• Sonuç bulunamadı

Metinde Adı Geçen Peygamberler

C. Metnin Şahıs Kadrosu

7. Metinde Adı Geçen Peygamberler

135

Pala, Ansiklopedik Divân Şiiri Sözlüğü, s. 258.

136

116

Hızır, âb-ı hayatı içerek ölümsüzlük sırına erişen, peygamber ya da veli mi olduğu konusunda çeşitli ihtilafların bulunduğu kutsal bir kişidir. Kur’ân-ı Kerîm’in Kehf suresinde, Hz. Musa’nın yanında ona rehberlik ve önderlik yaptığına inanılan esrarengiz bir kişidir.

Kehf suresinin 60-82. ayetleri arasında anlatılan kıssaya göre, Hz. Musa Allah katında çok önemli bir yere sahip olan bir kul ile görüşmek için genç bir arkadaşıyla yola çıkar. Yolculukları esnasında bir suyun başına gelip, burada dinlenirler. Yanlarında yiyecek için getirmiş oldukları kızarmış balık, gencin elinden suya düşer ve düştüğü anda canlanır. Bu durumu Hz. Musa’ya söylemeyi unutan genç, bir süre yolculuklarında ilerledikten sonra, yemek yiyecekleri vakit Musa’nın balığı istemesi üzerine, balığın daha önceki konak yerinde suya düşerek dirildiğini ve kaybolduğunu, ancak bunu söylemeyi unuttuğunu anlatır. Musa bunu duyduğu için sevinir. Çünkü aradıkları adam balığın kaybolduğu yerdedir. Hemen geri dönerler ve aradıkları o sâlih kimseyi bulurlar.137

Musa, o kişiye sahip olduğu ilimden kendisine de öğretmesini ve onunla arkadaş olmak istediğini söyler. Kur’ân-ı Kerîm’in adını bildirmediği bu kişi, bundan sonra meydana gelecek olaylar hakkında kendisi bir açıklamada bulunmadığı sürece soru sormaması şartıyla onunla arkadaş olmayı kabul eder. Bundan sonra birlikte çıktıkları yolculukta bu kişi önce bir gemiyi deler, sonra bir çocuğu öldürür ve daha sonra da uğradıkları bir kasaba halkının yıkılmak üzere olan duvarını, kendilerini davet etmedikleri halde düzeltir. Bu olayların her birinde Musa, davranışlarının nedenini esrarengiz olan bu kişiye sorar ve o da “Ben sana benimle beraber olmaya sabredemezsin, demedim mi?” der. Sâlih kul birinci ve ikinci olaylardan sonra, üçüncü olayda ayrılma vaktinin geldiğini söyler ve yaşadıkları olaylarda yapmış olduğu her bir davranışın sebebini, bunları da Allah’ın emri ile yaptığını anlatır.138

137

Tökel, s. 361-362.

138

İlyas Çelebi, “Hızır”, TDV İslâm Ansiklopedisi, C. 17, Türkiye Diyanet Vakfı Yay., İstanbul 1998, s. 406.

117

Hızır efsanesi halk arasında çok yaygındır. Rivayetlere göre o, denizin üzerinde gezebilir ve namaz kılabilir, bastığı yerleri yeşillendirir ve havasını güzelleştirirmiş. Bu sebeple kendisine “yeşillik, yeşerme, tazelik” manalarında Hızır denilmiştir.139

Eserde Hızır (a.s.), âb-ı hayat yolculuğunda İskender’in yanında ona yardımcı olan, aynı zamanda İskender’in güvendiği bir kimsedir. Karanlıklar ülkesindeki yolculuğunda, âb-ı hayatı bulması için İskender Hızır’a bir at ve bir cevher verir. Cevher yarılıp etrafı aydınlattığı sırada suyu fark eden Hızır, hemen sudan içer ve içerisinde yıkanarak, ölümsüzlüğe kavuşur. Suyu İskender’e göstermek için işaretleyeceği sırada su kaybolur. Hızır bunda Allah’ın bir sırrı olduğunu ve suyun sadece kendisine nasip olduğunu anlar. İskender’e de bir daha görünmez.

[117b T]

“…….İskender žulmāta gidüb āb-ı ĥayāt aramaġa başladı. Ħıżır Ǿaleyhi’s- selām İskender’üñ yanınca bile olmaġla yanına çaġırub kendinüñ yügrük atını virdi ve bir cevheri var idi ki ħāśśası śu bulmaķ idi. Anı da virüb didi ki sen öñimüzce bu atla eŧrāfı ŧolanub āb-ı ĥayātı araşdır. Ola ki bulaydıñ. Pes bulduķda evvel kendüñ içüb andan śoñra gelüb bize göster. Tā ki varub içelim. Bu iş senden ġayri kimsenüñ elinden gelmez.”

b) Hz. İlyâs

Hz. İlyâs Hârun evladından olmuştur. Kur’ân-ı Kerîm’in sadece iki yerinde Hz. İlyâs’tan bahsedilmiş ve hakkında çok az bilgi verilmiştir. Hz. İlyâs’ın Ba’al isimli puta tapan bir kavme peygamber olarak gönderildiği, halkı Hakk’a ibadet etmeye çağırsa da diğer peygamberlerde görüldüğü gibi onun da düşmanlıkla karşılaştığı Kur’ân-ı Kerîm’de bildirilmiştir.

Hz. İlyâs’a sağlığında kötü davranan İsrâiloğulları, aralarından ayrılınca ona sahip çıkmışlardır. Ateşten at üzerinde gökyüzüne çekildiğine inandıkları Hz. İlyâs’ın dünyaya tekrar geleceğini kabul etmişlerdir. Onlara göre, Hz. İlyâs, Mesih ve

139

118

kutsal kitaplarında “o peygamber” olarak tanıtılan Hz. Muhammed (s.a.v.) yeniden dünyaya gelecek olan isimlerdir.

Hz. İlyâs’ın, Hz. İsa (a.s.) ve Hızır gibi hala sağ olduğuna inanılmıştır. Bazı kaynaklarda Hızır ve İlyâs peygamberlerin ölümsüzlük sırrına erdikleri, Hızır’ın denizde, İlyâs’ın ise karada sıkıntıda olanların yardıma yetiştiği, her yıl hac mevsiminde Mînâ’da bir araya gelip, dua ettikleri, Peygamberimizin İlyâs ile karşılaşıp, birlikte yemek yedikleri ve İlyâs peygamberin uçup gittiği şeklinde rivayetler bulunmaktadır.

Hızır ve İlyâs’ın her yıl, mayıs ayının altıncı gününde buluştukları söylentisi, bu güne Hızır ve İlyas adlarının halk ağzındaki şekli ile “Hıdrellez” denilmesini sağlamıştır. Bayram olarak kutlanmakta olan bu gün, aslında İslâm öncesindeki Orta Asya, Ortadoğu ve Anadolu yaz bayramlarına dayanmaktadır. Dolayısıyla bu bayramlar alakasız bir şekilde Hızır ve İlyâs isimleri ile dînî bir muhtevada görünmektedirler.140

Eserde İlyâs (a.s.)’ın Hz. Hızır ile beraber karanlıklar ülkesindeki macerasından bahsedilmektedir. Eserde İskender’in Hızır’la birlikte âb-ı hayat yolundaki maceraları anlatıldıktan sonra, aynı yolculuk için Hızır’ın yanında İlyâs’ın bulunduğu yönünde bir rivayetten bahsedilmektedir. Rivayete göre Hızır ile İlyâs zulmâtın içinde giderken, yemek yemek için bir çeşme kenarına gelirler. Sofralarını kurarlar ve içlerinden biri, sofradan aldığı balığı suya düşürür. Balığı almak için elini suya soktuğunda balığın canlandığını görür. Bu olaydan sonra o suyun âb-ı hayat olduğunu anlarlar ve sudan içerek ölümsüzlüğe kavuşurlar. İskender’in o sudan nasiplenmeyeceği kendilerine malum olunca da ikisi birlikte gözden kaybolurlar.

[118a T]

“……..bir rivāyetde ilerü śu aramaġa giden ĥażret-i Ħıżır ile İlyās Ǿaleyhi’s- selām idiler. Pes bunlardur āb-ı ĥayātı arayub žulmātuñ içinde giderlerken çeşme

140

119

kenārına geldiler. Bir miķdār ŧaǾām yiyüb rāĥat olmaġıçün atlarından inüb sofraların orta yerlere getürdiler………”

c) Hz. İshak

İshak peygamber, Hz. İbrahîm’in ikinci oğludur. Annesi Sârâ onu ihtiyarladığında bir mucize olarak dünyaya getirmiştir. Babası İbrahîm peygamberin vefatı ile yerine İshak geçmiştir. Hz. İshak’ın da Ays ve Yakup adında iki çocuğu vardır. 160 yıl ömür süren İshak peygamber, bugünkü Filistin olan Ken’an civarında yaşamıştır. Kur’ân-ı Kerîm’in 16 ayetinde ondan bahsedilmektedir.141

Hz. İshak (a.s.) ile ilgili Kur’ân-ı Kerîm’de yer alan ayetler, onun doğumunun müjdesi, âlim ve peygamber oluşu, kendi neslinden peygamberlerin geleceği hakkında olup, yetişmesi, peygamberlik görevinin verilmesi ve görevini yürütmesi ile alakalı olarak herhangi bir bilgiyi bulundurmamaktadırlar. Onun hayatı ile ilgili bilgiler Tevrat’ta yer almaktadır. Tevrat’taki bilgilere göre Hz. İbrahim, hizmetçisini oğlu için uygun bir kız bulmak üzere akrabalarının yanına Mezopotamya’ya gönderir. Hizmetçi Hârân’a giderek, Hz. İbrahim’in kardeşi Nahor’un oğlu Betuel’in kızı Rebaka’yı Hz. İshak’a ister. Teklif Allah’ın emri sayıldığı için kabul edilir ve Rebaka, Filistin’e getirilerek Hz. İshak ile evlendirilir. Hz. İshak’ın Rebaka ile evliliğinden 20 yıl sonra ikiz çocukları dünyaya gelir. Çocuklara Ays ve Yakub adı verilir. Ays, Hz. İsmail’in kızı ile evlenir ve onun soyu Rumları oluşturur. Hz. Yakub ise dayılarından Lâbân b. Nahor’un Lea ve Rahel adındaki iki kızı ile evlenir. Hz. İshak 180 yaşında vefat eder ve babasının yanına defnedilir.142

Eserde Hz. İshak (a.s.)’ın adı, İskender’in babası Feylekûs’un bu peygamberin neslinden gelmiş, ünlü bir padişah olduğunun söylenmesi ile ilk defa zikredilmiştir.

[55b T, 1b M]

141

Pala, Ansiklopedik Divân Şiiri Sözlüğü, s. 236.

142

120

“Rāviyān-ı aħbār u nāķılān-ı āŝār bu yüzden rivāyet ve bu gūne ĥikāyet iderler ki Rūm vilāyeti pādişāhlarından ĥażret-i İsĥaķ Ǿaleyhi’s-selām silsilesinden bir pādişāh-ı nāmdār var idi ki adına Feyleķūs dirler idi.”

d) Hz. İbrâhîm

Hz. İbrâhîm, Kur’ân-ı Kerîm’de ismi geçen peygamberlerden altıncısıdır. İnanışa göre, o dönemde Nemrut adındaki bir hükümdar, yeni doğmuş olan çocukları öldürttüğü için annesi Mezopotamya’da bir mağara içinde onu dünyaya getirmiştir. Küçük yaşta iken Allah’ın varlığına inanmış ve putları kırdığı için de ateşe atılmıştır. Allah tarafından ateş soğuyarak İbrahim kurtulmuş ve kendisini bir bahçe içerisinde bulmuştur.

İbrahim kardeşinin oğlu Lut ve eşi Sara ile beraber Filistin ve Mısır’a gitmiştir. Firavun onu iyi karşılamış ve Sara’dan çocuğu olmayınca Firavun’un verdiği Hacer adındaki bir cariye ile evlenmiştir. Ondan bir oğlu olmuş ve adını İsmail koymuştur. İbrahim, oğlu İsmail’i 13 yaşında kurban etmek istemiş ve Allah tarafından gökyüzünden bir koç inmiştir. Oğlu yerine bu koçu kurban eden İbrahim, bu olayla beraber bundan sonra insanların kurban edilmesi geleneğini de değiştirmiştir. Oğlu ile birlikte Mekke’de Kâbe’yi inşa etmiştir ve Tevrat’ın verdiği bilgiye göre 175 yaşında vefat etmiştir. Ayrıca kendisine 10 sayfa da Allah’ın emri vahyedilmiştir.143

Eserde İskender’in, Hz. İbrâhîm’in adını üç farklı yerde andığı görülmektedir. İlk olarak, İskender Dârâ’ya yazdığı mektupta Acem memleketine sahip olduğu vakit, Hz. İbrâhîm (a.s.)’a inen sayfaların hakkı için memleketteki bütün ateşhaneleri yıkıp, insanları Allah’ın dinine davet edeceğini söylemiştir.

[70b/71a T, 18b M]

“Ĥaķķ teǾālā ĥażretinüñ Ǿavni ile saña ġālib olub ǾAcem diyārına mālik olursam ĥażret-i İbrāhįm Ǿaleyhi’s-selāma nāzil olan śuĥuf ĥaķķıçün sizüñ āteş-

143

121

ħāneleriñüzi cümle ħarāb idüb ol bāŧıl olan dįniñüzi giderüb Ĥaķķ’uñ dįnini āşkāre ideyim ve sizüñ ol yaramaz Ǿādetleriñüzüñ yerine güzel Ǿādetler ķoyayım.”

İkinci olarak, İskender Dârâ ile yaptığı savaşın ardından, sahip olduğu galibiyetin gücü ile Acem halkını Hz. İbrâhîm (a.s.) dinine davet etmeye niyet eymiş ve memleketteki bütün ateşhaneleri yıkıp, harap eylemiştir.

[77a T, 24b M]

“Emr eyledi kim ol āteş-ħāneleri yıķub ħarāb eyleyeler ve cümle ħalķı ol bāŧıl dįnden döndürüb ĥażret-i İbrāhįm Ǿaleyhi’s-selām dįnine daǾvet ideler……”

Son olarak, İskender’in Keyd-i Hindî’nin kızı ile yaptığı evlilikte, Hz. İbrâhîm (a.s.)’ın şeriatı üzere kızı kendisine nikâh edip, hatun edindiği nakledilmiştir.

[97b T, 48a M]

“Elķıśśa İskender nigār-ı nāzenįni gördükde biñ cānla māǿil olub ĥażret-i İbrāhįm Ǿaleyhi’s-selām şerįǾati üzre nikāĥ idüb ħātūn idindi.”

e) Zü’l-karneyn

Zü’l-karneyn (a.s.)’ın adı Kur’an-ı Kerîm’de geçmekte, fakat onun nebi mi yoksa veli mi olduğu konusunda ayrılıklar bulunmaktadır. Hz. Ali, onun için nebi ya da kral olmadığını, fakat Allah’ı sevdiğini ve Allah’ın da onu sevdiğini söylemiştir.

Arapça “zü” sahip, malik; “karn” boynuz, perçem; zaman ve güneş” anlamlarına gelmektedir. “-eyn” ise Arapça tekil kelimelerin sonuna gelerek onları tesniye yani ikili çoğul yapan bir son ektir.144 Bu durumda Zü’l-karneyn, “iki boynuz sahibi” olarak tanımlanmaktadır.

Zü’l-karneyn lakabının ona, başının iki yanında boynuz şeklinde çıkıntılar olduğu için, şarktan garba bütün dünyayı dolaşmış olduğu için, Allah tarafından

144

İlhan Ayverdi, “Kubbealtı Lugatı, Misalli Büyük Türkçe Sözlük”, 4. bs., Kubbealtı Yay., İstanbul 2011, s. 919.

122

nurun ve zulmetin emrine verilmesinden ötürü ve yürürken önünden nur, arkasından da zulmetin gitmesinden dolayı verilmiş olabileceği yönünde söylentiler mevcuttur.

Zü’l-karneyn (a.s.), dünyanın doğusu ve batısına gitmiş, buralardaki halka hâkim olmuş, padişahlar onun önünde diz çökmüş ve Arap olan ya da olmayan bütün insanlar onun hizmetinde bulunmuşlardır.145

Eserde İskender’e Zü’l-karneyn de denildiği söylenmiş ve bu ismin ona neden verildiği konusundaki ayrılıkların açıklaması yapılmıştır. Kur’ân-ı Kerîm’de adı geçen Zü’l-karneyn ile Büyük İskender’in kişiliklerinin birbirine karıştırılarak edebiyata yansıtıldığı bir gerçektir. Bu bakımdan eserde, İskender’e Zü’l-karneyn ile hitap edilmesindeki sebeplerin, Kur’an-ı Kerîm’deki o sâlih kula verilen lakabın sebepleri ile genel anlamda aynı olduğu görülmektedir.

Lakabın veriliş nedenleri arasında duyulanlardan farklı olarak, eserde bazı rivayetlerin de anlatımı söz konusudur. Bu rivayetler daha önce muhteva başlığı altında verildiğinden ötürü burada tekrar değinmeye gerek duyulmamıştır.

[119b/120a T]

“İskender’e Źü’l-ķarneyn didiklerinüñ sebebi iħtilāf olunub baǾżılar maġrible maşrıķa varduġından ötüri dinildi diyüb baǾżılar da eñsesine śalıverilmiş iki bölük perçemi olduġından Źü’l-ķarneyn dinildi diyüb baǾżılar da iki ķarn cihānda muǾammer olduġından didiler……..”

Ahmedî’nin İskender’i, eserinde Zü’l-karneyn şeklinde de andığı görülürken, Firdevsî’nin, eserinde Zü’l-karneyn ismini kullandığı görülmemiştir.

f) Hz. Süleymân

Kur’ân-ı Kerîm’de 16 ayette ismi zikredilen Hz. Süleymân, Dâvud peygamberin oğludur. İsrailoğulları peygamberlerinden biri olmakla beraber,

145

123

kendisine hükümdarlık da verilmiştir. Bundan dolayı o, peygamberlik ve hükümdarlık hususunda babasının vârisi olmuştur.

Yüce Allah Hz. Süleymân’a, ondan başka hiç kimseye lûtfetmediği bazı imkânları, mucizeleri vermiştir. Bu mucizelerden biri, rüzgârın onun emrine verilmesidir. Allah tarafından emrine verilen rüzgâr, onun istediği yönde eserek ordusu ile beraber kendisini istediği yere taşımıştır. Bir mucize de Hakk te’âlânın kuşların ve diğer canlıların dilini kendisine öğretmesidir. Allah tarafından cinlerin ve şeytanların onun hizmetine verilmesi de bu mucizelerden başka biridir. Cinler Hz. Süleymân için sağlam kale ve binalar, kalabalık için yemek pişirilen kazan ve tencereler yapmışlardır. Şeytanlardan bazıları ise onun için evler, köşkler ve surlar inşa etmişler, bazıları da denizden inciler ve bunun gibi kıymetli taşlar çıkarmak için dalgıçlık yapmışlardır.

Hz. Süleymân (a.s.), 52 yaşında otururken ya da ayakta asâsına dayalı bir şekilde iken ölmüş ve yanındaki cinler onun öldüğünü, ancak ağaç kurtlarının uzun bir süre içerisinde yediği asâsı kırılıp, yere düştüğünde anlamışlardır. Cinler bu hadiseye kadar Hz. Süleymân’ın ölümünü fark edememişlerdir.146

Eserde Süleymân peygambere ve onun hizmetindeki cinlere ve şeytanlara telmih yapılmıştır. İskender ve askerlerinin zapt etmek istedikleri, içerisinde haramilerin bulunduğu bir kale, Süleymân peygamberin devlerinin dahi alamayacakları kadar çetindir.

[90a T, 40a M]

“ĶalǾalarınuñ ķapusını ķapayub İskender’üñ Ǿaskeri degil Süleymān dįvleri bile olsa bize žafer bulamazlar diyüb açmaz ķodılar.”

8. Metnin Olağanüstü Kahramanları