• Sonuç bulunamadı

XIX YÜZYIL SONLARINDA ANTALYA’DA SOSYO-EKONOMİK DURUM

2.2 Meslek Grupları

Osmanlı iktisadî hayatında paranın işletilmesi ve ekonomik hareketliliğin sağlanmasında en önemli organ şüphesiz ki meslek grupları ve bunların sağladığı üretim faaliyetleridir.

197

Para, kuruşun 1/40’ına karşılık gelmektedir.

198

Mustafa Öztürk, “Genel Hatlarıyla Osmanlı Para Tarihi”, Türkler, C.10, YTY, Ankara, 2002, s. 804-807.

199 Oğuz Tekin, “Osmanlı İmparatorluğu’nda Para”, Osmanlı, C.3, YTY, Ankara, 1999, s.171. 200 Öztürk, a.g.m., s.807.

201 Örneğin; AŞS XLI, vrk. 2/1 h.1, 2/2 h.2, 2/2 h.3. 202

AŞS XLI, vrk. 21/2 h.62, 22/1 h.64, 22/2 h.65.

203 Bundan farklı olarak AŞS XLI, vrk. 31/2 h.89’da %13, vrk. 86/1 h.257’da ise %11, vrk. 18/2 h.56’da ise yine

Osmanlı toplumunun temel üretim güçleri klasik Osmanlı-Türk ailesini yaşam tarzı bakımından iki ana gruba ayırmış, yaşam şeklini şehirde; esnaflık, ticaret gibi temel geçim kaynakları belirlerken, kırsal alanda başta tarım ve hayvancılığa dayalı bir üretim şekli ve yaşam tarzı belirleyici olmuştur. Kırsal alanda özellikle tarım ve hayvancılık faaliyetleri çoğunlukla Müslüman kesim tarafından gerçekleştirirken, ticaret faaliyetlerinde çoğunlukla gayrimüslim Teba’anın söz sahibi olduğu bilinmektedir.

Defterde yer alan kayıtlar incelendiğinde, Eytâm sandıklarından borç alan ya da borç alanlara kefîl olan kimselerin meslekî unvanları ile yazılmaları sonucunda bazı meslek gruplarına ulaşılmış, ancak kayıtlar incelendiğinde tarım ve hayvancılıkla uğraşan kişilerle ilgili herhangi bir bilgi yer almamıştır. Kişisel emeğe ve kol gücüne dayanan belli bir kesimin para akışına daha çok ihtiyaç duyulması bu sonucun en temel sebebi olarak düşünülmektedir. Bu doğrultuda ulaşılan meslekler çok çeşitlidir; tüccar, berber, manav, kasap, bakkal, tüfekçi, çulcu, ekici, dikici, ekmekçi, bulgurcu, çilingir, helvacı, kalaycı, bahçıvan, çerçi, oduncu, şerbetçi, şekerci, boyacı, yağcı, kiremitçi, demirci, mumcu, yüncü, poğaçacı, börekçi, saatçi, değirmenci, yemci, debbağ, köseci, çaputçu, kadayıfçı, kileci, marangoz, çoban bunlara örnek olarak verilebilir204. İncelenen kayıtlara göre;

Tablo 2.1 Eytâm Sandığından Borç Alan Müslüman Esnaf Sayısı

Meslek Adı Sayısı Meslek Adı Sayısı

Helvacı 1 Kadayıfçı 2 Ekmekçi 2 Kasap 3 Berber 3 Çulcu 1 Tüccar 1 Bakkal 1 Poğaçacı 1 Şerbetçi 1 Dikici 1 Manav 1 Çilingir 1 Yüncü 1 Keresteci 1

Kaynak: XLI Numaralı Antalya Şer’iyye Sicil Defteri

Tıpkı tarım ve hayvancılık faaliyetlerinde olduğu gibi bu meslek grupları da temelde kişisel üretime ve kol gücüne dayalı olmakla birlikte Osmanlı esnaf ve zanaatkârlarının toplandığı “lonca” adı verilen teşkilat içinde, belli hüküm ve kurallara göre üretim yapmışlar, devlet de ürünlerin fiyat ve kalitelerini belirleyip denetleyerek, geleneksel lonca kurallarının korunmasına önem vermiştir205

.

204 Tablo 3.5’te bu konuyla ilgili ayrıntılı bilgi mevcuttur.

İncelediğimiz XLI numaralı sicil defterine göre bu meslek gruplarına dâhil olan ve Eytâm sandıklarından borç aldıkları tespit edilmiş kişilerin meslek grupları yukarıdaki tabloda gösterildiği üzere oldukça çeşitlidir. En fazla yıllık ribh ödediği tespit edilmiş kişi Şerbetçi İsmail Çavuş’tur ve bir yıl için %14 oranında bir fazlalık ödemeyi taahhüt ederek borcu almıştır206. Bu kişi haricinde ribh oranları %12’yi geçmemektedir. Ayrıca genel olarak borç

alan kesime bakıldığında, birkaç örnek haricinde herhangi bir gayrimenkulü ipotek etmedikleri, genellikle bir kefîl vasıtasıyla borç aldıkları tespit edilmiştir207. Bu da adı anılan

meslek gruplarını oluşturan kişilerin mal varlıkları hakkında bilgi sahibi olunmasına katkı sağlamaktadır.

2.3 Gayrimenkul

Gayrimenkul anlamında incelenecek alanlar genellikle insanların ipotek ettiği mallarından yola çıkılarak hazırlanmış olup, ev, bahçe, tarla, dükkân/mağaza ve kahvehane bu gruba dâhil edilecektir208

.

Toplumun temel çekirdeği olan ailenin yaşadığı yer Osmanlı’da genellikle çeşitli isimlerle anılmış, evin karşılığı olarak en yaygın kullanılan kelime; “menzil” olmakla birlikte, “hâne, dam, beyt” gibi kelimeler de evi tabir etmek için kullanılmıştır209. İncelenen defterde

de bu tanıma uygun olarak ev için menzil tabiri kullanılmıştır. Bunun yanı sıra Antalya’da menzillerin bahçe ya da avlu ile birlikte ipotek edildiğini210, ayrıca bazı hükümlerde evlerin

“tahtânî” (alt katı) ve “fevkânî” (üst katı) gibi ifadelerle iki türlü tanımlandığını, oda sayısı için de “göz”211

tabirinin kullanıldığını görmekteyiz.

Menzillerdeki evin bölümleri ve bunların nitelikleri ile ilgili olarak kayıtlarda ayrıntılı bir bilgiye ulaşılamamakla birlikte, yine de evin zemin katında yer aldığı düşünülen ambar, ahır ve samanlığın belgelerde yer alması, bunların tipik bir Osmanlı taşra evinin temel bölümlerinden olduğunu göstermektedir. Ayrıca evlerin satışı yapılırken “bir bâb mülk-i

menzil” ifadesi ile miktarının belirtildiği görülmektedir. Bununla bağlantılı olarak menzillerin

bazılarının değerinin belirtildiği görülmektedir. Buna göre değeri belirtilen menziller şu şekildedir;

206

AŞS XLI, vrk. 77/1 h.237.

207 AŞS XLI, vrk. 33/1 h.95, 35/1 h.100, 36/2 h.104, 47/1 h.139, 86/2 h.258, 86/2 h.259. Adı geçen hükümlerde

borcu alan kişiler karşılığında gayrimenkullerini teminat olarak göstermişlerdir.

208 Tablo 3.4’te bu konuyla ilgili ayrıntılı bilgi mevcuttur. 209

Tan, a.g.t., s.50.

210 Örneğin; AŞS XLI, vrk. 8/2 h.24, 11/2 h.31, 14/2 h.43. 211 AŞS XLI, vrk. 28/1 h.80.

- Demirci Süleyman Mahallesi’nde 3000 kuruş değerinde menzil (alınan borç 1360)212 - Timurcu Süleyman Mahallesi’nde 4500 kuruş değerinde menzil (alınan borç 2480)213 - Kızıl Saray Mahallesi’nde 8000 kuruş değerinde menzil (alınan borç 6400)214

- Makbule Mahallesi’nde 12000 kuruş değerinde menzil (alınan borç 4960)215 - Takyeci Mahallesi'nde 4000 kuruş değerinde menzil (alınan borç 2720)216

Menzillerin tamamı bir bâb olarak tanımlandığı halde fiyatlarının birbirinden oldukça farklı olduğu görülmektedir. Ayrıca bazı ev fiyatları arasında yaklaşık üç misli değerinde bir fiyat farkı olduğu ve aynı mahallede bulunan ev fiyatlarının da birbirinden farklı olduğu görülmektedir. Bu durumun sebebi elbette ki her evin kendine has özelliğinden kaynaklanmaktadır.

Bunlardan başka genellikle evin bahçeyle birlikte ipotek edildiğine rastlansa da ayrı olarak da bahçelerin ipotek edildiği de vâkidir217. Buna göre yine “bir bâb bahçe”218

ya da

“bir kıt’ada 25 dönüm”219

vb. ifadelerle ipotek edilen bahçelerin220, “müsmireli” (meyveli) ya da “gayri müsmireli” (meyvesiz) ifadeleri ile özelliklerinin belirtildiği ve bunlara göre ipotek edildikleri görülmektedir221

.

Tarla ya da arazi ipoteklerinde ise durum biraz farklıdır. Genellikle bu tip ipoteklerde farklı yerlerden dönüm miktarları gösterilmiş, bunların toplam miktarı ipotek edilmiştir. Örneğin “bir kıt’ada 5, bir kıt’ada 15 dönüm, bir kıt’ada 5 dönüm, bir kıt’a da 10 dönümki

cem’an 45 dönüm arazi”222

şeklinde farklı arazilerden gösterilen toplam dönüm miktarlarının ipotek edilmiş olduğu görülmektedir ve bu durum arazi ipoteklerinin çoğunda mevcuttur223

. Daha az sayıda olmakla birlikte bazı akitlerde mağaza ya da dükkânların da ipotek edildiği hükümlere rastlanmış224, yine miktarları genellikle bâb225, bazı durumlarda da

212 AŞS XLI, vrk. 32/1 h.92. 213 AŞS XLI, vrk. 33/2 h.96. 214 AŞS XLI, vrk. 34/1 h.97. 215 AŞS XLI, vrk. 22/1 h.64. 216 AŞS XLI, vrk. 30/1 h.85.

217 Örneğin; AŞS XLI, vrk. 19/1 h.57, 27/1 h.76. 218

AŞS XLI, vrk. 27/1 h.76.

219 AŞS XLI, vrk. 19/1 h.57.

220 “Kıt’a”, hükümlerde tek parça arazi ya da bahçe anlamında kullanılmaktadır. 221

AŞS XLI, vrk. 19/1 h.57, 20/1 h.60, 21/1 h.61.

222

AŞS XLI, vrk. 69/2 h.216.

223 AŞS XLI, vrk. 85/2 h.256’da “…75 kıt‘a senedât-i hâkânî ile mutasarrıf olduğum ma‘lûmü’l-hudûd ve’l- müştemîlât 1496 dönüm arâzilerimi müdîr-i vâsi-i mumaileyhe vefa‘-i bey‘ ve terhîn eylediğimde…” şeklindeki

ifadeden anlaşılacağı üzere tek bir arazi üzerinden de toplam bir dönüm miktarının gerçekleştirildiği anlaşılmaktadır.

224 AŞS XLI, vrk. 9/2 h.25, 16/1 h.47, 47/1 h.139, 52/2 h.158, 78/2 h.240, 80/1 h.245, 82/1 h.149, 85/1 h.254,

“sehm” (hisse) olarak ifade edilmiştir226. Yine burada da bir örnekte toplamda 6.200 kuruşluk

borca karşılık; “Cami-i Atik Mahallesi’nde bulunan 11.000 kuruş değerindeki ekmekçi

dükkanı”nın ipotek edildiği görülmektedir227

.

Daha önceki bölümlerde ipotek edilen malların değerlerinin aldıkları borcun değerinin 1,5 katı üstünde bir değerde olması gerektiği belirtilmişti. Ancak burada bazı durumlarda bu rakamın üstüne çıkıldığı anlaşılmaktadır. Ancak hükümlerde eğer bir malın vefâen satışı söz konusu ise, hükmün sonunda borçlu, borcunu ödeyememesi durumunda malının satılacak olmasını onaylar ve malın satışı için vekîl kılınan Eytâm Müdürü’nden “…deyn-i mezkûremi

edâya ve fazla kalur ise tarâfıma i‘tâya…”228 şeklindeki ifadesi ile kalanının kendisine iadesini talep etmekteydi.

Toplamda 290 akit bulunan XLI numaralı sicil defterinin 90’ında herhangi bir gayrimenkulün ipotek edildiği görülmekle birlikte, bunların, 7’sinde Müslüman esnafın, 11’inde devlet memurlarının, 11’inde gayrimüslimlerin, 6’sı gayrimüslim olmak üzere 17’sinde kadınların, 44’ünde ise meslekleri belirtilmemiş olan Müslüman halkın gayrimenkullerini ipotek olarak gösterdikleri tespit edilmiştir229.

2.4 Gayrimüslimler

İslâm Hukuku dünyadaki insanları öncelikle Müslümanlar ve Gayrimüslimler olarak iki ana guruba ayırmış, bu topluluk Peygamber döneminden itibaren İslâm ülkelerinde yaşamını sürdürmeye başlamış ve Gayrimüslimlerle ilgili düzenleme Büyük Selçuklulardan Anadolu Selçuklu Devleti’ne, oradan Anadolu Beylikleri’ne ve Anadolu Beylikleri’nden biri olan Osmanlı Beyliği’ne tevârüs etmiştir230. Devlet teşkilatının sağlanması ve Müslüman

olmayan gruplar üzerinde hâkimiyet alanının genişlemesiyle bu gurubun devlet nazarındaki statüsü belirlenmiştir231

.

Devletin imparatorluk vasfını kazandığı Fatih Dönemi’nde Müslüman olmayan topluluklara karşı açık, belli ve düzenli bir politika kesinlik kazanmış, devlet Gayrimüslimler arasında din bakımından bir ayrım yapmamış, bu anlayış ve uygulama düzenli bir biçimde yine Fatih döneminde başlayıp, sonraki yüzyıllarda da devam etmiştir232. Bu Teba’aya 225 AŞS XLI, vrk. 16/1 h.47, 47/1 h.139, 52/2 h.158, 82/1 h.149, 85/1 h.254, 90/2 h.269. 226 AŞS XLI, vrk. 9/2 h.25, 16/1 h.47. 227 AŞS XLI, vrk. 36/2 h.104. 228

Örneğin; AŞS XLI, vrk. 4/2 h.9, 9/1 h.24, 9/2 h.25.

229 Akitlerin 52 tanesinde teminat olarak hem ipotek hem de kefil gösterildiğini görmekteyiz.

230 Yavuz Ercan, “Türkiye’de Azınlık Sorununun Kökeni (Osmanlı’dan Cumhuriyet’e Gayrimüslimler)” OTAM,

S.20, Ankara, 2006, s.2-3.

231

Yavuz Ercan, “Türkiye’de XV. ve XVI. Yüzyıllarda Gayrimüslimlerin Hukuki, İçtimai ve İktisadi Durumu”,

Belleten, C. XLVII/188, Ankara, 1983, s.1127.

“Osmanlı kimliği” çatısı altında sosyal, ekonomik ve hukuksal açılardan geniş bir özgürlük alanı tanınmış, IX. yy’a gelinceye kadar hemen hemen sorunsuz bir şekilde yaşama imkânı sunulmuştur233

.

Gayrimüslim halkın statüsünün belirlenmesinde “fıkıh” kurallarının, büyük ölçüde de “örfî hukuk”un etkili olduğu söylenebilir. Zira İslâm’ın kendisini yenileme vasıtası sayılan “içtihad” kapısının kapanması bu alanda bir yetersizlik oluşturmuş, bu çerçevede gayrimüslim toplulukların hukuksal statüleri, şer‘î hukuk içinde yer alan zimmet hukuku ile zimmet hukukunun yetersiz kaldığı alanlarda ise örfî hukuk kuralları ile belirlenmiştir234

.

Her cemaat kendi örf ve adetlerine uygun bir düzen kurmada serbest bırakılmış, ikamet ve seyahat özgürlüğü, mesken-meslek edinme, giyim kuşam, medeni ve ceza hukuku gibi daha pek çok alanda kendilerine geniş bir özgürlük tanınmıştır. Kendi inançları çerçevesinde istedikleri gibi ibadetlerini yerine getirebiliyorlar, kimi küçük kısıtlamalar dışında Müslümanlara özgü bütün sosyal haklardan yararlanıyorlardı235. Hatta bu özgürlüğün

sınırları aşılmış; Voynuk, Martolos, Eflak örgütleri içinde askerlik yapmışlar, topçuluk, sipahilik gibi askeri ve çeşitli resmi görevlerde de bulunmuşlardır236

. Genel olarak sahip oldukları mesleklerin başında hekimlik, sarraflık, kuyumculuk, mimarlık, tüccarlık ve el sanatlarıyla ilgili işler gelmekte idiyse de Müslümanlara özgü bazı görevler (müftülük, kadılık, müderrislik vb.) haricinde hemen her türlü işi yapma olanağına sahip olmuşlardır237

. Yargı alanında da Müslüman olmayan topluluklara bazı yargılama yetkileri tanınmış, cemaat mahkemeleri, sivil anlaşmazlıkların yanında miras, nikâh, vasiyet gibi konularla ilgili de hukukî işlemleri yürütmüşlerdir. Elbette bu durum onları Osmanlı yargı sistemi dışına çıkarmamaktaydı. İslâm hukukuna göre gayrimüslim vatandaşlar kendi aralarındaki anlaşmazlıkları Kadı’ya getirip getirmemek konusunda serbesttiler, ancak herhangi bir Müslümanla olan husumetlerinde Kadı’ya getirmeleri zorunlu tutulmaktaydı238. Tanınan

serbestliğe rağmen sicillere çok sayıda davanın yansıması Osmanlı yargı sistemi ve Kadılık kurumuna duyulan güveni göstermesi bakımından önemlidir.

Önceki bölümlerde Tanzimat döneminde yaşanan değişikliklerin yargıya yansıması olan Nizamiye Mahkemeleri’nin kurulmasıyla şeriat mahkemelerde görülen davalar oldukça azalmış ve özellikle gayrimüslimlerle alakalı siciller vasıtasıyla ulaşılan bilgiler de son derece sınırlı kalmıştır. Bu bilgiler doğrultusunda incelenen defterde gayrimüslimlerle ilgili bazı

233

Haldun Eroğlu, Osmanlılar, Yönetim ve Strateji, Gökkubbe Yay., İstanbul, 2006, s.47.

234 Ercan, “Türkiye’de Azınlık Sorununun Kökeni…”, s.1124-1125. 235 Çadırcı, a.g.e., s.328.

236 Ercan, “Türkiye’de Azınlık Sorununun Kökeni…”, s.1144-1145. 237

Yavuz Ercan, Osmanlı Yönetiminde Gayrimüslimler-Kuruluştan Tanzimat’a Kadar Sosyal, Ekonomik

ve Hukuki Durumları, Turhan Kitabevi Yay., Ankara, 2001, s.224.

bilgilere Eytâm sandığından borç almaları ve alanlara kefîl olmaları vesilesi ile ulaşılabilmiştir.

Öncelikle defterde kaydı geçen gayrimüslim tebaadan bahsedilirken genellikle şahsın isminin başında; “devlet-i âliyye teba‘asının Rum milletinden”239

ifadesi yer almıştır.

Yukarıda gayrimüslim vatandaşların istedikleri görevleri yapabilmelerinin yanı sıra resmî görevlere de gelebildiklerini söylemiştik. Bu doğrultuda gayrimüslim vatandaşlardan resmî görevde bulunanlar şöyledir;

- Teke Sancağı Müddeî-i umumi muavini müteveffa Bogos Efendi240 - Makbule mahallesi muhtarı Nikoforli241

- Mahkeme-i bidâyet azasından Hacı Konstanti Efendi242 - Aza-i Meclis-i Hukuk (silik) İstifrozzâde Penairî Efendi243

Resmi görevler dışında incelenen defterde yine hem borç alınması hem de kefîl vasfında bulunmaları sırasında, kişilerin tanımlanmaları meslekleriyle yapıldığından, bazı gayrimüslim vatandaşların meslek bilgilerine ulaşılabilmiştir. Buna göre öncelikle tüccar ve kuyumcu olmak üzere dişçi, eczacı, kalaycı, işçi, dülger, terzi, bakırcı, tenekeci, keresteci vasıflarıyla çeşitli mesleklere sahip oldukları ortaya çıkarılmıştır. Ayrıca tebaanın bölgenin ekonomik hayatında önemli bir yer tuttuğu görülmüş, Yavuz Ercan’ın “Müslüman olmayan halkın

ekonomik –özellikle de ticaret- yaşamına egemen olduğu fikri”244 doğrulanmıştır. Ayrıca

“Gazinocu Vasili”245

namıyla anılan gayrimüslim bir kişiden bahsedilmiş, kayıtlarda “Papaz Nikola Efendi” 246 ve “Papaz Yorgi Efendi” 247 isimli iki din görevlisinin de kefîllik yaptığı bilgisine ulaşılmıştır.

Bunların haricinde incelenen dönemde gayrimüslim halkın başta Makbule Mahallesinin “Makbule Rum Mahallesi” olarak anılan Rumlarla meskun bölümünde olmak üzere çeşitli mahallelerde yaşadıkları bilgisine ulaşılmıştır. Buna göre; Rabetiye, Cami-i Cedîd, Baba Doğan, Meydan, Teşvikiye, Şeyh Sinan, Mecdeddin ve Makbule İslâm mahallelerinde dağınık halde yaşadıkları tespit edilebilmiştir.

Yukarıda Makbule İslâm ve Makbule Rum olarak mahallelerinin birbirinden ayrıldığı anlaşılmaktadır. Lakin buna rağmen hem Müslüman halkın, hem de gayrimüslim halkın bu iki

239 Örneğin; AŞS XLI, vrk. 5/2 h.13, 15/1 h.43, 20/1 h.59. 240

Örneğin; AŞS XLI, vrk. 5/1 h.12, 5/2 h.13, 13/1 h.36.

241 AŞS XLI, vrk. 28/2 h.80, 40/1 h.115. 242 AŞS XLI, vrk. 12/2 h.34. 243 AŞS XLI, vrk. 63/2 h.197. 244 Ercan, a.g.e., s.217. 245 AŞS XLI, vrk. 14/2 h.43. 246 AŞS XLI, vrk. 2/1 h.1. 247 AŞS XLI, vrk. 38/2 h.109.

mahallede de yaşadıkları görülmektedir. Ayrıca yalnızca incelenen deftere yansımış isimlerin ikamet bilgilerinden anlaşıldığı üzere çeşitli mahallelerde Müslüman-gayrimüslim halkın iç içe yaşadığı görülmektedir. Ayrıca borç alan bazı gayrimüslim vatandaşlara bir Müslüman’ın248, bazen de bir Müslüman’a bir gayrimüslimin kefîllik ettiğine de

rastlanmıştır249. Ayrıca özellikle gayrimüslim nüfusunun çoğunluk oluşturduğu Makbule

Mahallesi’nde gayrimüslim bir muhtarın görev yapması halk-devlet ilişkisinin anlaşılması bağlamında önemlidir250

.

İncelenen defterde toplamda 290 adet akit bulunmaktadır. Bunun içerisinde gayrimüslimlerin borç aldığı akit toplamı 6’sı kadınların olmak üzere toplamda 26’dır. Ve vatandaşlar bunların 17’sinde gayrimenkullerini ipotek etmişlerdir. Bu durum Müslüman guruba bakıldığında oldukça az bir orandır ki 6 akitte de ev hanımlarının borç aldığı düşünülürse, herhangi bir meslek sahibi olan gayrimüslim vatandaşın borç alma oranının Müslüman birine göre oldukça düşük olduğu görülmektedir. Bu durum hem gayrimüslimlerin paraya daha az paraya ihtiyaç duymuş olduklarını hem de gayrimenkule sahip olma oranı açısından da oldukça iyi durumda olduklarını göstermesi bakımından önemlidir.

Bunlardan başka, Eytâm İdaresi bünyesinde muhafaza altına alınmış çeşitli gayrimüslim yetimlerin isimlerine de rastlanmaktadır. Buna göre toplamda 13 gayrimüslim yetimin malından borç verildiği tespit edilmiş, malından en fazla borç verdiği görülen yetimler; “Müddeî-i Umûmî Muavini müteveffa Bogos Efendi’nin gaîb kız karındaşları Tuti

ve Yakon ve İskope”dir251. Bu yetimlerin adına toplamda 9241 kuruş 8 para tutarında borç

verildiği görülmektedir. Bu durum da yine gayrimüslim yetimlerin de Eytâm İdaresî bünyesinde koruma altına alındıklarını göstermesi bakımından önemli bir örnektir.