• Sonuç bulunamadı

Metinde Adı Geçen Tarihî Kişiler

C. Metnin Şahıs Kadrosu

6. Metinde Adı Geçen Tarihî Kişiler

Âd, Kur’ân-ı Kerîm’de ismi geçen bir Arap kavmidir ve bu kavme peygamber olarak Hz. Hûd gönderilmiştir. Âd, Nûh’un torunlarından olan Avs’ın oğludur. Tarihçi ve müfessirler bu kavmi Âd-ı ûlâ ve Âd-ı uhrâ olarak iki kısma ayırmışlardır. Âd-ı ûlâ’ya Hz. Hûd peygamber olarak gönderilmiştir. Âd-ı uhrâ ise Âd-ı ûlâ helak olduktan sonra, bu kavimden kurtulanların neslinden oluşmuştur.

Kurân-ı Kerîm’de bu kavmin muhteşem saraylara, mallara, sürülere, eşsiz bağ ve bahçelere sahip olduğu beyan edilmiştir. Sahip oldukları bu ihtişamdan dolayı gurur ve kibre kapılan Âd kavmi, insanlara zulmetmiş ve putlara tapmıştır. Hz. Hûd’u yalanlayarak, kendisine karşı çıkan bu kavme Allah, ceza olarak yağmurlarını kesip, kuraklık vermiş, İrem bağlarını kurutmuş ve şiddetli bir rüzgârla bu kavmin

113

insanlarını cezalandırmıştır. Sekiz gün süren rüzgârda sadece Hz. Hûd ve ona inanan müminler kurtulmuşlardır.132

Âd kavmi, Ermen şehri beği olan Duvâlî’nin dayandığı neslin adı olarak eserde zikredilmektedir. Duvâlî ve idaresindeki halk ateşe yapmakta ve nice yaramazlıklarla meşgul olmaktadır.

[82b T, 31b M]

“……..ol şehrüñ içi āteş-ħānelerle ŧopŧolu. Ne ķadar ħalķı var ise ǾAcem Ǿādeti üzre niçe yaramazlıķlar idüb āteşe ŧaparlar ve ol şehrüñ begi ǾĀd ķavmi neslinden bir pehlivāndur ki adına Duvālį dirler. Rüstemleri gözine śalındurmaz bir zūrlı kimse olub ol yerüñ ķavmi cümle kendüsine iŧāǾat idüb yolına baş ve cān virirler ve adına ŧolu içüb dirler.”

İskender’in eserde Âd’ın ve Şeddâd’ın mezarını ziyareti de anlatılmaktadır. Bu mezar, bir sahranın içerisinde saf altından yapılmış bir köşktedir. Köşkün kapısının üzerinde ise bir levha yer almaktadır. Levhada oraya gelen padişahlara hitaben, dünyadaki kimsenin payidar olup kalmadığı ve bu cihana gelenin elbette bir gün gideceği, bu yüzden de cihandaki şaşalı yaşantıya aldanmamaları gerektiğini anlatan bir yazı bulunmaktadır.

[129b T, 83a M]

“Andan śoñra śāfį altundan bir köşke ve bir ķubbeye gelüb gördiler kim Şeddād’uñ, ǾĀd’uñ mezārı içinde imiş. Ķapusı üzre bir levĥ üstine yazılmış idi ki ey bu maĥalle gelen pādişāh-ı kāmkār bizüm ħānımuzı görüb bundan Ǿibret alasıñ ve bilesiñ ki bu rūzgārda kimse pāyidār olub ķalmasa gerekdür. Elbette cihāna gelen gitse gerekdür. Pes vaķtüñi ġanįmet bilüb cihānuñ renk ü būyına aldanub ķalmayasıñ diyüb naśįĥatler olunmuş.”

b) Şeddâd

132

Celal Kırca, “Âd”, TDV İslâm Ansiklopedisi, C. 1, Türkiye Diyanet Vakfı Yay., İstanbul 1988, s. 333-334.

114

Şeddâd, Yemen’deki Âd kavminin hükümdarıdır ve Hûd peygamber döneminde yaşamıştır. Zamanında birçok yapı ve bent inşa ettiren Şeddâd, büyük bir kibir ile Tanrılık iddia etmiştir. Son derece güzel ve değerli taşlarla yaptırdığı bâğ-ı İrem adlı bir bahçe ve içerisindeki sarayla halka, buranın Cennet’ten daha güzel bir yer olduğunu söylemiştir. Bâğ-ı İrem Suriye’de yapılmış ve Şeddâd bahçe yapımı bittikten sonra oraya giderken ölmüştür. Rivayete göre Şeddâd’ın ölümünden sonra ordusu ve İrem bâğı da yok olmuştur.133

Rivayetlere göre Şeddâd’ın, İrem bâğını görmek için çıktığı yolda helak olma süresi yedi gün yedi gecedir. Hakk te’âlâ tarafından gönderilen melâikeler, Şeddâd’ın adamlarından, kâfirlerin elebaşısı olan sekiz kişiyi birer birer yere çalmıştır. Sekizinci gün sıra Şeddâd’a gelince, melek onu imana çağırmış, ancak o küfür ve inadında ısrara devam etmiştir. Bu sebeple melek onu da feci bir şekilde helak etmiştir.134

Eserde İskender, Şeddâd’ın yaptırdığı bâğ-ı İrem’i ziyaret etmektedir. Bu bahçenin ağaçları altından ve yemişleri de la’l ve inci gibi kıymetli taşlardandır. İçinde saf billurdan havuzlar ve saf akikten köşkler bulunmaktadır.

[129b T, 82b/83a M]

“……..Şeddād’uñ yapduġı bāġ-ı İrem ol maĥallde idi. Pes İskender içine girüb temāşā eyledi. Gördi ki cümle aġaçları altundan olub yemişleri laǾl ü cevāhirden ve incü idi ve śāfį billūrdan ĥavużlar ve niçe köşklerle serāpā içi zeyn eŧrāfını seyr iderek bir büyük köşke geldiler. Gördiler kim bir kerpici altundan ve bir kerpici gümüşden olub içini laǾl ü cevāhir ile müzeyyen itmişleridi. Andan śoñra śāfį altundan bir köşke daħı geldiler. Śāfį Ǿaķįķden idi.”

İskender bâğın içerisinde gezerken, Şeddâd’ın ve Âd’ın mezarının da içinde bulunduğu saf altından yapılmış bir köşke gelir. Burada, yukarıda da belirttiğimiz gibi köşkün kapısındaki levhayı okur ve Şeddâd’ın halinden ibret alır. İçerisindeki hiçbir şeye dokunmadan da bâğ-ı İrem’den ayrılır.

133

Pala, Ansiklopedik Divân Şiiri Sözlüğü, s. 423.

134

115 c) Kârûn

Kârûn’un adı, Kur’ân-ı Kerîm’de Fir’avn ve Hâmân ile beraber anılmıştır. Kim olduğu konusunda muhtelif rivayetler bulunan Kârûn’un Fir’avn’ın nâzırı, Hz. Musa’nın kavminden olduğu ve hatta onun akrabası da olabilme ihtimalinin bulunduğu bir kişidir. Çok zengin, aynı zamanda cimri ve zalim olan Kârûn’un, sahip olduğu servetin içerisinde kimseye zekât vermeyip, kibirlendiği bilinmektedir. Önceleri fakir bir kişi iken, Hz. Musa’nın ona kimya ilmini öğretmesiyle zengin olmuştur. Bir rivayete göre, onun hazinelerinin sadece anahtarlarını kırk iki kişi taşımaktadır. Kibri ve cimriliğinden ötürü, Hz. Musa’nın duası ile yer, hazinesi ile beraber kendisini yutmuştur.135

Taberî Tarihi’ndeki bir rivayete göre, “Karûn’un kendi adamlarından 70 kişi birlikte dininden çıkmış mürted olmuştu. Karûn’la birlikte onları da toprak yutmuştu. Bunlar tâ Kıyamet Günü’ne kadar her gün bir adam boyu Yer’den aşağı batarlar ve Kıyamet Günü’nde Cehennem’e girerler.”136

Eserde Aristo’nun, Mâriye adındaki bir kadına kimya ilmini öğretmesi ile bu kadın padişahın, Kârûn gibi büyük bir devlete ve mala sahip olduğu anlatılmıştır. Kârûn ve hazinesinin eserde teşbih sanatı ile kullanıldığı görülmektedir.

[124a T, 77a M]

“Elķıśśa Māriye’nüñ devleti cihāna yayılub ħalķuñ diline düşer. Āħir İskender’e geçüb şehriyārum Şām ŧopraġında bir ħātūn kįmyā ile māl-ı Ķārūn’a mālik olub yanına Ǿasker cemǾ idermiş.”

7. Metinde Adı Geçen Peygamberler