• Sonuç bulunamadı

Hikâye Yazma Aşamaları 1. Hazırlık

Belgede 11 TÜRK DİLİ VE EDEBİYATI (sayfa 63-68)

a. Tema ve konuyu belirleme: Yazacağınız hikâ-yede okuyucuya hangi temel iletiyi vermek istediğinizi ve bu iletiyi sınırlamak ve somut hâle getirerek anlatmak için başvuracağınız bir durum/olay belirleyiniz.

b. Kişileri ve metindeki işlevlerini belirleme: Hikâyenin kişilerini (şahıs kadrosu) belirleyi-niz. Olayın akışını etkileyen özelliklerini göz önünde bulundurarak tip-karakter şeklinde rol dağılımını yapınız.

2. Planlama

a. Olay örgüsünü ve çatışmaları belirleme: Gerçek ya da gerçeğe yakın bir ana olay ve bu olaya bağlı olarak neden-sonuç ilişkisi için-de gelişen küçük olay halkaları belirleyiniz. Kahramanların kendi içlerinde veya toplumla ilişkilerinde ortaya çıkarak olayın gelişmesini sağlayan çatışma ögeleri tespit ediniz. b. Mekânı ve zamanı belirleme: Olayın geçtiği

zamanı ve yerleri belirleyiniz. Seçtiğiniz bu zaman dilimleri ve mekânla olayların ilerleyişi ve kahramanların ruh hâli arasındaki ilişkiyi göz önünde bulundurunuz.

c. Anlatıcı ve bakış açısını belirleme: Hikâyede verilmek istenen mesaja ve olayın ilerleyişine en uygun anlatıcıyı ve bakış açısını belirleyiniz.

3. Taslak Metin Oluşturma:

a.

Plan doğrultusunda metni yazma: Hazırlık ve planlama aşamasında belirlenen çerçevede hikâyenizin taslağını yazmaya başlayınız.

b. Anlatım biçim ve tekniklerinden yararlanma: Öyküleyici ve betimleyici anlatım biçimlerini; gösterme, diyalog, iç konuşma, bilinç akışı vb. anlatım tekniklerini kullanarak hikâyenizi yazınız.

4. Metni Düzeltme ve Geliştirme:

a. Metnin tutarlılığını değerlendirme: Yazdığınız taslak metinde birbiriyle tutarsız olan olay, düşünce veya anlatım olup olmadığını göz-den geçirerek metnin bir bütün hâlinde tutarlı olmasını sağlayınız.

b. Anlatım bozukluklarını giderme: Hikâyenin amacına ulaşmasına engel olabilecek ifade kusurlarını ortadan kaldırınız. Açıklık, duru-luk, akıcılık, yalınlık özelliklerini göz önünde bulundurarak taslak metni inceleyiniz. c. Yazım ve noktalama hatalarını düzeltme:

Ya-zım ve noktalama kurallarını ve sayfa düzenini göz önünde bulundurarak metni inceleyiniz. Metindeki eksik noktalamaları tamamlayınız, -varsa- yanlış yazım ve noktalamaları düzelti-niz.

5. Yazılan Metni Paylaşma:

Yazdığınız hikâyeyi sınıfta arkadaşlarınıza okuyu-nuz. Genel ağ, dergi veya gazetelerde yayımla-yınız.

b. Yazma Sürecini Uygulama

Etkinlik

a. Hikâye yazma aşamaları doğrultusunda ve incelediğiniz hikâyelerden birinin özelliklerine uygun bir hikâye yazınız.

b. Yazdığınız hikâyeleri çeşitli araç ve yöntemlerle (sınıf panosu, okul panosu, dergi, gazete, sosyal medya vb.) paylaşınız.

Etkinlik

a. Öğretmen tarafından sınıfa getirilen seslendirilmiş bir hikâye dinleyiniz. b. Dinlediğiniz hikâyeyi yorumlayınız.

ÜNİTE ÖLÇME VE DEĞERLENDİRME ÇALIŞMALARI

1-7. soruları Oktay Akbal’ın Gar adlı hikâyesinden alınan aşağıdaki parçaya göre cevaplayınız. Bir yana çekilip garı seyre daldım. Sabahtı. Ayaz zehir gibi. Koca koca katarlar peronlar boyunca dizilmiş duruyordu. İstanbul’dan gelen yataklının yolcuları eşyalarını hamallara yükletmekteydiler: Garın sabah kalabalığını kent emiyor, tüketiyordu. Neredeyse katar birinci perondan ayrılıp, yerini boş bırakacaktı. Yolcular otomobillerle evlere, otellere dağılacak, hamallar dinlenmeye gidecek, ga-rın hoparlörü, birkaç saat için sesini kısacak, ortalıkta şişman gazete satıcısı, ne beklediği bilinmeyen birkaç asker, tek tük hademelerin telaşlı gidip gelişlerinden başka bir şey kalmayacaktı.

(...)

Sıkıntılı bir kış sabahı bu. İnsanları, havası, garı, tren düdükleriyle kişiye bir genişlik, bir ferahlık vermeyen günlerden. Bozkır kentinin insana yaşamayı unutturan, ağzını açıp etrafındakilere, suya sa-buna dair iki çift söz söylemek arzusunu bile vermeyen, duyan, düşünen, hayal eden insanoğluna, bir karıncanın, daha doğrusu gözleri bağlı bir dolap beygirinin, hep aynı renkle, hep aynı değişmezlikle çizgili yaşantısını hatırlatan sayısı pek çok günlerinden. Kaçıp kurtulunamayan, yakamı elinden çekip alamadığım, tekdüzeliğin içime kaybolmaz tortusunu boşalttığı bu anlarımda, bozkır kenti benim düşmanımdır. Başını alıp yitip gideceğin, kimsenin seni tanımadığı, bir gördüğün evi, insanı, köşe başını bir daha göremeyeceğin bir semti; hayallere bir sonsuzluk çizgisi çizen gökleri, denizleri; bir kanepesinde kendini bütün iç sızılarından, üzerine geniş bir ağ gibi kapanıveren yaşama isteksizliğin-den, bir kuşun kanadı, bir dal çıtırtısı, (...) bir ses, bir şarkı parçası, bir şimşekli bakışla seni kurtarıveren caddeleri, parkları olmayan, ruhunu yok eden bir kenttesin. Sabah gardan geçersin, akşam tren yolla-rından. Hep aynı insanlara, hep aynı değişmeyen bakışlara rastlarsın, hep aynı yolları, sinemaları, kah-veleri, parkları görürsün. Kaçamazsın ellerinden. Nereye gitsen gelirler. Tek başına, geçmişin, anıların, kişiliğin, gölgen, başıboşluğunla yapayalnız olamazsın. Kendi kendine, gözlerden uzak, bitemezsin, tükenemezsin.

Gişe açıldı. Yataklının kibar yolcuları gittiler. Garsonlar gevezelikteler. Askercikler bilet alıyor. Sonra çekilip gidiyorlar. Kimseler kalmıyor. Bir ben, atkım boynumda, kapı aralarında, gişe önlerinde gidip geliyorum. Gar boş, sessiz, ölü. Soluk almadan uyuklayan bir eski zaman yaratığı.

Artık gitmeli. Bu sessizliğe dayanamazsın. Rüzgâra rağmen, boş, anlamsız bir asfalt yol boyunca yürümeli. Dışarısı hayli soğuk olmalı, yakamı şimdiden kaldırmalıyım. Bir de gazete almalı. Boş kori-dordan geçiyorum. Bir yanda, cam kapının kenarında, nerdeyse saydam denecek kadar beyaz, bem-beyaz bir köylü kadın. Genç yaşta çökmüş bir adam yanıma yaklaşıyor. Âdeta sis içinden gelir gibi. Ağzından buhar çıkıyor. Ellerinde beş on lira.

“Efendi, hastaneden çıkardık. Bilet alacaaz da, bu para yeter mi ki?”

Yeter mi? Yetmez mi? Kadının kâğıt beyazlığındaki yüzü, aralık kapıdan esen rüzgârın titrettiği hayal insan. Garın ıssızlığı, loşluğu. Kara bir elin parmakları arasında beş, on lira. Elimle bir yer göster-dim. Kadın sırtını kapıya dayamış. Camın yanında kâğıt beyazlığı. Kadının başı üzerinden bozkır ken-tinin asfalt yolu görünüyor. Ta ötede kent. Anıtları var, binaları var, mağazaları, söylevleri, gürültüsü var. Renkli renkli vitrinler. Kumaşlar. Sinemalar. Hayalimizdeki bin bir ışıklı geceleriyle... Bir yanda da kâğıt gibi bir yüz... İncecik bir düş yaratığı, var yok arası... Belki de vardan çok, yok. Hiçbir zaman var olmamış insanlarımız. Belki de onlar var değiller de, bize varmışlar gibi geliyor. Ya biz aldanıyoruz, ya onlar... Ama belki de yalnız onlar var da, bizler anıtlarımız, gürültümüz, gazetelerimiz, kürklerimiz, yataklı vagonlarımız, azametimiz, söylevlerimize rağmen var değiliz. Bizler, onlardan daha çok birer hayal yaratığına benziyoruz. Asfalt yollar, blok apartmanlar, cayırtılı vitrinler. Bunlar, gerçekte olma-yan, bize varmış gibi görünen yalnız bunlar belki de...

Artık, bu sıkıntılı bozkır kentinin upuzun asfaltında bomboş, yapayalnız değilsin. Sağında, solun-da kâğıttan yapılmış insanlar ve kâğıttan bir dünya olduğunu görüyorsun, seziyorsun. Gerçek mi bu dünya? Bunu, rüzgârın alıp uçurduğu bir tek cümlede aramalı:

1.Metnin tema ve konusunu belirleyiniz.

2.Metnin yapı unsurlarını tespit ediniz.

3.Metin hangi hikâye türüne örnektir? Neden?

4.Metinde sanatçının dil ve anlatım özelliklerini belirleyiniz.

5.Metinde farklı anlatıcıların kullanılmasının metne etkisini değerlendiriniz.

6.“Bir ben, atkım boynumda, kapı aralarında, gişe önlerinde gidip geliyorum.” cümlesinin ögelerini bulunuz.

7.Metinde üç noktanın kullanım amacını belirleyiniz.

8.Dünya edebiyatından hikâye okumak isteyen biri, aşağıdaki eserlerden hangisini türünden dolayı tercih etmez?

A) Decameron B) Vadideki Zambak C) Pazartesi Hikâyeleri D) Ay Işığı

E) Kuyu ve Sarkaç

9.Cumhuriyet Dönemi’nin başlarında yaşamış sanatçılardandır. Toplumcu gerçekçi anlayışla hikâye, roman ve şiir türünde eserler vermiştir. Olay hikâyesi geleneğini kendine özgü, farklı bir bakışla sürdürmüştür. Cumhuriyet’in ilk yıllarında edebiyatta görülen köye ve köylü yaşamına ve sorun-larına yöneliş, eserlerinde önemli bir yer tutmaktadır. Yazar; Anadolu’nun çeşitli şehir, kasaba ve köylerinde öğretmenlik ve farklı görevler için bulunmuş; böylece yakından tanıdığı köy ve kasaba insanlarının mizacını, yaşayışını, sorunlarını eserlerinde konu edinmiştir.

Aşağıdakilerden hangisi bu parçada sözü edilen yazarın eserlerinden biri değildir? A) Telli Kavak

B) Değirmen C) Kağnı D) Ses E) Yeni Dünya

10.Aşağıdakilerin hangisinde yapıt, birlikte verildiği yazara ait değildir? A) Eski Resimler-Nahid Sırrı Örik

B) Merhaba Akdeniz-Halikarnas Balıkçısı C) Cevizli Bahçe-Kemal Bilbaşar

D) Ekmek Kavgası-Kemal Tahir E) Sarı Sıcak-Yaşar Kemal

11. Memduh Şevket Esendal, Cumhuriyet Dönemi’nin başlarında yaşamış; hikâye ve roman türünde eserler vermekle beraber asıl olarak hikâyeleriyle tanınmıştır. Yazar, hikâyelerinde durum hikâyesi geleneğine bağlı kalmıştır. Eserlerinde çeşitli resmî görevlerle bulunduğu ve yakından tanıma fır-satı bulduğu Anadolu’yu ve Anadolu insanını ele almıştır. Hikâyelerinde kişiler; genellikle memur, esnaf, köylü, aydın, ev kadını, yüksek bürokrat gibi toplumun her kesiminden insanlardan oluş-muştur. Yazar, hikâyelerinde bu kişilerin küçük yaşam kesitlerindeki görünüşlerini yansıtmış; yerli ve millî olan her olguyu hayranlık, iyimserlik ve hoşgörüyle anlatmıştır.

Bu parçada Memduh Şevket Esendal’la ilgili olarak aşağıdakilerden hangisine değinilmemiştir? A) Cumhuriyet Dönemi sanatçılarından olduğuna

B) Türk insanının hemen her kesimini hikâyelerinde yansıttığına C) Eserlerinde evrensel temalara da yer verdiğine

D) Farklı türlerde eser verdiğine

E) Eserlerinde kesit öyküsü ilkelerini uyguladığına

12. (I) Delikanlı bunun üzerine yol parası tedarikine çıktı. (II) Fakat evindeki eski bir çifteye bir liradan fazla veren bulunmadı. (III) Beş lira gibi mühim bir parayı köyde bir araya getirebilmek, bir hafta uğraştığı halde, mümkün olmadı. (IV) Ne yapacağını şaşırmış bir halde iken bakkalın oğluna rast-ladı. (V) Bu çocuk bir zamanlar babasının yanından kaçıp şoför muavinliği yapmıştı.

Bu parçadaki numaralanmış cümlelerin hangisinde ögelerin dizilişi “özne, zarf tümleci, zarf tümleci, nesne, yüklem” biçimindedir?

A) I. B) II. C) III. D) IV. E) V.

13. Bir sandalye çekerek radyonun yanına oturdu, sesi iyice kıstı. Ben artık işitmiyordum ( ) — Biraz aç ( ) dedim ( )

— Gel ( ) dedi ( ) böyle çok güzel. Gittim, yanına oturdum.

Tarık Buğra, Buhran

Bu parçada yay ayraçlarla ( ) belirtilen yerlere, aşağıdakilerin hangisinde verilen noktalama işaretleri sırasıyla getirilmelidir?

A) (:) (,) (.) (,) (;) B) (.) (,) (.) (,) (;) C) (:) (,) (:) (,) (;) D) (.) (,) (:) (,) (,) E) (.) (,) (:) (,) (,)

“Açtığı vakit, iki damla yaş, bembe-yaz sakalına yuvar-landı.” cümlesinde altı çizili öge

nes-nedir.

-a / -e, -acak / -ecek, -ayım / -eyim, -alım /

-elim, -an / -en vb. eklerden önce gelen ünlü veya ekin geniş

ünlüsü söyleyişe bakılmaksızın a / e

ile yazılır.

“Ben daha gidip çocukları komşudan

alacağım.” cümle-sinde altı çizili öge

dolaylı tümleçtir. Cumhuriyet

Döne-mi’nde 1923-1940 yılları arasında daha çok, bireyin iç

dünyasını yansıtan hikâyeler yazılmıştır.

Bir yazının maddele-rini gösteren rakam veya harflerden son-ra kısa çizgi konur.

1950’li yılların hikâ-yeciliğinde genellik-le toplumcu gerçek-çilik anlayışına bağlı

eserler verilmiştir.

Sabahattin Ali, durum hikâyesi geleneğini kendine

özgü, farklı bir ba-kışla sürdürmüştür. D ( ) D ( ) D ( ) D ( ) D ( ) D ( ) D ( ) Y ( ) Y ( ) Y ( ) Y ( ) Y ( ) Y ( ) Y ( ) 1. Çıkış Çıkış2. Çıkış3. Çıkış4. Çıkış5. Çıkış6. Çıkış7. Çıkış8. 14.Aşağıda verilen tanılayıcı dallanmış ağaçtaki bilgilerden bazısı doğru, bazısı yanlıştır. İlk

ifa-deden başlayıp, cevap oklarını takip ederek doğru çıkışa ulaşınız.

MEB

Belgede 11 TÜRK DİLİ VE EDEBİYATI (sayfa 63-68)