Ne de olsa artık...

Devam edemedi. Ona baktım. Gözlerindeki mana allak bullak. Ah benim saz benizli, kır saçlı be-beğim.

Çıkarken, omuzlarıma hırkamı koydu.

Odası gündoğdu tarafındaydı. Pencereleri büyükçe bir bahçeye bakardı. Karşı evden kurtulmak üzere olan güneş duvarları hafifçe pembeleştirmişti.

Ve o, uyumuştu.

Elbiselerini masanın üstüne atıvermiş, pijamasının ceketini giymemişti. Yatağının yanındaki san-dalyeye iliştim. İçim bir tuhaftı. Ona bakamıyordum; fakat onunla doluydum. Tıpkı, çok eskiden bir defa daha olduğu gibi. O zaman daha küçüktü, tifoya tutulmuştu, ateşi vardı sayıklıyordu. O, şimdi bunu hatırlamaz ki...

*

Karlı bir Şubat gecesi doğmuştu. Babamın kucağına verirken bir tuhaftım... İsim ararken kamus bana ne kadar boş gelmişti. Ona, ışıl ışıl, kâinat gibi manalı bir kelime bulmak istiyordum. Sonunda Ömer dedik. Bu da ona yakışmıştı. Onu, tarihe girmiş bütün Ömer’lerin ikbaline lâyık görüyordum.

İlk gülüş... ilk diş... ilk kelime... annesine doğru, genç, güzel ve mes’ut annesine doğru ilk adım. Sonra yedinci yaş... Mektebe götürdüğüm gün ne kadar ağlamıştı. Sanki varlığına evden başka bir ortak kabul etmek istemiyordu. Fakat bu mukadderdi. O da her oğul gibi sokak, mektep ve çarşı arasında, günden güne kat’îleşen bir bölünmeye mahkûmdu.

Ve on dördüncü yaş. Hırçınlıklar, iştahsızlıklar... Bize yeni bir ortak daha, ortakların en yenilmezi... Karımın mağrur telâşları ve benim ilk endişem.

Liseyi, daha sonra fakülteyi bitirdi. Bu arada, onu biraz daha iyi yaşatabilmek için, karım, düğünün-den kalma üç beşibirliğini bozdurdu... Ve o, ilk aşkın bahtsızlığı ile sarsıldı, bizi de perişan etti.

Böylece biz ona bütün bütün bağlanırken, dünyamız artık tamamen onunla hudutlanırken... “Sen bizden ayrılıverdin. Sevgimiz arttıkça sen biraz daha fazla rahatsız oluyordun. Ben bunu anlı-yordum. Sen bunda biraz da hürriyetine tecavüz buluyordun. Fakat annen...”

Ben biliyorum. Sen, artık odaların bu döşeniş tarzını hatta bu evi beğenmiyorsun... Uçmayı öğ-renmiş bir serçe yavrusu gibi, gözün başka dallarda. Senin düşündüğün, kim bilir ne cici şeydir. Bizi misafir edeceğin odayı da unutmamışsındır; buna eminim. Bu kadarı bize... Bana yeter. Fakat annen... Bunu sen de seziyor, arada sırada, hatta sık sık kardeşlerini nasıl okutacağından, bizim için neler ta-savvur ettiğinden bahsediyorsun. Fakat birbirimizden niçin gizleyelim; sen böyle konuşurken sesini titreten şeyde biraz vicdan burkulması ve daha çok çaresizliğin azabı yok mu?.. Ama sen bunun için üzülme, senin elinden ne gelir; hayat böyle işte, yapamazsın ki...

(...)

Sonra ben senin dışarıda ne aradığını, evden niçin kaçtığını da biliyorum. (...) Fakat annen... Kadın-cağız böyle birine kapılıvereceksin diye tir tir titriyor. Sen gecelerini böyle dışarıda geçirince, kurun-tuları, ışıl ışıl caddeleri ve gazinoları masal mağaralarına çeviriyor.

Fakat bütün bunlara ne lüzum var; sen sanki bunları bilmiyor musun?... Ben sanki bütün bu şeyle-rin senin kalbini nasıl sızlattığını bilmiyor muyum? Annen, ben... Sen bize bakma. Bütün budalalık biz-de. Biraz hasta olmanı bekler gibiyiz. Hâlâ bize en çok ait olduğun günlerdeki gibi kalmanı istiyoruz. Değişebileceğini aklımız almıyor. İşte, gözlerimi bir türlü yüzüne çeviremiyorum, sana bakamıyorum.

beyhude: Yararsız, anlamsız. kamus: Sözlük.

mukadder: Yazgıda var olan, yazgı ile ilgili olan, alında yazılı olan.

semaver:  Özellikle çay demlemekte kullanılan, içinde kömür yakacak ocağı bulunan, elekt-rikle de çalışabilen, bakır, pirinç vb. metal-lerden yapılmış musluklu kap.

Metinde Geçen Bazı Kelime ve Kelime Grupları

Belgede 11 TÜRK DİLİ VE EDEBİYATI (sayfa 45-51)