• Sonuç bulunamadı

Bu Mahall Astahar’dan Ulak Geldikde İskender’ün Kalkub Gitdügidür

B. Mensur Tercüme-i İskender-nâme’nin Firdevsî ve Ahmedî’nin İskender-

20. Bu Mahall Astahar’dan Ulak Geldikde İskender’ün Kalkub Gitdügidür

18

dolu olan bir dağa gelir. Buradaki avları avlar. Bir kayanın üzerindeki iki tane kekliğin birbirleriyle cenk ettiklerini görür. Kuşlar üzerlerine âdem geldiğinden rahatsız olmayıp cenklerini bozmazlar. İskender kuşların bu husumetine şaşırır ve bundan iyi fal olmaz diyerek kekliklerden birine kendi, diğerine de Dârâ’nın adını verir. Kekliklerden hangisinin galip olacağını merakla izler. Çünkü İskender kekliklerin durumuna göre işlerini işleyecektir. Kuşlar bir süre cenk eyledikden sonra İskender’in kekliği galip olur ve İskender bu durumun, Dârâ’ya galip olacağına işaret ettiğini düşünerek sevinir. Ardından İskender’in kekliği bir kayanın üzerine çıkar ve bir şahin kuşun başını koparır. İskender bunun, Dârâ’yı yenilgiye uğratsa da kendisinin de onun ardı sıra bu dünyadan gideceğinin mukarrer olduğuna işaret ettiğini düşünür.

Aynı dağın içerisinde çok yüksek bir kubbe vardır. Her kim bu kubbenin altına giderek muradını söyleyip, kubbeden de aynı söz geldiğini işitirse fal hayırlıdır ve o işe başlanır. Başka türlü bir ses gelirse o iş yapılmaz. İskender, adamlarından birine Dârâ ile olan ahvallerinin nasıl olacağını kubbeye söylemesini emreder. O kişi kubbeye İskender’in cihanda galip olacağını ve Dârâ’yı yenip tahtını elinden alacağını söyler. Söylediklerinin aynısı kubbeden gelir. İskender bu falın da rast geldiğini görür ve sarayına döner. Cümle hükemâsını yanına davet edip, Dârâ’nın durumunu hakîmlerle müşavere eder. İskender Dârâ’nın taht ve tacını elinden alıp kendi mülküne katmak ister. Yanındaki hakîmlerin fikrini alır. İskender’in bu hususta acele etmemesi kararı alınır ve Dârâ’nın asker toplayıp harekete geçmesi beklenir.

Firdevsî ve Ahmedî’nin eserlerinde böyle bir faldan bahsedilmemektedir. 7. Bu Mahall İskender’ün Pûlâddan Âyîne Yapdugıdur

İskender bilgisiyle birçok şey icat etmiştir. Bir gün de üzerinde kendi sûretini görebileceği bir şey icat etmek ister. Bunun için altın, gümüş, bakır, kalay, tunç vs. gibi madenleri birer birer eritip kalıba dökerler. Murâdları hasıl olmayınca, bu defa demiri eritip ona cila verirler ve sûretlerini üzerinde görürler. Bundan sonra da

19

demirden, yuvarlak şeklindeki bir âyînenin sûreti daha iyi gösterdiğine inanarak aynayı o şekilde peyda eylerler.

Şehnâme’de, İskender’in yaptığına inanılan aynayla ilgili bir bilgi bulunmamaktadır. Ahmedî’nin eserinde ise İskender’in gaybı ve oraya gelmekte olan askerleri gösteren bir ayna/câm peyda eylediği belirtilmektedir.21

8. Bu Dâstân Acem Şâhı Olan Dârâ İskender’e Harâc İçün Âdem Gönderdikde Ol da Harâc Virmeyüb Cenk ü Cidâle Sebeb Oldugıdur

Bir gün İskender sarayında hükemâ ve musahipleri ile otururken, Dârâ tarafından bir elçi onun huzuruna gelir ve dua ederek Dârâ’nın selamıyla söze başlar. İskender’e bunca zamandan beri verdikleri hazineyi, bu sene vermemelerinin sebebini sorar ve Dârâ’nın ihmal etmeyip hazineyi hemen göndermesini istediğini söyler. İskender bu söz üzerine gazaba gelir ve elçiye, altın yumurta yumurtlayan kuşun yuvasından uçup gittiğini ve her yıl altın ve hazine olmayacağını, emirlerine karşı gelecekleri takdirde Zengî askerinin başına gelen hallerin Acem halkının da başına gelebileceğini söyler. Elçi Dârâ’ya bu sözleri aynen nakleder. Dârâ bu sözlerden korkmaz ve İskender’e elçi aracılığıyla bir top ile bir çevgân ve bir şinik susam gönderir. Elçi, İskender’e çevgân ve top ile oyun oynayıp cihangîrlik sevdasında olmamasını ve Acem askerlerinin susam tanesi kadar çok olduğunu söyleyerek, Dârâ’nın gönderdikleri ile maksadının ne olduğunu açıklar. İskender ise çevgân ile uzakta olan şeylerin çekileceği, bu sebeple Dârâ’nın memleketini çekip kendi memleketine katacağını, topun yeryüzüne benzemesi sebebiyle bütün cihana malik olacağını söyler. Susamı da yere döker ve sarayında ne kadar kuş var ise hepsi bu taneleri toplayıp yer. Elçiye Dârâ’nın askerleri bu susam tanesi kadar hesapsız ise bizim de askerimiz bu kuşlar gibi bütün askerleri helak eder, diyerek Dârâ’dan gelen nesnelerin yorumunu bu şekilde yapar. Elçi bunları padişahına bir bir anlatır. Dârâ gazaba gelip memleketinin etrafındaki bütün askerleri toplar ve İskender’in üzerine savaş açar.

21

20

Şehnâme’de Dârâ, İskender’e eski âdetin devam etmesini ve haracın gönderilmesi gerektiğini bildirmesi için bir elçi gönderir. İskender’in elçiye söyledikleri tercümedeki ifadelerle aynıdır. Eserde Dârâ’nın İskender’e fal niteliğinde gönderdiği eşyalardan ve İskender’in cevabından söz edilmemektedir. İskender Dârâ’nın sözlerinden sonra, ordu kumandanlarına ve sarayının ilgili bürokratlarına vatanlarından ayrılma zamanının geldiğini, bu bakımdan gerekli hazırlıkların yapılmasını emreder. Rûm ordusu Mısır’a gider ve Mısır ordusunu yenilgiye uğratır. İskender kaçan Mısır ordusundan o kadar çok ganimet alır ki ellerinde ve kollarında onları taşıyacak güçleri kalmaz. İskender savaşın ardından İran üzerine yürür. Dârâ da İskender’in İran sınırına yaklaştığı haberini alınca, güçlü ve kalabalık bir ordu hazırlar, İran topraklarından ayrılıp Rûm ülkesine doğru gider.22

Ahmedî’nin eserinde İskender, bütün taht ve taca sahip olmak ve her yerden haraç almak ister. Dârâb’a bu haber yetişir ve bir elçi ile Rûm’u Feylekûs’a kendisinin verdiğini, bu yüzden haraç istediği haberini ulaşdırır. Dârâb’ın istediği haraç geri çevrilir. Dârâb İskender’in elçi ile gönderdiği habere şaşırır ve İskender’e karşı gazaplanır. O gazapla askerlerini toplar ve İskender’in üstüne varmak ister. İskender’i korkutmak için, tekrar bir büyük hububat ölçeği ile susam tanesini elçi vasıtasıyla gönderir. Elçi İskender’e Dârâb’ın gönderdiklerini verir. Dârâb susam taneleri kadar askerinin olduğunu ifade etmek istemiştir. İskender bunun sırrını anlar. Bir horoza o susam tanelerini yedirir ve Dârâb’ın hesapsız askerlerini bir kişi ile bozacağının işaretini verir. Elçi gördüklerini ve duyduklarını Dârâb’a bildirmek için gider. İskender cenk için asker toplar. Ahmedî destanın sonunda Dârâb ve Zü’l- karneyn’in temsil ettiği unsurları verir.23

9. Bu Mahall Dârâ İskender’ün Üzerine Asker Çekdügidür

Dârâ askerlerini toplayıp İskender’in üzerine gider. İskender de hükmettiği vilayetlerden asker toplamak için emir verir. Az zamanda Mısır, Rûm, Frenk ve Rus memleketlerinden birçok asker cem olunur. İskender askerlerin başını ve bütün

22

Yıldırım, s. 189-191.

23

21

hükemâ ve ukalasını yanına davet ederek Dârâ’nın üzerlerine geldiğini söyler. Bunun için çare bulmanın yollarını ararlar. Yanındaki adamlar İskender’e, önce Acem askerinin harekete geçmesini beklemenin doğru olacağını, taraflarından yapılacak cengin hata olacağını söylerler. İskender bu fikri destekler ve askerlerinin de kendi emrine itaat ettiklerini görerek onlara güvenir. Cümle askerlerini toplayıp Dârâ’nın karşısına gider. İskender’in geldiğini duyan Dârâ da yanındaki askerin belli başlıları ve hükemâsı ile İskender’e karşı nasıl bir tedbir alacaklarının müşaveresini yapar. İçlerindeki bir ihtiyar kimse, Rûm vilayetinden bir padişahın zuhur edip askeri ve kılıcı ile cihanı baştanbaşa zebun ederek, yedi iklim, dört köşeyi emrine itaat ettireceğini ve Acem tahtını da alıp İran’a padişah olacağını duyduğunu, bu kişinin de İskender olma ihtimali bulunduğunu söyler. Bu yüzden İskender ile cenk edilmemesi gerektiğini belirtir. Dârâ bu sözlerin karşısında ihtiyara hayli sinirlenir ve ona sözlerinin manasız olduğunu söyler. İhtiyar söylediği sözleri korkusundan çevirir ve bu sözleriyle amacının kendisini cenk etmeye hırslandırmak olduğunu belirtir. Dârâ İskender’e bir nâme yazar ve nâme İskender’e ulaşır.

10. Bu Mahall Dârâ’nun İskender’e Gönderdigi Nâmedür

Dârâ nâmede önce Cenâb-ı Hakk te’âlâya hamd ve sena eyler, ardından İskender’e onun kendisiyle cenk edecek bir âdem olmadığını, ancak şan ve şerefi büyük bir padişahın kendisine düşman olacağını belirtir. Emirlerine karşı koyar ise pişman olacağını anlatan sözler söyler. Bunca zamandan beri verdikleri hazineyi göndermeye devam ederek kulluklarını arz ederse, yaptığı küstahlığı affedeceğini ve dönüp gideceğini, eğer inat edip karşı çıkmaya devam ederse de üzerine kılıç çekip haddini bildireceğini söyleyerek onu tehdit eder. İskender nâmeyi okuyunca bu sözlere münasip bir cevap yazar. Nâme Dârâ’ya ulaşır.

11. Bu Mahall İskender’ün Dârâ’ya Gönderdigi Nâmenün Cevâbıdur

Nâmenin başında İskender, Allah’a hamd ve sena eyledikten sonra Dârâ’ya, Hakk’ın kendilerine ihsan eylediği padişahlık payesine layık olarak bu nimetin

22

şükrünü bilip, insanlara zulm etmemenin doğru olduğunu söyler. Eğer halkı rencide etme yoluna girerse sonunun Dahhâk’ın ahvaline döneceğini belirtir. Acem diyarına sahip olacağı takdirde bütün ateşhâneleri harap edip, batıl dinleri kaldırarak insanlara Hakk’ın dinini kabul ettireceğini söyler. Cümle askerlerini cem edip bu meydana geldiğini, bu zamandan sonra, ya bu meydanda başını vereceğini ya da kendisinin taht ve tacını elinden alacağını belirtir. Nâmedeki sözler Dârâ’ya malum olur ve Dârâ gazaba gelip İskender’in üzerine gider. İskender de Dârâ’nın kendi üzerine geldiğinden haberdar olup onu karşılar. İki asker cümle harp aletlerine gark olmuş bir şekilde saflarını tertip ederek, birbirlerine karşı gelmeye başlarlar. Bir süre ortalık yerde cenk edilir. İki tarafta da helak olan askerin kanları sel gibi meydanı tutar ve atlar kan içinde yüzmeye başlarlar. Bir şey yapamayacak kadar güçsüz kalan askerler, yerli yerlerine çekilirler. İki taraftan karavullar çıkıp birbirlerini sabaha dek beklerler.

12. Bu Mahall Dârâ Kendünün İki Hizmetkârı Elinde Helâk Oldugıdur

Rivâyete göre Dârâ’nın iki hizmetkârı vardır ve Dârâ bunlara bir kabahatleri olduğunda sıkı bir ceza verir. Bunlar da Dârâ’ya gönüllerinden kin bağlarlar ve onu öldürmenin fırsatını aramaya başlarlar. İskender’le yapılacak olan savaşta Dârâ’yı öldürme planları yaparlar. Bu şekilde, İskender’in de yanında izzet ve hürmet bulmak isterler. Bunun için İskender’in yanına gidip planlarını şaha anlatırlar. İskender, hizmetkârların bu kabahati işleyeceklerine ihtimal vermeyip, yine de onlarla sözleşme yapar. Ertesi gün iki asker karşılaştığı ve cenk ateşinin alevlenip hay ve huyların dünyayı doldurduğu bir anda bu haremzâdeler, Dârâ’nın üstüne hamle ederek göğsünde büyük bir yara açarlar. Ardından İskender’e bunu haber verirler. İskender, o iki haremzâdeyi tutup bağlamaları emrini verir. Sonra Dârâ’nın başında ağlamaya başlar ve onun öğütlerini dinler. Dârâ, İskender’den üç şey rica eder. Bunlardan biri, kendisini bu şekilde günahsız yere helak eden âdemleri tutup cezalarını vermesi, diğeri Acem tahtına oturup kendi memleketine şah olması ve bir diğeri de kızı Rûşeneg’i kendisine hatun edinmesidir. Dârâ bunları söyledikden sonra gözlerini yumup bu fani dünyadan gider. İskender Dârâ’nın dediği şeyleri yapar. O

23

iki hizmetkârı, âleme ibret olsun diye herkesin gözü önünde astırır. Acem tahtına oturur, cümle halka, yanındaki askerlere ve a’yan-ı devletin her birine hazinesinden niçe mallar hediye eder.

İskender bir gün meclisinde otururken, Dârâ’nın hizmetinde bulunanlardan cihan görmüş bir ihtiyar kimseye, Dârâ’nın bu kadar yaramaz işlerine karşın ona neden nasihat edip, onu bu işlerden men eylemediğini, serasker olan birine nusret ve zafer kazanabilmesinin yollarını, Rüstem’in yapayalnız, bir askere karşı koyabilmesinin sırrını ve Behmen’in Feramurz’u öldürüp Rüstem’in handanını perişan eylediğinde, yanında olan ihtiyarların neden nasihat edip onu bu işten vazgeçirmediklerini sorar. Sorularının cevabını alan İskender, hikâyelerin her birinden ibret alıp kasavetlenir. Dârâ’nın erkân-ı devleti ile bu şekilde musâhabet eden İskender’in şahlığına herkes şükreder ve İskender’in eyyâm-ı devletine dualar ederler.

9. başlıktan bu yana anlatılagelen İskender ile Dârâ arasındaki savaş hikâyesi, Şehnâme ve Ahmedî’nin eseri ile genel anlamda benzerlik göstermektedir. Şehnâme’de farklı olarak, İskender’in Dârâ’nın huzuruna elçi kılığında gelip, İranlı haraç memurları tarafından tanındıktan sonra geri döndüğünü görmekteyiz. Eserde İskender Dârâ ile dört kere karşılaşmıştır. Üçüncü savaşın ardından Dârâ İskender’e bir mektup yazmış ve mektupta barış anlaşması yapmak isteğini belirtmiştir. Daha sonra yenilgiyi kabullenemeyen Dârâ, Hint hükümdarı Fûr’dan yardım isteyerek İskender ile dördündü kez savaşmıştır. Eserde, Dârâ’yı öldüren danışmanların isimleri de (Mahyâr ve Canuşyâr) verilmiştir. İskender Dârâ ile aynı soydan geldiğini öğrenmiş ve Dârâ’nın ölümüne karşı derin bir üzüntü duymuştur. Acem tahtını devralan İskender, İran büyüklerine mektup yazarak Dârâ’yı öldürenlerin kimliğini açıklamış ve yeni hükümdarın kendisi olduğunu söyleyerek, onlardan kendisine bağlılık ve itaat göstermelerini istemiştir.24

Ahmedî’nin eserinde ise Dârâb askerlerini toplar ve Rûm ülkesine gider. Bunu duyan İskender de Dârâb’a karşı bütün askerleri ile gelmektedir. Dârâb kaçar ve

24

24

ordusundaki Mâhâz ve Mâhiyâr adlı iki askeri tarafından hançerlenir. Mâhâz ve Mâhiyâr İskender’e bu işi söylerler ve İskender bunları astırır. Dârâb İskender’e tahtını, tacını ve mülkünü alarak İran’a padişah olmasını öğütler. İskender de Dârâb’ın nasihati üzere Acem kavmine mal ve mülk vererek onları üstün kılar. Hikâyenin sonunda şair, Dârâb ve Zü’l-karneyn’in temsil ettikleri hakkında düşüncelerini söyler.25

13. Bu Dâstân İskender’ün Âteş-Hâneleri Harâb Eyledügidür

Rivâyete göre Acem halkı ateşe tapmaktadır ve memleketin her bir şehrinde birçok ateşhane bulunmaktadır. Halk kilise gibi ziyaret ettiği bu ateşhanelerde birçok hazine saklamaktadır. İskender Acem tahtına oturunca o ateşhaneleri yıkar. Ateşperestlerin bazıları, bu şekilde hak dini kabul etmiş olurlar, bazıları da korkularından mezheplerini gizlerler.

Başka bir rivayete göre İskender, Dârâ ile olan savaşından sonra Bâbil’deki ateşhaneleri yıkar ve ardından İsfahan’a gelir. Buradaki bir ateşhanede, Sam neslinden Âvez-i Hümâyûn adında çok güzel ve aynı zamanda sihirle uğraşan bir kız vardır. İskender’in emri ile o ateşhaneyi harap etmek için hakîm Belînâs görevlendirilir. Belînâs ateşhaneye gittiğinde, kızı tılsımlı bir şekilde kapıda büklüm büklüm olup yatmış bir ejder şeklinde görür. Hâkim kızın efsunlarını bozmaya başladığında, kız kendi kıyafetine girip hâkimden af diler. Belînâs kızı görür görmez ona âşık olur. Ateşhaneyi harap eder. Kızı da alıp İskender’in huzuruna gider. Belînâs İskender’e kızın marifetlerinden ve güzelliğinden bahsedip, onu kendisine hatun edinmek istediğini söyler. İskender Belînâs’ın isteğini yerine getirir ve ardından, sakın seni sihir ile eşek eylemesin, diye latîfe eder. Belînâs kızı kendisine hatun edinir ve niçe zaman birlikte yaşarlar.

Firdevsî ve Ahmedî’nin eserlerinde İskender’in ateşhanelerle ilgisini anlatan bir hikâye bulunmamaktadır.

25

25

14. Bu Mahall İskender Aristo’yı Dârâ’nun Kızı Olan Rûşeneg’i İstemek İçün Anasına Gönderdügidür

İskender İsfahan’da karar edip, bir süre burada kendi âleminde iken Aristo’yu yanına çağırır. Hazineden niçe tuhfeler alarak Dârâ’nın haremine gidip, orada bulunmalarındaki amaçlarının kızlarını almak olduğunu söylemesini ister. Aristo, İskender’in emri üzere Dârâ’nın sarayına varır ve annesinden kızı isteyerek, Dârâ’nın vasiyetini de gerçekleştirmek istediklerini belirtir. Kızı Rûşeneg’i annesi İskender’e verir. İskender Aristo’nun getirdiği bu habere çok sevinir ve şehri donatıp niçe gün şenlikler yaparlar. Rûşeneg’in annesi Hakk’a çok şükürler ederek, kızına İskender’in emrine itaat etmesi için nasihatlerde bulunur ve kızını zer ve zîver ile donatarak, binlerce i’zâz ve ikrâm ile İskender’in haremine gönderir. İskender bu kadar güzel bir kızın kendisine hatun olduğuna çok şükreder. Birkaç gün İsfahan’da kaldıktan sonra Astahar’a gelir. Burada ehl-i dîvâna, adaleti ve merhameti ile yapacağı iyiliklerden bahsederek, onların maslahatını görür ve dualarını da alır.

Şehnâme’de Firdevsî, İskender’in Acem tahtına oturması ile onun hükümdarlığını anlattığı ikinci bölüme geçer. Allah’a hamd ve sena ve sonsuz övgüler ile başladığı hikâyesini Hz. Muhammed’e ve Gazneli Mahmud’a övgüler yaparak ve onlara dualar ederek devam ettirir. Ardından İskender’in İran tahtında adalet duygusu ile yapacağı iyiliklerden bahseder ve İskender’in Rûşeneg’in annesine mektup yazması ile olayları devam ettirir.

Şehnâme’de tercüme eserden farklı olarak İskender, Rûşeneg için annesi Dilarây’a mektup yazar. Mektubunda önce Dârâ’nın ölümünden bahseden İskender, sonra kızı Rûşeneg’i Dârâ’nın kendisine verdiğini söyler ve bu yüzden kızını göndermesini ister. Ardından Rûşeneg’e de bir mektup yazar. Mektupta babasının onu kendisine teslim ettiğini söyler ve ona bazı vaatlerde bulunur. İskender’in mektubuna Dilarây da bir mektup yazar. Tanrı’ya övgülerini dile getirerek başladığı mektubunda, yeni hükümdarları olarak kendisinin şahlığını kabul ettiğini ve emrini Dârâ’nın emri bilerek dinlediğini söyler.

26

İskender Ammuriye’deki annesini getirterek Rûşeneg’i kendisine istemesini söyler. İskender’in annesi İsfahan’a gider ve kızı alıp İskender’in sarayına getirir. İskender kızı görür görmez ona delicesine âşık olur.26

Rûşeneg’in İskender’e gelişi sırasındaki o ihtişamlı hazırlık, her iki eserde de aynı boyuttadır.

Ahmedî’nin eserinde, Dârâ’nın İskender’e kızı ile evleneceğini belirten bir vasiyeti olmadığı gibi, kızı Rûşeneg’den de bahsedilmemektedir. Ancak İskender’in hikâyede bir aşkı bulunmaktadır. O da Sîstân şehrindeki Zeresb’in kızı Gülşah ile olan aşkıdır. Eserde bunların aşkları, birbirlerine yazdıkları gazeller ve nâmeler, ayrılıkları, Aristo’nun Sîstân’a gelişi ve Zeresb ile görüşmesi ve iki âşığın evlilikleri anlatılmaktadır.27

15. Bu Mahall İskender Hâtûnı Rûşeneg’i Rûm’a Gönderüb ve Aristo’yı Kendi Yerine Kâ’im-Makâm İdüb Kendüsi Cihânı Seyr Eylemek Murâd Eyledügidür

İskender Acem tahtına malik olduktan sonra, cümle memleket onun emrine itaat ederler. Ancak İskender Acem diyarı halkından emin olmayıp, ne kadar da iyilik görseler, yine de Rûm halkını sevmeyip fırsat bulduklarında fitne koparmalarının olası olduğunu düşünür. Bu konu hakkında Aristo ile müşavere eder. Gönlünün bir yerde oturup karar eylemek istemediğini, cihanda ne var ne yok görmek için durmayıp gezmek istediğini söyler. Aristo ile yaptığı musâhabetin ardından İskender, Acem memleketinde güvenliğin sağlanması maksadıyla memleketin her bir şehrine, padişah neslinden bir kimseyi hâkim eyleyip, memleketi bölük bölük ederek her birine bir şehzade verir. Aristo’nun Rûm’da kendi yerine kâ’im-makâm olması, hâtûnu Rûşeneg’in, hazine ve mallarının da Aristo ile beraber Rûm’a gönderilmesi kararlaştırılır. Ertesi gün Aristo, Acem memleketinde olan kitapların cümlesini alıp, bu kitapları Farsça’dan Yunanca’ya çevirerek bir kitap yazmak için Rûm’a götürmeye hazırlar ve Rûşeneg’i de alıp birlikte Rûm memleketinin yoluna koyulurlar. Rûm’a geldiklerinde İskender’in bir oğlu olur ve adını onun emri üzere

26

Yıldırım, s. 217-224.

27

27

İskenderûs koyarlar. Aristo da İskender’in istediği gibi yerine kâ’im-makâm olup umûr-ı devleti görüp gözetmeye başlar.

Şehnâme’de İskender’in İran’dan sonraki seferi, Hindistan hükümdarı Keyd’e karşı olur. Hintli hükümdar Keyd’e karşı ordu sevkiyatına başlayan İskender’in, öncesinde Aristo ile müşaveresi, Aristo’nun İskender’in yerine Rûm’u yönetmesi ve Rûşeneg’in de Rûm’a gönderilmesi gibi durumlar söz konusu olmamıştır. İskender İran tahtı ve tacının kendisinin malı olduğunu anlayınca, bu defa da Hindistan’a gitmeye karar verir ve Keyd’e karşı ordu sevkiyatına başlar.28

Ahmedî’nin eserinde ise İskender’in İran’dan sonraki seferi Zâbilistân’dır. Orada Rüstem’in soyundan Zeresb adında cesur bir kişi vardır. İskender bu mülkü almaya heveslenir. Elçi kılığında Zâbilistân’gider.29

Bunun öncesinde, İskender’in Aristo’yu ve Rûşeneg’i Rûm’a göndermesi, İskender’in oğlunun olması vs. gibi olaylar eserde yer almamaktadır.

16. Bu Mahall İskender’ün Ka’be-i Mükerremeyi Ziyâret Eylemege Gitdügidür

İskender, Arito’yu ve bütün hazine ve malını Rûm’a gönderdikden sonra, Arabistan’a Ka’be’yi ziyaret eylemeye gider. Bütün Arap kabileleri İskender’in gelişinden haberdarlardır ve İskender’i hediyelerle karşılayıp, ona itaatlerini gösterirler. İskender Ka’be-i mükerremeye gelir ve hacc görevini yerine getirir. Fakir ve muhtaç kimselere hazinesinden bağış yapıp, kurban keserek Mekke halkını